• Sonuç bulunamadı

Tekgül vd. (1986)’nin, ilkokul öğrenci ve öğretmenlerinin beslenme bilgi düzeyleri ve uygulamalarını belirlemek amacıyla, Ankara’da 6 ilkokulda öğretmenlerin ve öğrencilerin beslenme bilgileri ve uygulamalarını soruşturma yöntemi ile inceledikleri araştırmada, öğrencilerin genellikle harçlıklarını meşrubat, bisküvi ve çikolata almak için harcadıkları, buna bağlı olarak diş çürüğü sıklığının da yüksek olduğu saptanmıştır. Öğretmenlerin ve öğrencilerin beslenme bilgileri iyi düzeyde olup, öğretmenlerin kendi bilgilerini öğrencilere aktarabilmeleri ve uygulamaları arasındaki fark anlamlı bulunmuştur(p<0.05).

İlçin vd. (1987)’nin, Diyarbakır’da farklı sosyo-ekonomik düzeydeki semtler de bulunan iki ilkokulda öğrenim gören öğrencilerin besin tüketim düzeylerini, beslenme alışkanlıklarını ve fiziksel gelişimlerini incelemeye yönelik olarak yaptıkları araştırmada, yüksek sosyo-ekonomik düzeydeki çocukların enerji, demir, protein, A ve C vitaminlerinin tüketim düzeylerinin diğer gruba göre daha yüksek seviyede olduğunu tespit etmişlerdir. Besin tüketim düzeyi yüksek olan okul çocuklarının boy ve ağırlık yönünden de daha iyi bir gelişim gösterdikleri, fiziksel gelişme bakımından okullar arasındaki farklılığın önemli olduğu saptanmıştır

.

Taşçı vd. (1987)’nin Ankara’da okuyan ve çalışan 12–14 yaş grubu 188 genç üzerinde, öğrencilerin beslenme durumlarını belirlemek amacıyla yaptıkları çalışmada, 94 kişilik çalışan ve 94 kişilik okuyan olmak üzere iki gurup oluşturulmuş ve her iki gurubun da süt ve ürünleri besin grubunu yetersiz düzeyde tükettikleri belirlenmiştir. Okula devam eden çocukların özellikle 14 yaş grubunun, çalışanlardan daha uzun ve kilolarının daha fazla olduğu saptanmıştır.

Pekcan ve Beğenmez (1988)’in, ergenlerin beslenmesine annenin çalışma durumunun etkisi üzerine yaptıkları araştırmada, annesi çalışan 75 ve annesi çalışmayan 94 ergenin beslenme durumu kıyaslanmıştır. Annesi çalışan çocukların %84’ünün, çalışmayanların ise %4,9’unun sabah kahvaltısı yaptığı, annesi çalışan çocukların reklâmların daha fazla etkisinde kaldığı saptanmıştır. Annesi çalışan ve

çalışmayan kız çocuklarının vücut ağırlıkları standarda göre değerlendirildiğinde fark önemli bulunmuştur (p<0.05). Erkek çocukların enerji, protein, kalsiyum, niasin ve C vitamini (p<0.05), kızların ise A vitamini tüketimleri arasındaki fark önemli bulunmuştur (p<0.05).

Erdem ve Arslan (1989)’ın, farklı sosyoekonomik yapıdaki yaş gurubu 15–18 olan öğrencilerin hazır et ürünlerini tüketim durumlarını tespit etmek amacıyla yaptıkları araştırmaya her iki okuldan 100 olmak üzere kız- erkek karışık 200 öğrenci almışlardır. Hazır et ürünlerini Ankara Koleji öğrencilerinin (yüksek sosyoekonomik düzey) %46,5’i her gün, günaşırı, haftada bir tüketmekte iken, Balgat Endüstri Meslek Lisesi öğrencilerinin (düşük sosyoekonomik düzey) %28,4’ünün bu sıklıkla tükettikleri saptanmıştır. Tüketimde reklâmların etkisi öncelikli olmak üzere, bu tür besinlerin her yerde satılması, kısa sürede yenmesi ve besin değerlerinin yüksek olması düşüncesinin de tüketimi etkilediği belirlenmiştir.

Şimşek (1991) ortaokul öğrencilerinin beslenme bilgi ve alışkanlıkları üzerine yaptığı araştırmasında, öğrencilerin beslenme bilgilerinin yetersiz olduğunu ancak beslenme konusunu ev ekonomisi dersi içinde okuyanlar ve beslenme dersini okuyanlar ile bu dersi hiç okumayanlar arasında beslenme bilgi ve alışkanlıkları yönünden az da olsa bir farklılık olduğunu ortaya koymuştur.

Yücecan vd. (1994)’nin, Ankara’da yaz okullarına devam eden yaşları 10–18 arasında değişen çocuk ve gençlerin beslenme alışkanlıklarını saptamak üzere yaptıkları araştırmaya, beş ayrı yaz okuluna devam eden 1231 öğrenci katılmıştır. Üç öğün besin tüketen %43,4 gence karşın %38,7’sinin zaman yetersizliği, geç kalma korkusu ve iştahsızlık gibi nedenlere bağlı olarak öğün ( %62’si öğle, %30,6’sı sabah) atladıkları saptanmıştır. Gençlerin % 62,7’sinin uğraştıkları spor dalları ile ilgili olarak beslenmelerinde değişiklik yaptığı, genel olarak süt, yoğurt, peynir, taze sebze ve meyve tüketimlerinin arttığı, yağ, seker ve sekerli besinler ile ekmek, pilav, makarna, börek tüketimlerinin azaldığı tespit edilmiştir. Gençlerin özellikle süt ve

yoğurdu yetersiz düzeyde, buna karşın kolalı içecekleri fazla miktarda tükettikleri saptanmıştır.

Türkmen (1996)’in Ostim Çıraklık Eğitim Merkezi’ne devam eden 13–17 yaş çırakların beslenme durumlarının incelendiği çalışmasında, çırakların tamamının vücuda alınandan daha fazla enerji harcadıkları, vitamin ve mineral tüketiminin düşük olduğu, boy uzunluğu, vücut ağırlığı ve beden kitle indekslerinin önerilen standartlar arasında olduğu saptanmıştır.

Aydın (1996)’ın okul çağı çocuklarının beslenme uygulamaları ve var olan sağlık sorunlarını belirlemeye yönelik sosyoekonomik düzeyi farklı üç okulda beşinci sınıfa giden 282 öğrencinin incelendiği araştırmada; özellikle düşük sosyoekonomik düzeydeki öğrencilerin öğünlerini düzenli yemedikleri, öğün arasında en fazla tüketilen besinin meyve ve süt-yoğurt olduğu, en fazla satın alınan yiyeceğin cips olduğu, öğrencilerin büyük çoğunluğunun normal boy ve ağırlıkta olduğu görülmüştür

Bulduk ve Oktar (1997)’ın, ergenlik döneminde verilen beslenme eğitiminin besin seçimine etkisinin incelenmesi amacıyla yaptıkları araştırmaya, Ankara ilinde tam gün eğitim veren özel liselere devam eden 14–17 yaş grubu 435 kız ve erkek ergen katılmıştır. Öğrencilerin bir grubuna rehberlik derslerinde beslenme eğitimi verilmiş ve beslenme eğitimi verilmeden önce ve sonra öğrencilere öğlen yemeğinde tükettikleri besinler sorularak değerlendirilmiştir. Beslenme eğitimi verilen grubun %72,8’inin tükettikleri besinlerde olumlu yönde değişiklikler olduğu belirtilmiştir. Yapılan çalışmada beslenme eğitiminin ergenlerin tükettikleri kola gibi içeceklerde azalma sağladığı bunun yerine ayran, süt, meyve suyu tüketimini arttırdığı saptanmıştı

Grover vd. (1998)’nin, evsiz ergenlerin beslenme alışkanlıklarıyla, ihtiyaçlarını tanımlamaya yönelik yaptıkları araştırmada, beslenme alışkanlıklarını ve eğitim durumlarını kapsayan anketler uygulanmıştır. Katılımcıların yaklaşık yarısının

kız, yarısının erkek olduğu, tüm öğrencilerin yarısından çoğunun da barınma evlerine sığınmadan önce en az üç ay süreyle arkadaşlarında kaldıkları belirlenmiştir. Ergenlerin %62’sinin de beslenme kaynağının aile ya da arkadaşları olduğu saptanmıştır. Ergenlerin %53’ünün normal kiloda, %27’sinin de obez olduğu belirlenmiştir. Ergenlerin %60’ının çok iyi beslenme bilgisine sahip olduğu, %87’sinin daha çok beslenme bilgisine gereksinim duyduklarını düşündükleri belirlenmiştir. Araştırmaya katılanların %85’inin gerekli besinlerden yoksun diyetle beslendiği, %44’ünün de beslenme alışkanlıklarını ya değiştirdikleri ya da değiştirmeye çalıştıkları saptanmıştır.

Covey vd. (1998)’nin, 12–15 yaş gurubu çocukların sebzelerle ilgili bilgi düzeylerini ve beslenme tercihlerini tespit etmek amacıyla yaptıkları çalışmada, 1000 aile yer almıştır. Katılımcıların %40’ının erkek, %60’ının kız olduğu belirtilmiştir. En çok tüketilen sebzelerin mısır, havuç ve patates olduğu saptanmıştır. Çocukların yaklaşık yarısının günlük 3-5 öğün sebze tüketmeleri gerektiğinin bilincinde olduğu belirlenmiştir. Çocukların %41’inin bir önceki gün en azından bir çeşit yeşil salata yedikleri ve %49,8’inin de Fransız kızartmaları ya da patates cipsleri yedikleri belirlenmiştir. Araştırma neticesinde tüketilen sebze miktarı ve çeşitliliğini arttırmak amacıyla çocukların bilinçlendirilmesi için eğitim programlarının geliştirilmesi gerekliliği sonucuna varılmıştır.

Öztürk vd. (1999) ‘nin 11-15 yaş gurubundaki 155’i erkek ve 193’ü kız ortaokul öğrencisinin beslenme şekli, ağırlık durumlarını ve beslenme durumunu etkileyen faktörlerini tespit etmek amacıyla yaptıkları araştırmada, öğrencilerin; sosyoekonomik düzeyin düşmesine paralel olarak zayıflık, yükselmesine paralel olarak şişmanlık gözlenmiştir. Kahvaltı yapma durumu ile ağırlık durumları arasında da istatistikî açıdan önemli bir ilişki bulunmuştur(p<0,05).

Şenol vd. (1999)’nin ortaokul öğrencilerinin beslenme durumu ve alışkanlıklarını, tespit etmek ve etkileyen faktörleri saptamak amacıyla Kayseri ilindeki okulları sosyoekonomik düzeyi iyi, orta ve kötü olarak tabakalı örnekleme

yöntemi ile üç gruba ayırmışlar ve 155 erkek ve 193 kız olmak üzere 348 öğrenci üzerinde bir çalışma yapmışlardır. Çalışma sonucunda; öğrencilerden %7,2’sinin şişman olduğu, sosyoekonomik düzeyin yükselmesine paralel olarak şişmanlık oranının artış gösterdiği, şişman öğrenciler arasında düzenli kahvaltı alışkanlığının daha az olduğu saptanmıştır. Çocukların yemek seçme davranışına sahip olması, günlük fiziksel aktivitesi ve spor yapma durumları ile ağırlık arasında önemli bir ilişki bulunmadığı, yakın akrabaların, anne ve babanın ağırlık durumu arasında da istatistiksel açıdan önemli bir ilişki olmadığı ortaya konmuştur (p>0.05).

Bağcı vd. (1999)’nin, Ankara Yunus Emre mahallesindeki 8–14 yaş çocukların, gıda tüketim sıklıklarını, annelerinin ve çocukların kendi ifadelerine göre saptamak ve karsılaştırmak amacıyla yaptıkları araştırmada, verilen cevapları gıda puanlama yöntemine göre hesaplamışlardır. Annelerin ve çocukların kendi ifadelerinin arasında istatistiksel yönden farklılık saptanmamıştır(p>0,05). Anneler ve çocuklardan tüketim sıklıklarını her gün, günaşırı, haftada bir veya nadiren olarak belirtmeleri istendiğinde uyumluluk boyutunun %96,3 ile %19,3 arasında değiştiği belirtilmiştir. Çikolata, bisküvi, dondurma gibi dışarıda tüketilebilen gıdaların tüketim sıklıkları için anneler ve çocukların ifadeleri arasında uyumlu olma boyutu diğer evde tüketilen maddeler için hesaplanan değerden daha düşük olduğu saptanmıştır.

Yaşar vd. (1999)’nin Ankara’da sosyoekonomik düzeyi farklı tam gün eğitim veren devlet ve özel ilköğretim okullarında eğitim gören çocukların beslenme durumlarına ilişkin yaptıkları araştırmaya, toplam 300 çocuk dahil edilmiştir. Devlet okullarına (%69,3) ve özel okullara giden çocukların (%84,7) çoğunluğunun öğün atladığını saptanmıştır. Özel okullarda atlanan öğünler daha çok sabah ve akşam öğünleri iken devlet okullarına giden çocuklar en çok öğle öğününü atlamaktadır.

Oktar ve Şanlıer (1999)’in, ilköğretim okullarında uygulanan beslenme saati programları ve öğrencilerin beslenme davranışları ile ilgili öğretmen ve yöneticilerin görüşleri üzerine yaptıkları araştırmaya Ankara’da iki ilköğretim okulunda okuyan 136 besinci sınıf öğrencisi, 31 öğretmen ve yönetici katılmıştır. İlköğretim okullarının

ilk kısımlarında uygulanan beslenme programının amacına uygun bir şekilde yürütülmediği saptanmıştır. Beslenme saatinin aynı zamanda öğretmenlerin çay saatine denk geldiği ve öğretmenlerin örgencilerin programa uygun yiyecekler getirip getirmediğini kontrol etmedikleri belirlenmiştir.

Yabancı (1999)’nın, ergenlerde fiziksel aktivite düzeyi ile beslenme durumunun kemik mineral yoğunluğu ve vücut bileşimi üzerine etkisini belirlemek amacıyla yaptığı araştırma, 13–15 yaş arası 120 ergen üzerinde yapılmıştır. Ergenlerin et, yumurta ve kurubaklagil ile süt ve ürünlerini yetersiz; sebze, meyve ve tahıllar grubunu da yeterli miktarda tükettikleri saptanmıştır.

Eser vd. (2000)’nin Konya Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı iki yetiştirme yurdunda 13–18 yaş grubu 105 erkek, 73 kız olmak üzere 178 ergen üzerinde yaptıkları çalışmada; kız ve erkek ergenlerde öğün atlama alışkanlığı olduğunu özellikle kızlarda sabah kahvaltısı atlama oranının oldukça yüksek olduğunu bulmuşlardır. Ergenlerin çoğunun hatalı beslenme alışkanlıklarına sahip olduğunu ve ergenlerin kurumda çıkan etli sebze, kurubaklagil, zeytinyağlı sebze yemeklerini sevmedikleri ortaya çıkarılmıştır.

Stang vd. (2000)’nin gençlerin vitamin ve mineral takviyeleri, kullanım düzeyleri, diyet alımları ve diyetin yeterliliği arasındaki ilişkiyi inceledikleri çalışmada, Amerikan gençlerinin büyük bir çoğunluğunun vitamin ya da mineral takviyesi almadıkları, ayrıca çeşitli mikro besin öğelerini yetersiz miktarda aldıkları saptanmıştır. Durumun düzeltilmesine yönelik programların geliştirilmesine ihtiyaç olduğu tespit edilmiştir.

Aktaş (2001)’ın Konya İl Merkezi’nde farklı sosyoekonomik düzeydeki 9-11 yaş grubu öğrencilerin obezite prevalansı ve bunu etkileyen etmenlerin araştırdığı çalışmada 802 erkek, 968 kız olmak üzere 1770 öğrenci araştırma kapsamına alınmış, yapılan istatistiksel analiz sonucuna göre; en çok atlanan öğünün erkeklerde ve kızlarda sırasıyla %58.2 ve %56.0 oranıyla sabah kahvaltısı olduğu, öğün arası

tüketilen yiyeceklerden kek, pasta, börek erkeklerde ve kızlarda sırasıyla %79.7 ve %74.1, kuruyemiş %60.2 ve %58.2, kolalı içecekler %34.7 ve %64.6, şeker-çikolata ise %55.9 ve %45.5 olduğu saptanmıştır. Ayrıca öğrencilerin %38,5’inin kötü, %41,7’sinin orta, %20,2’sinin iyi beslenme alışkanlığına sahip oldukları belirlenmiş ve istatistikî açıdan önemli bulunmuştur (p<0.05).

Speck vd. (2001)’nin, ergenlerde yeme alışkanlığı ve yeme sıklığı üzerine yaptıkları araştırmada, üç ortaokuldan 446 öğrenci kullanıldığı belirtilmiştir. Öğrencilerin %56,9’unun da Afro-Amerikan (Afrika kökenli Amerikalı) oldukları belirlenmiştir. Yeme alışkanlıkları anketlerinin yapılması neticesinde öğrencilerin besin piramidi temel alınarak önerilen oranlardan daha yüksek miktarda et, yağ ve şeker tüketip daha az miktarda ekmek, sebze tükettikleri ortaya çıkmıştır. Bunun yanında katılımcıların yağ oranı yüksek ürünleri, yağ oranı düşük ürünlere oranla daha fazla tükettikleri de görülmüştür.

Alaçam (2002)’ın Niğde ilinde özel ve devlet okullarında okuyan 12–15 yaşları arasında öğrencilerin beslenme ve fiziksel aktivite alışkanlıklarının incelendiği çalışmasında, özel okul öğrencilerinin antropometrik ölçüm değerlerinin, spor yapma düzeylerinin devlet okulu öğrencilerine göre daha yüksek olduğu saptanmıştır.

Yılmaz (2002)’ın İstanbul ilinde iki farklı ilköğretim okuluna devam eden 10– 12 yaşları arasında öğrenciler ve öğretmenlerin beslenme konusundaki bilgi ve alışkanlıklarının belirlenmesine yönelik araştırmasında, her iki okula devam eden öğrencilerin beslenme alışkanlıklarının farklılıklar gösterdiğini, öğrencilerin en çok atladıkları öğünün kahvaltı olduğunu ve öğrencilerin beslenme bilgilerinin cinsiyet, doğum yeri, baba mesleği ve kardeş sayısını, sosyoekonomik düzey gibi faktörlerin etkilediğini belirlemiştir.

Önay (2002)’ın Ankara’daki farklı sosyoekonomik düzeydeki 14–15 yaşları arasında öğrencilerin beslenme durumları ve bunu etkileyen etmenleri belirlemek amacıyla yapmış olduğu araştırmasında, öğrencilerin en az atladığı öğünün akşam

öğünü olduğu, öğrencilerin %18,6’sının iyi ve çok iyi beslenme bilgisine sahip olduklarını ortaya çıkarmıştır.

Tezcan vd. (2002)’nin, Ankara’da bir ilköğretim okulunda okuyan 6. 7. ve 8. sınıf öğrencilerinin beslenme alışkanlıklarının ve durumlarının saptanması amacıyla 654 öğrenci üzerinde yaptıkları araştırmada, öğrencilerin %84,5’inin her gün kahvaltı yaptığı, %61,3’ü her gün öğlen yemeği yediği, %92,8’i ise her gün aksam yemeği yediği saptanmıştır. Öğrencilerin %32’sinin ara öğün yemedikleri belirtilmiştir. Araştırmaya katılan öğrencilerin %75,8’inin süt ve süt ürünlerini her gün tükettikleri saptanmıştır. Et tüketiminin çoğunlukla haftada 1- 2 kez (%46,9) ile ayda 1- 2 kez (%36,1) arasında değiştiği belirtilmiştir.

Karakaş vd. (2002)’nin, Aydın’daki kentsel ve kırsal bölge ilköğretim okullarında okuyan öğrencilerin BKI verilerini, şişmanlık sıklığı ve bunların yaş, cins ve yaşadığı bölgeyle ilişkisini incelemek amacıyla yaptıkları araştırmada, sekiz ilköğretim okulundan 626 öğrenci dahil edilmiştir. Kentsel ilköğretim okullarında kızların BKI’si ortalama 16,68, erkeklerin BKI’si ortalama 16,78 olarak belirlenmiştir. Kentteki kızlardan 14 yaşındakilerin BKI’leri kırsaldaki kızlardan daha fazla bulunmuştur. Yaş arttıkça BKI’nin arttığı belirtilmiştir. Bu çalışmada, öğrencilerin yaklaşık %80’inin normal BKI’ne sahip olduğu saptanmıştır.

Daşbaşı (2003)’nın yaşları 13–17 arasında değişen 496 kız ve 654 erkek öğrenci üzerinde yürüttüğü araştırmasında; kız öğrencilerin daha çok dondurma, çikolata-gofret, cips, kola reklâmlarından etkilendiklerini, kız öğrencilerin öğün aralarında meyve, içecek, bisküvi ve kuruyemiş türlerini tükettiklerini, öğrencilerin gıda satın alırken daha çok üretim ve son kullanma tarihlerine baktıklarını tespit etmiştir.

Polat vd. (2003)’nin Elazığ’daki iki ilköğretim okulunun 6.7.ve 8.sınıflarında öğrenim gören öğrencilerin beslenme alışkanlıklarını ve durumlarını saptamak amacıyla yaptıkları çalışmada 572 öğrenci araştırma kapsamına alınmıştır. Araştırma

sonucunda öğrencilerin %85,8’nin ekonomik durumunun kötü olduğu, düzenli olarak kahvaltı, öğle ve akşam yemeği yeme sıklıklarının sırası ile %61,3, %52,7 ve %88,6 olduğu belirlenmiştir. Öğrencilerin %12,3’ü kahvaltıyı, %15,3’ü öğle yemeğini hiç yememekte, %74,8’i ise ara öğün yemektedir. Ara öğünlerde en çok tüketilen besinler; simit, ekmek, kola, çikolata, gofret ve cipstir.

Park vd (2004)’nin ergenlik çağındaki Koreli, Koreli-Amerikalı ve Amerikalı gençlerin tükettikleri besin öğelerini saptamak amacıyla yaptıkları çalışmada, gençlerin aldıkları kalsiyum, demir, çinko ve sodyum miktarlarının her üç grupta farklı olduğu, ayrıca üç grubun da aldığı enerji, folat, kalsiyum ve demir düzeylerinin adölesan çağındaki Amerikalılar için tavsiye edilen düzeylerin altında olduğu saptanmıştır.

Yabancı (2004)’nın okul çağı çocuklarında büyüme ve obezite durumunun saptanması, etkileyen etmenlerin değerlendirilmesi amacıyla yaptığı çalışmada, çocukların antropometrik ölçümleri ile anne-babaların vücut ağırlığı, boy uzunluğu ve BKI’leri arasında anlamlı ilişkiler saptanmıştır (p<0.01). Çocukların anne sütü alma durumları, ek besine başlama zamanı ve doğum ağırlıkları ile şu andaki antropometrik ölçümleri arasındaki fark anlamlıdır(p<0.05).

Erenoğlu vd. (2005)’nin, ilköğretim 6., 7. ve 8. sınıfa devam eden 1044 öğrencinin beslenme alışkanlıkları üzerinde yaptıkları araştırmada, öğrencilerin %10’unun zayıf, %83,1’inin normal, %4,9’unun da aşırı kilolu olduğu belirlenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, kilo aldıklarını hissettiklerinde yediklerini azaltanların, fiziksel egzersiz yapanların, fazla kilo alıp şişmanlamamak uğruna aç kalmayı tercih edenlerin oranı kızlarda erkeklere göre daha yüksek bulunmuştur.

Ürer (2005)’in ilköğretimin ikinci kademesine devam eden taşımalı ve taşımalı olmayan 420 öğrenci ile yürüttüğü araştırmasında; taşımalı ve taşımalı olmayan öğrencilerin beslenme durum ve alışkanlıklarının arasındaki fark anlamsızdır(p>0.05). Öğrencilerin diyet örüntüleri standartlarla karşılaştırıldığında

yetersiz beslendiklerini ve 13–15 yaş grubundaki taşımalı kız öğrencilerin %95,2’sinin, taşımalı olmayanların ise %86,9’unun demiri yetersiz oranda tükettiğini ortaya koymuştur.

Kefeli (2005)’nin Bolu Mudurnu’da Normal, Yatılı ve Taşımalı ilköğretim okullarında sahip olunan insan ve madde kaynakları ile karşılaşılan sorunları tespit etmek amacıyla yürüttüğü çalışmasına bu okullarda çalışan 67 öğretmen, 644 erkek ve 586 kız öğrenci dahil edilmiştir. Öğrencilerin başarı durumlarının en yüksek olduğu okullar normal ilköğretim okulları, en düşük olduğu okullar ise YİBO’lar olduğu tespit edilmiştir. Okulda iken kendini en mutlu hisseden grup sırasıyla, normal, taşımalı ve YİBO olarak bulunmuştur. Okul tercihleri açısından bakıldığında kız öğrenciler sırasıyla normal, taşımalı ve son olarak YİBO’yu tercih etmekte iken, erkek öğrenciler öncelikle YİBO’ları sonra taşımalı ve normal ilköğretim okullarını tercih etmektedir.

Kuşgöz (2005)’ün Pansiyonlu, özel ve devlet ilköğretim okullarına devam eden öğrencilerin beslenme alışkanlıklarını tespit etmek amacıyla yaptığı çalışmasına 233’ü erkek, 212’si kız olmak üzere 435 öğrenci dahil etmiştir. Vücut ağırlıkları incelendiğinde devlet ve pansiyonlu devlet ilköğretim okullarında erkeklerin değerleri kızlarınkine oranla daha yüksek bulunmuştur. Boy değerleri incelendiğinde pansiyonlu ve özel ilköğretim okullarında kızlar yüksek, devlet okullarında erkek değerleri yüksek bulunmuştur. Beslenme alışkanlıkları karşılaştırıldığında öğün atlama durumu kızlarda daha yüksek, kahvaltı yapma durumunda ise erkeklerin oranı kızlara göre daha yüksek bulunmuştur.

Avan (2006)’ın Mardin Kızıltepe’de ilköğretim 6., 7., ve 8. sınıfa devam eden öğrencilerin beslenme alışkanlıklarını belirlemek amacıyla yaptığı araştırmaya yaşları 11-16 arası değişen 220’si kız 282’si erkek olmak üzere toplam 502 öğrenci katılmıştır. Öğrencilerin %67,7’sinin BKI’nin normal bulunmuştur. Öğrencilerin %99,4 ü öğün atlarken, %61,3 ünün de öğle yemeğini atladıkları tespit edilmiştir.

Kızların ve erkeklerin süt, et, yağ ve şeker, sebze ve meyve gurubu ürünleri yetersiz miktarda tükettikleri saptanmıştır.

Bekar (2006)’ın Samsun ili Vezirköprü ilçesinde, yatılı olan ve olmayan kız ergenlerin beslenme durumlarını, beslenme alışkanlıklarını, antropometrik ölçümlerini, fiziksel aktivitelerini ve diyet örüntülerini belirlemek üzere yürüttüğü çalışmasına yatılı 133 ve yatılı olmayan 133 toplam 266 ilköğretim öğrencisini dahil etmiştir. Ergenlerin %52,3’ü üç öğün, %36,1’i dört öğün ve %11,7’si iki öğün tükettiği, her iki grupta en fazla atlanan öğle öğünü; yatılılarda %39,8, gündüzlülerde %53,2 olarak belirlenmiştir. Ergenlerin yeme isteğine engel olan durumların sırasıyla canın istememesi (%31,6), iştahın olmaması (%24,7) ve kilo almaktan korkma (%13,7) olarak ortaya konulmuştur.

İKİNCİ BÖLÜM

3.Materyal ve Yöntem

Çalışmanın bu bölümünde araştırma sürecinde kullanılan materyal, yöntem, veri toplama teknikleri ve verilerin değerlendirilmesine ilişkin bilgiler yer almaktadır.

Benzer Belgeler