• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM : KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.9. İlgili Araştırmalar

2.9.2. Konu İle İlgili Yurt Dışında Yapılmış Çalışmalar

belirtmiştir.

2.9.2. Konu İle İlgili Yurt Dışında Yapılmış Çalışmalar

Tsitouridou (1999) erken çocukluktaki bilimsel görüşlerin uygulamalı yönleriyle çakıştığı bir alanda öğretmenlerin ve öğrencilerin erken çocuklukta bilim eğitim- öğretimini nasıl algıladıklarını keşfetmek amacıyla bir araştırma yapmıştır. Araştırma, iki aşama halinde yürütülmüştür: Araştırma aşağıdaki safhalar halinde yürütülmüştür:

a) 14 farklı anaokulundaki 264 çocukla yapılan on dört aktivite gözlemlenmiş ve videoya kaydedilmiştir.

Bu uygulamada su döngüsü(buharlaşma, yoğunlaşma, yağmur), renkler( renkleri tanıma, yeni renkler yaratma, doğadaki renkler), gökkuşağı(özellikleri, hangi durumlarda ortaya çıktığı) gibi konular fen etkinliği ve diğer etkinliklerle bütünleşmiş biçimde çocuklara anlatılmıştır. Bu etkinlikler müfredatın diğer bölümlerinde bulunan hikaye anlatma ve öğretmen tarafından uygulamalı açıklama yapmanın yanı sıra gözlem, çocuklarla deney gibi bilimsel aktiviteler eşliğinde yürütülmüştür. Ayrıca ağırlık ve yer çekimi güneş ışığı, radyasyon, ısı ve sıcaklık gibi konulardan da çocuklara bahsedilmiştir.

b) Görüşmeler 85 üniversite mezunu okul öncesi öğretmeni ve Thessaloniki Üniversitesi Erken Çocukluk Eğitimi Bölümün son sınıfında olan 44 öğretmen adayıyla yapılmıştır.

Video, akabinde yarı yapılandırılmış görüşme yapılarak 129 anaokulu öğretmeni ve öğretmen adayına(hiçbiri bundan bir önceki safhaya katılmayan) gösterilmiştir. Bu görüşmeler kaydedilmiştir. Video izletildikten sonra araştırma gurubundan, bu

videodaki aktiviteleri yürütebilmesi için bir öğretmen eğitiminde neler olması gerektiği sorulmuştur. Ayrıca, okulöncesi öğretmenleri tarafından gerek duyulan bilim eğitimiyle ilişkilendirerek görüşlerini desteklemeleri istenmiştir. Öğretmenler, okul öncesi öğretmenlerinin ihtiyaç duyduğu eğitim-öğretimi içerik ve teknik bakımından tanımlamışlardır. Sonuçta öğretmenlerin içeriği uygulamaya yansıtma konusunda bazı problemleri olduğunu, içerik bilgisi ile pedagojik süreç arasındaki iç tutarlılığın, öğretmen algılarını esnekleştirebilen dönüşümsel bir sahayla desteklenmesi gerektiği düşünülmektedir.

Valanides, Grits, Kampeza, Ravanis (2000) çocukların gece-gündüzün oluşumu ve Dünya ile Güneş’in şekilleriyle ilgili kavramsal algılarını ölçmek amacıyla bireysel olarak 5-6 yaşındaki 33 çocuğa yarı yapılandırılmış görüşmeler uygulanmıştır. Bu görüşmeler Güneş ve Dünyanın şekli ve dolayısıyla gece-gündüzle ilgili olmuştur. 6-7 kişilik gruplarla çalışma üzere bu kavramlara yönelik bir öğretim programı hazırlanmıştır. Uygulama öncesinde ve 2 hafta sonrasında görüşmeler yapılmıştır. Sonuçlar çoğunluk grubun gece –gündüz döngüsüyle ilgili belli bilimsel açıklamaları yapabildiklerini göstermiştir. Çalışma sonunda çocuklar Güneş ve Dünya’nın ayrı küresel cisimler olduğunu öğrenmiş fakat çok az çocuk gece- gündüzün Dünya’nın kendi ekseni etrafında dönmesiyle oluştuğunu kavrayabilmiştir. Çocukların çok az bir kısmı Dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesinin gece-gündüz oluşumunu sağladığını belirtmiştir. Çocukların birçoğu Dünya’nın hem Güneş hem de kendi etrafında dönmesine şaşırmıştır. Bu çalışmayla astronomiyle ilgili kavramların okul öncesi müfredatında yer almasının çocuklar için olumlu sonuçlar oluşturacağı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca sadece gece-gündüz kavramı değil farklı kavramların da çocukların bilişsel beceri ve gelişim özelliklerine göre okul öncesi eğitimde yer alması gerektiği belirtilmiştir.

Kallery ve Psilos (2002)’un yaptığı bir araştırmada fen etkinliklerinin anaokullarında nasıl uygulandığı, yakın bir dönemde gerçekleştirilen bir değerlendirme çalışması ışığında yeniden gözden geçirilmiştir. Çalışmada anaokulu

uygulamalar incelenmektedir. Verilerin toplanmasında ve analizinde, niteliksel yaklaşım benimsenmiştir. Anaokullarının fen etkinliklerinde önerilen müfredat ile uygulanan müfredat arasında bir fark olduğu gözlemlenmiş ve bunun yanı sıra programa uygun olarak nitelendirilemeyecek bazı faktörler belirlenmiştir. Bulgular, anaokulu öğretmenlerinin fen öğretme konusunda ciddi bir gelişime ihtiyacı olduğunu göstermiştir. Bu çalışmanın müfredat gelişimi ve öğretmen eğitimi açısından ortaya koyduğu çıkarımlar tartışılmış ve mevcut çalışmanın sonuçlarını etkileyebilecek ve konuyla ilgili daha çok çalışma yapılmasını sağlayabilecek sorular yöneltilmiştir.

Tu (2006)’nun yaptığı bir çalışma 13 kreşteki 20 okul öncesi eğitim sınıfında okul öncesi bilim ortamlarını incelenmiştir. Neuman’ın ‘’bilimleme’’ kavramını işleme döken bu çalışma, Okul Öncesi Sınıfı Bilim Malzemeleri Kontrol Listesi, Okul Öncesi Bilimsel Aktiviteler Kontrol Listesi ve Okul Öncesi Öğretmen Sınıf/Bilimleme Formlarını kullanarak okul öncesi öğrencilerinin kullanabileceği ne kadar bilimsel materyal, donanım ve faaliyet olduğunu analiz etmiştir. Her öğretmen iki ardışık günde serbest oyun saatinde videoya alınmıştır. Çalışma okul öncesi sınıfların yüzde ellisinde bilim köşesinin olduğunu göstermiştir. Ayrıca okul öncesi öğretmenlerinin yaptırdığı aktivitelerin çoğunun bilimle ilgili olmadığı, etkinliklerin %4,5’inin resmi bilimlemeyle ve %8,8’i gayri resmi bilimlemeyle ilintili olduğu ortaya çıkmıştır.

Akerson ve Buzzelli (2007)’nin yaptığı çalışmada erken çocukluk dönemi aday öğretmenlerinin bilimin doğası hakkındaki görüşleri ile onların bilişsel gelişim düzeyleri ve kültürel değerleri arasındaki ilişki incelenmektedir. Öğretmen adaylarının bilimin doğası hakkındaki görüşleri Bilimin Doğası Anketi (BDA) kullanılarak ve görüşmeler aracılığıyla değerlendirilmiştir. Öğretmen adaylarının bilişsel düzeyleri ise Öğrenme Bağlamı Anketi (ÖBA) ile belirlenmiştir. Schwartz Değerler Anketi ile kültürel değerler saptanmıştır. Öğretmen adaylarının Bilimin Doğası Anketi’nde verdikleri yanıtlar Öğrenme Bağlamı Anketi’nde Perry şeması

ile değerlendirilmiştir. Yapılan çalışmada öğretmen adaylarının bilimin doğası hakkında yanlış bilgilere sahip olduğu bulunmuştur.

Tu ve Hsiao (2008), okul öncesi dönem fen eğitiminde öğretmen çocuk sözel etkileşimini araştırmıştır. Bu çalışmanın amacı fen aktivitelerinde öğretmenlerin çocuklarla olan sözlü etkileşimini incelemektir. Fen aktivitelerinin nasıl yapıldığını ve fen malzemelerine ulaşılabilirliği kanıtlamak için okul öncesi sınıflarda 1. gün doğal ortamda 2. gün deneysel metotlar kullanılarak gözlenmiştir. Katılımcılar, Iowa çocuk bakım merkezinde çalışan 3–5 yaş arası çocukların öğretmenlerinden oluşan 20 kişi olarak belirlenmiştir. Her öğretmen iki ardışık gün boyunca sabah serbest zaman aktivitelerinde videoya alınmıştır. Birini ve ikinci gün boyunca öğretmenlerin en çok kullandığı ifadeler sözlü etkileşime yol göstermek amacıyla kullandıkları ifadeler olmuştur. Soru ifadelerinden çok sözlü ifadeler kullanılmıştır. Araştırma okul öncesi eğitimi öğretmenlerinin blok ve elişi alanlarında ölçme ve sayma soruları; sınıfta ise neden sorularını kullanmaya eğilimli olduğunu ortaya çıkartmıştır. Bu bulgular öğrencilerin fen yeteneklerini (gözlem, tahmin, sınıflama, toplama ve bilgi kayıt ) sınıftaki çalışma ortamı ve malzemeleriyle ilişkili olduğunu ileri sürmektedir. Fen çalışmalarına katılmanın öğretmenin sözlü etkileşimlerini artırdığı ortaya çıkmıştır.

Peterson ve French (2008)’in yaptığı çalışma okul öncesi eğitimi öğretmenlerinin bilimsel sorgulama yöntemini kullanarak çocukların açıklamada kullandıkları dilin gelişimini destekleme biçimlerini incelemektedir. Bilimsel sorgulama müfredatını kullanan bir okul öncesi eğitim merkezinde bulunan iki sınıf, renklerin karıştırılmasına ilişkin 5 haftalık bir dönem boyunca videoya alınmıştır. Video kayıtları öğretmenlerin çocukların açıklama dillerini nasıl kolaylaştırdığı konusunda analiz edilmiştir. Renk karıştırma ünitesi öncesinde ve sonrasında merkezdeki 47 çocuğun kullandığı açıklama dili değerlendirilmiştir. Söylem analizi öğretmenlerin çocukları konuşmanın muhatapları ve kendi öğrenmelerinde sorumlu bilimsel araştırmacılar olarak konuşmaya katmıştır. Açıklamalar bilimsel

birlikte inşa edilmiştir. Dönemin sonuna gelindiğinde çocuklar açıklama dilinin değerlendirilmesi sırasında konuyla daha ilgili cevaplar, daha standart renk karıştırma terimleri ve daha nedensel bağlaçlar üretmiştir.

Saçkes, Flevares ve Trundle (2010) dört-altı yaşındaki çocukların yağmurun oluşumu ile ilgili anlayışlarını açıklamak ve bu konuda yaş grubu nedeniyle ortaya çıkan farklılıkları araştırmak amacıyla 14 erkek 8 kız çocuğu ile çalışmışlardır. Çocukların yağmurla ilgili anlayışlarını ortaya çıkarmak için bir dizi mülakat soruları ve yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılmıştır. Çocuklarla tek tek görüşmeler yapılmış, görüşmeler ses kaydına alınarak kodlanmıştır. Verilerin analiz için karşılaştırmalar yapılmıştır. Oluşturulan kodlarda yağmurla ilgili yapılan daha önceki çalışmalardan faydalanılmıştır. Bu kodlar çocukların yağmuru nasıl algıladıklarıyla ilgili temel alınmıştır. Çalışma sonucunda yaş grubu arttıkça yağmurun oluşumu ile ilgili çocukların nedensel açıklamalarının arttığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu çalışmada büyük grupların suyun kaybolmadığını ve su döngüsünü belirttikleri sonucuna ulaşılmıştır. Bulgular anaokulunda yağmur döngüsü ile ilgili etkinliklerin yapılabileceği ve bu kavramın çocukların eğitiminde yer alacağını düşündürmüştür.

Fox (2010)’un yaptığı araştırmada resim çizmenin rolü incelemektedir.15 anasınıfı çocuğu canlı hayvan gözlemlerini sınıf içinde resimledikten sonra araştırmacının onlara ne gözlemlediklerine dair sorduğu soruları yanıtlamışlardır. Bulgular resim çizmenin çocukların gördüklerine odaklanıp kalmalarına ve araştırmacının sorularına net cevap vermelerine yardım ettiğini göstermiştir. Gözlemlerine dair mülakat sorularını yanıtlamadan önce gözlemlediklerini çizdiklerinde, çocuklar sözlü yanıtlarında araştırmacının sorularını net ve doğru şekilde cevaplayarak konu dışına çıkmamıştır. Diğer yandan, mülakatların öncesindeki gözlem sırasında resim çizmediklerinde, çocukların üçte ikisi mülakat sırasında en az bir soruya gerçek olmayan ya da hayali bir duruma dayanan cevaplar vermişlerdir.

Nayfeld, Brenneman ve Gelman (2011) okul öncesi eğitim sınıflarında serbest zaman etkinliklerinde çocukların fen materyallerini kullanımına yönelik olarak

yaptıkları çalışmalarında gözlemler sonucunda çocukların ve öğretmenlerin nadir olarak bilim merkezlerinde vakit geçirdikleri sonucuna ulaşmışlardır. Bu sonuç doğrultusunda sınıfta fen merkezinde bir market oluşturularak; ölçümlerin yapılması için gerekli materyallere (tartı ağırlıklar, meşe palamudu, taşlar, kabuklar, bloklar, boya kalemleri) merkezde yer verilmiştir. Çocukların market malzemelerini kullanarak yaptıkları ölçümlerde; çocukların yer verilen materyalleri ve işlevlerini bilmediği gözlenmiştir. Hazırlanan merkezin çocukların fen merkezini kullanımını arttırması ve çocukların materyalleri kullanmasını arttıracağı beklenmiş çocukların fen merkezini kullanımı artmıştır. Bu çalışmada merkezi kullanan çocukların da bilgilerinin arttığı gözlemlenmiştir. Çocuklara fen merkezinde farklı materyaller sağlanarak çocukların bilgi ve algılarının artması sağlanabileceği belirtilmiştir. Bu çalışmayla çocukların kendiliğinden bu alanla ne kadar etkileşim içinde olduğu, basit bir müdahale ile çocukların bu alana ilgilerinin arttırılabilme durumu ve bu alanla çocuklarda yeni bilgiler oluşturulup oluşturulmadığı ölçülmüştür.

Tao, Oliver ve Venville (2012) Çin ve Avustralya’da farklı yaklaşımların uygulandığı okul öncesi dönem fen müfredatının çocukların bilimsel kavramları algısını araştırmak amacıyla her iki ülkede 3 yaş grubu alt, orta ve üst sosyo- ekonomik düzeydeki okullarda çalışmalar yapmışlardır. Araştırmada daha önceki çalışmalardan elde edilen veriler doğrultusunda hazırlanan bilim testi uygulanmıştır. Derinlemesine yapılan görüşmeler çocukların canlılar, Dünya ve yüzen ve batan cisimler konusundaki kavramsal anlayışlarını keşfetmek için yapılmıştır. Sonuçlar benzer sosyo-ekonomik düzeydeki okullardaki çocukların Dünya Bilimi, Yaşam Bilimi ve Fizik Bilimi ile ilgili benzer kavramsal anlayışlara sahip olduğunu göstermiştir. Her iki ülkede de sosyo-ekonomik düzey arttıkça çocukların kavramsal anlayışının da olumlu yönde geliştiği sonucuna ulaşılmıştır. Her iki ülkenin de farklı şekilde güçlü ve zayıf yönleri olduğu; Çindeki çocukların canlıların sınıflandırılması; Avustralya’daki çocukların yüzme-batma konusunda daha iyi olduğu; her iki ülke çocuklarının da Dünya Bilimi ile ilgili daha zayıf

algılarında farklılıklar yarattığını ve bilim müfredatlarının fen eğitiminde önemli olduğunu göstermiştir.

Leibham, Alexander ve Johnson (2013) küçük çocukların ilgi alanları ve ilgi duydukları bilimsel kavramların sonraki akademik başarıya etkisinin cinsiyete göre etkisi araştırmak amacıyla 116 çocukla çalışmışlardır. Çalışmada 4-6 yaş arası çocukların fene dair ilgi alanları ile 6-8 yaş arası çocukların ilgi alanları incelenmiş; 8 yaş çocuklarının bilimsel kavramlar ve fen bilimine dair başarısı araştırma sonuçları için belirleyici olmuştur. Çocuklar 4 yıl boyunca takip edilmiştir. Araştırma sonuçlarında erkeklerin kızlardan daha yüksek seviyede bilimsel kavramlara ilgi gösterdiği; kızların 8 yaşında fene dair ilgi alanlarının arttığı belirlenmiştir. Ayrıca erken ilgi alanları kızların ileriki başarılarında belirleyici olurken erkeklerinde aynı şey söz konusu olmamıştır. Kızlar için erken eğitimde yer verilecek fen kavramlarının onların ileriki fene dair başarısında önemli bir etken olduğu düşünülmüştür.

III. BÖLÜM

Benzer Belgeler