• Sonuç bulunamadı

Açık ve yeĢil alanlar, kent içi yeĢil alan oluĢturma niteliği ile yeĢil alan ve yapılı çevre arasında dengeli arazi kullanımının sağlanması açısından kentsel bir öneme sahip olmasının yanı sıra toplumsal rolü yüksek olan ortak kullanım mekanlarıdır. Açık ve yeĢil alanlar farklı insanların karĢılaĢması, tanıĢması, konuĢması, kentsel yaĢamı paylaĢması gibi sosyal ihtiyaçların karĢılanması ve sosyo- kültürel süreklilik ve geliĢmenin sağlanması açısından, toplumsal iletiĢimin gerçekleĢtiği kültürel odak noktaları olarak da nitelendirilebilirler. Toplumsal boyuttaki bu iliĢkiler, konut dokusu içerisinde etkin ortak kullanım mekanları oluĢturulması, kentsel mekanın sosyal ve mekansal boyutlarda daha etkili kullanılması ve mekanı oluĢturan iĢlevlerin olabildiğince canlı tutulması amacında; anlam ve aktivite çeĢitliliği açısından ayrıcalıklı bir öneme sahiptir ve konut alanlarında da aynı etkinliği göstermektedir (Onsekiz 2003).

Açık ve yeĢil alanlar toplumsal açıdan önemli ortak kullanım (buluĢma) mekanları olması açısından yaĢam kalitesini olumlu yönde etkileyen en önemli olan kullanım biçimidir.

2.2.3.8.Güvenlik

Güvenlik kavramına ulusal güvenlik yanında halkın incinme, kaza, afet, açlık, iĢsizlik, hastalık ve Ģiddetten korunması gibi kavramlar ile, çevre güvenliği, erozyon, hava-su kirliliği, ozon tabakasındaki deformasyon, global ısınma gibi çevre sorunları tüm insanlığın yaĢam kalitesini kaçınılmaz biçimde etkilemektedir.

2.2.3.9.Konfor

YaĢam kalitesinin önemli bir diğer konusu da her koĢuldaki insanın çeĢitli günlük etkinliklerini sürdürdüğü mekânlarda sağlıklı, güvenli ve rahatça yaĢamını sürdürebilmesidir. Bu kapsamda, evdeki güven hissinin artırılması, yaĢama mekânlarında ıĢıklandırma, hava kalitesi ve konfor düzeylerinin iyileĢtirilmesi, eriĢilebilirlik gibi yaĢam kalitesi standartlarını artırıcı etkilerin araĢtırılması ve

uygulanması gerekmektedir. Günümüzde insanlar her türlü ihtiyaçlarında konforu arar olmuĢlardır.

Konfor ile rahatlık birbirinden farklı kavramlardır. Konfor rahatlığın bilincinde olmaktır. Nerede olunursa olunsun rahatlığı aramak ve bu rahatlığı kaliteli konfora dönüĢtürmek gerekmektedir. YaĢam kalitesi kriterleri içinde yaĢanılan mekana konforun sağlanması büyük öneme sahiptir (Pacione, 2003).

2.2.3.10. Sürdürülebilirlik ve yaĢanılabilirlik

Ülkemizde de aĢırı nüfus artıĢı ve kırdan kente göçler paralelinde, plansızlık ve denetimsizlik sonucunda ortaya çıkan çarpık kentleĢme olgusu, çevrede insanca yaĢamaya olanak tanımayan ilkel yerleĢimlerin kenti kuĢatmasına, merkezde ise var olan dokunun zedelenmesine, tarihsel, kültürel ve doğal değerlerin yok olmasına ve bunların sonucu olarak, yaĢam kalitesinin gittikçe azalmasına neden olmaktadır. Çarpık kentleĢmenin yarattığı bu sorunlar adeta bir bunalıma dönüĢmüĢ olup, tüm ülke ekonomisini ve toplumsal gönenci olumsuz yönde etkilemektedir. Bu gerçeklere koĢut olarak, “sürdürülebilirlik” (sustainability), geliĢmiĢ Batı ülkelerinin çoğunda ülke yönetiminin kent planlama sistemine yaklaĢımını belirleyen anahtar kavram olarak, ekonomik, çevresel ve toplumsal gereksinmelerin, gelecek kuĢakların yaĢam koĢullarına zarar vermeden karĢılanmasını hedefleyen bir dünya görüĢü olarak yerini almıĢtır. Sürdürülebilirlik, geliĢmiĢ bir çevrenin hedeflerine ulaĢmaya yönlenen, küresel politik alanda Ģekillenen bir kavram olup, gerçekleĢtirilmesi gereken bir koĢuldur. Kentsel sürdürülebilirlik söz konusu olduğunda, kentin kaynak kullanımının ve katı atıklarının azalması, yaĢanılabilirliğinin ise artması hedefine odaklanan bir yerleĢim düĢüncesi egemendir (WCED, 1987).

“YaĢanılabilirlik” (livability) ise kesin ve evrensel tanımı olmayan çoklu bir kavramdır dünyanın bir yerinde yaĢanılabilir olarak nitelenebilen bir yaĢam çevresi, bir baĢka yerinde bu Ģekilde algılanmayabilir. Kentsel yaĢanılabilirliğin anlamı yere, zamana, değerlendirmenin amacına ve değerlendirmeyi yapanın değer sistemlerine göre değiĢir. Ne var ki, yaĢanılabilirlik kavramı yine de tüm durumlarda gücünü korumakta ve farklı paydaĢ gruplarının ortak kamusal politika hedefi olabilmektedir. “YaĢanılabilir kent” kavramı Platon‟dan beri bazı kuramcılar tarafından nüfus ve

büyüklük ile, Yunan uygarlığı döneminde ise kent halkının tümünün yüz yüze gelebildiği etkin bir katılımla kenti yönetebilmesi ile iliĢkilendirilmiĢtir (Pacione, 2005).

YaĢanılabilirliğin çağımızdaki anlamı ise genellikle sağlık, iĢ olanakları, gelir durumu, iyi konut alanları, okullar, alıĢveriĢ ve eğlence etkinlikleri, eriĢilebilirlik, kamusal mekânlar ve topluluk kavramları ile eĢleĢmektedir. YaĢanılabilirlik kavramı ile bağlantılı olarak son yarım yüzyıl içinde geliĢmiĢ ülkelerde araĢtırmacıların ve kent yöneticilerinin gündemine giren bir diğer kavram “kentsel yaĢam kalitesi”dir. Kentsel yaĢam kalitesi, ilk olarak 1960‟larda Sosyal Göstergeler Hareketi (Social Indicators Movement) içinde ortaya çıkmıĢ ve ekonomik ve sosyal iyilik ile bireysel ve toplumsal iyilik arasındaki iliĢkilere dair varsayımları sorgulamayı hedeflemiĢtir.

Burada söz konusu olan kalite, hem doğal hem de yapılı çevre özellikleriyle ilgilidir ve sürdürülebilirlik arayıĢına odaklanan kaliteden farklı olarak, doğal kaynakların korunması, iklim, ekoloji vb. gibi değiĢmez ögelerle değil, kentsel donanım ve konfor (amenities) ögeleri ile iliĢkilidir ve yer ve aidiyet duygusu (sense of place and belonging), okunaklılık (legibility), ortak bellek (collective memory) vb. gibi kolay ölçülemeyen öznel yanları vardır. Bunların dıĢında, doğal olarak, kentsel ekonominin belirlediği yaĢam standartları kentteki yaĢam kalitesine yansımaktadır (Tekeli 2004).

2.2.4. Kentsel yaĢam kalitesinin ölçülmesi

“YaĢam kalitesi” kavramı, yapılan birçok araĢtırma için esin kaynağı niteliğinde olan, yerel ve ulusal gündemlerde ve Avrupa Birliği ajandalarında önemli yer tutan bir kavramdır. Sosyal ve ekonomik politikalar üzerinde güçlü bir etkisi olan yaĢam kalitesi kavramı, Ģehir planlaması, sosyal ve ekonomik göstergelere iliĢkin araĢtırmalar, zihinsel ve bedensel sağlık alanındaki araĢtırmalar gibi birçok farklı araĢtırma ve çalıĢma alanının kapsamına girmektedir.

YaĢam kalitesi kavramı, farklı ilgi alanları tarafından gerçekleĢtirilen çalıĢmalarda, farklı yönleri ön plana çıkarılarak ele alınmakta ve tanımlanmaktadır. Bu sebeple, yaĢam kalitesi kavramının farklı tanımları vardır. Birçok farklı tanımı bulunmasına karĢın, bu tanımların ortak tarafı, yaĢam kalitesinin bireyin hayatına

iliĢkin objektif değiĢkenlere ve bireyin kendi algılaması doğrultusunda Ģekillenen sübjektif değiĢkenlere bağlı olarak geliĢen, çok boyutlu bir kavram olmasıdır. YaĢam kalitesi araĢtırmaları, genel olarak objektif ve sübjektif değiĢkenlerin, toplum refahı üzerindeki bütünleĢik etkisini öne çıkarmaktadır (Dissart and Deler 2000).

YaĢam kalitesi, modern hayatın geliĢimi ve toplumların çağdaĢlaĢmasıyla birlikte gündeme gelen ve geliĢen bir kavramdır. AraĢtırmalar teknolojinin geliĢmesi ve gelir seviyesinin yükselmesiyle birlikte, maddi zenginliğin yaĢam kalitesinin tek baĢına bir göstergesi olmadığını; mekânsal, sosyal ve hatta politik faktörlerin de bireylerin yaĢam kalitesinde etkili olduğunu göstermektedir (Pacione 2003).

Van Kamp vd. (2003) yaĢam kalitesi kavramını, çevrenin ölçülebilir mekânsal, fiziksel ve sosyal bileĢenleri ve bu bileĢenlerin algılanma biçimlerini birlikte ele alan ve buna göre bireylerin algılama biçimlerinin sadece objektif özellikleri ile değil aynı zamanda bireysel etkilerin de değerlendirildiği yaklaĢım olarak değerlendirmektedir.

Szalai (1980) yaĢam kalitesini, bireyin varoluĢ hali, refahı ve hayattan memnuniyet düzeyi ile iliĢkilendirmekte, yaĢam kalitesinin bir yandan objektif gerçekler ve etkenlerle, diğer yandan ise bireysel algı ve değerlendirmelere dayalı sübjektif etkenlerle Ģekillendiğini belirtmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) (1995)‟ne göre ise yaĢam kalitesi, bireylerin, hayat içerisindeki durumlarını, ait oldukları kültürel yapı ve değerler sistemi bağlamında, algılama ve değerlendirme biçimidir. Söz konusu değerlendirme, bireylerin beklentileri, hedefleri, hayat standartları ve hayata iliĢkin kaygıları ile iliĢkili olarak Ģekillenir. Yine Dünya Sağlık Örgütü‟nün tanımına göre, yaĢam kalitesi, bireyin fiziksel sağlığı, psikolojik durumu, özgürlük seviyesi, sosyal iliĢkileri ve yaĢadığı çevrenin baĢlıca özellikleriyle etkileĢimleri gibi çok sayıdaki etkenle iliĢki içerisinde Ģekillenen, karmaĢık ve geniĢ bir kavramdır.

YaĢam kalitesinin, ekonomik ve sosyal refahla birebir iliĢki içerisinde olduğu kabulüne bağlı olarak, yaĢam kalitesine konu olan unsurlar, politik alanda her geçen gün önem kazanmaktadır. YaĢam kalitesinin politik alanda öneminin artmasının sebebi, insanların yaĢamlarının salt ekonomik yapıdan ve iliĢkilerden etkilenmediğinin anlaĢılmıĢ olmasıdır. Sosyal refah düzeyini etkileyen sosyo-kültürel ve çevresel faktörlerin öneminin ayrımına varılmıĢ olması, gayrisafi milli hasıla gibi

sadece ekonomik göstergelerin yanı sıra, toplumun genel refah ve sağlık düzeylerini ortaya koyan diğer faktörleri de konu alan araĢtırmaların yoğunlaĢmasına neden olmuĢtur. YaĢam kalitesi alanında yoğunlaĢan araĢtırmaların odak noktasını, insanlar ile gündelik hayatın süregeldiği çevre arasındaki iliĢki oluĢturmaktadır. YaĢam kalitesinin ölçülmesi ve izlenmesine iliĢkin güvenilir bir sistemin kurulabilmesi, ekonomik ve özellikle sosyal eğilimlerin ve geliĢimlerin kapsamlı bir Ģekilde anlaĢılmasını gerektirmektedir. Bu gereklilik doğrultusunda, politikacılar ve karar mekanizmaları, ulusal, bölgesel ve yerel kaynakların belirlenmesi amacıyla, yaĢanabilirlik (liveability), çevresel kalite, yaĢam kalitesi, sürdürebilirlik gibi kentsel yaĢama iliĢkin unsurları konu alan bilgi birikimlerini geliĢtirmeye yönelmiĢlerdir (Montanari vd 2004).

Diğer yandan yaĢam kalitesinin önemi, sürdürülebilirlikle yakından iliĢkisi ve sürdürülebilirliği konu alan araĢtırma ve uygulamaların öneminin giderek artmasına bağlı olarak da yükselmektedir. YaĢam kalitesi araĢtırmaları, özellikle planlama, dönüĢüm ve konut alanlarının planlanması alanlarında, bilimsel veriye dayalı politikalara dayanan sürdürülebilir uygulamaların gerçekleĢtirilmesine yönelik uygun bir araç olmaktadır. YaĢam kalitesi araĢtırmalarının bu özelliği, politikalar ve uygulamalar arasındaki etkileĢimi bir bütün olarak ele alıp analiz edebilmesinden kaynaklanmaktadır. Sürdürülebilirliği konu alan uygulamalarda, bilimsel ve ölçülebilir verilerin temel alınması ve kullanılması önem taĢımaktadır. BirleĢmiĢ Milletler Gündem 21 Raporu‟nda, sürdürülebilir geliĢimin sağlanabilmesi için, sağlık, eğitim, sosyal refah, çevre ve ekonomik durum gibi çeĢitli yaĢam kalitesi göstergelerinin ölçülmesi ve değerlendirmesine olanak tanıyan araçların geliĢtirilmesinin ülkeler için bir zorunluluk olduğu belirtilmiĢtir (UNCED 1993).

Sürdürülebilir geliĢimi sağlamaya yönelik araçların belirlenmesinden önce, kentsel mekânın farklı bölgelerinin ve toplumun farklı kesimlerinin ne yönde ihtiyaç ve beklentiler içerisinde olduğu ve bu gereksinimlerin giderilebilmesine yönelik hangi araçların uygulamaya konulması gerektiği belirlenmelidir. Sürdürülebilir geliĢme politikaları bu yönden ele alındığında, yaĢam kalitesi araĢtırmalarının, sürdürülebilirliğin sağlanması sürecindeki önemi net olarak anlaĢılmaktadır.

Günümüzde Ģehir planlama ve sosyal bilimler kesitinde araĢtırmacılar, temelde iki konu ile karsı karĢıya kalmaktadırlar. Bunlardan birincisi, yaĢam

kalitesinin anlamı ve ölçülmesi; ikincisi ise yaĢam kalitesindeki değiĢikliği değerlendirmede kullanılacak ölçütler ya da göstergelerin belirlenmesi ve kullanımıdır. Fakirlik, suçluluk oranı ve fiziksel çevre sorunları gibi toplumun objektif özellikleri, bireylerin yaĢamlarını nasıl yargıladıklarını biçimlendiren temel faktörlerdir (Campbell vd 1976).

Bu konudaki öncü çalıĢmalardan biri Campbell ve arkadaĢlarının (1976) çalıĢmasıdır. Bu çalıĢmada yaĢam kalitesi deneyiminin kavramlaĢtırılmasında bireylerin algılama, değerlendirme ve memnuniyetlerinin ölçülmesi yaklaĢımı kullanılmıĢtır. Böylelikle, daha önce kullanılan yaĢam koĢulları yerine, yaĢamın çok boyutlu (holistik) deneyimi konularına ağırlık verilmiĢtir. Bu nedenle Campbell ve arkadaĢları, bireylerin yaĢamlarının değerlendirmesinin değiĢik boyutlarını ölçme, karĢılaĢtırma ve bu boyutların yaĢam kalitesi deneyimini hangi derecede açıkladıklarını belirlemede, kullanılabilecek en uygun ölçütün bireylerin yaĢamın değiĢik boyutları ile ilgili memnuniyetlerinin ölçülmesi olduğunu göstermiĢlerdir. Bu çalıĢmada, yaĢam kalitesini anlamada, memnuniyetin ölçülmesinin yanı sıra, yaĢanılan ortamın özelliklerinin ve bireysel özelliklerin de önem kazandığını belirtmiĢlerdir. Onlara göre, yaĢamın herhangi bir boyutundan memnuniyet, bireylerin yaĢam boyutu özelliklerini algılamasını ve değerlendirmesini yansıtmaktadır. Bu ise, doğrudan yaĢam boyutunun objektif özelliklerinden etkilenmektedir. Örneğin, bir konuttaki kalabalığın algılanma özelliklerinin, kiĢi baĢına m² gibi objektif ölçümler ile iliĢkili olması beklenmektedir. GeçmiĢte bu tür çalıĢmalar yaĢamın belirli boyutlarını değerlendirmeye yönelmiĢ olsa da konut ya da yerleĢme ölçeğinde objektif-sübjektif iliĢkisini inceleyen çalıĢmalar oldukça sınırlı kalmıĢtır (Warr 1987).

YaĢam kalitesine yönelik çalıĢmaların Ģehir ölçeğinde uygulanması böyle bir iliĢkiyi incelemek için bir fırsattır. Bu çalıĢmalar, Ģehir ölçeğinde yaĢam niteliğinin anlamını ve nasıl ölçülebileceğini anlamaya yardımcı olmaktadır.

Campbell ve arkadaĢlarının baĢlattıkları çalıĢmayı, Marans ve arkadaĢları kavramsal ve ampirik açıdan geliĢtirmiĢlerdir. Bu araĢtırmada Campbell ve arkadaĢları, herhangi bir coğrafi birimin (Ģehir, mahalle, konut) yaĢam kalitesinin algısal bir olgu olduğunu ve her bireyin bu konudaki görüĢlerinin farklı olabileceğini öne sürmüĢlerdir. Marans ve arkadaĢlarına göre bireylerin görüĢleri, yaĢanılan

ortamın özelliklerinin algılanma ve değerlendirilmesinin yanı sıra, bireyin özellikleri ve geçmiĢ deneyimlerinden de etkilenmektedir. Bireyler, Ģimdiki deneyimlerini geçmiĢ deneyimleriyle karsılaĢtırarak değerlendirmektedirler. Ayrıca, bireylerin yerleĢme biriminin özelliklerini değerlendirme ve algılaması, yerleĢme özellikleri ile doğrudan iliĢkilidir. Örneğin, mahalle ölçeğinde hava kalitesi ve aile sağlığının (örneğin astımlı hasta sayısı) algılanması yerleĢmenin hava kalitesinin objektif ölçütleri ile iliĢkili olması beklenmektedir. Bu modelin temel varsayımı, herhangi bir birimde (örneğin ilçe, mahalle vb.) yaĢam kalitesinin tek bir ölçüt ile ölçülemeyeceği, yerleĢmenin birçok özelliğinin ölçülmesi gerekliliğidir. Bu ölçütler birarada ele alındığında, yerleĢme biriminin genel yaĢam kalitesini yansıtmaktadır. Modelin ikinci önemli varsayımı ise, sadece objektif koĢulların yerleĢmelerin gerçek kalitesini ifade etmediği ve „kalite‟nin bir birimde yaĢayanların yaĢamlarını yansıtan sübjektif bir olgu olduğudur (Marans 2003).

3.PĠRĠ MEHMET PAġA MAHALLESĠNDE YAġAM KALĠTESĠNĠN ĠRDELENMESĠ

3.1. AraĢtırma Alanının Kent Ġçindeki Konumu ve Genel Özellikleri

AraĢtırma alanı olarak seçilen Piri Mehmet PaĢa Mahallesi, Konya ili, Karatay merkez ilçesinde, kentin odak noktasını oluĢturan Alaaddin tepesinin doğusunda ve Mevlana Türbesinin güneyinde yer almaktadır. (Harita 3.1) Mevlana Türbesi ve Piri Mehmet PaĢa Külliyesi arasında kalan ve geleneksel doku özelliği gösteren bir bölgedir. AraĢtırma alanında rant baskısının etkisi, yerel yönetimlerin koruma politikalarının olmaması, koruma bilincinin bölgede oluĢmaması ve tescilli yapıların korunması ve yaĢatılmasına yönelik herhangi bir giriĢimde bulunulmamasından dolayı yer yer bozulmalar meydana gelerek, alanın çöküntü bölgesine dönüĢmesini hızlandırmaktadır. Tarihi üzüm pazarının yok olmasına neden olan ve kitle ve gabarisiyle geleneksel doku ile uyum göstermeyen Mevlana ÇarĢısı, Mevlana Katlı Otoparkı ve Balıkçılar Oteli dokunun bozulmasında en çarpıcı örneklerdir. Ancak oluĢan bu olumsuzluklara karĢın araĢtırma alanı tarihi kimliğini büyük ölçüde sürdürmektedir.

Kentlerde geleneksel doku çoğunlukla kent merkezinde ya da kent merkezinin yakın alanlarında bulunur. Bu durum Konya kenti için de geçerlidir. Mevlana Türbesi çevresinin kentin ilk yerleĢme alanlarından olması geleneksel konut dokusunun özellikle bu bölgede yoğunlaĢmasının en önemli nedenidir. AraĢtırma alanı olarak seçilen Piri Mehmet PaĢa Mahallesi de bu bölgedeki geleneksel dokunun önemli bir parçasıdır (Harita 3.1).

3.2. Kentin ve araĢtırma alanının tarihi geliĢim süreci

Selçuklulara ve Karamanoğulları Beyliğine baĢkentlik yapan Konya kenti, Anadolu‟nun kalabalık nüfuslu Ģehirlerindendir. Kentin ilk yerleĢim alanı olan Alaaddin Tepesi surlarla çevrelenmiĢti ve Bizans döneminde bir “Kale Kent” özelliği göstermekteydi. Kent 1077 yılında Selçuklu Devletinin baĢkenti olmasını takip eden süreçte Alaaddin Tepesi dıĢına taĢmıĢtır. Bu bölgede Konya kentini önemli kılan

temel sebep ovaya hakim olan tepe üzerinde kurulmuĢ olmasıdır. Kentte Selçuklular döneminde imar faaliyetlerinin hızlandığı bilinmektedir (Avanoz 1998).

Harita 3.1: Piri Mehmet PaĢa Mahallesinin Konya kenti içerisindeki konumu, (Konya BüyükĢehir Belediyesi, EriĢim 2008)

Konya kentinin tarihsel geliĢimini ve günümüze kadar varlığını sürdürmesini bulunduğu mevkiinin büyük önemi vardır. Kentin Anadolu‟yu, Ege, Akdeniz, Karadeniz gibi kıyı bölgelerine bağlayan yol kavĢağı noktasında olması, Ģehrin geliĢmesine katkıda bulunmuĢtur. Konya çevresinde mevcut olan eski yerleĢme merkezlerinde (Karahöyük, Çatalhöyük) yaĢayan insanlar, bu bölgede ticareti

geliĢtirmiĢler, böylece Konya Ģehri bir tüccarlar Ģehri olma özelliğini de elinde tutmuĢtur (Bahar 1994).

Kent Altın Çağını Selçuklu Devleti zamanda yaĢamıĢtır. Selçuklular döneminde ilim ve bilime verilen önem doğrultusunda medreseler, mescitler, halkın yararına han, hamam, imaret gibi sosyal tesisler yapılmıĢtır (Ter 2002).

Kent Osmanlı Devleti‟ne katıldıktan sonra, önceleri doğu daha sonraları da, güney ve güneydoğu yönünde geniĢlemiĢtir. Konya kenti, istila ve savaĢlar sırasında nüfusu azalıp, harap olmuĢsa da, daha sonra onarılarak, yeniden canlandırılmıĢtır. KurtuluĢ SavaĢı esnasında, çok zor günler geçiren Konya kenti, bu dönemde de önemini korumuĢtur. Konya kenti bu dönemlerde olduğu gibi, Cumhuriyet döneminde de Ġç Anadolu‟nun merkezi bir Ģehri ve büyük Ģehirlerinden biri durumuna gelmiĢtir. AraĢtırma alanı olarak seçilen Piri Mehmet PaĢa Mahallesi; Osmanlılar döneminde kentin ticari merkezinde olması nedeniyle, ticari dokunun ve geleneksel konut dokusunun yoğun olarak bulunduğu bir alandır. Bu sebeplerden dolayı alan Osmanlı döneminde kentin prestijli yerleĢim alanı olarak önem kazanmıĢtır.

Türkiye Cumhuriyeti‟nin yapmıĢ olduğu karayolları çalıĢmalarıyla da, Konya tarihi geliĢimini sürdürmüĢtür. Türkiye‟de özellikle 1950‟li yıllardan sonra makinalı tarıma geçildiğinden, geliĢmelerle birlikte, Konya‟da makineli ve sulamalı tarım geliĢmiĢtir. Bunlara bağlı olarak, Konya‟da tarıma dayalı fabrikalar ve sanayiler de kurulmuĢtur (Avanoz 1998).

AraĢtırma alanında; yapımı 19.yy sonlarına dayanan 1 adet han (Ciğerci Hacı Ali Ağa Hanı - Tüfekçi Hanı) ile Eski borsa binası olarak bilinen bir yapı bulunmaktadır. Bu alanda bulunan tescilli konutların ise geleneksel özelliklerini hala korudukları görülmektedir. Günümüzde araĢtırma alanının hem günümüz merkezine, hem de Mevlana Türbesine yakın bulunmasından dolayı ticarete ve turizme yönelik potansiyelinin yüksek olduğunu söylemek mümkündür (Harita: 3.2).

Harita 3.2: Konya kentinin yerleĢme tarihinin geliĢimi (Aru 1998)

3.3. AraĢtırma Alanının Planlama Süreci

Piri Mehmet PaĢa Mahallesi Konya KTVK Kurulunun 01.05.1995 gün ve 2255 sayılı kararında, “Konya Tarihsel Kent Merkezi”nin bütüncül olarak ele alınarak bir koruma-geliĢtirme-düzenleme projesinin yapılmasının gerekliliği vurgulanmıĢtır. Utta Planlama ve DanıĢmanlık Ltd. ġti tarafından yapılan “Piri Mehmet PaĢa Türbesi ve Çevresi Koruma Amaçlı Ġmar Planı” Ocak 1996 da tamamlanmıĢ ve Konya Koruma Kurulunun 20.03.1996 tarih ve 2498 sayılı kararıyla onaylanmıĢtır (Harita: 3.3). Piri Mehmet PaĢa Külliyesi Koruma Alanı içinde, Piri Mehmet PaĢa Camii ve Zaviyesi, SiyavuĢ Sultan Türbesi, Ciğerci Ali Ağa Hanı ile bir adet de çeĢme bulunmaktadır.

1965 yılındaki yarıĢma sonucu Yavuz TaĢçı ve Haluk Berksan tarafından hazırlanan Konya Nazım ve Uygulama Ġmar Planlarında kentin kuzeye doğru geliĢeceğini öngörülmüĢtür. Bunun yanında planda bazı nedenlerden dolayı halen uygulanmamıĢ olan kararlar da bulunmaktadır. Bu kararlardan biri ise; Mevlana Türbesi ile Alaaddin Tepesi aksını araç trafiğine kapatarak o alanın yayalaĢtırılmasıdır. Servis yollarının üzerinde bulunan tescilli sivil ve anıtsal öğeler nedeni ile bu yollar açılmamıĢ dolayısıyla Mevlana Caddesi yayalaĢtırılamamıĢtır. Yürürlükte olan plan kararları incelendiğinde, geleneksel dokunun dikkate alınmadığı görülmektedir. Plan kararları ile bölgede yapı yoğunluğu ve yüksekliği artmıĢtır. AraĢtırma alanına yapılmıĢ olan katlı otopark, Balıkçılar oteli,… gibi

Benzer Belgeler