• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: LOZAN KONFERANSI

2.1 Konferansın Toplanma Süreci

Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’ndan 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi ile çekilmiştir. Osmanlı Devleti, eski gücüne ulaşmak isteyen, en azından kaybettiği alanları geri almak ve siyasi yalnızlıktan kurtulmak umuduyla girdiği savaştan; elinde geriye sadece Anadolu Yarımadası’nda mevcut az bir kara parçası kalarak ayrılmıştır. Devletin bu denli düştüğü kötü durum artık geri çevrilemez bir mecraya doğru gitmekteydi. Ülkenin her tarafı işgal altındayken halk kendi çabalarıyla kurtuluş yolları aramanın çaresine düşmüştü. Bu hareketlenmenin organize bir halde ilerleyebilmesi için Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları lider olarak seçilmiştir.

Vatanın ve milletin kurtuluşu için son derece meşakkatli bir yola çıkan komutanların işleri hiç de kolay değildi. Devletin başkenti işgal altında, orduları dağıtılmış ve silahlarına el konulmuştu. Artık yoktan bir ordu yaratmak ve bu ordu ile zafere ulaşmak gerekliydi. Anadolu topraklarında kalan Müslümanlar bundan sonra ancak bu şekilde kendilerine yaşam hakkı bulabileceklerdir. Böyle bir ortamda başlayan Milli Mücadelenin başarıya ulaşması için herkes elinden gelen her şeyi yapacaktı.

Halkın, büyük özverisiyle yürüttüğü savaşta İnönü Muharebeleri, Sakarya Savaşı ve son olarak da Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının komutası altında 26 Ağustos sabahı taarruza geçildi. Genel bir taarruzla Anadolu’da, İtilaf Devletleri’nin adına işgalci durumunda bulunan Yunan ordusu Akdeniz’e dökülmüştür. Artık bir ulusun hayat memat meselesi olan sürecin silahlı safhası sonuca erdirilmiştir.

Artık ikinci hatta en önemli kısım olan diplomatik safhaya geçilmişti. Önemliydi; çünkü askeri başarılar diplomatik başarılarla taçlandırılmadıkça kazanılan savaşın şüphesiz ki kıymete değer olması mümkün değildir. Yapılan ateşkes antlaşması ile diplomasi adına ilk adım atılmıştır. Başarılı geçen bir mücadele döneminden sonra elbette İtilaf Devletleri’nin tavırlarında da bir takım değişimler görülmektedir. Zaten Rusya ve Fransa ile antlaşmalar yapılmış, İtalya ise kendiliğinden işgal ettiği toprakları bırakarak çekilmiştir. Ancak barış öncesinde inatçı bir tutuma sahip olan İngiltere’nin de Büyük Taarruzdan sonra söylemlerinde farklılıklar oluşacaktır.

Hatta Lloyd George, müttefiklerle yapılan görüşmeler sonunda Anadolu’da çıkan çatışmanın Avrupa’ya yansımaması ve İngiltere’nin Yunanistan’a göstermiş olduğu yakınlığın aynısını Ankara Hükümetine de beslediğini belirterek konuşmasında bölgesel huzurun sağlanması için, bir barışın olmasını herkesten çok İngiltere’nin istediğini belirtmiştir175. Yapılan çalışmalar sonucunda Büyük Millet Meclisi176

adına yetkileri kullanan Mustafa Kemal Paşa, görüşmeler için 3 Ekim 1922 tarihinde İsmet Paşa’nın delege olarak katılacağı müzakerelerin konularını da bir nota ile bildirildi177

. Yapılan görüşmeler sonucunda bir antlaşma imzalanarak İstanbul ve Trakya’nın savaşılmadan alınması Ankara Hükümeti için önemli bir başarıydı178

.

Bu ilk aşamadaki diplomasi trafiğinden sonra artık bir barış antlaşmasının yapılması gerekliydi ki, artık bu antlaşma için Ankara Hükümeti ve İtilaf Devletleri taraf olan kesimlerdir. İngiltere, barış konferansı için Ankara Hükümeti tarafına görüşmenin İsviçre’nin Lozan kentinde yapılacağını ve buraya davet edildiğini bir nota ile iletti179

. Ancak İtilaf Devletleri yapılması gereken barış antlaşması için sadece savaşan taraf değil, İstanbul Hükümeti’ni de işin içerisine dâhil etmeye çalışıyordu. Bu yolla müzakerelerde Türk tarafı düşmanla uğraşacak yerde, kendi kendileriyle uğraşacaklardı180. İşte bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları buna engel olabilmek için bir hal çaresini aramaya giriştiler. Yapılan müzakereler sonucunda BMM 1 Kasım 1922 tarihinde alınan bir karar ile saltanat ve halifeliği birbirinden ayırarak Osmanlı Saltanatını kesin bir şekilde kaldırmıştır181

. Böylece altı asırlık Osmanlı hanedanlığının hâkimiyeti tarihe karışmış, İtilaf Devletleri’nin çıkarmaya çalıştığı karmaşaya da böylelikle bir çözüm bulunmuştu. Lozan Konferansı’na gidecek heyet artık sadece BMM adına gidecektir.

175 “Lloyd George, << Sulh, gayemizdir!>>diyor”, Akşam, 26 Eylül 1338/1922, Numro: 1440.

176 Büyük Millet Meclisi ibaresi yazının bundan sonraki kısımlarımda kısaltma olarak BMM şeklinde kullanılacaktır.

177 Ahmet Emin Yaman, “Mudanya Bırakışması ve Yankıları”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi

Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, c. V/38, Ankara, 1996, s. 193.

178 “Mudanya Mütarekesi Bu Sabah İmzalandı”, Akşam, 11 Teşrin-i Evvel/Ekim 1338/1922,

Numro:1455; “Mudanya Konferansının Son Celsesine Ait Şayan-ı Dikkat Tafsilat”, İleri, 12 Teşrin-i Evvel/Ekim 1338/1922, Numro:1683; Ahmet Emin, “Mudanya Mukavelenamesi”, Vakit, 12 Teşrin-i Evvel/Ekim 1338/1922, Numro: 1735.

179 “Lozan Konferansına Resmen Davet Olunduk”, Renin, 28 Teşrin-i Evvel/Ekim 1338/1922, Numro:

15.

180 Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım, c. III, İstanbul, 1967, s. 965.

181 TBMM Zabıt Ceridesi, c. XXIV, 1.11.1338/1922, s. 300. Aynı gün yapılan oylamada Halifeliğin durumunu da daha sonra yapılacak görüşmelerle Abdülmecid Efendiye hiçbir siyasi yetki olmadan devredilecekti.

Bundan sonra geriye konferansa gidecek heyetin seçimi ve izlenecek yolun tespiti kalmıştı. Ancak bu temsilcilerin kimin olacağı meselesi üzerinde henüz bir anlaşmaya varılmamıştı182. Hariciye Vekili Yusuf Kemal (Tengirşenk) Bey, İsmet Paşa’nın lehine istifa etmesi üzerine mecliste yapılan seçimle İsmet Paşa, Hariciye Vekili seçildi183. Bakanlar kurulunca yapılan görüşmeler sonucunda konferansa gidecek heyet karara bağlandı ve Meclise sunuldu. Sert bir muhalefet olmasına karşın İsmet Paşa’nın heyet başkanı olarak, Dr. Rıza Nur ve Hasan Bey ( Saka) diğer üyeler olarak oy çokluğu ile kabul edildiler184.

Baş delegelerin yanısıra konferansa gönderilen diğer üyeler şu isimlerden oluşuyordu. Müşavirler: Münir Bey(Ertegün), Ahmet Muhtar Bey (Çilli), Veli Bey (Saltık), Zülfü Bey (Tigrel), Zekai Bey (Ayaydın), Celal Bey (Bayar), Tevfik Bey (Bıyıkoğlu), Tahir Bey (Taner), Yusuf Hikmet (Bayur), Zühtü Bey (İnan), Fuat Bey (Ağralı), Şükrü Bey (Kaya), Mehmet Cavit Bey, Hayim Nahum, Ruşen Eşref Bey (Ünaydın), Yahya Kemal Bey (Beyatlı) ve Raşit Saffet Bey (Atabinen) konferansa giden tanınmış isimlerdendir185.

Delege ve müşavirlerin yanında Lozan’da yapılan görüşmeleri günü gününe kamuoyuna haber vermek için gazeteciler de gitmiştir. Çünkü burada meydana gelen gelişmelerin ülke kamuoyuna bildirilmesi son derece önemli bir durumdu. İşte bundan kaynaklı olarak kalabalık bir gazeteci grubu da müzakereleri günü gününe takip etmek için konferansa gidecektir. Ancak bu bilgilendirme safhası çok kolay bir mesele olmayacak ve bazı ciddi problemler oluşacaktı. Hatta bu durumdan mustarip olan basın mensuplarının serzenişlerden bir tanesi de Hüseyin Cahit’ten gelmekteydi ki, bu yazısı problemin kaynağını ve aşamalarını anlamamız için son derece önemlidir.

182

Mustafa Kemal, Konferansa gidecek heyetin doğal üyelerinin Rauf Bey, Sağlık Bakanı Dr. Rıza Nur ve Hasan Bey olduğunu, ancak Rauf Beyin bu konuda güven vermemesi, kararında değişikliğe sebep verdiğini ve Yusuf Kemal Beyin Dışişleri Vekilliğinden istifa ettirilerek yerine İsmet Paşa’nın getirildiğini belirtir. Böylelikle Ankara Hükümeti konferansta Dışişleri Bakanlığınca temsil edilecekti. Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, c. II, Ankara, 2012, s. 910-911.

183 İsmet İnönü, Hatıralar, Haz. Sabahattin Selek, Ankara, 2014, s. 317. İsmet Paşa 174 Milletvekilinin katılımın olduğu celsede 155 oy alarak Hariciye Vekili olmuştur. Göreve başlayacağı vakte kadar yerine Dr. Rıza Nur vekâlet edecektir. TBMM Zabıt Ceridesi, c. XXIV, s. 208.

184 Muhalefet hareketinin olmasının sebebi, konferansa gidecek heyetin meclis seçimine bırakılmadan hükümet tarafından belirlenmesidir. Özellikle Mersin Mebusu konferansa gidecek heyetin seçim yetkisinin Meclise ait olduğunu savundu. TBMM Gizli Celse Zabıtları, c. XXIV, 2.11.1338/1922, s. 980-1006.

185

“…Şevksiz ve hevessiz bir surette şu mektuba başlıyorum. Çünkü yazıldığı gün, verdiğim havadisler artık maziye karışmış, ehemmiyetini, daha doğrusu tazeliğini kaybetmiş olacak. Garip değil mi bizim buradan yazmış olduğumuz yazılar, Paris’ten İstanbul’a gelecek olan Tan gazetesindeki tafsilattan daha geç kalma ihtimali kuvvetlidir… ” şeklindeki serzenişi itibari ile genel bir problemin habercisidir. Burada,

bir aksamadan haber veren Cahit, bunun temel sebeplerini sıralarken ilk olarak Lozan’dan geçen ekspresin posta kargosu kabul etmemesini belirtirken, ikinci olarak da Lozan’da son derece gelişmiş iletişim ağının olmasına karşılık, mütareke döneminde yapılan bir mukaveleden kaynaklı olarak Ankara Hükümeti’nin bu mukaveleye katılmamasından dolayı, bu imkânlardan mahrum kaldıklarını belirtmektedir186

. Buradan anlaşılan önemli noktalardan bir tanesi şudur ki, genel anlamda haberleşme sistemini bize özet geçmektedir. Çünkü gerçekten de kargo ile gönderilen mektuplar uzun bir süre zarfında gazete merkezlerine ulaşırken, telgraflar içinde çok uzun bir süre zarfı olmamak ile beraber gecikmeler söz konusudur. Bundan kaynaklı olarak gazeteler sürekli olarak gündemi duyururken birkaç gün sonradan gelmektedirler.

Lozan Konferansı’nı takip eden gazeteciler sadece Türkiye’den katılmamak ile birlikte son derece kalabalık bir kitle tarafından temsil edilmekteydi. Birinci ve ikinci dönemde Konferansta yer alan gazetecilerin tam olarak isimleri ekte sunulmuştur187.