• Sonuç bulunamadı

%90 ötekiler (Akalın, 2003: 60). Yüzdeler Antlaşması fiili durumu yansıtırken, imzalanacak olan barış anlaşmalarını da etkilemiştir (Gözaydın, 2007: 10). Yüzdeler Antlaşması Sovyetler’in ülkeler üzerindeki ağırlığına temel hazırlarken, daha sonra gerçekleştirilen Yalta ve Postdam Konferansları’nda alınan kararlar Soğuk Savaş döneminde Sovyetler’in bu ülkelerdeki etkinliklerini sağlamlaştıran zemini sağlamıştır demek mümkündür.

1.1.5. Yalta Konferansı

II. Dünya Savaşı sırasında Büyük Üçlü denilen Birleşik Devletler, Birleşik Krallık ve Sovyetler Birliği arasında gerçekleştirilmiş bir konferanstır. Müttefiklerin zaferi kazanacağının belli olmaya, yani savaşın sonunun görünmeye başladığı dönemde, gelecekteki barışın esaslarını saptamak üzere ortaya çıkmıştır. Yalta Konferansı, müttefikler arası güvensizlik tohumlarının atıldığı ve Soğuk Savaş döneminin ilk kıvılcımlarının ateşlendiği zirve olması nedeniyle önemlidir (Özdemir, Çalışkan ve Öztürk, 2017: 68; Uçarol, 2007: 770).

Kırım’ın Yalta şehrinde 4-11 Şubat 1945 tarihleri arasında ABD Başkanı Franklin Delano Roosevelt, İngiltere Başbakanı Winston Churchill ve Sovyetler Birliği Lideri Joseph Stalin savaş sonrası durumu görüşmek üzere bir araya gelmişlerdir. Arganaut koduyla gizli olarak gerçekleştirilmiştir. Sovyetler Birliği’nin Almanya’ya karşı verilen savaşta önemli bir konumda olması nedeniyle, Yalta Konferansı’na kadar geçen süreçte batılılar tarafından Sovyetler’e dostça yaklaşılmıştır. Bunun yanı sıra “… Amerikalılar Stalin’e ‘Uncle Joe’ ve Kızıl Ordu’ya kahraman ordu demişlerdir. Roosevelt Sovyetler Birliği’ni ‘barış projesinin vazgeçilmez ortağı’ olarak görmüştür” (Akalın, 2003: 63).

Bu atmosferde Almanya, Polonya meseleleri önemli bir sorun teşkil etmiştir. Konferanstaki toplantılarda genel olarak Almanya’nın teslim alınarak silahsızlandırılması ve bölünmesi için strateji oluşturma hedefinin ortaya konulması, Birleşmiş Milletler’in (BM) kurulması, Doğu Avrupa ülkelerinde düzenin sağlanması, Sovyetler ile Polonya sınırının net olarak belirlenmesi gibi sorunlar ele alınmıştır (Gözaydın, 2007: 12). Ayrıca Uzakdoğu, Tamirat Borçları, Kurtarılan Avrupa Hakkında Demeç, İran ve Boğazlar konusu da görüşülmüştür. (Armaoğlu,1991:401).

17

Polonya sorunu Yalta’da görüş ayrılıklarına neden olmuştur. Çatışmanın nedenlerinden biri Polonya’da kurulacak hükümetle ilgilidir. Çünkü Polonya’da biri İngilizler tarafından desteklenen mültecilerin kurdukları Polonya hükümeti, diğeri ise Sovyetler’in işgal bölgelerinde kurulmuş olan Lublin hükümeti olmak üzere iki ayrı hükümet bulunmaktaydı. Asıl sorun ise, Sovyetler Birliği’nin Lublin hükümetini tek temsilci olarak kabul etmesi olmuştur (Akalın, 2003: 65). Neticede iki hükümetin bir koalisyon kurması kararlaştırılarak bu sorun çözülmüş, ayrıca Polonya’da serbest seçimlerin yapılması kararlaştırılmıştır. Polonya’yla ilgili ikinci önemli bir sorun ise sınırlar sorunu olmuştur. Bu konuda da Stalin istediklerini elde eden taraf olmuştur. Polonya’nın doğu sınırları için 1919 yıllarındaki Curzon Hattı kabul edilmiştir, batı sınırlarının tespiti İngiltere ve Sovyetlerin anlaşmazlığı sonucu ileri bir tarihe bırakılmıştır. Sovyetlere ayrıca Doğu Prusya’dan da toprak verilmiştir.

Harita 1. Almanya Polonya Sınırı

18

Almanya’nın üç işgal bölgesine ayrılması kararlaştırılmış, İngiltere ve ABD, savaştaki yenilgine rağmen yeniden büyük devlet onuru kazanması için Fransa’nın Almanya çözümüne dâhil edilmesini sağlamışlardır. Berlin şehri Sovyet işgal bölgesinde bulunmakla birlikte, yine büyük güçler tarafından kontrol edilecek ayrı işgal bölgelerine ayrılmasına karar verilmiştir (Merih, 2006: 9; Akşin, 2014: 263). Bu gibi çözümler sonucunda Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri Sovyetler Birliği ile iyi ilişkiler geliştirecek, Almanya silahsızlandırılacak ve neden olduğu tahribatlara karşılık Sovyetler Birliği’ne ağır tazminat ödeyecektir (Roskin ve Berry, 2014:117).

Yalta Konferansı’nda alınan kararlar genel olarak Roosevelt tarafından olumlu olarak nitelendirilirken, Churchill için bu durum böyle olmamıştır. “Bunun içindir ki, Churchill, hatıralarında Yalta ile başlayan kısmına ‘Demir Perde’ adını koymuş ve Yalta’yı finale olarak nitelendirmiştir”; Yalta Konferansı büyük devletlerarasında süre gelen ittifakın yerine yeni bir mücadele döneminin başlangıcı olarak da görülmektedir (Armaoğlu, 1999:402). Benzer bir şekilde Robertes’e göre Yalta Konferansı Avrupa’yı doğu ve batı olarak bölmüştür: “ Adriyatik’ten, Baltık’a uzanan dolambaçlı bir hatla işgal bölgeleri eski farklılıkların üzerine yenilerini yaratmıştır. Uluslararası komünizmin yayılmasında Sovyet orduları, devrimden çok daha etkili bir araç olmuştur” (1999: 395). Bu ifade, Soğuk Savaş sürecine yaklaşıldığının önemini vurgulayan önemli bir tespittir. Konferansın en önemli özelliği ise, toplanıldığı an itibariyle her ne kadar bir ortak düşmana karşı birlikte hareket etme amacı olsa da, savaşın getirdiği yıkım ve belirsizlik ortamında, düzeninin sağlanmasında her ülkenin ne oranda birbirinden ayrıldıklarını göstermesi ve ileride ortaya çıkacak bazı çatışmaların ilk işaretlerinin verilmiş olmasıdır.

1.1.6. Potsdam Konferansı

Almanya’nın savaştan çekilmesi sonrası Avrupa’nın durumunun ve savaş sonrası statükonun belirlenmesi amacıyla ile konferansın Almanya’nın tam merkezinde, Potsdam’da yapılması netlik kazanmıştır. Potsdam Konferansı’na Roosevelt’in ölümü sebebiyle yeni Başkan Harry Truman, İngiltere adına yine Churchill, Sovyetler Birliği adına da Stalin katılmıştır. (Ganionskiy v.d., 2013: 506). O dönemde İngiltere’de yeni seçimlerin yapılmış ve Temmuz sonlarına doğru sonuçların açıklanmış olması nedeniyle, 28 Temmuz 1945’ten itibaren toplantılara

19

İngiltere adına yeni başbakan Clement Attlee katılmıştır (Köse, 2015: 245). Bu konferans, daha önceki konferansların aksine savaşın nasıl bitirileceğinden ziyade savaş sonrası barışın nasıl temin edileceğin görüşüldüğü bir konferans olmuştur. 17 Temmuz 1945 tarihinde toplanan konferansta ana gündem maddesi, Almanya ve Alman işgali altında kalan ülkelerin durumu olmuştur. Almanya’nın yenilgisinin kesinliğinin ardından müttefikler arasında Almanya hakkında çeşitli farklı istekler ortaya çıkmıştır. Churchill’in görüşü Almanya’yı parçalamaktan yana olmamış, Stalin ise Almanya’dan savaş tazminatı almak istemiştir. Bu konferansta Almanya’nın bütünüyle Nazizm’den arındırılması kararlaştırılmıştır (Akalın, 2003: 85).

Alınan kararlara göre, bütün Almanya’da Nazi kurumları kaldırılacak ve savaş suçluları yargılanacaktır. Alman toprakları dört devlet arasında işgal bölgelerine ayrılarak her bölgede demokratik rejim kurulacak, Alman sanayi halkın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yeniden düzenlenecek, ancak sanayinin tamamıyla yıkılmasına engel olunacaktır. Tamirat borcu meselesi Almanya lehine çözülecek fakat Alman donanmasının neredeyse tamamı tahrip edilecek, militarizme son verilecektir. İşgal edilen topraklardan Avusturya ve başkenti Viyana’da, tıpkı Almanya gibi işgal bölgelerine ayrılması ve serbest seçimlerin organize edilmesi kararlaştırılmıştır (Armaoğlu, 1991: 404, Akalın, 2003: 87). Polonya sınırları; batı sınırı Almanya ile yapılacak bir barış antlaşmasına, doğu sınırı ise Sovyetlerle yapılan antlaşma neticesinde 1919 Paris Barış Konferansı’nda kabul edilen Curzon çizgisine göre belirlenmiştir.

Avrupa’nın geri kalanı hakkındaki meselelerde Sovyetler ve diğer Müttefik Devletler bir güç mücadelesine girişmiş, fikir ayrılıklarına düşmüştür. Sovyet uyduları adı verilen devletler Sovyet işgali altındaki ve komünist hükümetlerce yönetilen Romanya, Macaristan ve Bulgaristan’dır. Sovyetler, bu devletlerin hükümetlerinin ABD ve İngiltere tarafından tanınmasını istemiş fakat İngiltere ve ABD bu ülkeleri barış yapılmadan tanımayı reddetmişlerdir (Bilgili, 2015: 58; Armaoğlu,1999: 405).

Potsdam Konferansı, II. Dünya Savaşı’nın ve bu üç lider ülkenin ortak son konferansı olmuştur. Potsdam Konferansı, daha çok Avrupa sorunlarıyla uğraşmış ve Avrupa’ya müttefiklerin istekleri doğrultusunda bir şekil verilmeye çalışılmıştır. Bu bakımdan konferansın aldığı kararlar Avrupa için siyasi, askeri ve nüfuz yapısı yönünden büyük öneme sahip olmuştur. Aynı zamanda bu kararlarla, yapılacak olan barış antlaşmalarının temel koşuları ve yönleri belirlenmiştir (Uçarol, 2006: 778).

20

Potsdam Konferansı savaş sonrasında barış ve düzen ortamının sağlanması için toplanmış olması açısından önemli bir konferanstır. Ancak bu konferans sonrasında anlaşmazlıklar şiddetlenmiş ve iki kutuplu dünyanın oluşmasına da zemin hazırlamıştır.