• Sonuç bulunamadı

3.4. DOĞU ALMANYA

3.4.7. Doğu ve Batı Almanya’nın Birleştirilmesi

II. Dünya Savaşının ardından, Müttefik Devletlerarasında paylaşılan Almanya, tıpkı Avrupa’nın bir minyatürü gibi Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılmıştı, Almanya Batı Bloğu ve SSCB arasında birçok anlaşmazlıkları da beraberinde getirmiştir. Doğu Almanya’da meydana gelen ayaklanmalar, çeşitli sorunlar, Batı Almanya’ya doğru olan göçlerin ardından Doğu ve Batıyı ikiye bölen Ulbrict tarafından inşa edilen Berlin Duvarı, 9 Kasım 1989 yılında önce geçişe açılmış daha sonrada yıkılmıştır.

Sovyetler birliği, Berlin Duvarının yıkılmasına karşı çıksa da bu durum sonucu değiştirmemiştir. Doğu Almanya’da yaklaşık 500.000 asker bulundurmaktaydı, 18 Mart 1990 tarihinde yapılan seçimler sonucu koalisyon hükümeti kurulmuştur. Bunun

106

üzerine Sovyet Rusya, Almanya’da hâkimiyeti elinde tutmak için ekonomik olarak yardımda bulunabileceğini dile getirmiştir.

Almanya’yı ikiye bölen güçler, Almanya durumunu tartışmak üzere Doğu Berlin’de 4+2 adıyla bilinen bir toplantıda bir araya gelmişler ve Almanya’nın birleştirilmesini kararlaştırmışlardır. 1990 yıllarda Sovyetler Birliği’nin dağılmasının hız kazanması beraberinde İki Almanya’nın birleşmesinin de önünü açmıştır. Bu doğrultuda 16 Temmuz 1990 tarihinde Batı Almanya ile Sovyetler Birliği arasında Moskova’da bir anlaşma yapılmıştır. Bu anlaşmaya göre, iki Almanya birleşecek ve tam anlamıyla bağımsız bir devlet olacak, NATO’ya üye olabilecek ve Sovyet askerleri maksimum 3 veya 4 yıl içinde Almanya’dan geri çekilmesi kararlaştırılmıştır. 12 Eylül 1990 tarihinde imzalanan 4+2 Antlaşması sonucunda iki Almanya’nın birleşmesi kesinleşmiştir. Antlaşma 3 Ekim 1990 yılında yürürlüğe girmiş ve iki Almanya resmi olarak birleşmiştir (Uçarol, 2006: 988-989).

3 Ekim 1990 tarihinde, DAC tamamen ortadan kaldırılmıştı. Düzenlenen bir birleşme töreni ile FAC, eski DAC’yi kendi yapısı içine katmıştır. 1990 Aralık ayında ilk genel seçimler sürecinde birleşmenin ve uyum sürecinin hızlandırılması bakımından mevcut muhafazakâr-liberal komisyonu iktidarda kalmaya devam etmiştir. (Minervadergi, a.g.i.s :2017).

Almanya’nın II. Dünya Savaşında yenilmiş ve teslim olmuştur. Bunun ardından yukarıda bahsedilen konferansların sonucu olarak Almanya’nın, ABD, İngiltere, Fransa ve SSCB tarafından paylaştırılması kararı onaylanmıştır. Soğuk Savaş Döneminde ortaya çıkan çift kutuplu dünya düzeni, Almanya’da adeta bir minyatür gibi kendisini göstermiştir.

Almanya’nın Doğu ve Batı şeklinde ikiye bölünmesi sadece coğrafi bir bölünme değildir. Batı Almanya, ABD, İngiltere ve Fransa tarafından şekillendirilmiştir. Sovyetler Birliği, Doğu Almanya’nın kendileri için önemli olduğunu her defasında vurgulamışlar ve Doğu Almanya’yı etkileri altına almışlardır. Doğu Almanya’ da tıpkı diğer uydu devletleri gibi Sovyet sisteminin etkisi altında şekillenmiştir.

Sovyetlerin desteğiyle Almanya’da sosyalizm ve komünizm uygulama yolunda önemli adımlar atılmıştır. Alman Sosyal Demokrat Partisi bu konuda önemli bir yer edinmiştir. Ulbirict, Doğu Almanya’da devletleştirilmeyi başlatmış, planlı ekonomiler uygulanmıştır Ancak zaman içinde DAC ve FAC arasında farklılıklar oldukça büyümüştür. DAC ekonomisi diğer Comecon ülkeleri ile kıyaslandığında iyi bir

107

durumda olsa bile genel tablo iyi durumda değildir. Ekonomik sıkıntı çeken halk 1957 yılında ayaklanmış, Batı Almanya’ya göç etmeye başlamıştır. Ulbirict bunun önüne geçebilmek için Berlin Duvarını inşa edilmiştir, Federal Almanya’nın kurulmasına bir tepki olarak kurulan Demokratik Almanya Cumhuriyeti 3 Ekim 1990 tarihinde birleştirilmiştir.

Sovyetler Birliği, savaş sırasında ülkelerinden sürülmüş olan komünistleri Moskova’da tek bit çatı altında toplamış ve Orta Avrupa’ya girerken sol örgütlerle temasa geçmiştir. Rejimin Orta Avrupa ve Balkanlara yerleşmesi için Stalin’in halk demokrasilerini kurmak esas alınmıştır. Ülkelerde bulunan mevcut komünistler tek başına hâkimiyeti ele almak yerine diğer sol gruplarla işbirliği yoluna gidecekti, bu hükümetler yeni anayasaların oluşturulması için girişimlerde bulunacak ve planlanan politikalar faaliyete geçirilecektir. Koalisyon hükümeti içerisinde önemli bakanlıkları ele alan komünistler eğer halk tarafından desteklenmezse, yeterli sayıda oy çıkmazsa iktidarı ele geçirmek için türlü yollara başvurmaları olası bir durum olacaktı (Bushkovitch, 2011: 414).

Doğu Bloğu ülkelerini ele aldığımız Orta Avrupa coğrafyasında meydana gelen ayaklanmalar üzerine 14-16 Kasım 1957 yılında 64 komünist partisinin katılımlarıyla Moskova’da bir konferans düzenlenmişti, bu konferansın ardından verilen mesaj şu idi; her ülkenin komünistleri belli ölçülerde farklı olabilir, bu farklılıklar hoş karşılanmalıdır. Bu yolla sorunların çözülmesi yoluna gidildiği takdirde problemler ortadan kalkacaktır.( Bodur, 2013: 574) Bu konferansın ardından ülkelerde daha yumuşak uygulamalara izin verilmiştir, elbette sorunlar kökünden çözülmediği, sistem kalıcı çözümler üretemediği için dağılma kaçınılmaz olacaktır.

SSCB’nin Soğuk Savaş Döneminde Orta Avrupa’ya yönelik politikası ele alınmıştır. Aşağıda SSCB’nin Soğuk Savaş Döneminde Balkanlarda bulunan ülkelere yönelik politikalar ele alınacaktır.

108

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

SSCB’NİN BALKANLARA YÖNELİK POLİTİKASI

Savaşın sonlarına doğru Müttefiklerin geleceğe dönük politikaları da ortaya çıkmaya başlamıştır. II. Dünya Savaşı devam ederken ve savaşın bitiminde Sovyetler Birliği Balkanlara yönelik rejimi yaymaya dönük politikalarına hız vermiştir. Yugoslavya ve Arnavutlukta komünist rejimlerin kurulması bununla birlikte diğer iki ülke olan Bulgaristan ve Romanya’nın da Sovyet Rusya eli ile sisteme dâhil edilmesi Sovyetlerin Balkanlara daha sıkı bağlarla bağlanmasını ve bölge ülkelerine yönelik stratejiler geliştirmesine zemin hazırlamıştır.

Balkan yarımadası Rus Dış politikasında tarih boyunca önemli bir rol oynamıştır. Rusya’nın Balkanlara yönelik politikasının altında kök birliği, din ve kültür birliği yatmaktadır. Panslavizm tarih boyunca Rusların hareket noktası olmuştur.

II. Dünya Savaşından sonra ise Sovyet Rusya’nın politikasının amacı bölgeye Sosyalist düşünceyi yaymak olmuştur yani Balkanlarda ve tüm Orta Avrupa’da bu düşünceyi Sovyet modeli sosyalizmi inşa etmektir. Bölgenin çok dinli ve çok ulusal olması tüm bu hedefleri kolay kılmamış olsa da zamanla bir orta yol bulunmuştur. (Selmanaj, 2014: 97).

109

Harita 4. İkinci Dünya Savaşı Sonrası Bölünmüş Balkanlar

(Gürkan, 1993: 149)

ABD Mayıs 1944 tarihinde imzalanan Yüzdeler Antlaşmasında, Balkanların Sovyetler Birliği ile İngiltere arasındaki etki alanlarına bölünmesini isteksizce onaylamıştır. Bu anlaşma SSCB açısından ise İngilizlerin, Yunanistan’da bulunan komünistleri etkisiz hale getirmesine seyirci kalmıştır. Sovyetler bu dönemde devrimci politikalarını uygulamaktan kaçınan bir tavır sergilemiştir. Yugoslavya’da ise Tito öncülüğündeki Partizanlar, Sovyetlerin baskısına karşın etki alanı planı doğrultusunda kralcılarla uzlaşmaya yanaşmamışlardır. (Gürkan, 1993: 128).

Balkanlar ve Orta Avrupa’da komünist yönetimlerin kurulması çeşitli aşamalardan geçmiştir. Bunun ilk aşaması Alman işgalinden kurtarmaktır. Böylelikle SSCB, konumuz olan Orta Avrupa ve Balkan coğrafyasında taraftar toplayabilecektir. Hitler rejiminin desteğini ve iş birliğini istemeyen partiler ve halk bunun etkisinden

110

uzaklaşabilmek için, komünist partiler ile koalisyon kurmuşlardır. Ardından bu koalisyon kabinelerde muhalif unsurların tasfiyesi başlamıştır. İlerleyen aşamalarda yerli komünistler görevden alınarak onların yerine Moskova tarafından yetiştirilen ve Moskova’nın tüm emirlerine harfiyen uyabilecek komünistler görev başına getirilmiştir ve kilit görevlere sahip olarak yönlendirici ve değiştirici gücü elinde bulundurmuşlardır. (Kamil, 2007:484).

Balkan komünistlerinin Balkan federasyonu düşüncesi doğrultusundaki çabaları yoğunlaşmıştır. Ocak 1946’da federal bir Yugoslavya devletinin kurulmasından sonra Yugoslav birliklerinin yardımıyla Arnavutluk’ta da komünist iktidara gelmiştir. Aralık 1947’de Sovyet diplomatlarının etki altında bulunan o Romanya’da kral Mihail devrilmiş ve komünist partisi iktidara gelmiştir. Bulgaristan’da aynı yılın sonunda komünist partisi iktidara gelmiştir. (Kaya,1993: 28).

Sovyet Bloğu, Balkanlardaki siyasal yapıyı COMECON ve Varşova Paktı ile kurumsallaştırmıştır. Özellikle Stalin’in ölümünden sonra Sovyetler Birliği’nin yapısında belirli değişiklikleri de beraberinde getirmiştir. Örneğin Romanya, Yugoslavya ve Arnavutluk Çin ile iyi ilişkiler kurmuştur. (Gürkan, 1993:128).

1985-1990 arasında, Sovyet Komünist Partisi Birinci Sekreterliğine ardından devlet başkanlığına getirilen M. Gorbaçev’in getirdiği Demokratikleşme ve Politik Yeninden Yapılaşma amaçlı reformlar sisteminin yarattığı ‘Dünya Devrimi’ ve ‘Demokrasi Devrimi’ adını verdiği büyük olay SSCB, Orta ve Doğu Avrupa’dan sonra Balkanları da etkilemiştir. Bu döneme kadar Komünist Balkan ülkelerinde rejimin getirdiği giderek ağırlaşan ekonomik sorunlar; bir takım siyasi ve ekonomik baskılar, bunlara dayanan ilkel önlemler ve anlık sayılabilecek çözümlerle hafifletilmeye çalışılsa da örneğin Yugoslavya’da çözülmeye neden olmuştur. Stalin ve Tito arasındaki tartışmalar Balkanlara yönelik istikrarlarını nispeten değiştirmiştir. Bu durumdan haberdar olan Batılı devletler, Tito Yugoslavya’na askeri ve ekonomik destekte bulunmuştur. 1953’te ise İkinci Balkan Paktı (Türkiye Yunanistan, Yugoslavya) aracılığı sayesinde NATO ile ilişkiye geçmiştir. (Gürkan, 1993:128).

Balkanlar’da meydana gelen gelişmeler, Balkanlar Komünist iktidarların nasıl ve hangi aşamalarda gelindiği, Sovyet Rusya’nın bu ülkelere yönelik politikaları, SSCB ile olan ilişkilerden bahsedilecek ve değerlendirilecektir sırasıyla, Yugoslavya, Arnavutluk, Bulgaristan ve Romanya ele alınacaktır.

111 4.1 Yugoslavya

Yugoslav Devleti Birinci Dünya Savaşından sonra kurulmuştur. Yugoslavya’yı meydana getiren diğer bölgeler ise Hırvatistan, Bosna-Hersek, Kosova, Makedonya, Karadağ, Slovenya ve Voyvodina idi. Bu devletin toplumsal ve siyasi gelişmelerinin yanı sıra önemli etnik ve dini farklılıkları bir bütün olarak kendi içindeki uyumu zorlaştırmıştır.