• Sonuç bulunamadı

Bankası paranın büyüme oranını yavaşlattığı zaman piyasadaki reel para miktarı azalır, döviz kuru düşer ve faiz oranları yükselir. Yükselen faiz oranları yatırımları, düşen döviz kuru da ihracatı azaltır. Para arzındaki artışın yavaşlaması piyasadaki toplam talebi azaltarak ekonomide daralmaya neden olur. Görüldüğü üzere, merkez bankası aracılığıyla para arzı artışında yaşanılan değişimler piyasadaki toplam talepte ve ekonomik faaliyetlerde konjonktürel dalgalanmalara yol açar. Para arzı artışındaki hızlanma oranı düşük olduğu zaman uzun dönemde ekonomi durgunluğa sürüklenirken, hızlanma oranı negatif olursa ekonomi depresyona girme eğilimindedir (Zarnowitz, 1996: 47). Sonuçta para piyasasında oluşan bir etki emek, mal ve döviz piyasalarını etkileyerek bütün reel ekonomiye yayılmaktadır.

Şekil 12: Yeni Klasik Okul’un Yapısı

Rasyonel beklentiler hipotezinin güçlü ve zayıf versiyonları bulunmaktadır. Güçlü versiyonda, iktisadi karar birimleri tahminde bulunacakları değişken hakkında tam bilgiye sahiptirler. Zayıf versiyonda ise, bilgiyi elde etmenin belirli bir maliyeti olduğu için iktisadi karar birimleri tahmin edecekleri değişken hakkında kısmi (eksik) bilgiye sahiptir. Eksik bilgi dolayısıyla iktisadi birimler sübjektif olan tahminlerinde yanılabilirler. Bu durumda Lucas arz fonksiyonunun asli bir unsurudur. Ancak yapılan bu hatalar sistematik değildir. Matematiksel olarak ifade etmek gerekirse rasyonel beklentilerin güçlü versiyonunu şu şekilde ifade edebiliriz:

𝑃̇

𝑡𝑒

= 𝑃̇

𝑡

+ 𝜀

𝑡 (2.2)

(2.2) nolu denklemdeki 𝑃̇𝑡𝑒, t’den t+1’e kadar olan süredeki beklenen enflasyon oranını ifade ederken; 𝑃̇𝑡 t’den t+1’e kadar olan süredeki gerçekleşen enflasyon oranını simgelemektedir. 𝜀𝑡 ise sıfır ortalamaya sahip ve beklentilerin oluştuğu andaki cari bilgi ile ilişkisiz olan rassal hata terimini göstermektedir. Bu ifade bize John Muth’un ele aldığı güçlü versiyon, gelecekte alınacak kararlara yönelik sübjektif beklentilerin oluşturulmasında en doğru ve en etkin yöntemin rasyonel beklentiler hipotezi olduğunu söylemektedir. İktisadi birimler menfaatleri doğrultusunda hareket ederler ve çıkarlarına ters düşen iktisadi bir durumda piyasa hakkında rasyonel bir beklentiye sahip oldukları için yapılan hatalardan ders çıkararak düzeltirler ve aynı hatayı tekrarlamazlar (Snowdon ve Vane, 2012: 200).

Piyasaların sürekli temizlenmesi demek, Yeni Klasik Teori’nin Walrasyan genel denge modelinde olduğu gibi piyasaların eşanlı olarak sürekli dengede olduğunu varsayması demektir. Esnek fiyatlı bir modeldir. Arz ve talepte yaşanılan değişimler sonucu piyasada ortaya çıkan dengesizlik, esnek fiyatlar aracılığıyla giderilerek piyasa tekrar dengeye kavuşur. Fiyatların piyasaya hemen uyum sağlamasından dolayı kısa ve uzun dönemde piyasalar sürekli dengede olduğu varsayılır. Bundan dolayı da yeni klasik modellere

“denge modelleri” de denilmektedir (Bocutoğlu, 2011: 216).

Toplam arz fonksiyonu, Lucas arz fonksiyonu olarak da bilinir. Yeni Klasik Okul’a göre mal ve hizmetlerin nispi fiyatlarındaki artış mal piyasasındaki üretimi, emek arzını ve emek talebini arttırarak toplam arz seviyesini yükseltir. Burada fiyatlardaki artışın nispi mi yoksa genel mi olduğuna dikkat etmek gerekir. Eğer piyasada fiyatlar genel olarak artmış ise üretim düzeyi değişmeyecektir. Diğer bir ifadeyle, ekonomi doğal işsizlik oranında dengede olacaktır. Ancak piyasada fiyatlar genel olarak değişmez iken bir firmanın ürettiği mal ve hizmetlerin fiyatları nispi olarak artmış ise firma emek arz ve talebini yani üretimini artıracaktır. Üretim düzeyi arttığı için piyasada işsizlik oranı doğal işsizlik oranının altına düşecektir. İktisadi birimlerin fiyat artışlarının genel yada nispi olduğunu anlayabilmeleri için belirli bir bilgi seviyesine ihtiyaçları vardır. Aksi taktirde iktisadi birimler bu ayrımı yapamayacak ve fiyatlardaki değişme karşısında arz miktarını değiştirme kararı güçleşecektir (Mankiw, 1994). Bu durum (3) nolu eşitlikte gösterilen Lucas arz fonksiyonu ile analiz edilmektedir.

𝑌 − 𝑌𝑁 = 𝑓(𝑃 − 𝑃𝑒) (2.3)

Y cari üretimi (milli gelir), YN doğal denge üretim seviyesini, P cari fiyat seviyesi ve Pe ise beklenen fiyat seviyesini göstermektedir. Buna göre üretim seviyesi cari ve beklenen fiyatın bir fonksiyonudur. İktisadi birimler fiyatlardaki sapmayı (P–Pe) doğru tahmin etmişler ise yani P – Pe = 0 olduğu zaman piyasadaki üretim düzeyi değişmeyecektir.

Başka bir ifadeyle Y-YN = 0 olacaktır (Snowdon ve Vane, 2012).

Bilgi eksikliği nedeniyle cari fiyatın beklenen fiyattan yüksek olması durumunda (P>Pe) iktisadi birimler emek taleplerini ve üretimlerini artıracak, üretim doğal seviyesinden fazla olacaktır (Y>YN). İşsizlik oranı da doğal işsizlik oranının altına düşecektir (U<UN).

Lucas’a göre, fiyat düzeyindeki beklenmeyen artış ekonomide genişletici bir konjonktürel dalgalanma başlatacaktır. Benzer şekilde cari fiyatların beklenen fiyattan düşük olması durumunda (P<Pe) iktisadi birimler emek taleplerini ve üretimlerini azaltacak, üretim doğal seviyesinin altına düşecektir (Y<YN). Böylelikle beklenmeyen bir fiyat düşmesi ekonomide daraltıcı bir konjonktürel dalgalanma başlatacaktır (Snowdon ve Vane, 2012).

Özetle, Lucas toplam arz fonksiyonuna göre, iktisadi birimler tam bilgiye sahip oldukları vakit üretim ve istihdam seviyelerini değiştirmeyerek konjonktürel dalgalanmalara neden olmazlar.

Merkez bankalarının uyguladığı politikaların iktisadi birimler tarafından tahmin edilememesi başka ifadeyle şok politikalar da üretim ve istihdam seviyesi üzerinde değişikliğe neden olarak ekonomide konjonktürel dalgalanmalara sebep olabilir. İktisadi birimlerin para politikasındaki beklenmeyen değişimleri iyi tahmin edemeyerek bilgi eksiliğine sahip olmalarının üç nedeni vardır: (1) uygulanan para politikası ile ilgili verilerin gecikmeyle yayınlanması, (2) Merkez Bankası’nın piyasadaki geçici şokları telafi etmek amacıyla geçici para politikası uygulaması piyasalarda politikanın geçici mi yoksa sürekli mi olduğunun ayırt edilmesini zorlaştırır, (3) Merkez Bankası’nın para politikası bilgilerini politikanın etkinliğini arttırmak için saklaması, iktisadi birimlerin tahmin hatasına yol açmaktadır (Knoop, 2004: 84).

Yeni Klasik Teori’ye göre, beklenen para politikaları hem kısa hem de uzun dönemde ekonomideki üretim ve istihdam gibi reel değişkenler üzerinde etkili olmaz iken;

beklenmeyen politikalar tahmin hatası nedeniyle kısa dönemde etkili uzun dönemde ise ekonomideki reel değişkenler üzerinde herhangi bir etkiye sahip değildir. Dolayısıyla para politikası etkisiz olduğu için uygulanmamalıdır. Bu görüşe Lucas- Sargent-Wallace Politika Etkinsizliği Teoremi (Policy Irrelevance Theorem) denir (Lucas, 1972a, 1972b).

Beklentilerin hatalı olması durumunda uygulanan politikalar ekonomide istikrarsızlığa yol açacaktır. Bu nedenle Lucas para politikasının tıpkı Monetaristler gibi kurala bağlı

olması gerektiğini öne sürmektedir. Böylelikle ekonomide istikrarsızlığa neden olan hatalı politikalar ortadan kalkacaktır. Konjonktürel dalgalanmaların tek kaynağı sadece reel şoklar olacaktır (Lucas, 1972b).

2.4.1. Yeni Klasik Konjonktür Teorisinde Uyarım Mekanizması

Yeni Klasik Teori’de toplam talepteki beklenmeyen değişimler etki mekanizmasını oluşturmaktadır. Toplam talepte beklenenden fazla gerçekleşen artış başka bir ifadeyle fiyatlardaki beklenmedik artış ekonomide genişlemeye neden olurken, beklenenden az gerçekleşen bir artış ekonomik durgunluğa neden olmaktadır. Maliye politikaları, para politikaları ve dış ticareti etkileyebilecek global şoklar bu etkiyi oluşturabilecek faktörler arasında sayılabilir. Beklenmedik bir para politikası, rasyonel beklentiler altında öngörülen fiyatlarda bir hataya ve üretim, istihdam gibi reel değişkenler üzerinde değişimlere yol açar (Bocutoğlu, 2011: 225).

2.4.2. Yeni Klasik Konjonktür Teorisinde Yayılma Mekanizması

Yeni Klasik görüşte toplam talepte beklenmeyen bir azalma görüldüğü zaman, nominal ücretler sabit ise reel hasıla ve fiyat düzeyi düşer. Fiyat seviyesindeki azalma reel ücretleri arttırır. Reel ücretlerde yaşanılan artış işverenin maliyetini yükselttiği için işsizlik oranında bir artışa neden olur. Fakat toplam talepteki bu azalma bekleniyor olsaydı, işveren ve işçiler fiyatların azalacağını bekledikleri için işverenin yaptığı nominal ücretlerdeki düşüş teklifini kabul edecekler ve reel ücret, istihdam gibi reel değişkenler değişmemiş olacaktı. Benzer şekilde toplam talepte gözlemlenen beklenmedik artış, reel hasıla düzeyini ve fiyatları artıracak, işsizliği artırarak ekonomide konjonktürel dalgalanmaya neden olacaktı. Kısaca toplam talepteki değişimin bekleniyor olması reel hasıla düzeyini ve istihdamı etkilemez iken fiyat seviyesini değiştirmektedir. Reel ekonomik değişkenlerde bir değişim olmadığı için ekonominin genelinde bir yayılım gözlemlenmez ve konjonktürel bir dalgalanma oluşmaz (Yıldırım vd., 2013).