• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM:

1.14. Kitäbu’l-meføùd

1.14. Kitäbu’l 1.14. Kitäbu’l

1.14. Kitäbu’l----meføùd: meføùd: meføùd: meføùd: Bir fıkıh terimi olarak

mefkûd,

kaybolduğu ya da hayatta olup olmadığı bilinmeyen şahıs manasına gelir. Klâsik fıkıh kaynaklarında mefkûd ile ilgili hükümler, onun yaşadığı kadar ölmüş de olabileceği ihtimaline bina edilmiştir. Buna göre mefkûd; kaybolmadan önce elde ettiği hakların korunması bakımından sağ sayılmıştır. Bu sebeple malının varislerine dağıtılmayacağı, eşinin başkasıyla evlenemeyeceği kabul edilmiştir. Malları kendisi tarafından bırakılan veya

82 Mehmet Erkal, “Beytülmâl”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. 6, İstanbul 1992, s.

90.

mahkemece tayin edilen bir vekil tarafından idare edilir. Kazanılması hayatta olmasına bağlı bulunan haklar bakımından ise ölü sayılmıştır. Bu sebeple vefat eden yakınına mirasçı olamayacağı, ancak daha sonra sağ olarak dönerse, bunları alacağı ifade edilmiştir.85 Konu ile alakalı üç örneği ihtiva eden eserde, mefkûdun mirâsı hakkında fetvâlar yer almaktadır.

1.15. Kitäbu’ş 1.15. Kitäbu’ş 1.15. Kitäbu’ş

1.15. Kitäbu’ş----şirket: şirket: şirket: şirket: Ortaklık anlamına gelen

şirket,

klâsik fıkıh kaynaklarında genel olarak, mülk şirketi ya da akid şirketi olmak üzere ikiye ayrılır.

Mülk şirketi;

satın alma, hibe, vasiyeti kabul, mirasçılık gibi sebeplerle bir mal veya hak üzerinde iki veya daha fazla kişinin ortaklığını ihtiva eder. Buna emlâk şirketi de denir.

Akid

şirketi

ise, iki veya daha fazla kimsenin sermaye, emek veya kredi imkânlarını belirli ölçüler içinde birleştirmelerini ve elde edecekleri kârı aralarında paylaşmak üzere yaptıkları akid üzerine kurulu olan şirkettir.86 Eserde bu konu ile ilgili sekiz fetvâ mevcuttur ve bunlar genellikle akid şirketi kurulması hakkındadır.

1.16. Kitäbu’l 1.16. Kitäbu’l 1.16. Kitäbu’l

1.16. Kitäbu’l----vaøf: vaøf: vaøf: vaøf:

Vakıf,

sözlükte durmak, ayakta dikilmek, ayağa kalkmak, birini bir işe muttali kılmak, şüphe etmek, incelemek, alıkoymak” gibi anlamlara gelir. Bir fıkıh kavramı olarak ise, çıplak mülkiyeti kamuya, menfaati ise lehine vakıf tesis edilmiş bulunan hak sahiplerine ait olmak üzre bir malı bağışlamak veya bırakmak demektir. Vakfedilen mala mevkûf, vakfedene ise vâkıf denir.87 Bu bölüm, fetvâ mecmualarında en çok fetvâyı barındıran bölümlerden biridir ve bu durum, vakıfların Osmanlı cemiyet hayatında ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunun da göstergesidir. Sekiz fetvâ ile eserde yer alan bu bölümde vâkıf olan bir kimsenin vakfı daha sonraki dönemlerde kimlerin tasarrufuna bıraktığı ve bu konudaki şartları genel olarak fetvâlarda yer alır. Ayrıca Fatih Sultan Mehmed tarafından kurulan Ayasofya Vakfı hakkında da bir fetvâ vardır.

Fìta´arrufäti’l Fìta´arrufäti’l Fìta´arrufäti’l

Fìta´arrufäti’l----mutevellì ve mutevellì ve mutevellì ve mutevellì ve ◊amänihi: ◊amänihi: ◊amänihi: ◊amänihi: Bu bâb, önceki konu olan vakıflar ve mütevellîler ile ilgilidir ve sadece E1 nüshasında 37 ile 38. varaklarında “Kitäbu’l-

vaøf” başlığı altında verilen fetvâlardan sonra yer almaktadır. Bu bölümde altı fetva yer almaktadır.

85 Dinî Kavramlar Sözlüğü, s. 418.

86 Dinî Kavramlar Sözlüğü, s. 621.

Fìmä yeteúalleøu bi’ş Fìmä yeteúalleøu bi’ş Fìmä yeteúalleøu bi’ş

Fìmä yeteúalleøu bi’ş----şurùşurùşurù≠: şurù≠: ≠: ≠:

Şart,

Sözlükte “yerine getirilmesi gerekli olan şey” anlamına gelir. Bir fıkıh kavramı olarak ise hükmün varlığı kendisine dayandığı şeydir; şart bulunmazsa hüküm de bulunmaz, ancak şartın bulunması hükmün bulunmasını gerektirmez.88 Bu bölüm, eserde on iki fetvâ ile yer almaktadır. Bu fetvâların tamamı, vakıflar ile ilgili olup vâkıfın mülk ya da geliri ve bunlarla ilgili vakf etme şartlarını ihtiva eder.

Fi’l Fi’l Fi’l

Fi’l----ve®äõif: ve®äõif: ve®äõif: ve®äõif: Bir vakıf binasında vazifede bulunan kimseler ve bu kimselere verilen hisseler ile vakıf gelirleri hakkında fetvâların yer aldığı bu bölümde altı fetvâ bulunmaktadır.

Fi’l Fi’l Fi’l

Fi’l----icäreti’licäreti’licäreti’licäreti’l----muúaccele ve’lmuúaccele ve’lmuúaccele ve’lmuúaccele ve’l----muõeccele: muõeccele: muõeccele: muõeccele:

Muaccel,

peşin olarak verilen, hemen ödenen, acele edilen şey anlamlarına gelmektedir. Muaccel kavramı, fıkıh kitaplarının bey’ (alışveriş) bahsinde bedel ve satıma konu olan şeyin peşin ödenmesini ifade etmek için kullanılmaktadır.89

Müeccel

ise, tecil edilmiş, ertelenmiş, sonraya bırakılmış, ileride yapılmak üzere vakti belirlenmiş gibi anlamlara gelmekte olup, fıkıhta vadeli sözleşmeler için kullanılmaktadır.90 Mehir

konusunda da bahsi geçen bu kavramlardan da anlaşılacağı üzre

icâre-yi muaccel,

peşin olarak verilen ve

icâre-yi müeccel

ise sonradan alınacak olan kira bedelidir. Ayrıca icâre ile ilgili geçen fetvâların daha iyi anlaşılabilmesi için icâreteyn kavramının da bilinmesi gereklidir. Sözlükte “çifte kiralama veya iki kira bedeli” anlamlarına gelen

icâreteyn,

bir fıkıh terimi olarak, vakıf akarlarının, biri peşin ve diğeri de vadeli olmak üzere çift kira bedeli ile uzun süreli olarak kiraya verilmesini ifade etmektedir.91 Yedi fetvânın bulunduğu bu bölümde genelikle vakıf mülklerinin kiralanması ile ilgili fetvâlar yer alır.

1.17. Kitäbu’l 1.17. Kitäbu’l 1.17. Kitäbu’l

1.17. Kitäbu’l----buyùú: buyùú: buyùú: buyùú: Sözlükte "mübadele" anlamına gelen

bey'

(çoğulu

büyû'

), hem satın alma hem de satma anlamlarını ifade etmekle birlikte satımı ifadede bey'in, satın almada ise Arapça'da

bey'

ile eş anlamlı olan

şirâ

nın kullanımı yaygınlık

88 Dinî Kavramlar Sözlüğü, s. 612.

89 Dinî Kavramlar Sözlüğü, s. 452.

kazanmıştır.92 Bu konu ile ilgili eserde on yedi fetvâ yer almaktadır. Alışveriş hakkında yer alan bu fetvâlarda veresiye olarak bir eşya satın alma, birinin malını izinsiz olarak alıp satma, cariye ya da mülk satımı gibi hususlar hakkında bilgiler bulunmaktadır.

Fìmä yeteúalleøu bi’§ Fìmä yeteúalleøu bi’§ Fìmä yeteúalleøu bi’§

Fìmä yeteúalleøu bi’§----§emen:§emen:§emen: §emen:

Semen,

alışverişte mala karşı verilen para veya para yerini tutan mislî mal demektir. Semenin alışveriş esnasında miktarının belirlenmesi ve ekonomik değerinin de bulunması gerekir.93 Eserde yer alan beş fetvâda cariye ya da mal alımında semen verilmesinden sonra bulunulan davranışlar üzre semenin durumu ya da ortaya çıkan vaziyet hakkında bilgiler vardır.

Bäbu’l Bäbu’l Bäbu’l

Bäbu’l----beyúi’lbeyúi’lbeyúi’lbeyúi’l----fäsid ve’şfäsid ve’şfäsid ve’ş----şurùfäsid ve’ş şurù≠i’lşurùşurù≠i’l≠i’l≠i’l----mufside: mufside: mufside: mufside: Fesâd kökünden gelen

müfsid

sözlükte “ifsâd eden, bozan, mahveden, istikametten ve itidalden sapan kimse” demektir. Fıkıh ıstılahında ise, bir ibadeti veya bir hukukî işlemi sakatlayan fiil ve eksikliğe denir. Başka bir ifadeyle, usul ve adabına uygun bir şekilde başlanmış bir ibadeti bozup, geçersiz hâle getiren davranış ve eksikliktir. Hukukî işlem veya ibadetin bozulmasına

fesâd,

bu işlem ya da ibadete de

fâsid

denir.94 Eserde on iki

fetvânın yer aldığı bu bölümde genellikle mülk, arazi ya da cariye satımında meydana gelen durumlarda ortaya çıkan hâlin sahih olup olmadığı hakkında bilgiler vardır.

Fì’t Fì’t Fì’t

Fì’t----tatatata˚rìr ve’l˚rìr ve’l˚rìr ve’l˚rìr ve’l----˚abn: ˚abn: ˚abn: ˚abn:

Tagrîr

ile

gabn

kelimeleri birbirine yakın anlamlara sahiptirler. Sözlükte “bir şeyi unutmak, gizlemek, yanlış yapmak, noksanlaştırmak, saklamak, eksik vermek, aldatmak” anlamlarına gelen

gabn,

bir fıkıh terimi olarak, iki taraflı akitlerde iki bedel arasında değer yönünden farklılık ve dengesizliği ifade eder. Alışverişte bir malın normal piyasa değerinin altında veya üstünde satılması

gabn

olarak adlandırılır. Gabn, iki bedel arasındaki değer farkı olduğundan, iki tarafa karşılıklı borç yükleyen bey’ (alışveriş), icâre (kiralama), şirket, kısmet, sulh gibi

92 Ali Bardakoğlu, “Bey”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. 6, İstanbul 1992, s. 13.

93 Dinî Kavramlar Sözlüğü, s. 589.

ivazlı akitlerde söz konusudur.95 Eserde de yüksek fiyattan alınan bir eşya ile ilgili tek fetvâ yer almaktadır.

Fi’l Fi’l Fi’l

Fi’l----muräbamuräbamuräbamuräba≈a:≈a:≈a:≈a: A nüshasında “Fi’l-muräba≈a” şeklinde adlandırılan bu bölüm, diğer nüshalarda “Fi’l-beyú bi’l-muräba≈a ve’t-tevliyet” şeklinde gösterilmiştir. Sözlükte “bir şeye alındığı fiyattan fazla fiyat vermek” anlamına gelen

murâbaha,

bir fıkıh terimi olarak, bir kimsenin almış olduğu malı, kendisine kaça mal olduğunu söyleyerek, aldığı fiyattan fazla bir fiyata satmasına, kârlı satışına denir. Meselâ, bir malı 100 liraya alan bir kimsenin, 120 liraya satması böyledir.96 Sözlükte “birini bir işe idareci kılmak, bir şeyden yüz çevirip uzaklaşmak” gibi anlamlara gelen

tevliye

ise, bir fıkıh kavramı olarak, bir kimsenin almış olduğu malı, kendisine kaça mal olduğunu söyleyerek, kendisine mal oluş fiyatına satmasıdır.97 Bu konu içerisinde yer alan tek ise fetvâ murabaha ile ilgilidir..

Fi’l Fi’l Fi’l

Fi’l----beyúi’lbeyúi’lbeyúi’lbeyúi’l----va´iyy: va´iyy: va´iyy: va´iyy: Bir kimsenin, vasiyetini yerine getirmek, mallarında ya da çocuklarının işlerinde tasarruf etmek üzere tayin ettiği kişiye

vasî

denir. Bir kimse sağlığında borçlarını ödemek, vasiyetini yerine getirmek üzere veya küçük çocuğuna bırakacağı malı muhafaza etmek ve çocuğunun ihtiyaçlarına sarf etmek üzere bir vasî tayin edebilir.98 Tayin edilen vasînin, tasarrufunda bulunan malları satması hakkında fetvâların bulunduğu bu bölümde iki fetvâ yer almaktadır.

1.18. Bäbu’l 1.18. Bäbu’l 1.18. Bäbu’l

1.18. Bäbu’l----istiistiistiisti≈øäø: ≈øäø: ≈øäø: ≈øäø: Hak kökünden isim olan

istihkak,

sözlükte "hak isteme, hak etme ve bir hakkın sabit olması" anlamına gelir. Kur'ân-ı Kerîm'de kelimenin fiil kalıbı "hak etmek" mânasında kullanılmaktadır. Hadislerdeki kullanımı veya klâsik İslâm hukuku literatüründe "buluntu mal ve hayvan, haraç ve zekât gibi beytü’l-mâl gelirleri, kaçak köle, diyet vb. üzerinde hak sahibi olma; veya hak talebinde bulunma" anlamında ve yaygın kullanımı da yine sözlük anlamı çerçevesindedir. Hukuk terimi olarak ise

istihkak,

bir kimsenin başka bir şahsın mülkiyet ya da zilyedliğinde bulunan bir mal üzerinde mülkiyet iddiasını ispat etmesi, hâkimin de

95 Dinî Kavramlar Sözlüğü, s. 191.

96 Dinî Kavramlar Sözlüğü, s. 471.

buna göre hüküm vermesi demektir.99 Genellikle bir cariyenin ya da kölenin kime ait olduğu hakkında fetvâların yer aldığı bu bölümde beş fetvâ verilmiştir.

Fì Fì Fì

Fì∆∆∆∆ıyäri’rıyäri’rıyäri’r----ruõye:ıyäri’rruõye:ruõye: ruõye:

Hıyâr-ı ru’yet,

bir malı görmeden satın alan veya kiralayan kimsenin o malı gördüğünde muhayyer olması demektir. Bu kimse akdi dilerse fesh ya dakabul eder.100 Bir şeyi görmeden satın almak caizdir. Bu bir kimsenin diğer bir şahsa “Avucunda olan şu inciyi, sana sattım” deyip o inciyi tarif etmesi, onun vasfını söylemesi ya da vasfını söylemeden “Sana şu nikaplı şu cariyeyi sattım” demesi şeklinde olan satıştır.101 Eserde ise bu bölümde yer alan tek fetvâ, a’mâ olan bir kimsenin bir mülkü kendisine anlatılmadan satın alması ile akdi fesh etme hakkının olup olmadığı hakkındadır.

Fì Fì Fì

Fì∆∆∆∆ıyäri’lıyäri’lıyäri’l----úayb:ıyäri’lúayb:úayb: İslâm borçlar hukukunun temel kaidelerinden biri, tarafların úayb: akid yaparken rızâyı esas almaları, birbirlerine haksızlık etmemeleri ve üzerinde akidleştikleri mallarda mevcut ayıp ve kusurları gizlememeleridir. Bununla birlikte taraflar kul hakkını çiğneme ve bunun vebali ile Allah katına çıkma pahasına da olsa, zaman zaman ellerindeki malların ayıp ve kusurunu gizlemiş veya akid konusu malda iki tarafın da akid sırasında farkına varmadığı eski bir ayıp ortaya çıkmış olabilir. İslâm hukukunda her iki ihtimale karşı da tedbir alınmıştır. Eğer ayıp akid öncesinde mevcut olup ilgili taraf bu ayıba akid sonrası muttali olmuşsa bundan zarar görecek olan tarafın ayıp sebebiyle akdi bozma hakkı vardır ki buna

"hıyârü'1-ayb"

denir. Ayıba razı olursa karşılığında bir indirim talebinde bulunamaz. Fakat dilerse akdi bozar ve kusurlu malı iade ederek karşılığında verilenleri geri alır. Eğer malın ayıbı bilindiği halde gizlenmiş ise bundan zarar görecek tarafın hıyârü'1-ayb hakkı yanı sıra aldatma sebebiyle de akdi bozma hakkı vardır. Her iki durumda da "vâkı zararın izâle edilmesi" kaidesinden ve mağdur olan tarafın başlangıçta bilmediği bu ayıba rızâsının bulunmadığı, daha doğrusu tarafların rızâsının akid konusu mal ve hizmetin her türlü ayıptan uzak olması esasına dayandığı noktasından hareket

99 Hamza Aktan, “İstihkâk”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. 23, İstanbul 2001, s. 336.

100 Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi, Ankara, 1999, s. 365.

edilmektedir.102 On fetvânın yer aldığı bu bölümde de bir anlaşma sonucu alınan eşya, mal, köle ya da cariyenin geri verilmesini gerektiren bir kusurunun bulunmasıyla ortaya çıkan durum hakkında soru ve cevaplar verilmiştir.

Fìmä yumnaúu’r Fìmä yumnaúu’r Fìmä yumnaúu’r

Fìmä yumnaúu’r----reddu bi’lreddu bi’lreddu bi’lreddu bi’l----úayb: úayb: úayb: úayb: Eserde bir mülk, köle ya da cariyenin bir kusurundan dolayı alınan kimseye geri verilmesi hakkında bilginin bulunduğu bu bölümde beş fetvâ yer almaktadır.

Bäbu’s Bäbu’s Bäbu’s

Bäbu’s----selem: selem: selem: selem: Sözlükte “boyun eğme, harpsiz esir alma, palamut ağacı” gibi anlamlara gelen

selem,

bir fıkıh kavramı olarak, peşin para ile veresiye mal almak demektir. Selem akdi, vadeli alışverişin tersi olup vadeli alışverişte bedel veresiye, selemde ise mal veresiyedir.103 Eserde de selem yoluyla satılan mallar hakında dört fetvâ yer almaktadır.

1.19. Kitäbu’´ 1.19. Kitäbu’´ 1.19. Kitäbu’´

1.19. Kitäbu’´----´arf: ´arf: ´arf: ´arf: Sözlükte “çevirmek, döndürmek, halis yapmak, harcamak, para bozdurmak” gibi anlamlara gelen

sarf,

bir fıkıh kavramı olarak, altın, gümüş veya nakit paraların kendi cinsleriyle veya diğer para cinsleriyle değişimini ifade etmektedir.104 Eserde de Osmanlı Devleti’nde II. Ahmed’in 1703’te tahta çıkması ile

bastırılan ve kullanılmaya başlanan fındık altını ile kuruş arasında, ayrıca dirhem ile beşlik arasında olan değişimler hakkında üç fetvâ verilmiştir.

1.20. Kitäbu’l 1.20. Kitäbu’l 1.20. Kitäbu’l

1.20. Kitäbu’l----mudäyenät: mudäyenät: mudäyenät: mudäyenät: Deyn kökünden gelen müdâyene, borç alıp vermek anlamındadır. Fetvâlarda geçen, sözlükte "kesip koparmak, karşılık vermek", mekânla ilgili olarak kullanıldığında "çaprazından dolaşıp gitmek" gibi anlamlara gelen

karz

ise

,

terim olarak "geri ödenmek üzere verilen mal veya birine ödünç borç verme" anlamına gelir.105 Bu bölümde yer alan üç fetvâda bir kimsenin borcunu ödemeden vefat etmesi, borcun talep edilmesi ve borçlu bir kimse ile yapılan alışveriş hakkında bilgiler yer almaktadır.

Benzer Belgeler