• Sonuç bulunamadı

Burada “Kitap” ile kastedilen, Kur’ân-ı Kerîm’dir. Kur’ân-ı Kerîm, İslâm inanç esaslarının tesbit edilip belirlenmesinde esas kaynak olduğu gibi, İslâm fıkhının hükümlerinin belirlenmesinde de temel kaynaktır. Bu sebeple öncelikle Hz. Peygamber olmak üzere, sahabiler ve İslâm alimleri Kur’an-ı Kerim’de bulunan hükümlerin uygulanmasına büyük önem vermişlerdir.

Bu bakımdan Abdullah b. Mes‘ûd da öncelikle Kur’an âyetlerinin en iyi ve en doğru şekilde okunup anlamlarının anlaşılmasına aşırı derecede titizlik gösterirdi. Nitekim konuyla ilgili olarak; “Kur’an, insanların okuyup amel etmeleri için indirildi. Oysa insanlar onu sadece okumayı (tilavetini) amel kabul etti.” dediği nakledilmiştir.156 İbn Mesud, öğrencilerinden de Kur’an okuduklarında âyetlerin anlamlarını düşünerek okumalarını ister, Kur’an’ı anlamını düşünmeden hızlıca

154 Bir rivayette de “Salihlerin verdiği hüküm ile..” ifadesi yerine, “Müslümanların üzerinde icmâ ettikleri hüküm ile hüküm ver, eğer üzerinde icmâ ettikleri bir hüküm yoksa o zaman içtihad et..”

ifadesi kullanılarak nakledilmiştir. (Dârimî, Mukaddime, 20)

155 Dârimî, Mukaddime, 20; Nesâi, Âdâbu’l Kudât, 11; İbn Kayyim el-Cevziyye, İ‘lâmü’l-

muvakki‘în, I, 62, 63; Ebü'l-Abbas Ahmed b. Ebî Bekr b. İsmail el-Bûsîrî, İthafü’l-hıyereti’l- mehere bi-zevâ’idi’l-mesânidi’l-aşere, Dâru’l-Vatan, yy. 1999, V, 143.

okumalarını hoş karşılamayarak şöyle derdi: “Kur’an’ı kötü ve kuru hurmaları saçtığınız gibi saçmayın ve şiir gibi hızlı okumayın. Onun insanı hayrete düşüren hususları üzerinde durun ve onunla kalplerinizi harekete geçirin. İçinizden hiç kimsenin Kur’an’ı okumaktaki amacı, sûrenin sonuna biran önce varmak olmasın.”157

İbn Mes‘ûd, kendisine bir mesele sorulduğunda, önceki rivayette de belirtildiği üzere, öncelikle Kur’ân-ı Kerîm’de konu ile ilgili bir hükmün olup olmadığını bakardı. Eğer konuyla ilgili açık bir nass mevcut ise onunla hükmederdi. Kur’an’da konu ile ilgili sarih (açık) değil de mücmel bir nass bulunursa bu durumda bu âyetler üzerinde düşünür, gerektiğinde âyetin indirilme sebebini (sebeb-i nüzul) dikkate alır, mesele ile ilgili hükmü ortaya koymak için âyetin indiği zamanki şartlardan ve o günkü mevcut sosyal durumdan da faydalanırdı.

Daha öncede ifade ettiğimiz gibi, Abdullah b. Mes‘ûd Kur’an’ı, kıraatını, burada bulunan hükümleri ve bu hükümlerin nasıl uygulanması gerektiğini bizzat peygamberden öğrenmiş ve âyetlerin nüzul süreçlerine tanıklık etmiş bir sahabeydi. Ayrıca Hz. Peygamber’in ashabına Kur’an’ı kendilerinden öğrenmelerini söylediği dört sahabinin ilkiydi.158 Nitekim kendisinden nakledilen bir rivayette İbn Mes‘ûd: “Allah’ın kitabında hangi konuda ve ne zaman nâzil olduğunu bilmediğim hiçbir âyet ve sûre yoktur”159 diyerek Kur’an’a olan vukûfiyetini ifade etmiştir. Diğer taraftan İbn Mes‘ûd’un Kur’an’ın “son arz”ına tanıklık etmiş olması da onun nesh olunan âyetler ile ilgili bilgi sahibi olmasını sağlamıştır.

Örneğin, ilgili bölümde de belirteceğimiz üzere İbn Mes‘ûd, mut’a nikâhı ile ilgili hükmün ne olduğunu açıklarken bu nikâhın talak, mehir ve iddet ile ilgili

157 el-Begâvî, Ebû Muhammed Hüseyin b. Mes’ûd, Mealimü't-tenzil (Tefsirü'l-begavi), thk.

Muhammed Abdullah Nemr ve diğerleri, Dârü't-Tayyibe li’n-neşr ve’t-tevzî’, yy. 1997, VIII, 251; es-Suyûtî, Ebû'l-Fazl Celâluddîn ‘Abdurrahmân b. Ebî Bekr, ed-Dürrü'l-mensûr fi't-tefsiri'l-

me'sûr, Beyrut 1314, IV, 127, 128; Ebü’l-Fida İsmail b. Ömer İbn Kesir, Tefsirü’l-Kur’âni’l- Azim, thk. Sami b. Muhammed es-Selame, Dâru Tayyibe, Riyad 1999, VIII, 250.

158 el-Kurtubî, el-Câmi‘ li-ahkâmi’l-Kur’ân, I, 58; Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 8; Buhâri,

Fedâilu’s-Sahâbe, 27; Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe, 22; İbn Kayyim el-Cevziyye, İ‘lâmü’l- muvakki‘în, I, 17.

159 İbn Abdilber, el-İsti‘âb, III, 991; ‘Usame Ammûre, es-Sahâbe alâ lisâni Resulillâh, s. 101; Ebû

Bekir Câbir el-Cezâirî, el-‘Ilmu ve’l-ulemâ, Kahire ty., s. 188; Şâhid Zîb Ebû Şureyh,

âyetlerle nesh edildiğini söyleyerek mut’a nikâhıyla ilgili cevaz hükmünün ortadan kalkıp, bu nikâhın yasaklandığını belirtmiştir.

Abdullah b. Mes‘ûd, “hamile kadının iddetinin ne olduğu” konusunda da yine Kur’an âyetlerinin nüzul sırasına dair bilgisine dayanarak Talâk sûresindeki “Hamile kadınların iddeti (bekleme süreleri), doğum yapmalarıdır.”160 âyetinin, Bakara sûresindeki “Sizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, dört ay on gün beklerler.”161 âyetinden sonra nazil olup, Bakara sûresindeki genel hükmü tahsis ettiğini söylemiş ve hamile kadının iddetinin çocuğunu dünyaya getirmesiyle sona ereceğini ifade etmiştir.

İbn Mes‘ûd’un kıraatı da bazı konulardaki hükümlerin belirlenmesine ve açıklanmasına katkı sağlamıştır. Örneğin, oruç kefareti ile ilgili hükmü açıklayan âyeti162 “…

ﺕﺎﻌﺑﺎﺘﺘﻣ ﻡﺎﻳﺃ ﺔﺛﻼﺛ ﻡﺎﻴﺼﻓ

…”163 şeklinde okuyarak kefaret olarak tutulacak

olan üç günlük orucun birbirini takip eden günlerde, peş peşe tutulması gerektiğini ifade etmiştir.

Yine İbn Mes‘ûd, Cuma namazına katılmakta acele etmenin vâcip olduğunu belirtmiş ve konuyla ile ilgili olarak Cuma sûresi’nde yer alan,

ﻡﻮﻳ ﻦﻣ ﺓﻼﺼﻠﻟ ﻱﺩﻮﻧ ﺍﺫﺎﻓ

"

ﺍﻮﻌﺳﺎﻓ ﺔﻌﻤﳉﺍ

ﷲﺍ ﺮﻛﺫ ﱃﺇ

"

164 âyetindeki

ﺍﻮﻌﺳﺎﻓ

” kelimesi yerine “

ﺍﻮﻀﻤﻓ

” kıraatini

okumuş ve “Eğer “

ﺍﻮﻌﺳﺎﻓ

” şeklinde okumuş olsaydım elbisem düşünceye kadar koşardım” demiştir.165

160 Talâk 65/4 161 Bakara 2/ 234. 162 Mâide, 6/89

163 et-Taberî, Câmiü'l-beyân, X, 562; İbn Kesir, Tefsirü’l-Kur’âni’l-Azim, III, 177. 164 Cumâ, 62/9.

165 ‘‘Abdürrezzâk, el-Musannef, III, 207; el-Kurtubî, el-Câmi‘ li-ahkâmi’l-Kur’ân, XVIII, 102;

Ebû Bekr Ahmed b. Ali er-Râzî el-Cessâs, Ahkâmü'l-Kur'ân,Dâru’l-Fikr, Beyrut 1993, III, 665; İbn Ebî Şeybe, el-Kitâbü'l-musannef, I, 482; et-Taberî, a.g.e., XXIII, 382, 383.

Benzer Belgeler