• Sonuç bulunamadı

KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI

1. Genel Olarak

Kişisel verilerin korunması hakkı, daha önceki uluslararası sözleşmeler veya temel hukuki metinlerde bağımsız bir hak olarak nitelendirilmemiştir. Genel olarak bu hakkın insan hakları kavramı bünyesinde, bireyin özel hayatının gizliliği kapsa- mında ele alındığı anlaşılmaktadır. T.C. Anayasası 2010 yılında değişmeden önce de bu kavram hep “özel hayatın gizliliği”ni düzenleyen 20.madde kapsamında ele alın- mıştır. Bunun yanı sıra; kişisel verilerin elbette haberleşme özgürlüğü, bilgi edinme hakkı, düşünceyi açıklama özgürlüğü kavramlarıyla da ilintisi var olagelmiştir. Bu genel giriş çerçevesinde Kişisel verilerin bu haklarla bağlantısına teorik ve pratik anlamda bakılmasının uygun olacağı düşünülmüştür.

(Global Positioning System) denilmektedir. İngilizce Global Positioning System’in baş harflerinden oluşan GPS‘in, Türkçe karlılığı ise (Küresel Konum Belirleme) Sistemi’dir. ABD savunma dairesi tarafından geliştirilmiştir. Düzenli olarak kodlanmış bilgi yollayan bir uydu ağıdır ve uydularla ara- mızdaki mesafeyi ölçerek dünya üzerindeki kesin yerimizi tespit etmeyi mümkün kılar.Bkz. https://teknolojiprojeleri.com/teknik/gps-nedir-nasil-calisir-ne-ise-yarar. (Erişim:04.03.2019)

40 ESHELON Sisteminin, Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu tarafından kullanılan ve bütün uydu,

mikrodalga, hücresel ve fiber optik iletişim trafiğini tutan ve analiz eden bir sistem olduğu düşünül- mektedir. Bkz.KÜZECİ age.s;39.

2. Hak Kavramı ve Kişisel Verilerin Korunması

Kişisel verilerin genel anlamda bir haklar-çıkarlar dengesinde ekonomik bir varlık mı olduğu sorusu akla gelebilir. Bu durum, kişisel verilerin insana doğuştan bahşedilen hakların konusunu mu oluşturduğu sorusunun da sorulmasını gerekli kıl- maktadır. Bu sorulara verilebilecek cevap, kişisel veri kavramıyla korunması amaç- lanan menfaatin ne olduğu sorusuna verilebilecek cevapla doğrudan bağlantılıdır. Bu sebeple; günümüzde genel olarak hak kavramı odaklı iki tür yaklaşım mevcuttur. Bunlardan birincisi, üzerinde tasarrufta bulunulan kişisel verilerin ekonomik varlık olarak mı değerlendirileceği, ikincisi ise bireylere tanınan doğal haklardan mı sayıla- cağı konusudur.41 Ekonomik hak yaklaşımı daha çok olaya ekonomik-teknolojik açı-

dan bakan Amerikan Hukukunun yaklaşımından kaynaklanmaktadır. Zira ABD hu- kukunda kişisel veriler asgari seviyede korunmakta ve Avrupa’daki kapsayıcı hukuki düzenlemelerin aksine sektörel çözümler tercih edilmektedir.42 Avrupa hukukunda

kişisel verilere yaklaşım daha çok bilgi toplumunun gereği olarak insan hakları çer- çevesinde ele alınmaktadır.43

3. İnsan Hakları ve Kişisel Verilerin Korunması

Günümüzde önemli hale gelen bilgi kavramının, ticari işlemler kapsamında ekonomik bir değer ifade ettiği düşünülebilirse de; çağımızda baskın görüş, kişisel verilerin temel insan hakkı olduğu yönündedir. Nitekim Avrupa kaynaklı pek çok temel metinde ve özellikle İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8.maddesinde değinildiği üzere “özel yaşamın gizliliği” bir temel insan hakkı olarak değerlendirilmiştir. Kişisel verilerin insan hakları bağlamında kabul edilmesi gerektiği baskın görüşüne bakıla- rak bir kısım haklarla “kişisel verilerin korunması” hakkının kesiştiği noktalara da bakmakta yarar vardır.

41 KÜZECİ age.s:62.

42 KÜZECİ age.s:63.

43 Kişisel verilerin korunması hakkının negatif statü haklarından mı (Özgürlük) veya pozitif statü

a. İnsan Onuru ve Kişisel Verilerin Korunması

Kişilik haklarının en önemli öznesinin insan onuru olduğu kabul edilmekte- dir. İnsanın, diğer canlılardan farklı olarak, kendine özgü bir takım aklî ve ahlâkî yetilere sahip olduğu kabul edilir.44 Bu yetiler insana kişilik değeri katan ve onu öz-

gür kılan özelliklerdir. Bu manada insan onuru, insanın kişi olarak en yüksek aklî ve ahlâkî değerlerin sahibi olması ve dolayısıyla dokunulmaz, kaybedilmez bir öz değe- rin sahibi olduğu varsayımına dayanmaktadır. Bu çerçevede insan onurunun, insan haklarının temeli ve insanı insan yapan ve onu diğer canlılardan ayıran bir öz değer olduğu söylenebilir.45Anayasa Mahkemesinin bir kararında değinildiği üzere; “Kişi- nin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkı, insan onurunun korunmasını sağla- maktadır. İnsan onuru kavramı insanın ne durumdu, hangi şartlar altında bulunursa bulunsun sırf insan olmasının kazandırdığı değerin tanınmasını anlatır.”46 diyerek

insan haklarının temelini insan onuru oluşturduğuna vurgu yapmıştır. Günümüzde bilişim teknolojileri karşısında korumasız kalan insanın aleyhine gelişen bu duruma bağlı olarak kişisel veriler açısından da hukuki koruma yollarının geliştirilmesine göre; bu yaklaşımın öncelikle insan onurunu korumayı amaçladığını söyleyebiliriz. Özellikle son yıllarda internet dünyasının verdiği kolaylık bilgilerin ortaya saçılma- sına sebebiyet verdiği gibi insan onurunu kırar derecede bilgi kirliğine neden olmak- tadır. Elbette bunlara karşı hukuki himaye yollarına başvurulabileceği, cezai ve taz- mini nitelikte korumacı politikaların geliştirilebileceği düşünülebilirse de; kişinin unutulma hakkının öznesi olduğu düşünüldüğünde, bu metotların da yeterli olamaya- cağı haller mevcuttur. Toplumun anayasal düzeninin merkezinde özgür insan bulun- duğuna göre, elbette yeni teknolojik gelişmeler karşısında kişiliğinin korunması önem arz eden insanın en önemli korunması gereken varlığının da “insan onuru”

44 Heinzman Richard, “İnsan ve İnsan Onuru - Toplumsal Yaşam İçin Etik ve Ahlak”,

http://www.konrad.org.tr.pdf. (Erişim:03.03.2019)

45 ARSLAN Onur Kahan, İnsan Onuru Kavramı ve Koruma Tedbirleri Bağlamında Temel bir ilke olarak insan onurunun korunması,TBB Dergisi, S:156, http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m.2015

120-1511.( Erişim:15.03.2019)

46 Anayasa Mahkemesi 05.07.2012 günlü ve 2012/07 (E.), 2012/102 (K) Bkz. R.G. 06.10.2012 günlü,

s. (28433).

olduğu şüphesizdir. Bu yüzden, Kişisel verilerin korunması insan onuru kavramıyla doğrudan bağlantılıdır.

b. Özel Hayatın Gizliliği ve Kişisel Verilerin Korunması

Kişisel verilerin korunması kavramı ilk hukuki düzenlemelerde “Özel yaşa- mın gizliliği” çerçevesinde ele alınmıştır. Nitekim, 2010 değişikliğinden önce de Anayasamızın özel hayatın gizliliği başlıklı 20.maddesinin 1.fıkrasında “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel ha- yatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz” denilerek korumanın çerçevesi çi- zilmiştir. Tarihi süreç içerisinde özel hayatın gizliliği kavramından ayrılarak, özellik taşıyan bir hak türü olarak kendini göstermiştir.47 Dolayısıyla, insan hakları kavramı-

nın, özel hayattın gizliliği kavramına, oradan da kişisel verilerin korunması hukuka evrildiği söylenebilir. Aslında özel hayatın gizliliğinin koruduğu hukuki değer ile kişisel verilerin koruduğu hukuki alan birbirleriyle iç içedir. Özel hayatın gizliliği geniş bir kavram olup, kişinin kendisine ait ve başkalarınca bilmesini istemediği sır alanı olarak adlandırılması mümkündür. Bu yüzden kişinin mutlak olarak gizli tuttu- ğu yaşam parçaları ile herkesin bilmesini uygun bulmadığı, yalnız kendi seçeceği kişilerle, belirlediği ölçü ve biçimde paylaşacağı yaşam parçalarının birlikte oluştur- dukları alan olarak tanımlamak mümkündür.48 Hatta bunların daha da özeli olan veri-

lere yasalarda da yer verilmiş ve kişinin cinsel yaşamı, sağlık bilgileri, doğum kont- rolü gibi öğrenilmesi halinde ayrımcılığa varan sonuçlar doğurabilecek bilgilerin ise hassas veriler olarak isimlendirilmesi yoluna gidilmiştir. Yani kişi herkesin bilebile- ceği genel yaşam alanında yaşarken, belirli kimselerle belirli ölçüde paylaştığı bilgi- lerin özel yaşamına dair olduğu, kendisine sır alanı olarak sakladığı bilgilerin de “özel kişisel veri veya hassas veri” kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşıl- maktadır. Özel yaşam kavramı elbette geniş bir yelpazeye hitap etmektedir. İlk ola- rak 1890 yılında Amerikan Yargıçlarından Brandeis ve Warren tarafından “kişinin

47 KÜZECİ age.s:73.

48 ARASLI Oya, Özel Yaşamın Gizliliği Hakkı ve TC Anayasasında Düzenlenişi, (Yayınlanmamış

yalnız bırakılma hakkı” olarak tanımlanan mahremiyet kavramının yapılmasından bu yana, üzerinde uzlaşılmış bir tanım olmasa da;49 özel hayat, kişiye ait özel alanın ko-

runmasından, özgür karar vermeye, bireysel özerklikten kişisel verilerin korunmasına kadar geniş bir alanı kapsar.50Bu nedenle güncel ihtiyaçlardan etkilenen hukuk da,

özel yaşamın gizliliği kavramını daha da özelleştirerek kişisel verileri bir alt başlık altında incelemeyi uygun bulmuştur. Elbette ana kaynak özel hayatın gizliliğidir. Ama artık kişisel verilere ondan da öte bir anlam yüklenmiştir. Bu yüzden kişilik haklarını koruyan normlardan yararlanarak kişisel verilere karşı oluşan ihlâlleri de korumak mümkündür. Gelişen teknoloji ve hızına yetişilemeyen veri akışına bakıla- rak yasaların bu tür özel koruma yollarını geliştirmesi günümüz dünyasının ihtiyaçla- rıyla uyumludur.

ba. Özel Hayat Kavramı

Özel hayat kavramını açıklamak için genelde üç alan teorisine başvu- rulmaktadır. Kişinin yaşam alanlarının, kimseyle paylaşmak istemediği gizli hayat alanı (sır alanı), kamuya açık herkesle paylaştığı ortak hayat alanı ve bir kısım kim- selerle paylaştığı, bir kısım kimselerle paylaşıp paylaşmayacağı konusunda tercihini kendisinin belirlediği özel hayat alanı olarak tanımlanmaktadır.51Üç alan teorisine

göre kişinin üç farklı yaşam alanı vardır. Bunlar; ortak yaşam alanı, özel yaşam alanı ve hayatın gizli alanıdır. Herkese açık eylemlerin gerçekleştirildiği kamuya açık olan alan ortak yaşam alanıdır. Ortak yaşam alanında gerçekleşen olaylar genellikle alenidir ancak bu durum; ortak yaşam alanında gerçekleşen her olayın aleni olduğu anlamına gelmemektedir. Anonim olma hakkı kapsamında bazı olaylar ortak alanda vuku bulsa dahi özel hayatın gizliliği kapsamında kalırlar.52 Örneğin; normalde kim-

senin dikkat etmeyeceği bir davranışın aşırı derecede göz önüne getirilerek dikkat

49 AKSOY Hüseyin Can, Medeni Hukuk ve Kişilik Hakkı Yönünden Kişisel verilerin korunması,

Çakmak Yay. Ankara (2010) s:55.

50 KÜZECİ age. s:75.

51 AKTAŞ Batuhan, AİHM ve Yargıtay kararları açısından Özel Hayatın Gizliliği Suçu, Der Yay.

İst.(2017) s:134.

52 AKYÜREK Güçlü, Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu , Seçkin Yay.,2.baskı ,Ankara,2014, s. 8;

KILIÇOĞLU Ahmet, Şeref Haysiyet ve Özel Yaşama Basın Yoluyla Saldırılardan Hukuksal So-

çekici bir olay haline getirilmesi ve hadisenin şahsın kişiliğine zarar verici boyutlara ulaştırılması bu anlamda değerlendirilebilir. Özel yaşam alanı ise sadece izin verilen kişilerin parçası olabileceği ve dolayısıyla bireyin rızasının esas olduğu bir alandır. Özel yaşam alanı kapsamında kalan olaylarda birey, kendi özel yaşamına ilişkin bir bilgiyi, belirlediği birtakım kişilere açsa dahi bu durum bilginin aleni olduğu anlamı- na gelmez. Örneğin; sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımlar o platformda yer alan üyeler bakımından koruma kapsamında kalmazken, bu bilgilerin söz konusu platformda yer almayan diğer kişilere ulaştırılması özel yaşam alanının ihlali olarak değerlendirilebilir. Hayatın gizli alanında kalan bilgileri anlatmak gerekirse, mutlak bir korumadan yararlanan alan olarak tanımlayabiliriz. Hayatın gizli alanı kişinin sırları, gizli duyguları, düşünceleri, ümitleri, korkuları ve dilekleri gibi bilgilerin top- lamından meydana gelir.53 Bu gizli alan hayatın merkezidir ve bu alan istisna tanı-

maksızın dış müdahalelere karşı korunur. Bu alanı kişisel verilerin, özel nitelikte olanları (hassas veriler) olarak kabul etmek gerekir. Kısaca anlatmak gerekirse, kişi- sel veriler kişinin özel hayat alanında bulunan verilerdir.

bb. Mahremiyet

Mahremiyet kavramı uluslararası sözleşmelerde ve yasalarda açıkça tanımlanmamıştır. Bu tanım genelde doktrin veya içtihatlara bırakılmış bir alandır. Mahremiyet hakkına ilişkin bir çalışma yapmak, beraberinde birçok güçlüğü de ge- tirmektedir. Günümüzde bir yandan, mahremiyetin bir hak olarak korunmasına yöne- lik talepler giderek artarken ve mahremiyete yönelik tehditler yoğun bir şekilde tartı- şılırken diğer yandan, bu taleplerin ve tartışmaların konusunu oluşturan olguyu ifade etmek üzere kullanılan mahremiyet kavramının anlamı ve kapsamı üzerinde bir uyuşmanın varlığından söz etmek güçtür. Mahremiyetin çok anlamlılığı ve belirsizli- ği, onu tanımlama girişimlerini de zorlaştırmaktadır.54 Bilindiği üzere bu kavram ilk

olarak Amerikalı Yargıçlar Warren ve Brandies’in; 1890’da yazdıkları “The Right to

53 DURAL Mustafa, Türk Medeni Hukukunda Gerçek Kişiler, İstanbul Filiz Kitabevi, 3. Basım,

(1987), s. 143.

54 YÜKSEL Mehmet, Mahremiyet Hakkında ve Bireysel Özgürlüklere Felsefi Yaklaşımlar, AUSBF

Privacy” (Mahremiyet Hakkı) başlığının taşıyan makalesinden aldığı kabul edilmek- tedir. Bu makalede; “yalnız bırakılma hakkı; hakların en kapsamlısı ve özgür insan- lar tarafından en çok değer verileni” olarak tanımlanmış dolayısıyla, özgürlük ve birey olma kavramları ile mahremiyet kavramını ilk kez ilişkilendirilmiştir. Pek çok tanım yanında; Mahremiyetin; “kişinin herkesle paylaşamayacağı veya herhangi bir kimse ile paylaşmamak hakkının bulunduğu olay, inanç ve duygularının, isteği üzeri- ne o kişiyle paylaşılması” anlamına geldiği kabul görmektedir.55 Bu yaklaşımı uluslar

arası sözleşmelerde tanım olarak değil ama atıf olarak görmek mümkündür. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 12.maddesinde, AİHS’nin 8. maddesinde, Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesinin 17.maddesinde, AB Temel Haklar Bildirgesinin 7.maddesinde mahremiyet kavramının tanınmasına ve korunmasına yönelik düzenlemeler yer almaktadır.56 Bunlardan özellikle İnsan Hakları Sözleşme-

sinin 8.maddesinde güvence altına alınan özel yaşama saygı hakkı altına korunan değer (mahremiyet hakkı) olduğundan bireyin kendisi hakkındaki bilgileri kontrol edebilmesi şeklindeki hukuki çıkarlarını da koruduğunu kabul etmek gerekecektir. Kişinin, kişisel verilerinin mahrem kalması konusunda hukuki menfaati olduğundan bu hakkın doğrudan kişilik haklarıyla bağlantısı vardır.

c. Düşünceyi Açıklama Özgürlüğü ve Kişisel Verilerin Korunması

Öncelikle düşünceyi açıklama özgürlüğü üzerinde durularak konunun izahı yapılmalıdır. Düşünceyi açıklama özgürlüğü, “insanın serbestçe düşünce ve bilgilere ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına ya da başkalarıyla (dernek, sendika, toplantı) birlikte çeşitli yollarla (basın, söz, sinema vb) serbestçe açıklayabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir57.” Düşünce özgürlüğü veya başka bir anlatımla ifade

özgürlüğü, demokratik hayatın vazgeçilmez unsurlarından biridir. Anayasanın 26.maddesinde Düşünceyi açıklama ve Yayma Özgürlüğü yer almıştır. Buna göre;

55 KÜZECİ. age.s:15. 56 AKSOY age. s:48.

“Herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı,resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü,radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.” denilerek devlete aktif bir yükümlülük getirmiştir. Anayasanın 25. Maddesinde de; devlete pasif yükümlülük getirilerek; Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiy- le kınanamaz ve suçlanamaz” denilerek “düşünce ve kanaat özgürlüğü” düzenlen- miştir. Elbette her hak gibi belli hallerde, yani; hukuken öngörülebilir, demokratik hayatın gerektirdiği ölçüde ve ölçülülük ilkesine bağlı olarak bu hak da sınırlanabi- lir.58 Ancak burada temel bir sorun ortaya çıkmaktadır. İfade özgürlüğü ile kişisel verilere sahip birey arasında genelde bir çatışma ortamı olabilmektedir. Özellikle bireylerin özel hallerinden veya magazinsel haberlerinden beslenen medya kuruluşla- rı, son derece mahrem bilgileri ortaya çıkararak kişisel veri ihlali yapmaktadırlar. Bu yüzden tartışmanın ilk olarak ABD’de, Warren ve Brandeis’in “Yalnız bırakılma hakkı” kavramını59 geliştirdikleri o ünlü makalelerinden sonra başladığı görülmekte-

dir. Dolayısıyla bireysel özerklik alanında kişi korunmalı, ifade özgürlüğünün sınırla- rı da bu şekilde çizilmelidir. Tanınırlık oranı artan ve şöhretli kabul edilen kişilerle ilgili bu sınırlamanın daha esnek olması gerektiği genelde kabul görmektedir. Pek çok Anayasa Mahkemesi kararında değinildiği üzere; ifade özgürlüğü demokratik toplum için eğer gerekli ise sınırlanabilecektir. Bu sınırlamadan amaç elbette kişisel hakları güvenceye almaktır. Nitekim; İnsan Hakları Sözleşmesinin 10/2 maddesinde “kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda

58 KARAN Ulaş, Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru, Anayasa Mahkemesine Bireysel Baş- vuru Sisteminin Desteklenmesi Ortak Projesi kapsamında El kitapçıkları serisi. Anayasa Mahkeme

si Yay. Ankara.(2018).s:117 vd.

59 WARREN D. Samuel, BRANDIES D. Louis “The Right to Privacy”, Harward Law Review C:4,

Sayı:5, s:194,

Özellikle bu makaleden sonra Amerikan Mahkemeleri bu hakla ilgili yorumlar yapmaya başlamış- lardır. Bir örnekte; şöyle bir olay geçer, “…bir zamanlar, çok önceleri değil, insanlar profesyonel

futbol oyunlarını denedikleri için cezalandırılırlardı. Hayvan terbiyecisi Gaulter, kendisini ve hay- vanlarını Washington Redskins’in ortasında gösteri yaparken bulması da bunlardan biriydi. Gaulter ve hayvanlarının iki reklam arasına sıkıştırıldığı oyun televizyonda yayınlandı. Gaulter kendisi ve tüylü arkadaşları adına dava açtı fakat başarılı olamadı. Bu dava kameranın meraklı ve tartışmasız tehdidinden, gizliliğin korunmasının ilk tehdidiydi…..(Gaultier v.Pro Football İnc.) Cardozo Law

gerekli tedbirler niteliğinde olarak….başkalarının şöhret ve haklarının korunma- sı….için yasayla öngörülen bir merasime, şarta ve sınırlamalara bağlanabilir” hük- müyle60 genelde kişi haklarının güvenceye alınabileceğini, özelde de sınırlamanın

hangi şartlara bağlandığını belirtmiş olmaktadır. Kişisel verileri koruma hakkıyla, ifade özgürlüğü alanları genelde çatışma halinde bulunsa da bu iki hakkın bir arada bulunabileceğine dair alanlar da olabilmektedir. Bir başka anlatımla ifade özgürlüğü- nün içeriğiyle kişisel verilerin korunduğu, kişinin neyi ne kadar açıklayacağına karar vererek de bir anlamda, ifade özgürlüğünün kişisel verilerin korunmasına sebep ol- duğu ileri sürülmüştür.61 Kişinin siyasal görüşlerinden örnek vermek gerekirse, bire-

yin kişisel verilerin ancak kendi rızasıyla toplanabileceği ve kişinin kendi isteğiyle açıklanabileceği görüşünün yansıması olduğu, bu yüzden kişisel verilerin birey tara- fından belirlenmesi ilkesinin düşünceyi açıklama özgürlüğüyle desteklendiği anla- şılmaktadır. Bu arada Düşünme özgürlüğü üzerinde de durulmalı biçiminde eletiri geliştirilebilir. Fakat, Düşünce özgürlüğü ile Düşünceyi açıklama özgürlüğünü birbi- rinden ayırmak mümkün olmadığından ayrıca bahsedilmemiştir. Düşünce özgürlüğü daha çok bireyin içe dönük halini, açıklama özgürlüğü ise bunu ifade ederek dışa vurum halini anlatır. Düşünce özgürlüğü, bunu açıklama özgürlüğü olmadığı müd- detçe bir anlam ifade etmez. Asıl olan bilgilenme hakkından faydalanan kişinin ser- bestçe oluşturduğu kanaat, fikir ve görüşlerini yine serbestçe açıklayabilmesi, anlata- bilmesi ve yayabilmesini içerir.62 Bu yüzden düşünce özgürlüğü veya düşünceyi

açıklama özgürlüğü kavramı özünde kişisel verilerin de korunmasını haklı gösteren Anayasal dayanaklardan biri olmaktadır.

60 http://www.danistay.gov.tr/upload/avrupainsanhaklarisozlesmesi.pdf.s:11, (Erişim.10.03.2019)

Sözü edilen maddenin 10/2 maddesi şu şekildedir:. “Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgür-

lüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütün- lüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlen- mesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.”

61 ŞİMŞEK Oğuz, Anayasa Hukukunda Kişisel verilerin korunması, Beta yay.İst.2008 s:146. 62 KABOĞLU İbrahim, Anayasa Hukuku, Legal Yay.İstanbul (2011), s:291.

d. Bilgi Edinme Hakkı ve Kişisel Verilerin Korunması