• Sonuç bulunamadı

Kişilik Haklarına Aykırılık

III. GENELOLARAKSÖZLEŞMEÖZGÜRLÜĞÜ VE SINIRLANDIRILMASI

4. Kişilik Haklarına Aykırılık

Kişilik haklarına aykırı olan sözleşmeler de hükümsüzdür. Sözleşmenin konusu kişilik haklarına aykırılık teşkil ediyor ise bu durumda hükümsüzlük yaptırımı uygulanır ve çoğu zaman bu gibi durumlarda ahlaka aykırılık da söz konusu olur370

. Kişilik hakkı, bir kimsenin şahsı sahip olduğu mutlak bir haktır. Bu hakkın kapsamına kişinin sahip olduğu bütün manevi değerler girmektedir. Bunlar, şeref, haysiyet, kişisel sırlar, mesleki ve bilimsel

368

REİSOĞLU, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 132-133. 369 OĞUZMAN / ÖZ, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 76. 370

114

hüviyet ve diğerleri gibi. Yine bunların dışında bir insanın vücudu, yaşamı, özgürlüğü gibi unsurlar da kişilik hakkına dahildir. Kanun koyucu kişiliğe ilişkin değerleri sadece üçüncü kişilere karşı değil, hak sahibine karşı da korumuştur (Medeni Kanun m.23 vd.). Bu nedenle kişilik haklarına aykırı olarak kabul edilen sözleşmeler genellikle ahlaka da aykırı olarak kabul edilirler371.

MK.m. 23 hükmü gereği, hiç kimse özgürlüğünün bütününden feragat edemez. Kanununda zikredilen bu maddeye göre uygulamada, bir kimsenin “özgürlüğünü hukuka ve ahlaka aykırı bir şekilde sınırlayamamasıdır”372. Ancak bazı durumlarda belli bir noktaya kadar özgürlüğün sınırlandırılması doğal karşılanabilir.

Uygulamada, İş Hukuku alanında iş sözleşmeleri ile özgürlüğün belli bir ölçüde sınırlandığı haller vardır ve bu haller kaçınılmazdır. Konumuz açısından önem teşkil eden özellikle işçi aleyhine sözleşmede cezai şart öngörülmesi durumu ya da işçinin işverene karşı sözleşmeyi feshetme hakkının belli bir ölçüde sınırlandırılması durumu sıklıkla görülmektedir. İleride daha ayrıntılı olarak bu konuyu özgürlüğün sınırlandırılması hususu açısından ele alarak inceleyeceğiz. Burada dikkate edilmesi gereken husus elbette kişilik hakkının kısıtlanmasının hangi ölçüde olacağı noktasıdır. Çünkü hakkaniyet gereği ve ölçülülük ilkesine uygun olarak bir sınırlandırma yapılabilir. Aksi takdirde sınırları zorlayan bir kısıtlama durumundan söz edilecektir ki bu durum kişilik haklarına aykırılık teşkil ederek sözleşmenin batıl sayılmasına sebebiyet verecektir. Yine aşırı ve sınırsız bir süreyi öngören sözleşmelerin MK.m. 2 hükmüne göre “hakkın kötüye kullanılması” olarak kabul edilecektir. Bir şahsın mesleki gelişimini, kariyerini ve ekonomik özgürlüğünü olumsuz derecede etkileyecek ağır bir yükümlülük altında bırakabilen sözleşmeler de kişilik haklarına aykırı olarak kabul edileceğinden hükümsüz olarak kabul edilecektir. Çünkü genel olarak tüm hakların kullanılmasında kabul edilen bir kural vardır: MK.m. 2 hükmüne göre dürüstlük

kuralıdır. Bu kurala göre bir hak, dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılırsa kötüye kullanılmış olur. Bu anlamda dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması kuralı ayrılmaz ikilidir ve birbirine çok sıkı bağlıdır. Dürüstlük kuralı bilindiği üzere sadece hakların kullanılması noktasında değil, borçların ifasında da uyulması gereken bir kuraldır. MK.m. 2/I hükmüne göre; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük

371 AYBAY, Borçlar Hukuku Dersleri Genel Bölüm, 38. 372

115

kurallarına uymak zorundadır”. Yine MK.m. 2/II hükmüne göre “Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz” şeklinde ifade edilerek hakkın kötüye kullanılmasının yaptırımı açıkça belirtilmiştir.

Hakkın kötüye kullanılması kuralının toplumun faydası ile birlikte şahıslara tanınan hakların giderek daha çok sınırlandığını göstermektedir. Şahıslara tanınan bu hakların her birinin sosyal anlamda amacı vardır. Bu yüzden hak sahibi hakkını bu amacın dışında kullanamaz. Hakkın kötüye kullanılması kuralı kanuna uygun hareket edilmesi hususunda bir

araç görevi yapmaktadır373

.

Hakkın kötüye kullanılması kuralı iş hukukunda uygulanması medeni hukuka göre önemli farklılıklar göstermektedir. İş Hukukunun kendine özgü yapısı sebebiyle medeni hukuktan farklı olarak bağımsız bir disiplin niteliği taşımaktadır. Hakkın kötüye kullanılmasının kanunen korunmasız bırakılması bir yaptırımdır. Hakkını kötüye kullanan şahıs, hakkını bu şekilde kullandığı için ulaşmak istediği amaca ulaşamayacaktır. Fakat sözleşmenin feshi gibi hallerde yani iş sözleşmesinin kötü niyetli olarak feshi durumunda hakkın kullanılması ile beraber ulaşılmak istenen amaca ulaşılmış olacaktır. Feshe bağlı olarak hukuki neticenin meydana gelme ihtimali oldukça yüksektir. Bu durumda kanunda hakkın kötüye kullanılması ile ilgili olarak bir yaptırım kararlaştırılmış ise bu yaptırımın

uygulanması kaçınılmaz olacaktır374

.

Bilindiği gibi fesih kavramı, iş hukuku alanında oldukça önemli bir kavramdır. Gerek işveren gerekse işçi yönünden yapılan fesihlerde bir sebebe dayandırılması hukuken zorunlu olmamakla beraber her hak gibi fesih hakkının da dürüstlük kuralı çerçevesinde kullanılması gerekir. Fakat kanunda fesih hakkının hangi durumlarda kötüye kullanılmış sayılacağı hususunda açık bir ölçü verilmemiş ve sınırları çizilmemiştir375

. Ancak Medeni Kanunu’nun 2. maddesine göre genel olarak hakların kullanılması dürüstlük kuralı çerçevesinde olabileceği için fesih hakkı da kural olarak bu çerçevede kullanılması gereken bir haktır376

.

373

SÜZEK, Sarper, “İş Akdini Fesih Hakkının Kötüye Kullanılması”, Kazancı Yayınları, Bilimsel Dizi 3, Ankara, 1976, 69. 374 SÜZEK, “İş Akdini Fesih Hakkının Kötüye Kullanılması”, 72-73.

375

NARMANLIOĞLU, Ünal, “Ferdi İş İlişkisinin Sona Ermesi ve Kıdem Tazminatı”,Yargıtay’ın İş Hukukuna İlişkin Kararlarının Değerlendirilmesi 2000, Kamu İşletmeleri İşverenleri Sendikası Kamu-İş, Ankara, 2002, 43-44.

376

ŞAHLANAN, Fevzi, “Bireysel İş Hukukundaki İşçinin Feshe Karşı Korunması”, İktisadi, Sosyal ve Uluslararası Hukuki Boyutu İle İşçinin Feshe Karşı Korunması, İş Hukukuna İlişkin Sorunlar ve Çözüm Önerileri 2001 Yılı Toplantısı, İstanbul Barosu Yayınları, İstanbul, 2002, 150.

116

Feshi ihbar özgürlüğünün hakim olduğu İş K. m.13 hükmündeki düzenlemeye göre feshi ihbar hakkının doğması için makul sayılan bir kanuni sebebin gerçekleşmesi şart değildir. Bu hususta iş sözleşmesinin belirsiz süreli olması yeterli olacaktır. Bilindiği gibi İş hukukumuzda işveren belirsiz süreli iş sözleşmelerini feshetme noktasında serbesttir. İş sözleşmesinin feshinden sonra fesihle ilgili olarak bir iddia mevcut ise bu noktada hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığı hususunda gerekli inceleme yapılmaktadır377

. Ancak fesih hakkının kötüye kullanıldığının sabit olduğu hallerde kötüye kullanma bazı yaptırımlara tabi tutulmuştur. Örnek olarak; fesih hakkının kötüye kullanılması ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu hallerde ve fesih hakkının sosyal amacı dışında kullanıldığının belirlendiği durumlarda kötüniyet tazminatının ödenmesi gündeme gelecektir. Fesih hakkını kötüye kullandığı belirlenen işveren belirli bir tazminatı işçiye ödemek durumunda kalacaktır. Bu tazminat kötüniyet tazminatıdır. İşverenin fesih hakkını kötüye kullandığı somut olayda belirlenmedikçe işverenden böyle bir tazminat talep edilemeyecektir378

.

Hukukumuzda dürüstlük kuralının en geniş uygulama alanına sahip olduğu alanlardan biri sözleşmelerdir. Hukuki işlemlerin yorumlanması ve borçların ifası dürüstlük kuralının en geniş uygulandığı alanlardır379

.

Bir şahsın bir hakkını kullanması kendi adına çeşitli faydalar sağlarken, aynı anda bir başkasını zarara uğratabilir ve zor duruma sokabilir. Bu nedenle hak sahibi, hakkını kullanma yönünden tümüyle özgür değildir. Bütün haklar amacına uygun kullanılmalıdır. Çünkü bir hakkın amacına aykırı olarak kullanılması hakkın kötüye kullanılması anlamına gelir ve dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. Bir hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığı hususu her olayın kendi özellikleri içerisinde araştırılarak belirlenir. Bir hakkın, hak sahibine menfaat temin etmek için değil de karşı tarafa zarar vermek kastı ve amacı ile kullandığı zaman açıkça hak kötüye kullanılmış olacaktır. Yine bir şahsın hakkını kullanması neticesinde elde ettiği fayda ile karşı tarafın uğradığı zarar arasında açık bir orantısızlık mevcut ise hakkın kötüye kullanıldığı kabul edilir. Karşılıklı kurulan bir hukuki ilişkide bir kimse davranışı ile karşı tarafta korunmaya değer ve esaslı bir güven uyandırdıktan sonra, artık bu davranışına ve uyandırdığı güvene aykırı, çelişkili bir tutum içerisine giremez ve davranışları ile karşı tarafa

377

ŞAHLANAN, “Bireysel İş Hukukundaki İşçinin Feshe Karşı Korunması”, 150. 378

NARMANLIOĞLU, “Ferdi İş İlişkisinin Sona Ermesi ve Kıdem Tazminatı”, 43-44.

379 BARLAS, Nami / OĞUZMAN, M. Kemal, Medeni Hukuk Giriş Kaynaklar Temel Kavramlar, 11. Bası, Beta Yayıncılık, Eylül, 2004, İstanbul, 172-174.

117

hayal kırıklığı yaşatamaz. Bunun tersi olduğu zaman yapılan bu davranış açıkça hakkın kötüye kullanılması durumu teşkil edebilir380

.

İş sözleşmeleri de karşılıklı olarak her iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdir. İşçi ve işveren arasında sözleşmenin yapılması ile kurulan bu hukuki ilişkinin tüm evrelerinde haklı olarak her iki taraf yüklendikleri borç açısından dürüstlük kuralı çerçevesinde hareket etmek zorundadır. Bu nedenle iş sözleşmeleri açısından da dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı gözetilir. İşveren, işçiye oranla daha güçlü konumda bulunduğu için işçiyi koruma ve gözetme borcu altındadır. İşçinin haklarını gözetmek zorundadır. İşçi ise işverenin kendisine duyduğu güvene sadık kalma ve iş görme borcunu tam anlamıyla yerine getirme ve işvereni bu noktada zarara uğratmama borcu altındadır.