• Sonuç bulunamadı

1.2. KİŞİLERARASI KABUL-RED KURAMI

1.2.1. Kişiler Arası İlişkilerin Sıcaklık Boyutu

Sıcaklık boyutu bireyler arasındaki sevgi bağının kalitesi ile ilgili olmaktadır.

Tüm bireyler kendileri için önemli insanlardan az ya da çok sevgi deneyimlemeleri nedeni ile bu boyut üzerinde bir noktaya yerleştirilebilmektedir. Sıcaklık boyutu bireylerin diğerlerini önemsediklerini ifade etmek için kullandıkları fiziksel, sözel ve simgesel davranışlara odaklanmaktadır. Sıcaklık boyutuna ebeveyn çocuk etkileşimi açısından bakacak olursak; bu boyut ebeveyn-çocuk arasındaki duygusal bağın niteliğini ve ebeveynin çocuğa yönelik duygularını ifade etmek için seçtiği sözel ve fiziksel davranış biçimlerini içermektedir (Özyavru, 2008).

Sıcaklık boyutunun bir ucu, kişinin ifade edebileceği ya da başka bir kişiden deneyimleyebileceği sıcaklığı, sevgiyi, ilgiyi, desteği, şefkati içeren kişiler arası kabulü yansıtmaktadır. Diğer ucu ise, bu olumlu duyguların ve davranışların yokluğunu, fiziksel ve psikolojik olarak zarar verici (soğuk, ilgisiz, ihmalkar) davranışların varlığını işaret

eden kişiler arası reddetmeyi tanımlamaktadır. Tüm bireyler sıcaklık boyutunun bir noktasında yer almakta ve önemli diğerleri ile ilişkilerinde kabul ya da red yaşamaktadır.

Rohner’a (2005) göre kabul; iki şekilde ifade edilebilmektedir: Fiziksel kabul;

öpmek, gülümsemek, kucaklamak, okşamak gibi tavırları içerirken Sözel kabul; övmek, güzel şeyler söylemek, çocuğa şarkı söylemek, hikâye anlatmak, onunla sohbet etmek gibi davranışları içermektedir.

Reddedilme ise dört farklı şekilde ifade edilebilmektedir (Rohner, 2015):

• Bireyler birbirlerinden sıcaklıklarını, sevgi ve şefkatlerini esirgeyebilirler: Bu ifade şekline ebeveyn-çocuk etkileşimi açısından bakacak olursak; anne, babanın çocuğu

“kabul ettiğini” göstermesinde en önemli etkenlerden biri sevgi olmaktadır. Çocuğunu olduğu gibi sevip, kişiliklerini kabul eden anne, babalar çocukla sıcak ilişkiler geliştirebilmektedirler. Böyle bir tutumla yetiştirilen çocuk kendisine yönelik olumlu bir algıya sahip olmakta; kendisini, sevilen, korunan biri olarak hissetmektedir (Erkan ve Toran, 2004). Ancak bu durumun tam tersi bir tutumla çocuğa yaklaşıldığında, çocuk anne babanın sevgisini görmediğinde, ihmal yaşadığında, hor görüldüğünde, onaylanmadığında (yani “red” yaşadığında), psikososyal gelişiminde sorun yaşayabilmekte; fiziksel ve duygusal bir yalnızlığa itilmiş olmaktadır. Çünkü bu tutum anne, babanın çocuğun fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını fark etmemesine ve dolayısıyla fiziksel ve duygusal gelişimini engellemesine yol açmaktadır. Anne, baba ilgisizse çocuğun onlarla iletişimi de kopuk olmakta ve çocuk sevilmediğini, kabul edilmediğini düşünerek, kendine ve çevresindeki insanlara güvenmekte zorluk yaşamaktadır (Topuksal, 2011).

• Düşmanca ve saldırganca tutum: Bu ifade şeklinde ebeveynin çocuğa yönelik fiziksel şiddeti içeren saldırgan tutumları yer almaktadır. Bu durum çocuğun ebeveyni tarafından sevilmediğini, reddedildiğini düşünmesine neden olmaktadır.

• Kayıtsızlık ve İhmal: Bu ifade şekline ebeveyn-çocuk etkileşimi açısından bakacak olursak; kayıtsızlık ebeveynlerin çocuklarına, çocuklarının sosyal, duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarına karşı duyarsız olmaları, bu gereksinimleri göz ardı etmeler olarak tanımlanmaktadır (Salahur, 2010; Rohner, 2015). Bu tutum çocuğun fiziksel, zihinsel, sosyal gelişimini önemli ölçüde etkilemektedir. Çocuğun terk edilmesi, gerektiğinde beslenip, giydirilmemesi ve sağlığıyla ilgilenilmemesi, fiziksel ihmale, çocuğun sevilmemesi ve ihtiyacı olan duygusal ilgi ve yakınlığın gösterilmemesi duygusal ihmale, cinsel sömürüye uğraması ya da bu duruma karsı yeterince korunmaması da cinsel ihmale yol açmaktadır (Yavuzer, 1999). Böyle bir durumda çocuk kendini anne babanın umurunda değilmiş gibi hissetmekte, ilgiden ve sevgiden yoksun olmaktadır. Bu durum da çocuğun kişiliği üzerinde olumsuz etkiler bırakmaktadır (Kaya, 1997). Şemin (1997)’e göre böyle bireyler saldırganlığa eğimli olmaktadırlar.

• Ayrışmamış Red: Ayrışmamış red, açık davranışsal göstergeler olmamasına rağmen bireyin diğer kişinin (ebeveyn-çocuk ilişkisinde bağlanma figürünün) kendisini önemsemediğine ya da sevmediğine, ihmal ettiğine ilişkin inançlarını ifade etmektedir.

Yaşar (2009) bir çocuğun annesinin kendisine karşı tutumunun içten ya da zorlama olduğunu anlayabileceğini belirtmektedir.

İnsanlar önem verdikleri bireylerin kendilerine karşı sıcak, soğuk, düşman, kızgın, kırgın, huzursuz, sabırsız olma durumlarını algılayabilmektedir (Rohner, 2015).

Bununla birlikte, Rohner (2015), sıcak ve sevgi dolu ilişkilerde bile, bireylerin ara sıra reddedici duygu ve davranışları deneyimleyebileceklerini belirtmektedir.

Kabul-red, bireyin algıladığı ya da öznel olarak deneyimlendiği (fenomenolojik bakış açısı) bir süreç olarak incelenebilmektedir. Rohner (2015) fenomenolojik bakış açısıyla elde edilen bilgilerin anne babanın gösterdiği davranışlardan daha önemli olduğunu ifade ederek çocuğun ebeveyn davranışlarını “nasıl algıladığı” ve “nasıl

anlamlandırdığı” ile ilgili bilgiye daha çok güvenilmesi gerektiğini belirtmektedir. Çünkü davranışsal olarak herhangi bir red yaşantısı gözlemlenmese bile birey önemli diğeri tarafından red yaşayabilmektedir. Bu durumun tam tersi de mümkün olmaktadır. Kişiler arası saldırganlık ve ihmal davranışsal olarak gözlemlense bile birey reddedilmiş hissetmeyebilmektedir. Kagan'ın (1978, akt. Rohner, 2015) belirttiği gibi ebeveyn-çocuk ilişkileri bağlamında “Ebeveyn reddi, ebeveynler tarafından belirli bir eylemler dizisi değil, çocuğun hissettiği bir inanç kümesidir.” Bu noktada çocuğun algısal ve içsel süreçleri kritik bir öneme sahip olmaktadır (Özyavru, 2008). Çocuğun algısal ve içsel süreçleri ise Kişiler Arası Şemaları ile ilişkili olmaktadır. Son dönemlerde yapılan araştırmalar da algılanan ebeveynlik biçiminin kişiler arası şemaları yordamada gücü olduğuna işaret etmektedir (Soygüt ve Çakır, 2009).

Ebeveyn kabul-red kuramını fenomenolojik açıdan ele aldığımızda; bireyin algıladığı kabul veya red hissinde kişiler arası şemaların etkisi, kişiler arası şemaların oluşmasında da çocuk ve ebeveyn arasındaki etkileşimin önemi yadsınamamaktadır.

Kişiler arası şemalar 4.bölümde ele alınacaktır.

İlerleyen bölümde kişiler arası kabul red kuramının kontrol boyutuna değinilmektedir.