• Sonuç bulunamadı

3. METODOLOJİ VE FİLM ÇÖZÜMLEMELERİ

3.2. E.T the Extra-Terrestrial Film Çözümlemesi

3.2.4. Dizimsel Çözümleme/Kesitler

3.2.4.2. Kesit 2: Dönüştürücü Özne/E.T

Beklenen mucize şekerlemeleri toplayarak çalışma odasına kadar gelir. Elliot için umut ve güven pekiştirilmiştir. Karşı karşıya kaldıkları anda, E.T.’nin onun her hareketini taklit etmesi Elliot’ın büyülendiği ve özdeşleşmenin başladığı andır. Lacan (1951), oyun oynarken aynadaki hareketlerin kendi hareketleriyle aynı olduğunu gören çocuğun kendinden geçtiğini, bitimsiz bir illüzyona girdiğini belirtir. Aynada görülen şeyleri ve civardan yansıyan nesneleri keşfetme çabaları ile oyun devam eder. Elliot için

67

E.T. kendisi olduğunu sandığı bir illüzyonun nesnesidir. Özdeşleşme durumu Elliot’ın aslında E.T. için verdiği mücadeleyi kendisi için de vereceği anlamında sunulmaktadır.

Çalışan ve üç çocuğuna bakmak zorunda olan Mary, bir erkekle paylaşması gereken görevleri tek başına yapmaktadır. Mary’nin çocuklarıyla yeterince ilgilenememesinin nedeni aile olmanın koşulu olarak gösterilen babanın yokluğudur. Çünkü babaerkil toplumlarda kadın duygusal ve daha az akıl gerektiren alan olarak ev içinde, erkek ise rasyonellik gerektiren ev dışında konumlandırılmıştır. Sistem kendi yarattığı sorunu toparlama yani aileyi tekrar kurma görevini kadına vermektedir. Çünkü bu aynı zamanda doğanın kadına verdiği görevdir. Oysa Beaviour’a göre (1993: 110- 146) insan türünün devamına dönük vücut yapısıyla annelik kadının "doğal" görevi olsa da insan toplumu hiçbir zaman doğanın eline bırakılmamıştır, bu nedenle analık içgüdüsü insan türüne uygulanamaz. Çünkü günümüz toplumları çocukla zenginleşen annelik için gerekli durum ve koşullara sahip değildir. Ancak küresel ideoloji kendi yarattığı çelişkili durumu yok etmek maksadıyla sinemayı kullanmakta ve doğal olgularla bir illüzyon yaratmaktadır.

Mary hasta olan oğluna karşı ilgisizliğini anlar ve daha ilgili bir anne profili çizer. Ancak ücretsiz annelik görevlerini bırakıp ücretli işçiliğine devam etmek zorundadır. Sorunun çözümü film ilerledikçe kendini göstermeye başlayacaktır.

Elliot’ın E.T. ile yalnız kaldığı sahnede geçen diyaloglarda babaerki, sistemin kısa özeti, gücün kimde olduğu ve yine yerleştirilmek istenen tüketim ideolojisi göstergelerle sunulmaktadır:

Elliot(E): Konuşabiliyor musun? E: Ben insanım

E: Bir Oğlan, Elliot

E: Cola. Bunu içeriz. Bu bir içecek.

E: Ve bu da bir balık. Balıklar balık yemi yer. Köpekbalıkları ise balıkları yer. E: Bu yerfıstığı ama yenmez, sahte. Bu para. Anladın mı? Parayı yerfıstığının içine koyuyoruz. Anladın mı? Banka. Bu bir araba. Bununla etrafı dolaşırız.

Erkek olduğuna yapılan vurgu aynı zamanda babaerkine yapılan bir vurgudur. Elliot’ın daha sonra tümü Star Wars film kahramanlarına ait oyuncaklarını E.T’ye tanıtması da buna işaret etmektedir. Hollywood’un önemli bilim kurgu serilerinden olan Star Wars, beyaz babaerkil şövalye egemenliğinin hüküm sürdüğü filmlerdendir. Küresel sermaye ideolojik ihtiyaçlarını karşılamakta her sıkıntıya düştüğünde diğer

türler gibi bilim kurgu filmlerinin fantastik yolculuğuna başvurmuştur. Elliot’ın sahip olduğu oyuncaklar dışarıdan gelecek kötülüklere karşı aileyi savunacak özelliklerle donatılmıştır. E.T.’yi takip edenler onun evine gitmesinin, Elliot’ın aileyi bir araya getirmesinin karşısında bir engeldir. Ancak onlara karşı mücadele edecek kahraman şövalyeler her zaman vardır.

Kapitalist ideoloji, film kahramanlarını gıdadan giyime, oyuncağa kadar pek çok alanda kullanarak yeni sektörler oluşmasını sağlamaktadır. Oluşturmak istediği algıyı bu ürünler vasıtasıyla yerleştirmektedir. İzleyicinin izlerken özdeşleştiği, yerinde olmak istediği kahramanlar onun edilgenleşmesine neden olurken, kendisine yabancılaşarak aynada kendisiyle yüzleşmesine engel olmaktadır. Tüketim toplumunun önemli bir özelliği keyif almak, arzulamak ve hazzın süreklilik kazanmasını sağlamaktır. Cola bu anlamda arzulama ve haz alma döngüsünün hiç sona ermeyeceğini temsil eden önemli bir üründür. Aile sofralarının vazgeçilmez içeceğidir.

Kapitalizm doyurulmalıdır. Balıklar bunun içindir. Cola içmek, birlikte sinemaya gitmek, pizza yemek bir yaşam tarzıdır ve aileleri kapitalizmin balığı haline getirir. Kapitalizm büyük balık olduğunu hiçbir zaman inkar etmez. İnsan özlemlerine cevap veren, arzu ettiğine krediyle ulaşmasını sağlayan bankalar kapitalist politikaların en önemli uygulayıcısıdır. Parayı bunun içine koyuyoruz ve o bize araba veriyor. Kapitalizmin gelişmesi ile tüketim ön plana geçmiş, satış için yeni yöntemler ve kolay kredi olanakları geliştirilmiş ve gereksinmelerin anında tatmini için birey ve toplum özendirme sürecine itilmiştir. Bu gelişmeler sonucunda geleneksel kültür çökmüş ve yerini hedonizmden başka dayanağı olmayan bir anti-kültür almıştır (Featherstone, 2013: 51-59).

Evde yalnız kaldığı gün evi keşfetmeye çıkan ve her şeyi deneyen E.T. buzdolabındaki patates salatasını fırlatarak bira kutusunu tercih eder. Benzer şekilde aynı hareketi “sağlıklı yiyecekler saçmalığı” diyerek Michael da yapmıştır. Amerikan yaşam tarzının sunulduğu bu sahnelerde E.T.’nin buna hemen uyum sağladığı görülmektedir.

Kendisini E.T.’yle özdeşleştiren Elliot, “Mutlak güç bende” sözüyle E.T.’den aldığı güce dayanmaktadır. Lacan'ın narsistik dönem dediği ayna evresini ifade eden “Mutlak güç bende” cümlesi Elliot’ın başlangıçta dağınık ve parçalanmış olan benliğini imgelerle bütünselleştirir. Simgesel düzene geçiş aşaması bu özdeşleştirmeler yoluyla

69

gerçekleşir. Öteki olarak E.T.’nin tuttuğu ayna ailenin ihtiyaçlarını yansıtırken, E.T.’nin söylemini de yansıtmaktadır. E.T.’nin kullandığı ilk kelimeler bunu gösterir:

E.T.: İyi ol, iyi ol, iyi ol.

Gertie: Ona bunu da ben öğrettim. Elliot: Onu rahat bırakmalısın

E.T.: (Buck Rogers adlı çizgi romanı Elliot’a uzatıp işaret eder) Telefon Elliot: Telefon mu dedi?

E.T.:(Parmağıyla gökyüzünü işaret ederek) Home. E.T. phone, home

E.T.’nin öğrendikten sonra adını tekrarladığı ve televizyonda ailelerin mutlulukla konuştuğunu gördüğü telefon sadece bir iletişim aracı değildir, ürün olarak karşımızda bulunmaktadır. Ürünler insanlara çeşitli duygular vererek sevgi bağlantısı oluşturur. Sevdiklerinle konuşturması, buluşturması gibi özelliklere sahiptir.

Kucağında sürekli bir bez bebek taşıyan Gertie, kendisini duymayan ve yeterince ilgilenemeyen annesinin yerine E.T.’yi koyar. Kız çocuk için annelik, mucizevi bir oyundur. E.T.’yi yetişkin bir kadın gibi giydirirken anaerkine de gönderme yapılmaktadır. Elliot bunun saçmalık olduğunu söyleyerek babaerkinin mutlak gücüne vurgu yapar. Gertie onu kadın gibi giydirdiği için pişman olur. İnsan topluluğu aile biçiminde olduğu sürece, çatışma kendini Oedipus karmaşası olarak dışa vurur ve suçluluk duygusu yaratarak çevresiyle olan ilişki içinde tamamlanır (Freud, 2011: 89). Elliot’ın daha önce Gertie’ye iyi davranmadığını, onun odasına gittiğini gören Mary’nin “sana eziyet etmesine izin verme” demesinden anlıyoruz. Ancak E.T.’nin gelmesiyle birlikte kardeşler arasında güçlü bir bağlılık ve birliktelik duygusu gelişmeye başlar. Bastırılan saldırganlık duyguları ötekinin söylemleriyle simgesel düzene geçişi sağlamaktadır. Üç kardeşin farklı davranışlarla yansıttığı baba yokluğu ve ihtiyaç duyulan aile ortamı, dönüştürücü özne olarak E.T.’nin eve gelmesiyle ortaya çıkmıştır.

Elliot E.T.’ye evi ve eşyaları tanıtırken her yer dağılır. Oda karışmıştır, hiçbir şey olması gereken yerde değildir.

Mary: Burası bir oda değil, bir savaş alanı Elliot: Odayı yeniden düzenliyordum.

Savaşmadan ihtiyaç duyduğun şeyi elde edemezsin. Ev, var olan haliyle ailenin ihtiyaçlarını gidermemektedir. Odada başlayan düzen tüm eve yayılarak gerçek bir aile kurulmalıdır. E.T.’yi evine göndermek kendileri için de aile olmaya giden yoldur. Elliot’ın sözleri sanki ona ait değildir.

Michael: İyi görünmüyor (E.T.’den bahsediyor). Elliot: Öyle deme. Biz iyiyiz.

Michael: Bu “biz” saçmalığı da ne? Hep biz diyorsun.

Özdeşleşme Elliot’ın “biz” demesiyle netleşmektedir. İzleyici de bu “biz” içinde konumlandırılmak istenir. Bilinçaltının koşulu olan dil, ötekinin söylemiyle kendini göstermektedir. Bu andan itibaren E.T.’nin arzusu ve ihtiyacı aynı zamanda ailenin de ihtiyacı ve arzusudur. Bu ihtiyaç Elliot’ın, babasının gömleğini eline almasıyla bir kez daha açığa çıkarılmaktadır:

Elliot: Babamın gömleği. Babamın bizi maçlara ve sinemaya götürdüğü ve patlamış mısır savaşları yaptığımız zamanları hatırlıyor musun?

Michael: Bunu yine yapacağız Elliot

Gerçek bir aile olmak bir yaşam tarzına sahip olmayı ifade etmektedir. Tüketim toplumunun bir göstergesi olarak boş zaman aktiviteleri aileyle ve özellikle babayla bütünleştirilmektedir. Amerikan toplumunun yaşam tarzında babayla birlikte gidilen maçlar büyük önem taşır. Aile olmaya duyulan ihtiyaç ve bunu gidermeye yönelik bir kararlılık görülmektedir: Bunu yine yapacağız Elliot.