• Sonuç bulunamadı

Kendisi İçin’in Diyalektiği

1.4. Zamansal Varlık Olarak Dasein

2.1.4. Kendisi İçin’in Diyalektiği

Kendisi için’in bilinç varlığı olarak kendine kapanması, başkalarından kopması onun varlığını gerçekleştirememesi demektir. İnsan yalnız dış amaca yönelerek eylemlerde bulunarak kendini aşacak ve kuracaktır. İnsan evren içinde yaşar, bu evrene yönelerek onu aşarak bir ilişki kuracak ve varoluşunu ortaya koyacaktır. (Bezirci 2017: 74) Kendisi için varlığın kendi başına varlığını ortaya koyamayacağı şu şekilde ifade edilmektedir: Bilen denilen bu varlık tipi çerçevesinde, karşılaşılabilecek tek varlık ve daima orada bulunan bilinmekte olandır. Yani kendisi için varlık değil varlık olmayan yönelme, var olma çabasında olmadır. Kendini daima kendisinde olana doğru yönelerek kendi varlığını gerçekleştirir. (Gürsoy 1991:25-30) Bu durum kendisi için varlığın varoluşa sahip olduğunun gösterilmesi demektir. Varoluşa sahip varlık kendi varoluşunu oluşturacağı gibi varlıkları da varlık sahasına çıkartmış olacaktır.

Kendisi için varlık yönelme isteğine sahiptir bu istek onu nesneye doğru yönelterek kendinden sıyrılmaya götürür. Kendisi için’in bu isteği onun eksik bir varlık oluşundan kaynaklanır. Bu yönelme isteği sonucunda kendisi için yine kendini hiçler. (Sartre 2009:150) Kendisi için’i varlık olmaya iten yönelme isteğidir. Kendisi için’in kendinde varlığa yönelmesindeki zorunluluğun itici gücü, hiçlik, özgürlük ve bilinçtir. Bu üç öğeden hangisi diğerini önceler diyecek olursak, bilinç varlığı olması deriz. Kendisi için, bilinç varlığı olarak yönelmeyi de içinde barındırır. Bilicin yönelme isteği de hiçliğin varoluşundan gelir. O, hiçliğinden kurtulmak isteyecektir. Bu hiçlik, onun özgürce seçim yapmasını sağlar.

Kendinde varlık, “kendisi için”i “kendisi için” olmaklığa mecbur eder. Burada kendisi için kendinde’nin varlık temeli haline gelirken kendisi için olgusallık içinde bir

kendinde varlığa dönüşme çabasında kalır. Kendisi için'in kendinde’liği ele geçirilemeden kendi için olarak mevcudiyetini korur. (Sartre 2009:146) Bir varlığın kendinde’liği demek onu açıklayan özdeşliğe dayanması demektir. Kendisi için bu prensibe dayanmaz. Bu hali, onun yokluğu barındıran halinin, kendinde varlıkla açımlanmasıyla devam eder. Ne şuur tek başına bir şeyin temelidir, ne de kendinde varlık olarak dünya. Kendinde mevcut olma, ele gelmez bir çatlağın varlığa sızmasını öngörür. Varlık kendinde mevcutsa, bunun nedeni, varlığın tümüyle kendi olmamasıdır. (Sartre 2009:138) Bilinç sahibi kendisi için ve buna sahip olmayan kendinde varlık dünyası tek başlarına kendi temellerini kuramaz. Kendisi için kendinde’ye yöneldiğinde de, kendi varoluşunu kurmaya götürecek olan hiçlik ile karşılaşır. Bu yüzden kendisi için’in kendinde’liği hep hiçlikle son bulur. Kendisi için kendinde’ye yöneldikçe, içindeki yokluğu kapatmak ister. Kendisi için, bir kendindelik kazanmak için bunu yapar. Ancak kendisi için bu boşluğu kapatamayacaktır. Kendinde varlığa yönelen kendisi için, kendindelik kazanamaz ve yokluğunu kapatamaz. O halde kendisi için'in varlığı, kendini yokluk halinde açması durumundan geliyor gibi durur. Kendinde’nin durum,u kendisi için ona yöneldiğinde kendindeliğinden bir şey kaybetmez.

Kendisi için kendindeye yöneldiğinde, kendinde kendindeliğinden bir şey kaybetmez. Peki, kendisi için onun karşısında etkilenir mi? Sartre kendinde karşısındaki kendisi için’in, bu yönelme karşısındaki durumunu, etki ve etkilenme kavramlarıyla açıklar: Nesneler mademki canlı değiller, insanı etkilememeliler. Nesneler kullanılır ve yerine konur. Onlar aletten başka bir şey değildir. Ya ben? Beni etkiliyorlar. (Sartre 2008: 18) Sartre burada nesnelere yönelmiş haliyle onlara karşı kendi varlığını soruyor. Kendisi için, eşyanın varlığı karşısındadır, ancak aynı zamanda eşya bizim kendi varlığımızla meydana gelir. Yani kendindelerden elde ettiklerimiz sayesinde onun varlığını ortaya koyarak aslında kendinde’nin varlığının temeli olmuş oluruz. (Topçu 1967: 29) Bu temel olma, aslında kendisi için varlığın varoluşunu ve değer varlığı olduğunu açığa çıkartır. Kendisi için ise her yönelme tarzıyla değer açığa çıkarır. İnsan’ın kendisi için’in her seçimi, değer varlığı oluşunu ortaya koyar (Sartre 2009: 158) Kendinde’ye yönelen kendisi için onu olumlar yahut olumsuzlar ve burada kendinin ötesine geçmiş olur. O, kendi varlığını ele geçiremez; ancak kendisinin değeri kapsayan ortaya çıkaran olduğunu görür. (Sartre 2009:156)

Sartre, aslında özgürlüğümüz ile yaptığımız seçimlerin sonucunda değerler yarattığımızı ve bu değerlerinde kendinde ve başkalarından ayrı olmadığını söyler. Biz

kendinde karşısında, yönelen-bilinç varlığı olarak varlığı ele geçirme çabası içine düşeriz. Bu çaba karşısında, kendisi için tam kendindeye ulaştığını, onun varlığını ele geçirdiğini düşünse de, aslında ortaya çıkan, sadece değerler olacaktır. Bu değerler varlığa dair bir temel oluşturur. O halde varlığı ele geçirme ve bilinç varlığının kendindeye yönelmesi boş bir çaba değil varlığın temeli ve değerlerin ortaya çıkışı anlamına gelmektedir. Değer dediğimiz şey ise kendisi için’in belirlenimi içinde iyi- kötü vb. şekillerde dünyayı şekillendirecektir. Çünkü dünyaya anlam vermek, yani değer kazandırmak yalnızca insanın/kendisi için’in elindedir.

Değer oluşturmak kendisi için'in kendindeyle olan ilişkisinden ortaya çıkar. Kendisi için yönelir ve seçim yapar ve kendisini kurar ve bu kurma aslında kendi değerini kurmadır. (Bezirci 2017:66) Kendisi için kendindeye yönelerek değerler ortaya çıkarır. İnsan kendi özgürlüğü ile yaşadığı bu dünyaya bir anlam ve değer katma olur. Bu kendisi-için varlığın kendindeye yönelmesi diyalektik bir süreç olduğu bu şekilde anlatılmış oldu. Kendisi için kendindeye yönelerek değer varlığını ve varoluşunu meydana getirirken, kendinde de aynı zamanda varlık zemininde kendine yer bulmuş olmaktadır. İşte bu diyalektik Sartre’da varlığı da varoluşa sahip kendisi için varlığını da açığa çıkartır. Bu açığa çıkma burada son bulmaz bu süreçte kendisi için'in dünya ile olan ilişkisi varoluşu oluşturmada temel bazı unsurları yapı taşlarını açıklamayı gerektirir. Bunlar yabancılaşma, hiçlik ve bulantı kavramları olacaktır.