• Sonuç bulunamadı

2.2. Kendisi İçin Varlığın Dünya İlişkisi

2.2.2. Hiçlik

Kendisi için varlığın dünya ile ilişkisinin diğer bir ürünü de hiçliktir. Sartre’a göre hiçlik varlığa gelen bir imkândır. Hiçlik varlığın hiçliği olduğundan, varlığa da ancak varlığın kendisi aracılığı ile gelinebilir. (Sartre 2009:140) Hiçlik varlık içindeki eksikliktir. Hiçlik var değildir. Yani hiçlik, insanın içinde olan eksikliğin doldurulmaya çalışıldığı boşluk olarak ortaya çıkar. O, varlığın karşıtı olarak var olmayışı ve olumsuzluğu anlatır. Hiçlik bu anlamda varlığın olumsuzluğudur. Varlık yokluktan öncedir ve onun yokluğu sonradan gelir. Bu hiçliği meydana getiren de bilinç sahibi olan insandır. İnsanın hep varlıkla olan ilişkisine baktık. Ancak sadece varlıkla değil hiçlikle olan ilişkisi, özellikle de olumsuzlama, insanı anlam oluşturmaya götürür. Varlık soruşturması yapan insan, bunu, olumsuz yanıtlarla hiçliği ortaya koyarak yapar. (Çüçen 2015:226)

Varlık soruşturması yapan insan için olumsuzlamanın ortaya konması hiçliğin de ortaya konması açısından önemlidir. Varlık-hiçlik ve olumsuzlamadan söz edilecekse, bunlar birbirinden bağımsız olmayacaktır. Varlık ve olumsuzlama arasındaki ilişki, kendisi için varlığın hiçliğinden bağımsız değildir. Dünya içinde kendisi için varlık, hiçliğe bu dünya içinden ve dünyadan hareketle varır. Dünya olumsuzlama ile kendini bize açarken, kendisi için varlık da hiçliğinin farkına varacaktır. Kendisi için’in dünya gibi olmama hali, yani değillemeleri, hiçliği ve hiçlikle dolu olan varlığını ortaya koymaktadır. Bu olumsuzlama hiçliği açığa çıkaran yargılardan oluşurken, aslında kendisi için varlığın yapısını da ortaya koyar. Onun varlığı hiçlik ve olumsuzlamadan uzak bir varoluşu içermemekle beraber, bir dünyasallığı anlatır. Yani hiçlik insanın olumsuz yargılarıyla oluşan bir kavram olarak karşımıza çıkar. “Hiçlik olumsuz yargılarla oluşan bir kavramdır.” (Sartre 2009:53) Burada Sartre, hiçliğin, olumlu

yargıların aksine olumsuzlama ile kendini bize sunduğunu söylemiş olur. “Şaşırmış değildim bunun dünya olduğunu biliyordum.” (Sartre 2008:142)

Sartre hiçliği mutlak bir ontolojik durum olarak değil, kendisi için varlık açısından ele alır. Ona göre kendisi için varlık hiçliktir. (Sartre 2009:17) Kendisi için varlık kendinde varlığa yöneldiğinde, hiçliği tam anlamıyla ortada görür. Kendisi içindeki hiçlik kendinde varlıktan çıkarılmış gibidir. Hiçliğin kaynağı sorulduğunda ise yanıt belirsizlik olarak karşımızda durur. Kendisi için varlık bilinç varlığı olsa da bilincin varlığından söz edemeyiz. Bilinç hiçliğe indirgenir. Bilinç varlığı olan kendisi için varlık, kendisi olmak için, dışarıdaki varlık alanına ihtiyaç duyar. Bilinç bu durumda kendini olumsuzlamaya götürür ve hiçliği ortaya koyar. Onun kendisinin hiçlik barındıran varlığı açığa çıkmış olur. Kendisi için’in ne kendisiyle ne de kendisi dışındakilerle varlığını ortaya koyamaması, onun kaypak-hiçlik şeklinde ifade edilmesine neden olur.

Kendisi için sürekli diğer varlıklarla ilişki içindedir. Bu ilişkide “ben böyle değilim” diyebilir; kendisinin ne olduğunu açıklayamamakla birlikte, diğer varlıklar gibi de olamaz. Burada o, sadece hiçliği ile karşılaşır; yani bir şeyin bilincine varmadan önce, o şey olmadığının farkına varır. İnsan hiçlik sayesinde kendisiyle dünya arasındaki farkı algılar ve böylece varoluşunu oluşturur.

Burada sözü edilen hiçlik bilinçte olan bir durumu anlatır. Bu boşluk eylemlerle doldurulmaya çalışılsa da, doldurulması mümkün olmaz. Bilinç asla tam ve kendinde olamaz. Bilinç hep bir şeye yönelir. Dünyayı böyle kurar. Bu kurma, bilinçteki hiçlikten kaynaklanır. Bilinç hiçlikte kendini algılayamaz. İnsan hiçlikle kendinde varlıktan ayrılmıştır ya da kendinde’yi kendisi içinden ayıran en önemli unsur hiçliktir.

Peki, hiçlik olmasaydı ne olurdu?

Sartre insanı hiçlikle birlikte olan varlık olarak algılar ve insan bu dünya içindeki olumsallık içinde hiçliği de taşıyan olarak karşımızda durur. Kendisi için’in olumsallığı, aynı zamanda kendisi için’in hiçliği barındırdığını bize sunar. İnsanın şu ya da bu şekilde olması durumunun örtük ifadesi şudur: Tıpkı şu ağaç, şu taş gibi dünyadaki mevcut bulunuş hali/halleri, kendisinin seçmediği bir koşulda beliren bir varlık olması, kendinde varlıkla kökeninin aynı olması! Kendisi için bu durumun farkında ve hiçlikle kendini tasarlamaktadır. Eksik olanın farkına varmakta, yani hiçlikle kendini kurmaktadır. Kendisi için olumsallığı barındırmasına rağmen onda bir

temel vardır. O hep mevcudiyetini koşullar değişse de korur. Hiçlikle dolu olan kendisi için eğer hiçlik olmasaydı kendini kuramazdı diyelim ki kursun bu tamamen bir şeye uygunluk olarak olacaktı. Bu yüzden kendinde varlıkta hiçlik yoktur ve eklenemez o hep kendinde ve tam olarak hiçlikten uzaktır. Ayrıca kendinde varlık varlığa gelmek için kendisi için’in hiçliğine muhtaçtır. (Sartre 2009:160)

Varlık fikri ile hiçlik fikrinden hangisinin önce geldiği sorusu sorulacak olursa, soru, Bulantı üzerinden şöyle cevaplanabilir. Hiçliği tasarlamak için, önceden burada, dünyanın ortasında, gözler fal taşı gibi açılmış, canlı olarak bulunmak gerekiyordu; hiçlik benim kafamdaki bir düşünceydi sadece, bu sınırsızlık içinde salınıp duran bir düşünce. Bu hiçlik varoluştan önce gelmemişti, o da ötekiler gibi oluştu ve birçoğundan sonra ortaya çıktı; ‘ne pislik, ne iğrenç şey’ diye bağırdım. (Sartre 2008:142) İfade edildiği gibi, hiçlik varoluştan, yani varlıktan önce gelmemişti. Nasıl varoluş özden önce geliyor idiyse, hiçlikte kendini öz gibi sonrada ortaya getiriyordu.

Ancak aynı zamanda hiçlik varlıktan önce olmasa da, insan ile dünya arasındaki ilişki, hiçlik kavramı kullanılmadan açıklanamaz. Çünkü hiçlik kendisi için varlığın adeta bir parçası halinde, onda bulunur. Bu sebepledir ki kendisi için, sürekli kendisini olumsuzlayarak eylemde bulunur ve bu hiçlikten kurtulmaya çalışır. Bu hiçlik ona sonsuz ve sınırsız imkânlar verir.

Sonuç olarak hiçlik, insan bilincindedir ve onu kendinde varlıktan ayıran boşluktur, eksikliktir. Hiçlik eylem ve düşüncelerle doldurulmaya çalışılır. Kendisi içinin eylem yapmasını sağlayan da yine bu bilinçteki hiçliktir. İnsan, eylem yaparak bu boşluğu doldurmasıyla, aynı zamanda özgür olduğunu da gösterir. Diğer yandan Sartre hiçliğin insanda bulunuşuna dair bir benzetme yapar: Hiçlik tıpkı elmanın içindeki kurtçuk gibi insanda bulunur. Bu hiçlik insanda da tıpkı elma içindeki kurtçuk gibi dışarıdan kendini belli etmez ve içinde varlığını korur ve hiçlikten kaçamaz.

Hiçliği insanda ortaya çıkaran şey özgürlüktür. İnsan olmak istediği şeyi tasarlayan ve olandır; bu nedenle de özgürlüğünden kaçamaz.