• Sonuç bulunamadı

Sreenivasan ve ark. (2009) yılında yapmış oldukları çalışmada, solüsyon bazlı polimerizasyonun dezavantajlarını göz ününde bulundurarak buhar-bazlı kimyasal polimerizasyon metoduna olan farklı yaklaşımları, bu yöntemlerin çeşitleri ve sınıflandırılması, kendine has özellikleri ve uygulama alanlarını anlatmıştır. Bu çalışma ile buhar fazında gerçekleştirilen polimerleşme çalışmalarına yön verecek uygulamalara odaklanarak buhar-bazlı biriktirme metodu ile elde edilen yeniliklerin bir araya toplanması amaçlanmıştır. Yapılan çalışmada, solüsyon-bazlı polimerleşme metotlarının yanı sıra buhar-bazlı polimerleşme metotlarının uygulamaları üzerine yapılan ciddi değerlendirmeler ile araştırmacılara yeni polimer uygulamaları alanında yön vermeyi amaçlamışlardır.

Asatekin ve ark. (2010) yılında yaptıkları çalışmada, oksidatif kimyasal buhar biriktirme (oCVD) ve başlatıcılı kimyasal buhar biriktirme (iCVD) yöntemleri ile elde edilen polimerik ince film kaplamaların temellerine ve uygulama alanlarına değinmiştir. CVD metodunu kullanarak yapılacak kaplamada ne tür monomerler kullanılabileceği, hangi şartlar altında nasıl polimerleşme reaksiyonları gösterebilecekleri incelenmiştir. CVD tekniğinin sıradan yüzey modifikasyon tekniklerine olan üstünlükleri ve sunduğu avantajların yüzeye nasıl bir etki yaptığından bahsedilmiştir. CVD metodunun substrata olan etkileri incelenerek ne tür bir substrat kullanılabileceğine değinilmiştir. Yeni fonksiyonel polimerik yüzey eldesi için başlatıcı ve monomerin sahip olması gereken özelliklerden bahsedilmiştir. CVD metodunun sağlamış olduğu avantajlar ile gelecekteki teknoloji ürünlerine her geçen gün daha da katkı sağlayacağı yapılan çalışmaların uygulama alanları göz önünde bulundurularak öngörülmüştür.

Hoefnagels ve ark. (2007) yılında yaptıkları çalışmada, biyo benzetim (biyomimetik) yöntemini baz alarak, günlük hayatta kullanılan malzemelere doğada bulunan canlıların sahip olduğu belirli özellikleri kazandırmayı hedeflemişlerdir. Yaptıkları çalışmada pamuklu kumaş parçası kullanmışlar ve kumaş parçalarının fiberleri arasına silika partikülleri nüfus ettirilerek, iki boyutlu yüzey pürüzlülüğü oluşturulup, sonrasında Polidimetilsilokzan (PDMS) ile hidrofilik kumaş parçasını hidrofobik hale getirmeyi hedeflemişlerdir. Ardından Perfloroalkil zinciri ile silika partikülleri temas ettirilerek süper hidrofobik olan pamuklu kumaş parçacığına aynı zamanda oleofobik (yağı iten) özellik kazandırmayı başarmışlardır. Kumaş parçasının göstermiş olduğu yüksek statik su temas açısı ile kumaşa hidrofobiklik özelliği

kazandırdıkları belirtilmiştir. Yapılan çalışmada lotus (nilüfer) bitkisi yaprağının sahip olduğu anatomik yapı göz önünde bulundurulmuştur.

Hynes ve ark. (1996) yılında yaptıkları çalışmada, RF plazma polimerizasyon yöntemi ile Perflorosiklohekzan biriktirilmiştir ve biriktirme işlemi sürekli ve atımlı plazma olmak üzere iki farklı şekilde gerçekleştirilerek, Perflorosiklohekzan‟ ın sürekli dalga plazma polimerizasyonu ve atımlı plazma polimerizasyonunu karşılaştırmak amaçlanmıştır. Biriktirilen filmlerin kimyasal karakterizasyonu X-ray fotoelektron spektroskopi (XPS) ile açığa çıkarılmıştır. Yapılan çalışmada, kesikli plazma polimerizasyonu ile kaplanan filmde daha az çapraz bağlanma görülmüştür.

Coulson ve ark. (2000) yılında yaptıkları çalışmada Perfloroalkil zincirli monomer kullanarak sürekli dalga plazma polimerizasyonu ve atımlı plazma polimerizasyonu ile düşük yüzey enerjili filmler üretilmiştir. Atımlı plazma polimerizasyonunun katı yüzeyleri çözücüsüz fonksiyonelleştirme yöntemlerinden en etkili yöntem olduğu; yapılan çalışmalarla düşük yüzey enerjili kaplamalar ve düşük yüzey gerilimli sıvılara karşı mükemmel iticilik gösteren filmler elde edilerek bulunmuştur.

Lau ve ark. (2003) yılında yaptıkları çalışmada plazma destekli kimyasal buhar biriktirme (PECVD) prosesi ile silikon tabaka yüzeyinde karbon nano tüplerini dikey şekilde biriktirmişlerdir. Ardından karbon nano tüpler üzerine Sıcak Filament Destekli Kimyasal Buhar Biriktirme (HFCVD) yöntemi ile Politetrafloroetilen kaplamışlardır. Böylece kaplama ile oluşan pürüzlü yüzeyler, düşük yüzey enerjili monomerler ile kaplanıldığında yüzeylerin çok yüksek temas açısına sahip olduğu, kirlenmeyen ve su tutmayan yüzeyler haline geldiği gözlemlenmiştir.

Coclite ve Gleason (2012) yılında yaptıkları çalışmada bağımsız deney parametrelerini aynı tutarak iCVD, PECVD ve iPECVD yöntemiyle organosilikon kaplama yapmışlardır. iCVD ve PECVD yöntemine alternatifi PECVD yönteminin bu iki yöntemle olan benzerlik ve farklılıkları kıyaslanmıştır. Yapılan çalışmalar ışığında, bu üç yöntem kullanılarak gerçekleştirilen kaplama işleminde arzu edilen en yüksek biriktirme hızının iPECVD yöntemi ile olduğu gözlemlenmiştir.

Teare ve ark. (2002) yılında yaptıkları çalışmada sürekli dalga plazma polimerizasyonu ile polimerik nano küreler elde etmişlerdir. Bu çalışmada PECVD metodunun, monomerlerin yan yana dizilerek uzun zincirli polimer oluşumunu desteklemesinin yanı sıra yan reaksiyon (fragmantasyon, çapraz-bağlanma vb.)

oluşumunu minimuma indirmesi gözlemlenmiştir. 1H, 1H, 2H, 2H-Perflorooktil akrilat monomeri kullanılarak PECVD ile yüksek temas açısına sahip yüzeyler üretilmiştir.

Yao ve ark. (2011) yılında süper su itici yüzeylerin hangi yöntemlerle oluşturulabildiğini irdelemişlerdir. Elde edilen bu süper su itici yüzeylerin günlük hayatta kullanılabilecek uygulama alanlarının neler olduğuna dair kapsamlı bir çalışma yürütmüşlerdir. Süper su itici yüzey elde etmek için kullanılan metotlar arasında CVD yönteminin diğer yöntemlere göre en önemli avantajının narin yüzeylere dahi nanometre seviyesinde ince film kaplamalar yapılıp düşük yüzey enerjili materyallerin bu yöntemle kolaylıkla kaplanabildiği gözlemlenmiştir.

Ma ve ark. (2007) yılında yapmış oldukları çalışmada elektro eğirme metodu ile çapı mikron (1.7) mertebesinde olan Polimetilmetakrilat (PMMA) fiberleri üretmişlerdir. Böylece mikro ve nano boyutta hiyerarşik pürüzlü yüzeyler elde etmişlerdir. iCVD yöntemi kullanılarak elde edilen pürüzlü yapıdaki fiberler üzerine Perfloroalkiletilmetakrilat biriktirilerek temas açısı 160o olan süper hidrofobik fiber matlar elde edilmiştir. Bu pürüzlülükler sayesinde su damlacığı küre şeklini bozmadan fiber matlar üzerinde daha uzun süre durabilmektedir.

Mahriah ve ark. (2010) yılında yaptıklarında çalışmada CVD prosesi ile kaplanan ince filmlerinin özelliklerinin neler olduğu, kaplama yapılırken hangi özellikte monomer kullanılıp, kaplama şartlarının neler olduğu, hangi substratların kullanılabileceği, elde edilen fonksiyonel yüzeylerin özellikleri ve hangi yöntemlerle elde edildiğinden bahsetmişlerdir. Ayrıca polimerik ince film kaplama elde etmek için kullanılan iCVD yönteminde gerçekleşen reaksiyonların teorik çalışmaları anlatılmıştır.

Huang ve ark. (2013) yılında yaptıkları çalışmada plazma gücü ve metan (CH4)/azot (N2) gaz karışımının, Politetrafloroetilen (PTFE) membranın yüzeyine olan etkisini incelemişlerdir. Metan (CH4)/Azot (N2) gaz karışımı plazması oluşturarak Politetrafloroetilen (PTFE) membran yüzeyi için modifikasyon işlemi yapmışlardır. Radyo frekansına maruz kalmış CH4/N2 gaz karışımı plazma türleri Optik Emisyon Spektroskopisi (OES) ile açığa çıkarılmıştır. Temas açısı ölçüm cihazı ile yüzey enerjisi ve temas açısı ölçülmüştür. CH4/N2 plazma uygulaması ile PTFE membranın yüzey enerjisinin arttığı ölçülmüştür. PTFE membranın yüzey morfolojisini incelemek için Eş- odaklı Lazerli Tarama Mikroskobu (CLSM) kullanılmıştır. Bu çalışma ile seçilmiş olan CH4/N2 gaz karışımı ve bu kimyasalların birbirine olan oranı ile kontrollü bir şekilde membran yüzeyinin modifiye edildiğini gösterilmiştir.

Benzer Belgeler