• Sonuç bulunamadı

Katılımcıların SABÖ, SASKAÖ, YDÖ, İBÖ, İBDÖ ve EKE ile İlişkisel

3. BÖLÜM

3.3. Katılımcıların SABÖ, SASKAÖ, YDÖ, İBÖ, İBDÖ ve EKE ile İlişkisel

Son olarak Eysenck Kişilik Envanteri’nin içe dönüklük-dışa dönüklük boyutu erkeklerde Sosyal Ağları Benimseme Ölçeği’nin topluluk kimliği (r=.27);

Sosyal Ağ Siteleri Kullanım Amacı Ölçeği’nin sosyal etkileşim ve iletişim amaçlı (r=.16) ve tanıma ve tanınma amaçlı (r=.25) ve yaşam doyumu (r=.25) ile ilişkisi pozitif yönde ve anlamlıyken, nevrotiklik (r=-.18) ile ilişkisinin negatif yönde ve anlamlı olduğu bulgulanmıştır (p<.05).

3.3. Katılımcıların SABÖ, SASKAÖ, YDÖ, İBÖ, İBDÖ ve EKE ile

3.3.1. Sosyal Ağları Benimseme Ölçeği’nden Alınan Puanlar ile İlgili Bulgular

Bireylerin bu ölçekten aldıkları puanlar ile ilgili cinsiyet ve bağlanma stilleri bakımından anlamlı bir farklılaşma bulunamamıştır.

3.3.2. Sosyal Ağ Siteleri Kullanım Amacı Ölçeği’nden Alınan Puanlar ile İlgili Bulgular

Güvenli, korkulu, saplantılı ve kayıtsız bağlanma stiline sahip kadın ve erkek katılımcıların, Sosyal Ağ Siteleri Kullanım Amacı Ölçeği’nden aldıkları puanların ortalamaları Çizelge 2’te gösterilmektedir.

Ölçeğin alt boyutları incelendiğinde, sosyal etkileşim ve iletişim amaçlı sosyal ağ kullanımı üzerinde bağlanma stilleri temel etkisinin anlamlı bir etkiye sahip olduğu görülmektedir (F3-402=2.74; p<.05 η2=.02). Tukey Kramer testi ile yapılan çoklu karşılaştırmalar sonucunda güvenli bağlanma stiline sahip kişilerin, sosyal ağ sitelerini sosyal etkileşim ve iletişim amaçlı kullanma düzeyleri =21.53, s=6.27), korkulu =24.08, s=5.12), ve saplantılı =23.88, s=6.00), bağlanma stiline sahip kişilerden daha düşüktür (sırasıyla q3-402=4.86; q3-402=4.14; p<.05).

Çizelge 2: Katılımcıların Sosyal Ağ Siteleri Kullanım Amacı Ölçeği’nden aldıkları puanlara ilişkin ortalamalar. Standart sapmalar parantez içinde gösterilmiştir (Tüm F değerleri için p<.05).

Cinsiyet Temel Etkisi s.d. = 1- 402

Bağlanma Biçimleri Temel Etkisi s.d. = 3- 402

Kadın Erkek F Eta2 Güvenli Korkulu Saplantılı Kayıtsız F Eta2 Hata

Vary.

Sosyal Etkileşim ve İletişim

Amaçlı

23.45 22.18 2.52 .01 21.53 24.08 23.88 22.44 2.74* .02 32.63

(5.86) (5.91) (6.27) (5.12) (6.00) (5.87)

Tanıma ve Tanınma Amaçlı

5.58 6.64 16.09* .04 5.41 6.68 6.05 5.98 2.20 .02 7.26

(2.54) (3.02) (2.59) (2.78) (2.95) (2.79)

Eğitim Amaçlı 10.74 9.47 8.68* .02 9.67 10.66 10.96 9.68 1.29 .01 12.77

(3.67) (3.68) (3.38) (3.47) (4.10) (3.97)

Tanıma ve tanınma alt ölçeğinde cinsiyet temel etkisinin anlamlı bir etkiye sahip olduğu görülmektedir. yönünden bir farklılaşma görülmüştür (F1-402=16.09;

p<.05 η2=.04). Çizelge 2’de görüldüğü gibi erkeklerin tanıma ve tanınma amaçlı sosyal ağ kullanım düzeyleri =6.64, s=3.02), kadınlardan =5.58, s=2.54) daha yüksektir.

Son olarak eğitim amaçlı kullanım alt ölçeğinde de cinsiyet temel etkisinin anlamlı bir etkiye sahip olduğu bulunmuştur (F1-402=8.68; p<.05 η2=.02). Buna göre kadınların sosyal ağları eğitim amaçlı kullanma düzeyleri =10.74, s=3.67), erkeklerden =9.47, s=3.68) daha yüksektir (q1-402=2.77; p<.05).

3.3.3. Yaşam Doyumu Ölçeği’nden Alınan Puanlar ile İlgili Bulgular

Güvenli, korkulu, saplantılı ve kayıtsız bağlanma stiline sahip kadın ve erkek katılımcıların, Yaşam Doyumu Ölçeği’nden aldıkları puanların ortalamaları Çizelge 3’te gösterilmektedir.

Cinsiyet temel etkisinin katılımcıların yaşam doyumu ölçeğinden aldıkları toplam puan üzerindeki etkisine bakıldığında, cinsiyetin anlamlı bir etkiye sahip olduğu görülmektedir (F1-402=5.31; p<.05 η2=.01). Çizelge 3’de görüldüğü üzere kadınların yaşam doyumu düzeyleri =21.74, s=6.70), erkeklerin yaşam doyumu düzeylerinden =19.74, s=6.97) daha yüksektir (q1-402=2.77; p<.05).

Çizelge3: Katılımcıların Yaşam Doyumu Ölçeği’nden aldıkları puanlara ilişkin ortalamalar. Standart sapmalar parantez içinde gösterilmiştir (Tüm F değerleri için p<.05).

Cinsiyet Temel Etkisi s.d. = 1- 402

Bağlanma Biçimleri Temel Etkisi s.d. = 3- 402

Kadın Erkek F Eta2 Güvenli Korkulu Saplantılı Kayıtsız F Eta2 Hata

Vary.

Yaşam Doyumu 21.74 19.74 5.31* .01 21.65 20.20 20.87 20.84 1.17 .01 46.44

(6.70) (6.97) (6.49) (7.35) (6.83) (6.83)

3.3.4. İnternet Bağımlılık Ölçeği’nden Alınan Puanlar ile İlgili Bulgular

Güvenli, korkulu, saplantılı ve kayıtsız bağlanma stiline sahip kadın ve erkek katılımcıların, İnternet Bağımlılık Ölçeği’nden aldıkları puanların ortalamaları Çizelge 4’te gösterilmektedir.

Alt boyutlar incelendiğinde, yoksunluk alt ölçeği üzerinde bağlanma stilleri temel etkisinin anlamlı bir etkiye sahip olduğu görülmektedir (F3-402=16.02; p<.05 η2=.10). Tukey Kramer testi ile yapılan çoklu karşılaştırmalara göre, korkulu bağlanma stiline sahip kişilerin yoksunluk düzeyleri =31.65, s=8.64); güvenli, saplantılı ve kayıtsız bağlanma stiline sahip kişilerin yoksunluk düzeylerinden ortalamalar sırasıyla =23.92, s=7.56; =26.59, s=7.78; =25.08, s=7.99) daha yüksektir (karşılaştırmalar sırasıyla q3-402=10.54; q3-402=6.28; q3-402=8.21; p<.05).

Ölçeğin kontrol güçlüğü alt ölçeği üzerinde hem bağlanma stilleri (F 3-402=10.77; p<.05 η2=.07), hem de cinsiyet (F1-402=5.30; p<.05 η2=.01) temel etkisinin anlamlı bir etkiye sahip olduğu görülmektedir. Tukey Kramer testi ile yapılan karşılaştırmalara göre, korkulu bağlanma stiline sahip kişilerin kontrol güçlüğü düzeyleri =22.11, s=7.35); güvenli, saplantılı ve kayıtsız bağlanma stiline sahip kişilerin kontrol güçlüğü düzeylerinden ortalamalar sırasıyla =16.04, s=7.30;

=18.19, s=6.16; =18.34, s=8.13) daha yüksektir (karşılaştırmalar sırasıyla q 3-402=9.10; q3-402=5.35; q3-402=5.18; p<.05). Cinsiyet temel etkisi incelendiğinde ise, kadınların kontrol güçlüğü düzeylerinin ( =17.99, s=7.09) erkeklerin kontrol güçlüğü düzeylerinden ( =19.63, s=8.25) daha düşük olduğu görülmüştür.

Çizelge 4: Katılımcıların İnternet Bağımlılık Ölçeği’nden aldıkları puanlara ilişkin ortalamalar. Standart sapmalar parantez içinde gösterilmiştir (Tüm F değerleri için p<.05) .

Cinsiyet Temel Etkisi s.d. = 1- 402

Bağlanma Biçimleri Temel Etkisi s.d. = 3- 402

Kadın Erkek F Eta2 Güvenli Korkulu Saplantılı Kayıtsız F Eta2 Hata

Vary.

Yoksunluk 26.88 26.86 0.28 0 23.92 31.65 26.59 25.08 16.02* .12 63.63

(8.50) (8.68) (7.56) (8.64) (7.78) (7.99)

Kontrol Güçlüğü 17.99 19.63 5.30* .01 16.04 22.11 18.19 18.34 10.77* .07 52.62

(7.09) (8.25) (7.30) (7.35) (6.16) (8.13)

İşlevsellikte Bozulma

11.20 12.44 5.16* .01 9.91 13.83 11.76 11.45 9.47* .07 25.79

(4.86) (5.84) (4.80) (5.46) (4.87) (5.32)

Sosyal İzolasyon

9.92 11.06 7.44* .02 9.41 12.39 9.60 9.98 11.37* .08 17.42

(3.70) (5.10) (4.44) (4.82) (2.59) (4.26)

İşlevsellikte bozulma alt boyutu üzerinde de bağlanma stilleri (F3-402=9.47;

p<.05 η2=.07) ve cinsiyet (F1-402=5.16; p<.05 η2=.01) temel etkisinin anlamlı bir etkiye sahip olduğu görülmüştür. Yapılan çoklu karşılaştırmalar sonucunda, korkulu bağlanma stiline sahip kişilerin işlevsellikte bozulma düzeylerinin =13.83, s=5.46); güvenli, saplantılı ve kayıtsız bağlanma stiline sahip kişilerin işlevsellikte bozulma düzeylerinden ortalamalar sırasıyla =9.91, s=4.80; =11.76, s=4.87; =11.45, s=5.32) daha yüksek olduğu (karşılaştırmalar sırasıyla q3-402=8.40;

q3-402=4.04; q3-402=4.67; p<.05); buna ek olarak da saplantılı bağlanma stiline sahip kişilerin işlevsellikte bozulma düzeylerinin, güvenli bağlanma stiline sahip kişilerin işlevsellikte bozulma düzeylerinden daha yüksek olduğu bulgulanmıştır (q3-402=3.66;

p<.05). Cinsiyet temel etkisine bakıldığında; kadınların işlevsellikte bozulma düzeylerinin ( =11.20, s=4.86), erkeklerden ( =12.44, s=5.84) daha düşük olduğu bulunmuştur.

Son olarak, sosyal izolasyon alt ölçeği ele alındığında bağlanma (F 3-402=11.37; p<.05 η2=.08) ve cinsiyet (F1-402=7.44; p<.05 η2=.02) temel etkisinin yine anlamlı bir etkiye sahip olduğu bulunmuştur. Çoklu karşılaştırmalar sonucunda bu boyutta; korkulu bağlanma stiline sahip kişilerin sosyal izolasyon düzeylerinin =12.39, s=4.82); güvenli, saplantılı ve kayıtsız bağlanma stiline sahip kişilerin sosyal izolasyon düzeylerinden ortalamalar sırasıyla =9.41, s=4.44;

=9.60, s=2.59; =9.98, s=4.26) daha yüksek olduğu görülmüştür (karşılaştırmalar sırasıyla q3-402=7.77; q3-402=6.62; q3-402=5.75; p<.05). Bununla birlikte, kadınların sosyal izolasyon düzeylerinin ( =9.92, s=3.70), erkeklerin sosyal izolasyon düzeylerinden daha düşük olduğu da ( =11.06, s=5.10)bulgular arasındadır.

3.3.5. İnternette Bilişsel Durum Ölçeği’nden Alınan Puanlar ile İlgili Bulgular

Güvenli, korkulu, saplantılı ve kayıtsız bağlanma stiline sahip kadın ve erkek katılımcıların, İnternette Bilişsel Durum Ölçeği’nden aldıkları puanların ortalamaları Çizelge 5’te gösterilmektedir.

Ölçeğin sosyal destek alt boyutu incelendiğinde, bağlanma (F3-402=9.52;

p<.05 η2=.10) ve cinsiyet temel etkisinin (F1-402=3.93; p<.05 η2=.01) anlamlı olduğu görülmüştür. Tukey Kramer testi ile yapılan çoklu karşılaştırmalara göre, korkulu bağlanma stiline sahip kişilerin sosyal destek düzeyleri =33.92, s=15.46); güvenli, saplantılı ve kayıtsız bağlanma stiline sahip kişilerin sosyal destek düzeylerinden ortalamalar sırasıyla =23.98, s=15.24; =26.77, s=8.95; =27.58, s=15.46) daha yüksektir (karşılaştırmalar sırasıyla q3-402=7.66; q3-402=5.02; q3-402=4.48; p<.05).

Cinsiyet boyutunda ise, erkeklerin sosyal destek düzeyleri =29.34, s=15.27), kadınların sosyal destek düzeylerinden =27.21, s=14.33) daha yüksek olarak bulunmuştur (q1-402=2.77; p<.05).

Yalnızlık/Depresyon alt boyutunda, bağlanma stilleri temel etkisinin anlamlı olduğu (F3-402=10.75; p<.05 η2=.10) bulgulanmıştır. Buna göre korkulu bağlanma stiline sahip kişilerin yalnızlık/depresyon düzeyleri =17.12, s=7.29); güvenli, saplantılı ve kayıtsız bağlanma stiline sahip kişilerin yalnızlık/depresyon düzeylerinden ortalamalar sırasıyla =12.32, s=7.54; =13.85, s=5.82; =12.33, s=7.23) daha yüksektir (karşılaştırmalar sırasıyla q3-402=7.42; q3-402=4.60; q3-402=6.79;

Çizelge 5: Katılımcıların İnternette Bilişsel Durum Ölçeği’nden aldıkları puanlara ilişkin ortalamalar. Standart sapmalar parantez içinde gösterilmiştir (Tüm F değerleri için p<.05).

Cinsiyet Temel Etkisi s.d. = 1- 402

Bağlanma Biçimleri Temel Etkisi s.d. = 3- 402

Kadın Erkek F Eta2 Güvenli Korkulu Saplantılı Kayıtsız F Eta2 Hata

Vary.

Sosyal Destek 27.21 29.34 3.93* .01 23.98 33.92 26.77 27.58 9.52* .12 63.63

(14.33) (15.27) (15.24) (15.46) (8.95) (15.46)

Yalnızlık/

Depresyon

13.95 14.00 0.63 0 12.32 17.12 13.85 12.33 10.75* .07 52.62

(7.47) (7.16) (7.54) (7.29) (5.82) (7.23)

Azaltılmış Dürtü Kontrolü

21.93 22.54 1.17 0 18.50 27.02 21.78 21.45 11.14* .08 25.79

(11.19) (11.06) (11.32) (11.29) (9.19) (10.28)

Dikkat Dağıtma

20.66 18.66 2.92 .01 16.69 23.42 20.79 18.64 10.32* .07 17.42

(9.67) (9.56) (9.33) (9.39) (9.10) (9.45)

Ölçeğin azaltılmış dürtü kontrolü boyutunda da benzer bulgular ortaya konulmuştur. Bu bağlamda, bu boyutta da bağlanma stilleri temel etkisinin anlamlı olduğu görülmektedir (F3-402=11.14; p<.05 η2=.12). Çoklu karşılaştırmalar incelendiğinde, korkulu bağlanma stiline sahip kişilerin azaltılmış dürtü kontrolü düzeylerinin =27.02, s=11.29); güvenli, saplantılı ve kayıtsız bağlanma stiline sahip kişilerden ortalamalar sırasıyla =18.50, s=11.32; =21.78, s=9.19; =21.45, s=10.28) daha yüksek olduğu (karşılaştırmalar sırasıyla q3-402=8.78; q3-402=4.92; q 3-402=5.26; p<.05) görülmektedir.

Son olarak dikkat dağıtma alt ölçeğinde, bağlanma stilleri temel etkisinin anlamlı olduğu bulgulanmıştır (F3-402=10.32; p<.05 η2=.11). Buna göre, korkulu bağlanma stiline sahip kişilerin dikkat dağıtma düzeylerinin =23.42, s=9.39);

güvenli, ve kayıtsız bağlanma stiline sahip kişilerden ortalamalar sırasıyla =16.69, s=9.33; =18.64, s=9.45) daha yüksek olduğu (karşılaştırmalar sırasıyla q3-402=7.95;

q3-402=5.17; p<.05); buna ek olarak, saplantılı bağlanma stiline sahip kişilerin dikkat dağıtma düzeylerinin, güvenli bağlanma stiline sahip kişilerden daha yüksek olduğu bulunmuştur (q3-402=4.48; p<.05).

3.3.6. Eysenck Kişilik Envanterinden Alınan Puanlar ile İlgili Bulgular

Güvenli, korkulu, saplantılı ve kayıtsız bağlanma stiline sahip kadın ve erkek katılımcıların, Eysenck kişilik envanterinin içe dönüklük ve nevrotiklik alt boyutlarından aldıkları puanların ortalamaları Çizelge 6’de gösterilmektedir.

Çizelge 6: Katılımcıların Eysenck Kişilik Envanteri’nden aldıkları puanlara ilişkin ortalamalar. Standart sapmalar parantez içinde gösterilmiştir (Tüm F değerleri için p<.05).

Cinsiyet Temel Etkisi s.d. = 1- 402

Bağlanma Biçimleri Temel Etkisi s.d. = 3- 402

Kadın Erkek F Eta2 Güvenli Korkulu Saplantılı Kayıtsız F Eta2 Hata

Vary.

Dışa Dönüklük 13.48 13.93 0.82 0 14.12 12.61 13.48 14.60 4.30* .03 18.77

(4.36) (4.37) (4.19) (4.46) (4.60) (4.01)

Nevrotiklik

10.76 10.00 0.83 0 8.28 13.74 11.08 8.58 29.03* .18 19.65

(4.94) (5.20) (4.47) (4.17) (4.57) (4.96)

Bağlanma stilleri temel etkisinin katılımcıların Eysenck kişilik envanterinden aldıkları puanlar üzerindeki etkisine bakıldığında, bağlanma stillerinin her iki boyutta da anlamlı bir etkiye sahip olduğu görülmektedir (sırasıyla F3-400=4.30 η2=.03; F 3-400=29,03 p<.05 η2=.18).

Tukey Kramer testi ile yapılan çoklu karşılaştırmalar sonucunda güvenli bağlanma stiline sahip kişilerin dışa dönüklük düzeyleri =14.12, s=4.19), korkulu bağlanma stiline sahip kişilerin dışa dönüklük düzeylerinden =12.61, s=4.46) daha yüksektir (q3-402=3.79; p<.05). Aynı zamanda, kayıtsız bağlanma stiline sahip kişilerin dışa dönüklük düzeyleri de =14.60, s=4.01). korkulu bağlanma stiline sahip kişilerin dışa dönüklük düzeylerinden daha yüksek bulunmuştur (q3-402=4.58;

p<.05).

Nevrotiklik alt ölçeği ele alındığında, korkulu bağlanma stiline sahip kişilerin nevrotiklik düzeylerinin =13.74, s=4.17), güvenli, saplantılı ve kayıtsız bağlanma stiline sahip kişilerden ortalamalar sırasıyla =8.28, s=4.47; =11.08, s=4.57;

=8.58, s=4.96) daha yüksek olduğu bulunmuştur (karşılaştırmalar sırasıyla q 3-402=13.40; q3-402=5.94; q3-402=11.60; p<.05). Ayrıca saplantılı bağlanma stiline sahip kişilerin nevrotiklik düzeyleri de, güvenli ve kayıtsız bağlanma stiline sahip kişilerden daha yüksektir (karşılaştırmalar sırasıyla q3-402=6.36; q3-402=5.26; p<.05).

3.4. İnternet Bağımlılığı Temel Alınarak Tüm Ölçeklerden Alınan Puanları Yordamak Üzere Yapılan Diskriminant Analizi Sonuçları

Bu kısımda, Sosyal Ağları Benimseme Ölçeği (SABÖ), Sosyal Ağ Siteleri Kullanım Amacı Ölçeği (SASKA), Yaşam Doyumu Ölçeği (YDÖ), İnternette Bilişsel Durum Ölçeği (İBDÖ), Eysenck Kişilik Envanteri (EKE) ve Yakın İlişkiler Yaşantılar Envanteri’nden (YİYE) alınan puanların kategorik bir değişken olan internet bağımlılığı boyutlarını ne derece ayrıştırdığını belirlemek amacıyla aşamalı çözüm yolu kullanılarak diskriminant fonksiyon analizi yapılmıştır. Analizde, bahsedilen ölçeklerin alt ölçekleri yordayıcı değişkenler olarak alınmıştır.

Katılımcıların internet bağımlılıkları (bağımlı grup, risk grubu, eşik grubu, bağımlı olmayan grup) ise grup değişkeni olarak analize girmiştir. Dört grupla yapılan diskriminant analizinde risk grubu ayırt edilemediğinden, bu grup analizden çıkarılmıştır ve analiz, üç grupla (bağımlı grup, eşik grubu, bağımlı olmayan grup) yapılmıştır.

Diskriminant analizi sonucunda, iki fonksiyon bulunmuştur (8)=197.10, p<.05. Birinci fonksiyon eşitlikten çıkarıldıktan sonra, ikinci fonksiyonun grupları birbirinden anlamlı olarak ayırdığı görülmüştür (3)=16.83, p<.05. Birinci diskriminant fonksiyonunun gruplararası varyansı açıklama oranı %93, ikinci diskriminant fonksiyonunun gruplararası varyansı açıklama oranı %7’dir. Şekil 1’de internet bağımlılığının iki diskriminant fonksiyonu temelide dağılımı gösterilmektedir.

Şekil 1’de görüldüğü üzere, birinci ve ikinci diskriminant fonksiyonu internete bağımlı grubu, internete bağımlı olmayan grup ve eşik grubundan ayırmaktadır. Bununla birlikte internete bağımlı olmayan grup ve eşik grubu birbirinden ayrılamamaktadır.

Ayırt edici fonksiyonlar ve yordayıcılar arasındaki korelasyonlar için kesim noktası .31 olarak kabul edilmiştir. Çizelge 7’de internet bağımlılığına göre oluşturulan grupların yordayıcı değişkenlerden aldıkları puanların ortalamaları gösterilmiştir.

Çizelge 7. İnternet Bağımlılığına Göre Oluşturulan Grupların Yordayıcı Değişkenlerden Aldıkları Ortalamalar (Standart sapma değerleri parantez içinde gösterilmiştir)

Bağımlı

Olmayan Grup Eşik Grubu Bağımlı Grup Tanıma ve Tanınma Amaçlı 5.02 (2.49) 5.29 (2.50) 7.02 (2.91) Azaltılmış Dürtü Kontrolü 17.34 (13.08) 17.05 (5.32) 29.96 (9.65)

Kaçınma 41.97 (15.14) 45.24 (16.64) 59.23 (20.53)

Nevrotiklik 7.00 (3.85) 9.88 (4.15) 13.39 (4.86)

Birinci diskriminant fonksiyonunda bağımlı olmayan grubu ve eşik grubunu, bağımlı gruptan ayıran yordayıcılar önem sırasıyla “tanıma ve tanınma amaçlı kullanım” ve “kaçınma”dır (standartlaştırılmış kanonik diskriminant fonksiyon katsayıları sırasıyla. 39 ve .31’dir). Grupların değişkenlere ilişkin ortalamaları karşılaştırıldığında bağımlı grubun tanıma ve tanınma amaçlı internet kullanma ve kaçınma puanları en yüksektir (ortalamalar sırasıyla 7.02 ve 59.23).

Bununla birlikte eşik grubunun tanıma ve tanınma amaçlı kullanım ve kaçınma puanları bağımlı gruptan düşük (ortalamalar sırasıyla 5.29 ve 45.24), internete bağımlı olmayan grubun tanıma ve tanınma amaçlı kullanım ve kaçınma puanları en düşüktür (ortalamalar sırasıyla 5.02 ve 41.97). Bu sonuçlara göre tanıma ve tanınma amaçlı kullanım ve kaçınma puanı yüksek olan bireylerin bağımlı gruba girme olasılıkları, diğer gruplara girme olasılıklarından daha yüksektir.

İkinci diskriminant fonksiyonunda bağımlı olmayan grubu ve eşik grubunu, bağımlı gruptan ayıran yordayıcılar önem sırasıyla “nevrotiklik” ve “azaltılmış dürtü kontrolü”dür (standartlaştırılmış kanonik diskriminant fonksiyon katsayıları sırasıyla.

-.87 ve .72’dir). Grupların değişkenlere ilişkin ortalamaları karşılaştırıldığında bağımlı grubun azaltılmış dürtü kontrolü ve nevrotiklik puanları en yüksektir (ortalamalar sırasıyla 29.96 ve 13.39). Buna göre, azaltılmış dürtü kontrolü ve nevrotiklik puanı yüksek olan bireylerin bağımlı gruba girme olasılıkları, diğer gruplara girme olasılıklarından daha yüksektir.

Sınıflandırma sonuçlarına göre, diskriminant fonksiyon analizi incelendiğinde, gruplarda yer alan katılımcı sayısı eşit olmadığından grupların öncelikli olasılık değerleri hesaplanmıştır. Bulgular incelendiğinde, katılımcıların

%62.9’u diskriminant analizinde doğru sınıflandırılmıştır ve bu değer, en yüksek öncelikli olasılık değerinden (%35) daha yüksektir. Çizelge 8’de katılımcıların gruplara doğru olarak sınıflandırılma oranları gösterilmiştir.

Çizelge 8. Katılımcıların Gruplara Doğru Olarak Sınıflandırılma Oranları

Gerçek Grup Yordanan Grup Üyelikleri Katılımcılar Bağımlı

Olmayan Grup Eşik Grubu Bağımlı Grup Bağımlı

Olmayan Grup

98 53

(54.1)

36 (36.7)

9 (9.2)

Eşik Grubu 106 33

(31.1)

58 (54.7)

15 (14.2)

Bağımlı Grup 109 10

(9.2)

13 (11.9)

86 (78.9)

Çizelge 8’de görüldüğü üzere bağımlı grup %78.9’luk bir oranla (öncelikli olasılık %35) en yüksek doğru sınıflandırma oranına sahiptir. Bağımlı grubu,

%54.7’lik oranla (öncelikli olasılık %34) eşik grubu takip etmektedir. Bağımlı olmayan grup ise %54.1’lik oranla (öncelikli olasılık %31) en düşük doğru sınıflandırma oranına sahiptir.

4.BÖLÜM

TARTIŞMA

Bu araştırmada internet kullanımının kişilik özellikleri, bağlanma stilleri ve yaşam doyumu ile ilişkisi hakkında bilgi edinilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, bu değişkenlerin cinsiyet açısından farklılaşan yönleri, internet kullanım amaçları, farklı bağlanma stillerine sahip bireylerin kişilik özellikleri ve sosyal ağların ne boyutta benimsendiğinin belirlenmesi hedeflenmektedir. Son olarak, internet bağımlılığını yordamada bu değişkenlerden hangilerinin etkili olduğunu incelenecektir. Bu bölümde araştırmanın amacı çerçevesinde elde edilen bulguların tartışılması ve öneriler yer almaktadır. Bu çerçevede, ilk önce korelasyon analizine ilişkin bulgular tartışılacak, daha sonra cinsiyet ve farklı bağlanma stillerine göre internet kullanımı ile ilgili değişkenlerden alınan puanlarla ilgili bulgular ele alınacaktır. Ardından, internet bağımlılığı temelinde tüm ölçeklerden alınan puanlarla ilgili sonuçların tartışılmasına yer verilecektir.

4.1. Korelasyon Analizinden Elde Edilen Bulguların Tartışılması

Araştırmadaki değişkenler arasındaki ilişkilerin incelenmesi amacıyla korelasyon analizi yapılmıştır. Bu bölümde, araştırmanın amaçları ve denenceleri doğrultusunda önemli olduğu öngörülen korelasyon sonuçları tartışılmıştır.

Korelasyon sonuçlarına bakıldığında, sosyal ağları kullanım ve erişim kolaylığı, gerekli bilgilere kolay ulaşma gibi durumları içeren kolaylaştırıcı faktörler

ve kullanım kolaylığı alt boyutlarının eğitim, iletişim ve tanıma-tanınma amaçlı kullanım ile pozitif yönde ilişkili olduğu görülmüştür. Yani kişilerin sosyal ağları kullanım amaçları, kullanım kolaylığından büyük ölçüde etkilenmektedir. Ayrıca kaçınma puanı yüksek olan bireylerin sosyal ağlar üzerinden iletişimi tercih etmesinde (Lee ve Stapinski, 2012; Oldmeadow, Quinn ve Kowert, 2012) kullanım kolaylığının etkisinin olduğu görülmektedir.

Sosyal ağları, sosyal etkileşim ve iletişim amaçlı kullanmanın internet bağımlılığıyla ilişkisinin pozitif yönde anlamlı olduğu görülmektedir. Ayrıca kadınlarda sosyal ağları, sosyal etkileşim ve iletişim amaçlı kullanma kaygı ve kaçınma, erkeklerde ise kaygı düzeyinin yüksek olmasıyla pozitif yönde anlamlı olarak ilişkilidir. Tanıma ve tanınma amaçlı kullanım ise yine internet bağımlılığıyla pozitif yönde anlamlı ilişkiliyken, kadınlarda nevrotiklik, erkeklerde ise dışa dönüklükle pozitif yönde anlamlı ilişkilidir. Ayrıca kaygı boyutunun yüksek olması her iki cinsiyet için de belirleyiciyken, kaçınma boyutunun sadece kadınların tanıma ve tanınma amaçlı kullanımı, sosyal etkileşim ve iletişim amaçlı kullanımı ile pozitif yönde anlamlı ilişkili olduğu görülmektedir. Buradan hareketle, internet bağımlılığına yatkın kişilerde, sosyal ağları yeni insanlarla tanışmak ya da var olan sosyal çevre ile iletişim kurmak, bağımlı olmayan kişilere oranla daha fazla görülmektedir. Erkeklerin bağımlılığa daha yatkın olması (Fallows, 2005;

Kimbrough ve ark. 2013; Sargın, 2013), sohbet odalarını daha çok kullanmaları (Li ve Kirkup, 2007) ve aynı zamanda internette daha çok yeni ilişkiler kurmayı tercih etmeleri (Mazman ve Usluel, 2011; Tüfekçi, 2008) buna örnek gösterilebilir. Ayrıca kaygı puanları yüksek olan kişilerin yüz yüze iletişimden ziyade sosyal ağlar

üzerinden iletişimi tercih etmesi de beklenilen bir durumdur. Bununla beraber kadınların internet üzerinden iletişimi genellikle tanıdıkları kişiler ile sürdürmesi de (Guadagno ve Cialdini, 2002; Mazman ve Usluel, 2011; Muscanel ve Guadagno, 2012; Thompson ve Lougheed, 2012) kaçınma puanı ile aralarındaki ilişkiyi destekleyebilir.

İnternet Bağımlılığının tüm alt boyutlarına bakıldığında nevrotiklikle ilişkisinin pozitif yönde anlamlı olduğu görülmektedir. Bazı araştırmalarda nevrotik bireylerin internet bağımlılığına daha yatkın bireyler olduğu bulgulanmıştır (Hamburger ve Ben-Artzi, 2000; Hamburger ve Ben-Artzi, 2003; Tsai, H. F. Ve ark.

2009). Aynı zamanda internet bağımlılığı sosyal destek, yalnızlık-depresyon azaltılmış dürtü kontrolü ve dikkat dağıtma ile de pozitif yönde anlamlı olarak ilişkili bulunmuştur. Düşük dürtü kontrolünün internet bağımlılığıyla ilişkili olduğu bilinmektedir (Dong ve ark., 2010; Duven, Unterrainer ve Wölfling, 2012;

Mossbarger, 2008). Ayrıca yüksek kaygı puanına sahip bireyler sosyal ağları daha fazla yakınlık ve sosyal destek ile ilişkilendirmektedirler (Jenkins-Guarnieri, ve ark., 2012; Morey ve ark. 2013). Ayrıca, yalnız bireyler interneti rahatlamak, iş, sosyal destek sağlamak, yeni insanlarla tanışmak ve konuşmak için daha fazla kullanmakta ve internetteki iletişimi (özellikle anlık mesajlaşma) yüz yüze iletişime tercih etmektedirler (Hamburger ve Ben-Artzi, 2003; Morahan-Martin ve Schumacher, 2003; Gross ve ark., 2002). Bu bağlamda değerlendirildiğinde bulgular literatürü destekler niteliktedir.

Kişilerin kaygı ve kaçınma puanları da internet bağımlılığı ve alt

olan bireylerin nevrotiklik puanları da yüksektir (Carver, 1997; Shafer, 2001; Shaver ve Brennan; 1992). Bu yüzden kaygı puanı yüksek bireyler internet bağımlılığına daha yatkındırlar. Aynı zamanda güvenli olmayan bağlanma stiline sahip kaygı ve kaçınma puanı yüksek bireyler bireylerin de internet bağımlılığına yatkın olduğu bilinmektedir (Craparo, 2011).

4.2. Cinsiyete İlişkin Bulguların Tartışılması

Bu çalışmanın amaçlarından birisi, katılımcıların sosyal ağları kullanım amaçlarının, yaşam doyumlarının, internet bağımlılık düzeylerinin, internetteki bilişsel durumlarının ve kişilik özelliklerinin cinsiyet ve bağlanma stillerine göre farklılaşıp farklılaşmadığının incelenmesidir. Bu amaçla, örneklem grubuna cinsiyet (2) x bağlanma stili (4) faktöriyel desenine uygun çok değişkenli varyans analizi (MANCOVA) uygulanmıştır. Bulgular, ilgili literatür temelinde tartışılacaktır.

4.2.1. Sosyal Ağ Siteleri Kullanım Amacı Ölçeği’nden Alınan Puanların Cinsiyet Açısından Tartışılması

Kadın ve erkek katılımcıların sosyal ağ sitelerini kullanım amacının farklılaşıp farklılaşmadığının belirlenmesi amacıyla yapılan çok değişkenli varyans analizi sonuçlarına göre, cinsiyetin tanıma ve tanınma amaçlı alt boyutu ile eğitim amaçlı alt boyutu üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olduğu görülmektedir. Buna göre kadınlarla kıyaslandığında, erkeklerin sosyal ağ sitelerini tanıma ve tanınma amacıyla daha fazla kullandıkları belirlenmiştir. Bu bağlamda düşünülecek olursa erkekler sosyal ağları yeni arkadaşlıklar kurmak, farklı kültürlerden insanları

tanımak, düşüncelerini ifade etmek gibi nedenlerden daha aktif bir şekilde kullanmaktadır. Yapılan bir araştırmada da kadın ve erkeklerin internet üzerinden diğer bireylerle iletişim kurma şeklinin bu bağlamda farklılık gösterdiği görülmektedir. Buna göre, erkekler en sık kullanılan bilgisayar aracılığıyla iletişim biçimi olan elektronik postayı ve çevrimiçi sohbet (chat) odalarını kadınlardan daha sık kullanmaktadırlar (Li ve Kirkup, 2007). Ayrıca erkekler internetteki sosyal iletişim araçlarını kadınlara oranla yeni arkadaş bulma, kendisiyle benzer düşünceye sahip farklı insanları tanıma gibi amaçlar için daha fazla kullanmaktadırlar (Mazman ve Usluel, 2011; Tüfekçi, 2008). Sosyal ağ kullanımına bakıldığında, kadınların sosyal ağları, özellikle de Facebook’u erkeklere oranla daha fazla kullandıkları görülmekle birlikte (Thompson ve Lougheed, 2012), kadın ve erkekler arasında sosyal ağ kullanım motivasyonu açısından farklılık olduğu görülmektedir (Kimbrough ve ark. 2013). Buna göre sosyal ağları kadınlar erkeklere oranla daha çok hali hazırda tanıdıkları kişilerle sohbet etmek için kullanmaktadırlar (Guadagno ve Cialdini, 2002; Mazman ve Usluel, 2011; Muscanel ve Guadagno, 2012;

Thompson ve Lougheed, 2012).

Eğitim amaçlı kullanım alt boyutu incelendiğinde, kadınların erkeklerle kıyaslandığında sosyal ağları eğitim amacıyla kullanım düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Buna göre kadınlar sosyal ağları eğitim amaçlı guruplara katılmak ve bu grupları incelemek, okul/proje ödevleri ile ilgili araştırma yapmak ve veri toplamak, farklı kültürlerden insanlar tanıyarak yabancı dil bilgisini geliştirmek gibi nedenlerden ötürü daha fazla kullanmaktadırlar. Literatürde interneti kullanım amacıyla ilgili yapılan çalışmalara bakıldığında, bu bulgunun desteklediği

çalışmalara rastlanmaktadır. Örneğin Colley ve Maltby’nin (2008) yaptığı çalışmada erkeklerle kıyaslandığında kadınların interneti bilgiye erişme ve çevrimiçi çalışma yapma gibi nedenlerden ötürü daha fazla kullandığını bulgulanmıştır. Mazman ve Usluel (2011) buna ek olarak, kadınların interneti akademik amaçlar için daha fazla kullandıklarını ortaya koymuştur.

4.2.2. Yaşam Doyumu Ölçeği’nden Alınan Puanların Cinsiyet Açısından Tartışılması

Yaşam Doyumu Ölçeği ile ilgili sonuçlar incelendiğinde, kadın katılımcıların, erkek katılımcılara oranla daha yüksek yaşam doyumuna sahip olduğu görülmüştür. Literatürde, yaşam doyumu ile cinsiyet arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmaların bulguları farklılık göstermektedir. Bu konu ile ilgili yapılan bazı araştırmalarda kadınların yaşamlarından daha fazla haz duydukları bulgulansa da (Ye ve ark. 2012), bazı araştırmalarda cinsiyet farkına rastlanamamıştır (Piko ve Hamvai, 2010; Karavidas ve ark. 2005). Yaşam doyumu ve iyi olma halini internet kullanımı açısından değerlendirecek olursak, yalnızlığın yaşam doyumunu azalttığını ve aynı zamanda problemli internet kullanımını arttırdığı düşünülebilir (Çelik ve Odacı, 2013; Stepanikova ve ark. 2010). Tartışmanın diğer kısmında belirtildiği üzere, erkeklerin internet bağımlılığına daha yatkın olduğu ortaya konulmuştur. Bu bağlamda erkeklerin yaşam doyumlarının düşük olması ile problemli internet kullanımına yatkınlıkları tutarlılık göstermektedir.

4.2.3. İnternet Bağımlılık Ölçeği’nden Alınan Puanların Cinsiyet Açısından Tartışılması

İnternet Bağımlılık Ölçeği’nin alt boyutlarına bakıldığında cinsiyetin, kontrol güçlüğü, işlevsellikte bozulma ve sosyal izolasyon alt boyutlarında anlamlı bir etkiye sahip olduğu görülmektedir. Bu sonuca göre, kadınlarla karşılaştırıldığında erkeklerin internet bağımlılığına daha eğilimli oldukları görülmektedir. Yapılan çalışmalarda, sosyal ağlar söz konusu olduğunda kadınların Facebook, Twitter gibi sosyal ağları daha çok kullandıkları belirtilmiştir (Fallows, 2005; Kimbrough ve ark.

2013). Buna ek olarak Thompson ve Laugheed’in (2012) yaptığı çalışmaya katılan kadınlar, erkeklere oranla Facebook’a bağlanamadıklarında daha çok stres yaşadıklarını ve Facebook’a bağımlı hissettiklerini ifade etmişlerdir. Buna karşılık, çevrimiçi olma oranlarına bakıldığında erkeklerin interneti kadınlara oranla daha fazla kullandıkları ve bu konuda daha çok bağımlılık gösterdikleri bulgulanmıştır (Fallows, 2005; Kimbrough ve ark. 2013; Sargın, 2013). Buna ek olarak erkeklerin çevrimiçi sohbet odalarını daha sık kullanmaları ve kadınlara göre daha fazla oyun oynamaları (Li ve Kirkup, 2007), erkekleri internet bağımlılığına karşı daha savunmasız hale getirmektedir (Chen ve ark. 2004; Kandell, 1998; Morahan-Martin ve Schumacher, 2000). Ayrıca bu çalışmalar internet bağımlılığı olan kişilerin sosyal ve iş hayatını görmezden geldiğini, kontrol güçlüğü ve sosyal izolasyon yaşadıklarını öne sürmüştür. Bu bulgular da araştırmanın bulguları ile paralellik göstermektedir.

4.2.4. İnternette Bilişsel Durum Ölçeği’nden Alınan Puanların Cinsiyet Açısından Tartışılması

İnternette Bilişsel Durum Ölçeği’nden alınan puanlar incelendiğinde yalnızca sosyal destek boyutunda cinsiyet temel etkisine rastlanmaktadır. Buna göre erkekler kadınlara oranla interneti sosyal destek sağlamak amacıyla daha fazla kullanmaktadırlar. Buna neden olarak, sosyal ilişkilerde reddedilmeyi göze alamamak ya da yalnız oldukları durumlarda sosyal destek sağlamak gibi amaçlarla internet kullanmak gösterilebilir. Yapılan araştırmalara bakıldığında, kadınların sosyal ağları ve mesajlaşma, görüntülü konuşma gibi bilgisayar aracılığıyla iletişim yollarını daha fazla kullandıkları görülse de, bu iletişim araçlarını genellikle tanıdıkları kişilerle iletişim kurmak için kullandıkları görülmektedir (Guadagno ve Cialdini, 2002; Kimbrough ve ark. 2013; Muscanel ve Guadagno, 2012; Thompson ve Lougheed, 2012). Bununla birlikte erkekler de kadınlara oranla daha fazla çevrim içi olmakta ve bilgisayar aracılığıyla iletişimi yeni kişilerle tanışmak için daha fazla kullanmaktadırlar (Kimbrough ve ark. 2013; Li ve Kirkup, 2007; Thelwall, 2008;

Tüfekçi, 2008). Hatırlanacağı üzere, ölçeğin sosyal destek alt boyutu yalnız bireylerin sosyal destek almak için veya reddedilmeye karşı aşırı duyarlı bireylerin sosyal red ile karşı karşıya kalmamak için interneti kullanması ile ilgilidir. Bu sebeple, erkeklerin bilgisayar aracılığıyla iletişim yollarını daha fazla sosyal destek sağlamak amacıyla kullandığı düşünülebilir. Bununla birlikte, Sargın’ın (2013) araştırmasında da erkeklerin daha çok sosyal destek sağlamak amacıyla internete girdikleri bulunmuştur. Bulgular bu araştırmayı destekler niteliktedir.

4.3. Bağlanma Stillerine İlişkin Bulguların Tartışılması

Bağlanma stilleri açısından güvenli, korkulu, saplantılı ve kayıtsız olarak dört gruba ayrılan katılımcılar, sosyal ağları kullanım amaçları, yaşam doyumları, internet bağımlılık düzeyleri, internetteki bilişsel durumları ve kişilik özellikleri ile ilgili değişkenlerden aldıkları puanlar açısından karşılaştırılmışlardır. Elde edilen sonuçlar takip eden alt başlıklar altında ayrıntılı olarak tartışılacaktır.

4.3.1. Sosyal Ağ Siteleri Kullanım Amacı Ölçeği’nden Alınan Puanların Bağlanma Stilleri Açısından Tartışılması

Güvenli, korkulu, saplantılı ve kayıtsız bağlanma stiline sahip katılımcıların sosyal ağ sitelerini kullanım amacının farklılaşıp farklılaşmadığının belirlenmesi amacıyla yapılan Çok Değişkenli Varyans Analizi sonuçlarına göre, bağlanma stillerinin sosyal etkileşim ve iletişim amaçlı kullanım alt ölçeği üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olduğu görülmüştür. Buna göre, korkulu ve saplantılı bağlanma stiline sahip katılımcılar interneti güvenli bağlanma stiline sahip katılımcılarla göre daha çok sosyal etkileşim ve iletişim amaçlı kullanmaktadırlar. Bu kişilerin kaygı düzeylerinin yüksek olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu bulgu beklenilen bir durumdur; çünkü internet bu kişilere kendilerini tanıtabilecekleri güvenli bir ortam sağlamaktadır. İnternet üzerinden iletişim yüz yüze iletişimin aksine kişilere kendini sunum ile ilgili daha kontrollü bir ortam sağlamaktadır ve bu durum bilgisayar aracılığıyla iletişimin daha güvenli olduğu algısını uyandırmaktadır (Lee ve Stapinski, 2012; Shepherd ve Edelmann, 2005). Bu kapsamda değerlendirildiğinde

tercih edilebilir bir durumdur. Ayrıca bireylerin içsel çalışan modelleri de bu aşamada önemlidir. Kişilerin bireysel yakınlık tercihleri, bilgiyi işlemesi ve duygu düzenlemesi, bağlanma stillerini belirler (Shaver ve Mikulincer, 2004). Hazan ve Shaver’e (1987) göre kaçınmacı bağlanma stiline sahip kişiler, ilişkilerinde mesafeli olduklarından ve diğerlerine şüpheyle yaklaştıklarından; kaygılı/kararsız bağlanma stiline sahip olan kişiler de karşısındaki kişiye mesafeli olduğundan internet ile sosyal iletişim kurmak bu kişiler için daha güvenli bir yoldur.

4.3.2. İnternet Bağımlılık Ölçeği’nden Alınan Puanların Bağlanma Stilleri Açısından Tartışılması

Bağlanma stillerinin bu ölçekte yoksunluk, kontrol güçlüğü, işlevsellikte bozulma ve sosyal izolasyon alt boyutlarında anlamlı bir etkiye sahip olduğu görülmektedir. Buna göre dört alt ölçekte de diğer bağlanma stillerine sahip bireylerle karşılaştırıldığında korkulu bağlanma stiline sahip kişilerin daha fazla internete bağımlı ya da bu yönde eğilimi olan kişiler olduğu görülmektedir. Ayrıca korkulu bağlanma stiline sahip bireylerin işlevsellikte bozulma düzeyleri saplantılı bağlanma stiline sahip kişilerden anlamlı olarak yüksektir. Saplantılı bağlanma stiline sahip bireyleri, kayıtsız ve güvenli bağlanma stiline sahip kişilerin işlevsellikte bozulma puanları takip etmektedir. Konu ile ilgili literatüre bakıldığında internet bağımlılığının güvenli olmayan bağlanma stilleri ile ilişkili olduğu bulgulanmıştır (Craparo, 2011). Ayrıca sosyal iletişim kaygısı da problemli internet kullanımını beraberinde getirmektedir (Çuhadar, 2012). Bununla beraber, bağlanma kaygısı yüksek olan kişiler yalnızlık duygusunu azaltmak adına sosyal ağ sitelerini daha fazla kullanma eğilimindedirler (Oldmeadow, Quinn ve Kowert, 2012). Son olarak,

yapılan çalışmalarda utangaç ve öz saygısı düşük kişilerin de Facebook kullanımının yoğun olduğu bulgulanmıştır (Nadkarni ve Hofmann, 2012; Orr ve ark. 2009).

Araştırmalar doğrultusunda bulgular incelendiğinde korkulu bağlanma stiline sahip kişilerin kaygı ve kaçınma düzeyleri yüksek olduğu için sosyal iletişim kaygısı yaşadıkları, bu yüzden internet üzerinden iletişimi daha fazla tercih ettikleri söylenebilir. Bu bağlamda korkulu bağlanma stiline sahip kişiler internet bağımlılığına daha yatkın görünmektedirler.

4.3.3. İnternette Bilişsel Durum Ölçeği’nden Alınan Puanların Bağlanma Stilleri Açısından Tartışılması

Ölçeğin Sosyal Destek, Yalnızlık/Depresyon, Azaltılmış Dürtü Kontrolü ve Dikkat Dağıtma alt ölçekleri üzerinde bağlanma stillerinin anlamlı etkiye sahip olduğu bulgulanmıştır. Buna göre dört alt ölçekte de korkulu bağlanma stiline sahip kişilerin puanlarının, diğer bağlanma stillerine sahip kişilerin puanlarından daha yüksek olduğu görülmektedir. Dikkat dağıtma boyutunda ise korkulu bağlanma stiline sahip kişileri saplantılı, daha sonra da güvenli ve kayıtsız bağlanma stiline sahip kişiler izlemektedir. Bu bulgu, yüksek bağlanma kaygısı olan bireylerin interneti, özellikle de sosyal ağları sık kullandıklarını göstermektedir. Bu kişiler sosyal ağları daha fazla yakınlık ve sosyal destek ile ilişkilendirmektedirler (Jenkins-Guarnieri, ve ark., 2012; Morey ve ark. 2013). Aynı zamanda kendileri ve başkaları hakkında olumsuz zihinsel temsillere sahip bu kişiler (Hazan ve Shaver, 1987), özellikle negatif duygu durum hissettikleri ve diğerlerine nasıl göründükleri hakkında endişe duyduklarında Facebook’u daha fazla kullanma eğilimdedirler (Oldmeadow,

4.3.4. Eysenck Kişilik Envanteri’nden Alınan Puanların Bağlanma Stilleri Açısından Tartışılması

Yalnızca Dışa dönüklük ve Nevrotiklik alt ölçeklerinin uygulandığı araştırmada bu alt ölçekler üzerinde bağlanma stillerinin anlamlı etkiye sahip olduğu görülmektedir. Güvenli ve kayıtsız bağlanma stiline sahip bireylerin dışa dönüklük puanlarının, korkulu bağlanma stiline sahip bireylerden daha yüksek olduğu bulgulanmıştır. Aynı zamanda korkulu bağlanma stiline sahip bireylerin nevrotiklik puanları saplantılı bağlanma stiline sahip bireylerden yüksektir. Saplantılı bireylerin nevrotiklik puanları da güvenli ve kayıtsız bağlanma stiline sahip bireylerden yüksektir. Dışa dönük kişilerin güvenli bağlanma stili puanlarının içe dönüklere oranla yüksek olduğu bazı araştırmalarda ortaya konulmuştur (Carver, 1997; Noftle ve Shaver, 2006; Shafer, 2001; Wilkinson ve Walford, 2001; Shaver ve Brennan, 1992). Aynı zamanda Nevrotik kişiliğe sahip bireylerin kaygı puanları da yüksek olduğundan (Carver, 1997; Shafer, 2001; Shaver ve Brennan; 1992) korkulu ve saplantılı bağlanma stiline daha yatkın oldukları bilinmektedir. Bu bağlamda bulgular literatür ile tutarlıdır.

4.4. İnternet Bağımlılığı Temel Alınarak Tüm Ölçeklerden Alınan Puanları Yordamak Üzere Yapılan Diskriminant Analizi Bulgularının Tartışılması

Hatırlanacağı gibi, internet bağımlılığının araştırma kapsamındaki bağımlı değişkenleri ne derece ayrıştırdığını saptamak adına diskriminant fonksiyon analizi yapılmıştı. Analiz sonucunda araştırmada ele alınan bazı bağımlı değişkenlerin

Benzer Belgeler