• Sonuç bulunamadı

2. GENEL BİLGİLER

2.10. Karaciğer Transplantasyonunda Psikososyal Konular

Hasta ve ailesinin psikososyal açıdan değerlendirilmesi transplantasyon öncesi ve sonrası hastanın bakım sürecinde önemli bir konudur. Literatürde psikososyal açıdan iyi olan hasta ve ailelerinin transplantasyon sonrası tıbbi durumunun ve baş etmelerinin daha iyi olduğu vurgulanmaktadır (Kendall, O’Dell 2008, Cupples ve Ohler 2002). Transplantasyon öncesi değerlendirme, Dünya’da birçok ülkede transplantasyonun riskleri ve yararları hakkında bilgileri içeren yapılandırılmış formlarla yapılmaktadır. Transplantasyon sonrası psikososyal değerlendirme ise daha az yapılandırılmıştır. Transplantasyon sonrası değerlendirmede, bakım gereksinimleri ve hastanın uyumuna odaklanılmaktadır (Kendall ve O’Dell 2008).

Transplantasyon hastasının ve ailesinin yaşadığı psikososyal sorunlar transplantasyon dönemlerine göre; transplantasyon öncesi, transplantasyon sonrası akut ve erken dönem olarak incelenebilir (Kendall ve O’Dell 2008). Böbrek transplantasyonu sonrası hastaların yaşadığı psikolojik süreçleri inceleyen bir çalışmada ise bu süreçler farklı şekilde sınıflandırılmıştır. Bu araştırmaya göre, hastalar transplantasyon sonrası ilk bir yıl alert dönem yaşamakta, ikinci yıl adaptasyon süreci ve ikinci yıldan sonra tekrardan gerileme süreci yaşamaktadır (San-Gregorio ve ark. 2005).

a) Transplantasyon öncesi dönem: Bekleme listesinde hastalar, sağlık sorunları,

tükenmişlik, ölüm korkusu, maddi sorunlar, umutsuzluk, uygun organın bulunması için birinin ölmesini bekleme ile ilgili suçluluk duygusu yaşamaktadır. Ayrıca hastaların aile sürecide olumsuz etkilenmektedir (Kendall ve O’Dell 2008, Cupples ve Ohler 2002). İşveç’te karaciğer transplantasyonu öncesi bekleme listesinde ve KT’den bir yıl sonra hastaların (n:21) baş etme durumlarını inceleyen çalışmada, KT öncesi hastaların hastalıklarının ciddiyeti ile yüzleştikleri bu durumun onlarda anksiyete oluşturduğu belirtilmektedir (Forsberg ve ark. 2000). Bunun yanı sıra Avusturalya’da yapılan niteliksel bir araştırmada KT öncesi hastaların (n: 9) birçok fiziksel (yorgunluk, hastalık semptomları), mental, psikolojik (anksiyete- depresyon, ölüm korkusu, belirisizlik duygu) rahatsızlıklar yaşadıkları ve bu durumun KT sonrası iyileşmeyi etkilediği vurgulanmaktadır (Lumby 1997). İspanya ve İsveç’te yapılan iki çalışmada hastaların yaşadıkları semptomlar, yaşam kalitesi, psikolojik (anksiyete-depresyon) durum ve baş etme durumunun birbirini etkilediği vurgulanmaktadır (Estraviz ve ark. 2007, Goetzman ve ark. 2006). İsviçre’de yapılan aynı çalışmada KT öncesi hastaların sağlıklı topluma göre yaşam kalitesi ve psikololojik durumlarının önemli derecede düşük olduğu ve

55 hastaların psikososyal desteğe gereksinimleri olduğu vurgulanmıştır (Goetzmann ve ark. 2006). Belle ve arkadaşlarının (1997) İngiltere’de yapmış olduğu bir çalışmada; hastaların KT öncesi konsantrasyon bozukluğu, uykusuzluk, sinirlilik, anksiyete, duygu durumunda bozulma ve depresyon yaşadıkları belirtilmiş. Ancak KT’den bir yıl sonra yaşadıkları bu semptomlarda anlamlı düzeyde iyileşme olduğu belirtilmiştir.

b) Transplantasyon sonrası akut dönem: Bu dönemde, hasta kompleks, yoğun ve

teknolojik bakıma gereksinim duymaktadır. Hastalar bu dönemde insizyon ağrısı yaşamakta, cerrahi komplikasyonların ve ilaçların yan etkisi gibi olumsuz durumlar yaşayabilmektedir (Kendall ve O’Dell 2008). Aynı zamanda bu dönemde hastalar transplantasyonun başarısız olma riskiyle ya da durumuyla karşılaşabilmektedir. Aile üyeleri ise transplantasyon sonrası akut dönemde hastayla daha az zaman geçirmekte ve bakıma destek verememektedir. Hastanın bakımı sağlık profesyonelleri tarafından yürütülmektedir (Kendall, O’Dell 2008).

c) Transplantasyon sonrası erken dönem: Hastalarda bu dönemde özellikle steroid

kullanımına bağlı ruhsal değişiklikler görülebilmektedir. Bu dönemde hasta, hem fiziksel hem de psikososyal adaptasyon geçirmektedir (Kendall ve O’Dell 2008). Psikososyal açıdan, yeni tıbbi tedaviye uyum, beden imajında, aile süreci ve sosyal yaşamda değişikliğin izlemesi gerekir (Kendall, O’Dell 2008). Uzun bir dönemin ardından taburculuktan sonra ev hayatına alışmada hasta hastaneden ayrıldığı için anksiyete yaşamaktadır. Hasta ve ailesi normal hayata geçiş sürecine girmektedir. Hasta transplantasyon öncesi uzun bir dönem kronik hastalıkla baş etme süreci yaşamıştır fakat şuan ömür boyu sürecek olan kontroller ve ilaç yönetimi ile baş etmesi gerekmektedir. Bu dönem, ayrıca rutin kontroller ve transplantasyon ekibine alışılması evresini de içermektedir (Kendall ve O’Dell, 2008). Bu evre hastaların işe geri dönüşlerini de kapsamaktadır. Hastaların işe geri dönüşü iyileştiklerinin bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Hastanın işe başlaması ile aile bütçesine katkıda bulunması da aile süreci açısından önemlidir. Ancak hasta işe geri dönüşü ile ilgili olarak fiziksel yetersizlik, kalabalık ortamlarda bulunma ile ilgili enfeksiyon riski yaşayabilmektedir (Kendall, O’Dell 2008).

Crone ve Wise’nin (1999) yapmış olduğu literatür derlemesinde transplantasyon hastalarının transplantasyon sonrası hem akut hem de erken dönemde yaşadıkları stresörler; ağrı (insizyon), hareketsizlik, mekanik ventilasyon, yoğun bakım ortamı, ilaçların yan etkisi, yeni organla yaşam, rejeksiyon ve enfeksiyon riski olarak sınıflandırılmıştır. Aynı zamanda bu hastaların, yaşadıkları fizyolojik sorunlara bağlı mental durum ve davranışlarda değişiklik

56 olduğu belirtilmiştir. Bu mental durum ve davranış bozuklukları, anksiyete, depresyon, ajitasyon ve deliryum olarak tanımlanmıştır. KT’de yaşam kalitesini, hastalarda görülebilecek psikolojik, psikososyal ve fiziksel semptomlarla ilişkisini inceleyen Almanya’da yapılmış bir çalışmada; hastalarda (n: 81) transplantasyon sonrası geçen süre ile psikosomatik semptomların görülme durumu ve fiziksel semptomlar incelenmiş, transplantasyon sonrası geçen sürenin yaşam kalitesini olumlu etkilediği vurgulanmıştır. Aynı araştırmada hastaların psikolojik durumunun yaşam kalitesini etkilediği vurgulanmıştır (Walter ve ark. 2002). De Bone ve arkadaşlarının (2000) İtalya’da yapmış olduğu çalışmada, transplantasyon öncesi, sonrası 6, 9, 12, 24, 48, 60 ay geçmiş olan hastaların (n: 142) yaşam kalitesi ve psikolojik durumu incelenmiş ve hastaların yaşam kalitesi ve psikolojik durumda en fazla iyileşmenin KT sonrası 6. ayda olduğu belirtilmiştir. İngiltere’de yapılan nitel bir çalışmada, akut karaciğer yetmezliği nedeniyle transplantasyon uygulanan hastaların (n:6) yaşam kalitesi incelenmiştir. Bu çalışmada, transplantasyon sonrası erken dönemde ki (ilk yıl) hastaların yorgunluk, laterji, immobilite, kilo kaybı, çaresizlik, enfeksiyon korkusu, yaşam stili ve rollerde değişim yaşadıkları belirtilmiştir. Ayrıca geç dönemdeki hastaların (bir yıl ile üç yıl arası) otonomilerini kazandıkları, immunosupresif ilaçlara karşı uyum sağladıkları, kabullenme yaşadıkları ve diğer hastalarla iletişime geçtikleri saptanmıştır (Sargent ve Wainwright 2007). İtalya’da yapılan, KT sonrası yaşam kalitesini inceleyen iki tanımlayıcı çalışmada hastaların (n: 126; n: 30) en fazla anksiyete yaşadıkları gösterilmiştir (Sainz- Barriga ve ark. 2005, Caccamo ve ark. 2001). KT sonrası anksiyetenin uzun süre devam ettiği bu nedenle hastaların psikolojik durumlarının farklı ölçüm araçlarıyla incelenmesinin önemli olduğu vurgulanmıştır (Caccamo ve ark. 2001). İspanya’da yapılan bir çalışmada KT sonrası hastaların (n: 266) fiziksel sorunlar yaşadıkları ve bu sorunlara bağlı psikolojik durumlarının olumsuz etkilendiği belirtilmiştir (Blanch ve ark. 2004).