• Sonuç bulunamadı

Sözleşmenin uyarlanması için dürüstlük kuralları uyarınca ifanın beklenemez olmasının tespitinde yasal risk dağılım kuralları da sözleşmesel risk dağılım kuralları kadar önem arz etmektedir. Nitekim kanunda risk dağılımına ilişkin bir düzenleme bulunması halinde bu durumun sözleşmenin içeriği haline geldiği ve bu sebeple TBK m. 138 hükmü uyarınca uyarlamanın kapsamı dışında kalacağı öğretide ifade edilmektedir350. Ayrıca kanunda konuya ilişkin somut bir düzenleme olması halinde

öngörülemezlik unsurunun gerçekleştiğinden de bahsedilemeyecektir351. Fakat

öğretide bir görüş, kanuni risk paylaşım kurallarının uygulanmasının anlamsız ve adaletsiz sonuçlar ortaya çıkaracak olması halinde TBK m. 138 hükmünün son çare olarak yine de uygulanması gerektiğini savunmaktadır352.

Bu noktada üzerinde durulması gerekli bir husus, hem sözleşmede hem de kanunda konuya ilişkin özel risk paylaşım kurallarının bulunması halidir. Bu durumda sözleşmede yer alan hükümlere öncelik tanınması gerekmektedir. Zira kanunda yer alan sözleşmenin uyarlanmasına ilişkin risk paylaşım kuralları kural olarak emredici

350 Tile, s. 136; Topuz, s. 250 vd; Arat, s. 131 vd; Eren, Borçlar Genel, s. 500 vd; Baysal, Uyarlama, s. 288 vd.

351 Tile, s. 136; Topuz, s. 250. 352 Baysal, Uyarlama, s. 289.

92

nitelik taşımamaktadır353. Bir diğer anlatımla kanunda yer alan risk paylaşım kuralları,

sözleşmede tarafların bu konuyu düzenlememiş olmaları halinde uygulama alanı bulacaktır.

Kanunda özel bir risk paylaşım kuralı öngörülmesine dair klasik örnek, eser sözleşmelerine ilişkin TBK m. 480 / II hükmüdür. Söz konusu hükümde eser sözleşmesinde bedelin götürü olarak belirlendiği hallerde öngörülemeyen veya öngörülse dahi taraflarca göz önüne alınamayan değişikliklerin gerçekleşmesi durumunda sözleşmemenin yeni koşullara uyarlanması düzenlenmektedir354. Böylece

eser sözleşmelerinde bedelin götürü olarak belirlendiği hallerde TBK m. 138 hükmü değil, özel düzenleme niteliğindeki TBK m. 480 / II hükmü uygulama alanı bulacaktır.

VI) Borçlunun Borcunu Henüz İfa Etmemiş veya İfanın Aşırı Derecede Güçleşmesinden Doğan Haklarını Saklı Tutarak İfa Etmiş Olması

Sözleşmeden doğan borçların ifa edildiği bir sözleşmenin uyarlanmasının mümkün olup olmadığı tartışmalı bir husustur. Öğretideki baskın görüşe göre ifa edilmiş sözleşmelerin uyarlanması mümkün değildir355. Bu görüşe göre ifa edilmiş bir edim

için ifanın güçleşmesinden bahsedilemez. Zira edimin ifa edilmesi ortada bir güçlük bulunmadığını, ifanın beklenebilir olduğunu göstermektedir356. Ayrıca edimlerin ifa

edilmesiyle borç sona ermekte ve sözleşme ortadan kalkmaktadır. Taraflar arasında bir

353 Baysal, Uyarlama, s. 290; Arat, s. 132; Tile, s. 136 vd.

354 Bahsi geçen düzenleme hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Erman, Beklenilmeyen Haller, s. 81 vd; Tandoğan, H. : Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 5. Bası, İstanbul 2010, s. 239 vd; Gümüş, M. A. : Özel Borç İlişkileri, C. 2, 3. Baskı, İstanbul 2014, s. 89 vd; Eren, F. : Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 4. Baskı, Ankara 2017, s. 661 vd; Zevkliler, A. / Gökyayla, E. : Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri,9. Baskı Ankara 2016, s. 573 vd.

355 Eren, Borçlar Genel, s. 505; Gürsoy, s. 149; Kılıçoğlu, s. 353 vd; Arat, s. 123 vd; Gülekli, s. 53; Kulp, s. 136.

93

sözleşme ilişkisi bulunmadığından artık uyarlama mümkün değildir357. Fakat kısmi ifa

halinde ifa edilmemiş kısım için uyarlama söz konusu olabilecek, sürekli borç ilişkileri için ise ifaya başlanmış olması değil ifa süresinin dolmamış olması dikkate alınacaktır358. TBK m. 138 düzenlemesinde de borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş

olması şartı açıkça aranmıştır.

Buna karşın öğretide savunulan bir diğer görüşe göre ise edimin ifa edilmiş olması sözleşmenin uyarlanması imkânını her zaman dışlamamaktadır. Bu görüşe göre sözleşme ifa edilmiş olmasına karşın bazı durumlarda sözleşmenin uyarlanması adil bir çözüme ulaşmak için yegâne yol olabilir. Bilhassa borçlu cebri icra tehdidiyle veya ahlaki sebeplerle karşılaştığı tüm güçlüklere rağmen borcunu ifa etmiş olabilir359. Bu

görüşten hareket eden yazarlar sözleşmenin uyarlanmasının yalnızca borçlu tarafından değil alacaklı tarafından da ileri sürülebileceğini, alacaklının edimini ifa etmiş olmasının edimin onun için güçleşmediği anlamına gelmeyeceğini ifade etmektedirler360. Ayrıca aşırı ifa güçlüğü dışındaki işlem temelinin çökmesi olay

gruplarında ifanın güçleşmesinin değil edimin kendisinden beklenebilir olup olmadığının esas alınacağını, edimin ifa edilmesinin ifanın dürüstlük kuralları uyarınca beklenebilir olduğu anlamına gelmeyeceği ifade edilmektedir361. Bu görüşü

savunan yazarlara göre edimin ifa edilmiş olup olmadığı değil, ifanın hangi andan itibaren dürüstlük kuralı uyarınca beklenemez hale geldiği önem arz etmektedir362.

357 Arat, s. 123; Gülekli, s. 53; Gürsoy, s. 149.

358 Gülekli, s. 53; Eren, Borçlar Genel, s. 505; Arat, s. 123.

359 Serozan, Sözleşmeden Dönme, s. 342. dp. no 224; Baysal, Uyarlama, s. 166 vd - s. 316 vd; Topuz, s. 327 vd.

360 Baysal, Uyarlama, s. 316. 361 Baysal, Uyarlama, s. 166. 362 Baysal, Uyarlama, s. 316.

94

Önemle belirtmek gerekir ki ifa edilmiş bir edim söz konusu olduğunda uyarlamanın imkân dâhilinde olup olmadığı sorunu, bir yönüyle uyarlamanın yalnızca geleceğe mi yoksa aynı zamanda geçmişe de mi etkili olduğu sorununa ilişkindir363.

Uyarlamanın geçmişe etkili olduğunun kabul edilmesi durumunda ifanın beklenemez hale geldiği andan sonra ifa edilmiş edimler söz konusu olduğunda da uyarlamaya cevaz verilebilecektir. Buna karşın uyarlama yalnızca geleceğe etkili olarak kabul edilirse ifa edilmiş edimler söz konusu olduğunda uyarlamanın mümkün olmadığı sonucuna varılacaktır. Bu husus, Üçüncü Bölüm’de daha ayrıntılı olarak tartışılacaktır. TBK m. 138 hükmünde, ihtirazi kayıt konulması koşuluyla borçlunun borcunu ifa etmiş olması halinde de uyarlama talep edebileceğini düzenlemiştir. Kanaatimizce hükmün açık ifadesi ışığında ihtirazi kayıt konulmadan ifa edilmiş edimler söz konusu olduğunda uyarlama mümkün olmayacaktır. Fakat TBK m. 138 hükmü, uyarlamanın yalnızca borçlu tarafından talep edilebileceğini öngörmesi ve sözleşmenin tam ifa ile sona ermesi yerine borçlunun borcunu ifa etmesini esas alması açılarından eleştiriye muhtaçtır. Zira borçlunun borcunu kısmi olarak ifa etmiş olması halinde veya taraflardan yalnızca birinin borcunu ifa etmiş olması halinde uyarlamanın mümkün olacağı kanaatindeyiz364.

363 Tile, s. 158.

95

Üçüncü Bölüm

Uyarlama Hakkının Kullanılması ve Sonuçları

I) Uyarlama Hakkının Kullanılması

Sözleşme kurulduktan sonra ortaya çıkan durum değişikliklerinin sözleşme ilişkisini esaslı bir biçimde etkilemesi sonucu sözleşme taraflardan birisi için katlanılamaz hale gelmiş, bir diğer ifadeyle TBK m. 138 hükmünde aranan şartlar gerçekleşmiş olabilir. Bu durumda artık sözleşme ilişkisinin aynen devam etmemesi, sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması gündeme gelecektir. Fakat uyarlamanın nasıl gerçekleşeceği, kim tarafından ve hangi usulle talep edileceği öğretide tartışmalı bir husustur365. Bu konuda öğretideki tartışmalar i) uyarlama hakkının ve hâkimin vereceği kararın hukuki niteliği ve ii) uyarlama talep edilebilmesi için önce değişen koşullara ilişkin bildirim yükümlülüğünün ve sözleşme taraflarının yeniden müzakere yükümlülüğünün olup olmadığı noktalarında yoğunlaşmaktadır.