• Sonuç bulunamadı

1.3. Hıristiyan Cemaatleri Arsasında Beytüllahim Kilisesi’nin Önemi

2.1.2. Kandil Yakma Meselesi

Cemaatler arasında meydana gelen bir diğer tartışma konusu Beytüllahim Kilisesi’nde kandil yakma meselesidir. Kandil yakma geleneği; Hz. Yakub’un oğlu Simeon’un, İsa’dan “tanrının bütün milletlerin yolunu aydınlatması için hazırladığı ışık” olarak bahsetmesi üzerine kuruludur. Simeon’un bu nitelendirmesi Hıristiyanlık dininde ışığı ortaya çıkaran kandile ve muma kutsiyet kazandırmıştır. Bu sebeple kiliselere hiç sönmeyen kandiller yerleştirilmiştir.293

291 C.O.A., Bâb-ı Ali Evrak Odası, 1049/78632, 12 Receb 1315 / 7 Aralık 1897. 292 C.O.A., Bâb-ı Ali Evrak Odası, 1065/79870, 10 Şaʽbân 1315 / 4 Ocak 1898. 293 Nebi Bozkurt, “Kandil”, TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt 24, İstanbul, 2001, s. 299.

7 Kasım 1892’de Rumların, Kilisenin kuzey kapısındaki kandilleri yakmalarına “te‛âmüle mugâyir” yani usule aykırı olduğu gerekçesiyle Latinler ve Fransa Konsolosluğu şiddetle karşı çıkmıştır. Yapılan araştırmalar neticesinde yakılan kandilin kuzey kapısından delikli bir tabla ile geçirildiği anlaşılmıştır. Sadaret, Kudüs Mutasarrıflığı’ndan olayın çözümlenmesini istemiştir.294 Latinler, mağaranın içerisine kandille beraber delikli tablanın295 geçirilmesinin bile usule aykırı olduğunu düşündükleri için iddialarını sürdürmüşlerdir. Fransa Konsolosluğu tartışmanın çözümü için, Rumlar kuzey kapısından kandil tablası ile geçişlerinden vazgeçerlerse296 onların kandil ile her iki kapıdan geçişini kabul edeceklerini teklif etmiştir.297

Bahsi geçen konu hakkında 3 Ocak 1893’te Kudüs Rum Patrikliği Adliye ve Mezâhib Nezareti’ne şikayetlerini bildirmiştir. Patriklik şikayetini bildirdiği yazısında, 1852 tarihli statüko fermanına atıf yaparak, Beytülahim Kilisesi ana binası ve ek yapılarındaki kullanım hakkının kendilerine ait olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca Latin ve Ermeni cemaatlerinin yalnızca geçiş hakkına sahip olduğunu hatırlatmıştır. Bu yüzden patrik, Rumların eskiden beri güney merdivenlerinden geçip kuzey kapısındaki kandili yakmalarının “te‛âmül-i kadîm” yani usule uygun olduğunu iddia etmiştir. Rumlar, bu konuda Latinlerin haksız olduğunu ve tartışmanın sonlandırılması gerektiğini vurgulamışlardır. Adliye ve Mezahib Nezareti, Rum Patrikliği’ne kandil yakma meselesindeki haklarını ispat etmeleri gerektiğini belirterek sadece statükoya aykırı demekle olayın lehlerine çözülemeyeceğini bildirilmiştir.298

Kudüs Mutasarrıfı İbrahim Hakkı Bey (1890-1897) konu üzerine kilisede tarafları bir araya getirerek araştırma yapmıştır. Araştırma esnasında bir Ermeni kandilcisi, otuz seneyi aşkın bir zaman diliminden beri delikli tablanın kuzey kapısından hiç geçirilmediğini ifade etmiştir. Ayrıca Rumlardan bir kanıt istenmesine rağmen statüko fermanı dışında başka bir şey sunulmamıştır.299 Bunun üzerine 8 Ocak 1893’te Rum kandilcisinin dini kıyafetle mağaranın kuzey ve güney merdivenlerinden sadece Milad Yortusu günlerinde kandille geçişinin serbest bırakılması kararlaştırılmıştır. Ancak

294 C.O.A., Yıldız Hususi Maruzat, 267/25, 7 Cemâziye’l-evvel 1310 / 27 Kasım 1892. 295 Rum milletine ait olan kandillerin taşınması için kullanılan sofra şeklindeki araçtır.

296 “… Fransa Konsolosu ihtilâfın çözümü içün kandilin her iki kapudan imrârına Rumların haklarını kabul ve tasdik ideceğini beyân ve mezkûr kandil tahtasının şimâl kapusundan imrârından sarf-ı nazar iderler ise bu suretle netice virilmesini teklif etdiği bildirimiş…” belgenin devamı için bkz. C.O.A., Bâb-ı Ali Evrak

Odası, 126/9399, 1 Cemâziye’l-âhir 1310 / 21 Aralık 1892.

297 C.O.A., Bâb-ı Ali Evrak Odası, 110/8233, 2 Cemâziye’l-evvel 1310 / 22 Kasım 1892; Bâb-ı Ali Evrak

Odası, 126-9399, 1 Cemâziye’l-âhir 1310 / 21 Aralık 1892.

298 C.O.A., Bâb-ı Ali Evrak Odası, 136/10144, 19 Cemâziye’l-âhir 1310 / 8 Ocak 1893. 299 C.O.A., Bâb-ı Ali Evrak Odası, 136/10144, 19 Cemâziye’l-âhir 1310 / 8 Ocak 1893.

delikli tabla mevzusunun daha ayrıntılı bir şekilde araştırılması ve doğru yolun bulunması için şimdilik bu tablanın geçişinin yasaklandığı Sadarete bildirilmiştir.300

Aynı konu 22 Mayıs-10 Haziran 1893 tarihlerinde tekrar gündeme gelmiştir. Rumlar, yanan kandilin kuzey kapısından geçirilirken delikli tabla kullanılmasının zaten Rum kandilcisinin görevi olduğunu bildirmelerine rağmen Latinler itirazından vazgeçmemişlerdir. Kudüs Mutasarrıflığı Sadarete, Rum Patrikhanesi’nin delikli tabla kullanma hakkını delillendiremediğini, konuyu sonuca bağlamanın kendisince zor olduğu bildirmiştir. Kavgaya sebep olan kandilin kuzey kapısından çıkarılarak yerine asılması ve mağaraya bırakılan kandil tablasının kandilin olduğu yere götürülmek üzere güney kapısından geri getirilmesi konusu araştırılmış ve bu durum usule uygun görülmemiştir. Rum ve Latinler arasında yapılacak anlaşmaya kadar tablanın kuzey kapısından geçişi durdurularak meselenin askıda bırakılması uygun görülmüştür.301

Bu olayda Latinlerin çıkardığı tartışmaya karşılık olarak Rumlar kuzey kapısından kandil geçirme hakkının kendilerine 1852 statüko fermanıyla verildiğini iddia etmişlerdir. Ancak bu iddialar Kudüs Mutasarrıflığı tarafından yeterli görülmemiş ve Rumlardan kanıt göstermeleri istenmiştir. Latinler ile Rumlar arasındaki bu tartışma hemen hemen bir buçuk yıl sürmüştür. Osmanlı yöneticileri diğer konularda olduğu gibi bu konuyu detaylı bir şekilde araştırarak sonuca bağlamaya çalışmıştır. Kilise içerisinde konunun çözümü için geniş bir tahkikat yapılmıştır. Bunun sonucunda Latinlerin iddia ettikleri olayın sadece kuzey kapısından kandil geçirme mevzusu değil aynı zamanda kandilin taşındığı tablanın 1852’de oluşturulan usule aykırı olduğu düşüncesidir. Osmanlı Devleti, Rum ve Latin milletleri arasında yapılacak anlaşmaya kadar Rumların bu tablayla kuzey kapısından geçişini durdurmuştur. Fakat daha sonra sorunun çözülüp çözülmediğiyle ilgili herhangi bir arşiv vesikasına rastlanılmamıştır. Kandilin geçirilip tablanın geçirilmemesinin istenmesi ve bunun sorun teşkil etmesi tartışma mevzularında küçük detayların ne derece önemli olduğunu göstermektedir.

300 C.O.A., Bâb-ı Ali Evrak Odası, 136/10144, 19 Cemâziye’l-âhir 1310 / 8 Ocak 1893.

301 C.O.A., Bâb-ı Ali Evrak Odası, 177/13236, 9 Ramazân 1310 / 27 Mart 1893; Bâb-ı Ali Evrak Odası,

204/15290, 6 Zi’l-kaʽde 1310 / 22 Mayıs 1893, Bâb-ı Ali Evrak Odası, 217/16248, 25 Zi’l-kaʻde 1310 / 10 Haziran 1893.