• Sonuç bulunamadı

Kamu yatırımları ile özel sektör arasında çok yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Özel yatırım ve kamu yatırımları arasındaki ilişkileri temel alan ampirik literatür iki durumdan oluşmaktadır. Birinci durum; kamu yatırım harcamalarının özel yatırımları dışlaması, ikinci durum ise; kamu yatırımları ile özel yatırımların birbirine rakip değil, birbirinin tamamlayıcısı olduğu yönündedir (Altunç ve Şentürk, 2010: 536). İlk durumda, kamu yatırımdaki artış finans ihtiyacını arttırmakta, bu durumda hükümetin vergi artışı veya sermaye piyasalarından daha fazla fon talebi yoluyla bu ihtiyacı karşılamasına yol açmaktadır. Bu nedenle, faiz oranları artar ve girişimcilerin yatırım için ayırdıkları sermayeyi azaltarak sermayenin beklenen verimliliğinin düşer, buda kamu yatırımlarının özel sektör yatırımlarını dışlamasına neden olur. Artan faiz oranları özel girişimci için kolay ve risksiz bir kazanç oluşturacağından dolayı girişimci yerleşik ve uzun zamanlı yatırımların riskini almak istemez. İkincisinde ise, kamu yatırımları yollar, köprüler, kanalizasyon sistemleri, enerji santralleri, limanlar ve havaalanları gibi yatırımlarıyla birlikte özel sektör yatırımlarını teşvik edip üretkenliğin artması girişimci

15

için yatırıma uygun şartların oluşmasını sağlamaktadır. Böylelikle kamu yatırımları ile özel sektör yatırımları arasında tamamlayıcı ilişki görülmüş olur( Kalem, 2015: 8-9).

Bu iki durumda da dikkat edilmesi gereken nokta, kamunun yatırım yapmaya karar verdiği zaman amacının ne olduğunudur. Yani kamu, yatırım yaparken sosyal adalet, toplumsal ihtiyaçlar ve temel beşeri gereksinimler için mi yoksa ekonomik verimlilik, istihdam, büyüme ve benzeri temel ekonomik oranlarımı göz önüne alıp yatırım yapıyor sorularını cevaplaması gerekmektedir. Fakat özellikle gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelerde kamu yatırımlarının ilk olarak sosyal dengeleri gözetmek ve beşeri ihtiyaçları karşılamak için yol, kanalizasyon, enerji, eğitim ve sağlık gibi temel altyapı hizmetlerine odaklanması ve bu hizmetleri ülkenin her alanına götürmesi gerekmektedir. Bu temel altyapı ihtiyaçları karşılandıktan sonra kamu yatırımlarının iktisadi ve verimlilik gibi hedeflere odaklanması beklenmektedir. Aksi halde temel gereksinimlerin karşılanmadığı bölgelerde huzursuzluk ve itaatsizlik yaşanmasına ve bu bölgelerden altyapısı tamamlanmış bölgelere doğru yoğun göç başlamasına, bu nedenle siyasi, sosyal ve ekonomik olarak dengesizlikler ile istikrarsızlıklar görülmesine neden olacaktır. Yani gelişmekte olan ülkelerde temel amacı sadece iktisadi oranları önemsemesi değil aynı zamanda beşeri ve sosyal gereksinimleri karşılamaktır. Bundan dolayı da gelişmekte olan ülkelerde kamu yatırımları iktisadi açıdan verimli olmayıp örneğin özel sektörü desteklemese bile toplumsal ihtiyaçları karşılaması açısından önemlidir. Bu nedenle kamu yatırımları gelişmekte olan ülkelerde dışlama etkisi dahi yapsa, ülkenin altyapısal gelişimine ve kalkınmasına zemin hazırladığı için gereklidir(Kalem, 2015: 9-10).

16

İKİNCİ BÖLÜM

KAMU ÖZEL İŞBİRLİĞİ

İlk bölüm çerçevesinde yatırım kavramını, kamu yatırımlarını ve onun alt başlıklarından oluşan altyapı yatırımlarını inceleyip finansman modellerine değinilmiştir. Bu bölümde de altyapı yatırımlarının finansman modellerinden biri olan ve çalışmamızın asıl konusunu oluşturan kamu-özel işbirliği modelini geniş çapta incelenecektir.

2.1. TARİHSEL GELİŞİMİ

Kamu hizmetlerinde özel sektör arayıcılığıyla hizmet vermek milattan sonra Romalılar tarafından uygulandığı görülmüştür. Roma döneminde liman, pazar ve hamam gibi toplum ihtiyaçları 1660 yılında İngiltere’de kamu özel işbirliği modeli ilk kez yol inşaat projesine özel sektörün girmesi ile ortaya çıkmıştır. Özellikle kamu özel işbirliği endüstri devrimi sonrasında kanal ve demiryolu projeleri ile 1860’lara kadar en üst seviyelere ulaşmış fakat Avrupa’da meydana gelen kriz ile sektör sekteye uğramış yatırımcılar iflas etmiştir. İngiltere’nin ardından Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa’da kamu özel işbirliği modelini kullanmıştır. 1869 yılında Mısır valisi Said Paşa tarafından yaptırılan Süveyş Kanalı da kamu özel işbirliği ile yapılmıştır( Boz, 2013: 280).

Avrupa, 1. Dünya Savaşına doğru ilerledikçe ve diğer makroekonomik nedenlerden (aşırı rekabet, hükümet kontrollerinin artışı, yatırım getirilerinin azalması vb.) dolayı 17. yüzyılın ikinci yarısından beri yaklaşık 200 yıldır devam eden Kamu Özel İşbirliği modelinin parlak zamanları sekteye uğramıştır. KÖİ ‘nin tekrar önem kazanması ve ülkelere tekrardan uygulanması 1980’li yıllarda başlamıştır. Bu dönemde gelişmiş ülkelerde başlayan şehirlere göç ile şehirlerin altyapı yatırımları yetersiz kalmış ve Kamu Özel İşbirliği modeline ihtiyaç artmıştır(Smith, 1999:8-10, Çekirge, 2006: 5). Bu dönemde gerekli olan altyapı yatırımları şunlarıdır;

 Yollar,  Demiryolları,  Hastaneler,

17  Havaalanları,

 Su arıtma ve dağıtım tesisleri.

Bu nedenden dolayı da özel sektör tekrar altyapı yatırımlarında yatırımcı rolü almaya başlamıştır. Özellikle İngiltere’de tekrardan gündeme gelen model bu dönemde ağırlıklı olarak hastane, okul vs. projeler gerçekleşmiş daha sonra model bütün yatırımlarda uygulanmıştır( Çekirge, 2006: 6).

İngiltere tarafından kamu özel işbirliği modellerine ilk girişim yapılmış ve özel sektörün kamusal alana girmesini engelleyen yasal prosedürler kaldırılmıştır. Bu durum kamu özel işbirliği modelinin genel çerçevesini oluşturan ‘‘ Özel Sektör Finansman Girişimi (PFI Private Finance Initiative) ile sağlanmıştır( Boz, 2013: 280). Fakat PFI ile PPP kavramları birbirine karıştırılmamalıdır. PPP’nin yani kamu özel işbirliğinin kapsamı ve tanımı daha geniş olup PFI onun bir çeşididir(Dyton, Richard, Bavıchı ,Raj,2008: 11).

Amerika’da ise kamu özel işbirliği ilk uygulamaları ‘‘ Ortak Girişim’’ (Joint Venture) uygulaması ile gerçekleşmiştir. Bu uygulama kamu özel işbirliğinin en gelişkin formu olarak nitelendirilmiştir. İngiltere’de 1992 yılında John Mayor tarafından başlatılan “Özel Finans Girişimi” (Private Finance Initiative – PFI) ve Blair dönemindeki “En İyi Değer” (Best Value) projeleri Kamu Özel İşbirliği’ni yaygınlaştırmıştır(Çelik, 2013: 1). İngiltere bu modeli başarılı bir şekilde uygulamasından sonra diğer ülkelerde bu modeli kendi ülkelerinde uygulamaya başlamıştır. 1999 yılında kamu özel işbirliği modelini kullanan 10 tane ülke varken şuan bu sayı çok fazla artmıştır ( Boz, 2013: 280).