• Sonuç bulunamadı

Siyasa yapıcılar, eylem ve bir programın benimsenmesinden sonra yapılacak faaliyetlerin belirli bir yönde amaç ve hedeflerin sıkı sıkıya takip edeceğini garanti etmezler (Jann ve Wegrich, 2006: 51). İdeal bir siyasa uygulama sürecinin temel unsurları şunlardır (Jann ve Wegrich, 2006: 52):

* Program planının özellikleri: Nasıl ve hangi kurum/ kuruluşlar tarafından plan yürütülmesi gerekir? Programın yürütülmesi için gereken hukuksal düzenleme/ plan nasıl yorumlanmalıdır?;

* Kaynakların tahsisi: Bütçe kalemleri nasıl dağıtılacaktır? Planı hangi personel yürütecektir? Kurumun hangi birimleri planın yürütülmesinden sorumlu olacaktır?;

* Kararlar: Tek durumlarda kararlar nasıl alınmalıdır?

Kurgulanan siyasaların pratiğe dönüştürüldüğü bu aşamada, temel olarak üç yöntemden söz edilebilir. Bunlar (Pülzl ve Treib, 2006: 90):

1. Yukarıdan aşağı uygulama modeli, siyasa hedefleri üretmek için karar vericilerin yeteneği ve uygulama aşamasındaki kontrollerine yapılan vurgu,

2. Aşağıdan yukarıya uygulama modelinde, siyasa uygulayıcılarının ana aktörler olarak yerel bürokratlar, uygulayıcı ağları ve uygulayıcı görüşmelerini,

3. Karma uygulama teorisi, yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya ve diğer teorik modellerin birleştirerek, diğer iki yaklaşım arasındaki farkı azaltmaya çalışma şeklinde ifade edilebilir.

1.3.1. Yukarıdan Aşağıya Uygulama Modeli

Yukarıdan aşağıya uygulama modeli, merkezi yönetimde yer alan bürokratların, alınan kararları uygulaması anlamını taşımaktadır (Pülzl ve Treib, 2006: 90). Başka bir ifadeyle; herhangi bir kamu kuruluşunun üreteceği kamusal mal veya hizmetlerin niteliği, miktarı, süresi, bu hizmetlerden yararlananların nasıl ve hangi ölçüde

yararlanacağı, bu hizmeti kimlerin nerede, nasıl üreteceği daha önceden planlanıp, kuralları da belirlenmektedir. Söz konusu süreçte, bu planların ne zaman, nasıl ve kim tarafından değiştirileceği de ortaya konmaktadır (Öztekin, 2002: 48-49).

Bu modelde merkezde yer alan seçilmişler gerekli kararları alır ve yaptıkları yasal düzenlemelerle, siyasanın gerçekleştirilmesi aşamasında siyasa uygulayıcılarına da sınırlarını çizerler. Alınan kararların sınırları belirli olduğu için uygulayıcıların herhangi inisiyatifi söz konusu olmamaktadır. Merkezi yönetimin aldığı kararlar, katı ve dikey hiyerarşik ilişkiler içerisinde uygulamaya konulmaktadır. Siyasaların uygulama süreci apolitik ve idari bir süreçtir. Güç nihai olarak merkezi karar vericilerin elindedir; bu kişiler, siyasa hedeflerini açık bir biçimde tanımlar ve bu hedefleri uygulamaya koyma sürecine hiyerarşik olarak rehberlik edecek konumda yer alırlar (Demir, 2011: 113, Jann ve Wegrich, 2006: 52).

1.3.2. Aşağıdan Yukarı Uygulama Modeli

Aşağıdan- yukarıya uygulama modeli, 1970'lerin sonu ve 1980'lerin başında yukarıdan aşağıya ekolü savunanlara bir eleştirel tepki olarak çıkmıştır. Siyasa çıktılarının başta konulan siyasa hedefleriyle yeterince ilgili olamadığını ve varsayılan sebep – sonuç bağlantısının sorgulanabilir olduğunu gösteren çalışmalar, siyasa analizi sürecinin aşağıdan yukarıya doğru olabilirliğine dikkat çekmektedir (Pülzl ve Treib, 2006: 92). Siyasaların merkezi düzeyde tanımlanması ve uygulayıcıların bu hedeflere olabildiğince bağlı kalmak zorunda olmaları yönündeki görüş bu çerçevede sorgulanabilir bir durumdadır. Bu çerçevede, siyasa yapım sürecinde inisiyatif kullanabilme faydalı bir etken olabilir. Yerel düzeyde çalışan bürokratlar, yerel sorunlara merkezi karar vericilerden daha yakın konumda yer almaktadır (Demir, 2011: 114). Aşağıdan yukarıya uygulama yaklaşımı modelinin özünü, uygulama sürecinde siyasanın uygulayıcılarının yerel koşullara ve gereksinimlere göre hareket etmesi oluşturmaktadır. Aşağıdan yukarıya uygulama modelini savunanlara göre, astların uygulama aşamasında bizzat alanda görev yapması, uygulama aşamasında ortaya çıkan sorunları daha yakından tanımasını sağlamakta ve sorunun çözümü ile ilgili olarak daha rasyonel görüşleri bulunmaktadır. Bu yönüyle sokak düzeyi bürokratların üstlerine karşın üstün yönleri olduğu ifade edilmektedir (Duyar, 1995: 110-111).

“Yukarıdan aşağı” ve “aşağıdan yukarıya” yaklaşımlar zıt araştırma stratejileri nedeniyle iki alana ayrılmıştır. Genellikle siyasal sistemin aldığı siyasa kararı “üst” düzeyden, uygulayıcılara “alta” doğru yönlendirmektedir. Aşağıdan yukarıya modeli savunucuları, diğer modeli savunanların tersine, siyasi- idari sisteminde siyasa uygulayıcılarını “alt” tanımlamakla işe başlamaktadır. Daha sonra analizler, “yukarı doğru” ve “yanlamasın”, uygulayıcı aktörleri ağlarını ve problem çözme stratejilerini tanımlamak için hareket etmektedir (Pülzl ve Treib, 2006: 93).

Son olarak, bu iki yaklaşım temelde demokrasinin farklı modellerine dayanmaktadır. Yukarıdan- aşağı modeli destekleyen yaklaşımlar, geleneksel temsili demokrasi, seçkinci anlayışlara dayanmaktadır. Bu görüşe göre, seçilmiş temsilciler, bir toplum içinde tüm vatandaşlar adına toplu olarak bağlayıcı kararlar alan aktörler olarak meşrulaştırılmıştır. Bu kararların mümkün olduğunca doğru bir şekilde yerine getirilmesini sağlamak, uygun demokratik bir yönetişim konusudur. Diğer bir deyişle, merkezi olarak tanımlanan siyasa hedeflerindeki herhangi bir sapma, demokratik standartların ihlali olarak görülmektedir. Aşağıdan yukarıya yaklaşım ise yarışmacı demokrasi modelidir. Yerel bürokratların, hedef grupları ve özel sektör aktörleri de dikkate alması gerektiği meşru kaygıları vardır. Onlara göre, seçkinci bir model bu endişeleri göz ardı edebilir, dolayısıyla meşru olmayan kararlar verilebilir. Merkezi olarak tanımlanan siyasa hedefleri demokratik ilkelere aykırı olamaz, bu bağlamda siyasa hedefleri sapmamalıdır. Bu açıdan bakıldığında, meşru demokratik yönetişim, ancak politika oluşumunda (alt düzey idari aktörler, çıkar grupları, özel sektör aktörleri, vb) belirli bir karardan etkilenecekleri içeren katılımcı bir demokrasi ile mümkün görünmektedir (Pülzl ve Treib, 2006: 94-95).

1.3.3. Üçüncü Yol: İki Yaklaşımın Ortak Kullanılması

Siyasa uygulama alanında, her iki yaklaşımın genel kabul görmüş olgularını bir araya getirmeye yönelik birleştirici bir çaba da olanaklıdır (Pülzl ve Treib, 2006: 95). Bu düşünceyi savunanlara göre, salt yukarıdan aşağıya veya aşağıdan yukarıya doğru siyasa uygulama modelini seçmeye yönelmek, kamu siyasasının etkinliğini azaltabilir. İki uygulama modelinin de belli bir sorun için yeterli olamayacağı durumlarda bir paradoks oluşabilir. Bu bağlamda bu iki yaklaşımın güçlü yönleri birleştirilebildiği

ölçüde karmaşık sistemlerin etkinliği artırılabilmektedir. Siyasa yapım ve uygulama sürecinde her iki durumdan birisini tercih etmenin aynı zamanda siyasa hazırlayıcı ve uygulayıcılarının olaylara geniş bir açıdan bakmasını engelleyeceği ifade edilmektedir (Duyar, 1995: 112).