• Sonuç bulunamadı

5. TÜRKİYE’DE KALKINMA BANKACILIĞI VE SANAYİ İLİŞKİSİ

5.3. Kalkınma Bankacılığında Fon Kaynakları ve Teşvikler

5.3.2. Kalkınma Bankaları ve Teşvik Politikaları

1980’lere kadar teşvik mekanizması, kamu kesimi için emredici ve özel sektör için yol gösterici nitelikteki ulusal planlar aracılığıyla işletiliyordu. Kamu kesimi sözkonusu olduğunda, Devlet Yatırım Bankası tarafından yatırımlar projelendiriliyor ve KİT’ler aracılığıyla gerçekleştiriliyordu. Özel sektör sözkonusu olduğunda ise, ulusal planların ithal ikameci bir anlayışla çizdiği çerçevede, yatırımlar teşvik mekanizmasıyla destekleniyordu Türkiye’de teşvik politikalarının uygulanmasında kalkınma bankalarının merkezi bir rol oynaması gerekirken, bu bankalar planlı dönem de dâhil olmak üzere, hiçbir dönem teşviklerin aktif kullanıldığı yerler olamamışlardır. Özel kesim yatırımları için geçerli teşvik mevzuatı, kalkınma bankalarının kaynaklarını yatırımcılar için cazip kılmamıştır. Dolayısıyla, kredilendirme aşamasında teşvikler ithal ikameci dönemde uzun bir süre geçerli olduysa da, teşvik politikaları kalkınma bankacılığının yatırımları desteklemesinde önemli bir etken haline gelmemiştir.

1980’lere gelindiğinde ise, Türkiye’de diğer bazı gelişmekte olan ülkelerde de olduğu gibi planlı model, ekonomik başarısızlığın nedeni olarak görülmüş ve planlamada gelişme arayışları sekteye uğramıştır.22 İhracata dayalı, dışa açık büyüme modelinin uygulanması ile planlı büyüme modeli terkedilmeye başlanmıştır. Bu süreçte teşvik mekanizmasının yürütmesi DPT’nin kontrolünden çıkmış ve 1992 yılında Hazine Müsteşarlığı’nın uhdesine bağlanmıştır. Hazine Müsteşarlığı’nın yürütmesinde olan teşvik mekanizması da, planlama ağırlıklı olmaktan ziyade, sektör ayrımı yapmadan özel sektör talebine göre şekillenen bir yaklaşımla işletilmeye başlanmıştır (Kuruç, 2001). Böyle bir konjonktürde, kalkınma bankacılığı tarafından yatırımların projelendirilmesinde bir parametre olan teşviklerin etkinliği, 1980 sonrasında daha da azalmıştır.

65

Kalkınma bankalarının teşvik sisteminde etkin bir rol alamamasının nedeni şu şekilde açıklanabilir. Türkiye’de özel sektörün planlı bir anlayışla yönlendirilmesi teşvik sistemi aracılığıyla yapılmaktadır. Ancak Beş Yıllık Planlar’da ortaya konulan hedeflerin hangi kurumlarla gerçekleştirileceği açıkça belirtilmediği için, kalkınma bankalarının da planlarda belirlenmiş işlevleri bulunmamaktadır. Dolayısıyla, kalkınma bankaları aracılığıyla hangi sektör yatırımlarının hangi teşvik kapsamında destekleneceği net değildir. Günümüzde Türkiye’de uygulanan teşvik sistemi ise sektörel önceliklerden çok gelişmişlik farklarına dayandığı için, kalkınma bankalarının teşviklerden faydalanması da teşvikleri gelişmişlik farklarını azaltıcı projelerde kullanması ile sözkonusu olmaktadır (Bilen, 2007).

Kalkınma bankalarının kendi özkaynaklarından kaynaklanan kredileri kullandırılabilmesi için, yapılacak yatırımın, teşvik mevzuatı kapsamında yer alması gerekmektedir. Ayrıca KfW, İslam Kalkınma Bankası, Avrupa Yatırım Bankası vb. yabancı kaynaklı kredilerin kullandırılabilmesi için de, yatırımın teşvik belgesine sahip olması gerekmektedir (Şimşek, 2007). 1980’lerden sonra, teşvik politikalarının yoğun bir şekilde Kalkınmada Öncelikli Yöreleri (KÖY) özendirici bir niteliği bulunmaktadır. Bu doğrultuda, vergisel teşviklerin yanında nakdi teşvikler de yoğun bir şekilde kullanılmıştır. Kalkınma bankaları da bu teşvikler kapsamına giren KÖY projelerinde teşvikleri kullandırmışlardır.

Projelerde, teşvik araçları nakdi olarak kullandırıldığı gibi, vergisel teşvik araçları da bulunmaktadır. 1980’ler sonrasında yatırımlara ani ivme kazandırması sebebiyle çoğunlukla nakit teşvik araçlarının tercih edildiği söylenebilir. 1985-1991 arası dönemde nakdi teşvik araçları arasında en cazip olanı Kaynak Kullanımını Destekleme Primi (KKDP) olmuştur. Karşılıksız ve hibe nitelikli bir araç olan KKDP ile, KÖY’lere ait projelerin %50’si doğrudan nakit finansman aracılığıyla sübvanse edilmiştir (Şimşek, 2007). KKDP ile desteklenen projelerde proje başarısının diğer projelere oranla daha düşük olması sebebiyle, ilerleyen yıllarda KKDP’nin kullanım sıklığı düşmüştür. KKDP’nin başarısız olmasının ardında iki temel neden vardır. Bankacılık faaliyetlerinde kredi izleme faaliyetlerinin başarısız ve müşteriyle ilişkinin zayıflığı bu başarısızlığın kurumsal tarafını oluşturmaktadır. KKDP’nin daha çok kötü projeler tarafından talep edilmesi de başarısızlığın proje tarafını oluşturmaktadır. KKDP kullanım sıklığının düşmesiyle birlikte, yerini Fon Kaynaklı Krediler’e (FKK) bırakmıştır. FKK’nın kullanılış şekli koşullu kredi şeklindedir.

66

Piyasa koşullarında elde edilecek krediye göre faiz, vade ve teminat açılarından daha cazip olanaklar sunulmuştur. FKK’nın kullandırıldığı projelerin başarısı KKDP’nin kullandırıldığı projelere oranla daha yüksektir. Japonya örneğinde görüldüğü üzere, Güney Asya ülkelerinde uygulanan teşvik mekanizması, kullandırılan cazip krediler ve müşteriyle olan sıkı bağ ve başarılı izleme faaliyetleri sonucu yüksek oranlarda başarıyla sonuçlanmıştır. Fakat Türkiye’de 1980 sonrası kullandırılan KKDP ve FKK’de böyle bir başarı sağlanamamıştır.

Teşvik mekanizması kalkınma bankaları tarafından sıklıkla kullanılan bir uygulama olsa da, kalkınma bankalarının faaliyetlerine tahsis edilmiş özel bir teşvik mekanizması hiçbir dönemde olmamıştır. Daha çok KÖY projeleri için yürütülen teşvik uygulamalarının kalkınma bankası projelerine uygun nitelikte olanları, kalkınma bankaları tarafından teşvik kapsamı içinde kullanılmıştır. Özellikle Hazine Müsteşarlığı tarafından yürütülen teşvik mekanizmasının, son dönemlerde kalkınma bankacılığı faaliyetlerini özendiren ve teşvik eden bir özelliği bulunmamaktadır.

Sonuç olarak kalkınma bankalarının fon kaynakları sözkonusu olduğunda, 1980 sonrasında, yabancı kaynaklara yönelimde bir yükseliş olmuştur. Yerel sermayenin yetersiz olması sebebiyle, sanayi projelerinin yabancı kaynaklarla finanse edilmesi amaçlanmıştır. Teşvik mekanizması çerçevesinde kalkınma bankaları değerlendirilecek olursa, hiçbir dönemde kalkınma bankacılığına has bir teşvik mekanizması kurgulanmamıştır. Yerel sanayiin finansmanı noktasında Türkiye’de kurumsal bir açık bulunmaktadır.

67