• Sonuç bulunamadı

KADIN KIYAFETLERİNİN DÜZENLENMESİ

CUMHURİYET DÖNEMİ (1923-1933)

3.5. KADIN KIYAFETLERİNİN DÜZENLENMESİ

Atatürk’ün reform eylemlerini planlama ve uygulamasında kadına özel bir güvencesi vardır. Mesela erkekleri, uygar milletlerin kıyafetine sokmak için, özel bir kanun çıkarmak zorunda kalır. Şapkayı önce kendisi giyer, orduya giydirir ve yasayı da çıkarır. Kadınlarımızın kıyafetiyle şahsen ilgilidir. Çevresindekilere, batı kıyafetini giymeye teşvik etmekle, sözlü ve yazılı propaganda yapılmasıyla yetinir ama kadın giysileri için erkekler gibi özel bir yasaya gereksinim duymaz: “Kadınlarımız, bu işi kendi kendilerine yapacaktır” diyerek güvenini belli eder[Göksel,1993:172].

Atatürk, kadının kıyafeti konusundaki fikirlerini şöyle dile getiriyor: “Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki başına bir bez veya peştamal veya buna mümasil bir şeyler atarak, yüzünü gözünü kapatır, yanından geçen erkeklere karşı, ya arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur. Bu tavrın mana medlûlü nedir? Efendiler bir millet anası, millet kızı bu garip şekle bu vahşi vaziyete girer mi? Bu hal milleti gülünç gösteren bir manzaradır. Derhal tahsisi lazımdır.” demiştir[Karal,1998:46].

Gazi, bu alanda örneği ilk kendi karısının vermesini istemiştir. Daha 1923’te Latife Hanım, siyah giysilerle ve başörtülü de olsa çarşafsız dolaşıyordu. Bir süre sonra Amazon giysileri ve süvari çizmeleriyle Mustafa Kemal’in yanında askeri denetimlere katılacak, onunla birlikte lokantaya gidecektir[Caporal,1982:646].

21 Mart 1923 tarihinde, Konya da yaptığı bir konuşmada, çarşaf konusunu ele alan Mustafa Kemal, çok büyük bir katlılık doğrultusunda, olduğu gibi abartılmış bir özgürlük yönünde de aşırılıkları eleştirerek şöyle diyordu:. “Dinimizin tavsiye ettiği tesettür, hem hayata hem fazilete uygundur. Kadınlarımız şeriatın tavsiyesi dinin emri mucibince tesettür etselerdi ne o kadar kapanacak ne o kadar açılacaklardı.” diyordu[Karal,1998:45].

Gazi 1924 yıllında fese ve takkelere karşı kampanyanın başlangıç noktası olan İnebolu ve Kastamonu gezisinde ilk kez çarşaf giyme adetini ve kadına reva görülen koşuları sert ve keskin bir dille kınadı[Caporal,1982:647].

Atatürk 1925 yıllında şöyle diyordu; “Kadınlarımızın, yüzlerini dünyaya göstermelerine izin verelim ve dünyayı daha yakın görüp tanıyabilmeleri için, gözlerini açmalarını sağlayalım. Bunda korkulacak hiçbir şey yoktur. Bu, önüne geçilemeyecek bir gelişmedir. Bu yolda atılacak olumlu adımlar, ulusumuz için daha tatmin edici ve başarılı sonuçlar almamızı sağlayacaktır.”[Tuncer,1989:170].

Mustafa Kemal’in kıyafet alanında başlattığı reformu eleştirme cesareti gösterenlere karşı cezai yaptırımlar getirilmiştir. Örneğin; Mersin’de çarşaf giyilmesi belediyenin bir

kararıyla tümden yasaklanmıştır. Bildiri çarşafın tüm sakıncalarını ortaya koyuyor kendilerini gizleme amacı haline geldiğini ileri sürüyordu.

İstanbul’da Şeyh Musa, vaazlarında cumhuriyet rejimini ve kadının kurtuluşu ve çarşafın kaldırılmasını eleştirdiği için ceza mahkemesi önüne çıkarıldı[Caporal,1982:648].

Atatürk’ün kılık-kıyafet inkılabı ile kadının peçeyi ve çarşafı atması gibi olaylar, Türk kadının ezik ve eşitsiz durumdan kurtarmış, onun erkeğin yanında onurlu, güvenli, bilgili ve sosyal bir varlık olarak, yaşamına yön vermesini sağlamıştır[Tümerdem,1986:151].

Atatürk, kadını sosyal hayattan uzaklaştıran, örtünme biçimlerine karşı çıkarak Türk kadınının, kendisine rahat hareket imkanı tanıyan bir kıyafet şeklini benimsemesini istemiştir. Aşırıya kaçan kıyafetleri de şu sözleri ile eleştiriyordu: “Kadınlık meselesinde dış görünüş ve kıyafet ikinci derecedir. Asıl mücadele alanı kadınlarımız için görünüş ve kıyafetle başarıdan daha çok, asıl başarılı olunması gereken alan ışıkla ,kültürle gerçek faziletle süslenmek ve donanmaktadır.” Bu sözleriyle kadınların kıyafetlerine ait görüşlerini açıklayan Atatürk bu konuda da yönlendirici bir role sahiptir[Kaplan,1998:182].

- Siyasi Haklar Verilmesinin Kadın Kıyafetlerine Etkisi:

II. Meşrutiyet döneminde, çarşaf ve peçenin kaldırılması için başlatılan mücadele Cumhuriyet döneminde başarıya ulaşıyordu. Alınan tedbirler ve yapılan konuşmalarda kamuoyu çarşaf ve peçenin kaldırılmasına hazırlanmıştır.

1930 tarihinde kabul edilen yasa ile kadınlara belediye seçimlerini katılma hakkı tanınmıştır. Yapılan seçimlerde oy kullanma sırasında meydana gelen bazı olaylar, çarşaf ve peçe meselesinin yeniden gündeme gelmesine sebep olacak ve bu konuyla

ilgili tedbirler alınacaktır. Çarşaf ve peçe kullanılmasının yasaklanmasının sebepleri arasında şu gerekçeleri gösterebiliriz.

- Kötü niyetli kişilerin, suçlu ve kaçakların kadınların giydiği kıyafetleri kullanması. - Kadınların, belediye seçimlerine katılıp oy kullanması sırasında peçeli kadınların kimliklerinin belirlenememesi.

- Kadınların kıyafetlerinden faydalanan bazı erkeklerin çarşaf ve peçe giyerek oy kullanabilecekleri ihtimali.

- Kimliği belirlenemeyen örtülü kadınlar birden fazla sandıkta oy kullanabilecekleri ihtimali [Kaplan,1998:183].

Bu amaçla, yerel nitelikli meclisler tarafından çarşaf ve peçenin giyilmesine karşı kararlar alınacaktır.

5 Aralık 1934 tarihli TBMM oturumunda, kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının tanınması kabul edilmiştir. Bu sırada alınan bir karar çarşaf ve peçenin kaldırılmasında etkili olmuştur. Bu madde de: “Rey verenlerden, rey verirken hürriyet ve şahsiyetleri belli olmayanların reyi kabul olunamaz” kararıydı.

1935’li yıllarda, sırası ile Mersin, Trabzon, Rize, Antalya, Uşak, Ordu, Adana, Konya, Afyon, Maraş, Bolu... Şehir Meclislerinde de peçe ve çarşafları kalkması ve bunun yasaklar arasına girmesine kara verilmiştir. Bu meclisler çarşaf giyip peçe takan kadınlardan, para cezası alınmasına zabıtların böyle giyinen kadınlara rastladığı yerde çarşaf ve peçeden arındırmasına karar veriyordu. Halk evleri de çarşaf ve peçeye karşı mücadele etme kararı alıyordu.Muhalefete rağmen kadınların sosyal hayata katılması için, yapılan faaliyetler durmamış bu dönemde alınan kararları destekleyen çalışmalar ve yazılar dönemin belirgin özeliği olmuştur[a.g.e.,s.186].