• Sonuç bulunamadı

KADIN İŞGÜCÜNÜN ÇALIŞMA YAŞAMINDAKİ KONUMU

VI. VARSAYIMLAR

1.6. KADIN İŞGÜCÜNÜN ÇALIŞMA YAŞAMINDAKİ KONUMU

Dünya nüfusunun hemen hemen yarısını kadınlar oluşturmaktadır. Sosyal ve ekonomik hayatın bir yanında kadın, diğer aynında erkek vardır. Ancak bu eşitlik sosyal ve ekonomik hayatta söz konusu değildir. Kadınlar toplumsal ve ekonomik hayatta erkeklerden sonra gelmektedir (Kocacık ve Gökkaya, 2005).

Kadınların ikincil konuma düşmelerinin birçok sebebi vardır: Toplumsal yapının özellikleri en temel faktördür. Erkek egemen toplumsal yapı ayrımcılığı destekleyici tavır sergiler, kadınların kendilerini geliştirmelerine olanak sağlamaz, kadının biyolojik özelliklerinden dolayı, argümanlarını kadının aleyhinde meşrulaştırmaya çalışır. Hukuksal alt yapının olmaması da önemli sebepler arasındadır (Kocacık ve Gökkaya, 2005).

Kadın varlığını kanıtlama çabasıyla bağlı olduğu topluma göre gelişim göstermektedir. Her dönem ekonomik hayatın içinde yer almasına rağmen toplumsal kalkınmadaki payını adil bir şekilde alamamıştır, yoksulluktan en fazla zarar gören kesim olmaktadır (Kocacık ve Gökkaya, 2005).

Kadın emeği yüzyıllarca ücretsiz emek olarak görülmüştür. Sanayi devrimiyle birlikte kadın ücretli emeğe geçmiştir. Yaşam şartlarının kötüleşmesiyle birlikte yoksulluktan en çok etkilenen sınıfı oluşturmuştur. İşçi haklarını düzenlemeye yönelik çıkarılan yasalar içerik bakımından çok sığ kalmıştır (Kocacık ve Gökkaya, 2005).

Dünya savaşlarına erkeklerin katılmasıyla, yaşanan ekonomik buhranlar ve yaygınlaşan sanayileşme hareketleriyle kadınlar bu alanda çalışmaya başlamıştır. Bu değişimler beraberinde kadına yeni görev ve sorumluluklar yüklemiştir (Kocacık ve Gökkaya, 2005).

Türkiye’de kadınların çalışma hayatına katılması ancak 1950’lerin sonunda mümkün olmuştur. Bu dönemle birlikte hizmet sektöründe yeni imkânlarla iş hayatına katılmışlardır. Toplumsal gelişmelerle birlikte kadın değişen dünyaya adapte olmak için eğitim almaya başlamış, çalışma hayatına daha profesyonelce girmeye çalışmıştır. Ancak toplumsal yapıdaki muhafazakâr tutum, kadını ev içi alanla sınırlandırmıştır. Erkek egemen toplumsal yapıyı muhafaza etmeye çalışan toplum, kadının ev ile iş hayatı arasında bocalamasına sebep olmuştur. Erkekle aynı koşullarda çalışsa bile erkekten düşük ücret alarak eril ekonomik koşullarda mücadele vermiştir. Hem ev ortamındaki hem iş ortamındaki bireylerden farklı türdeki şiddete maruz kalmıştır (Kocacık ve Gökkaya, 2005).

Türkiye’de eğitimli kadın uzmanlık isteyen işlerde çalışırken; eğitimsiz kadın ise beceri ağırlıklı işlerde çalışmaktadır. Genel olarak bakıldığında yaşanan toplumsal gelişmelere rağmen kadına yönelik modern anlamda bir çalışma hayatı görülmemektedir (Kocacık ve Gökkaya, 2005).

Kadının iş hayatına katılma gerekçelerinin temelinde ev ekonomisine katkı amacı vardır. Yaşanan ekonomik krizler kadınları çalışmak zorunda hissettirmiştir. Asgari bir yaşam düzeyine ulaşmak için kadınında çalışması gerekli görülmüştür.

Ekonomik sebeplerle beraber kadın evin monoton işlerinden bunaldığı içinde çalışma hayatına girmektedir. Toplumsal değişmelerle kadın kendini ne ile sınırlandırdığını fark etmektedir. Tüketici konumdan çıkıp toplumsal kalkınmadan payını net olarak almak içinde çalışmaya ihtiyaç duymaktadır.

Kadınların hizmet sektöründe artmalarında çeşitli faktörlerin etkili olduğu gözlenmektedir. Temel faktörler şu şekilde gösterilebilir:

 Dünya çapında kadınları iş hayatında destekleyen önlemlerin alınması,

 Toplumsal gelişmeler,

 Eğitim imkânlarının artması

 Esnek çalışma şekillerinin yaygınlaşması

 Çocuk bakımı gibi önemli hususlarda iyileşmelerin yaşanması gibi başat faktörler sıralanabilir (Kocacık ve Gökkaya, 2005).

Ancak toplumsal gelişmelere nazaran Türkiye’de hala geleneksel değerlerden dolayı kadının iş hayatına girmesini istemeyen ya da sınırlandıran tutumlar devam etmektedir. Kadın günümüzde hala bir erkeğin rızasına bağlı olarak iş hayatına girebildiği durumlar gözlenmektedir (Kocacık ve Gökkaya, 2005).

1.6.2. Kadın İşgücünün Çalışma Yaşamına Katılma Biçimleri

İşe yerleşmeyle alakalı temelde iki farklı yerleşme biçimi söz konusudur:

 Birinci tip yerleşme, klasik istihdam biçimidir ve Sanayi Devrimiyle birlikte ortaya çıkan bir işverene bağlı olarak, onun gözetimi altında tüm gün boyu normal çalışma saatleri içerisinde çalışmaktır.

 İkinci istihdam biçimi ise, günümüzde yaygınlaşan katı kapitalist kurallara bağlı olmadan, işverene bağlılık sözleşmeyle sabitlenmekle birlikte doğrudan bir gözetimin olmadığı çalışma biçimidir. Esnek çalışma biçimi yeni iş olanağı arayışıyla ortaya çıkmıştır (Kuzgun, 2004).

Kadınların hayatları özel alanla sınırlandırıldığı için esnek çalışma koşulları onlar için daha avantajlı görünmektedir. Klasik istihdam toplumsal hayatta erkeğe daha uygun olarak düşünülür. Bu liyakat eksikliği de kadının erkeklere oranla klasik istihdam koşullarında daha düşük ücretlerle, zor şartlarda çalışmalarının bir başka nedenidir.

Esnek çalışma biçimleri daha çok hizmet sektöründe görülmektedir. Esnek çalışma şeklinin artmasında hizmet sektörünün doğrudan ilişkisi söz konusudur. İşkur verilerine göre esnek çalışma ilk sırada tarım sektöründe görülmektedir. Tarım sektöründen sonra esnek çalışma koşulları yaygın olarak hizmet sektöründe görülür. Esnek çalışmanın yaygınlaşmasıyla ekonomik koşullarda iyileşme olacağı varsayılmaktadır. Esnek çalışma koşulları küresel dünyaya ayak uydurma açısından önemlidir (Kuzgun, 2004).

Kısmi zamanlı çalışma esnek çalışma şekilleri içinde en çok bilinen ve en yeni koşulları düzenlenen çalışma biçimidir. İş yerinde geçirilmesi gereken standart saatin altında çalışma olarak tanımlanmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü(ILO) tarafından kısmi zamanlı çalışmanın koşulları belirlenmiştir (Kuzgun, 2004).

Kısmi süreli çalışma işsizliği önlemede önemli bir adımdır. Devlet Planlama Teşkilatı tarafından yapısal işsizliğe bir çözüm önerisidir. Kısmi zamanlı çalışmanın ilk yasal dayanağı 1992 yılında yapılan bir kanunla üniversitelerin kendi öğrencilerini kendi bünyelerinde çalıştırma olanağı sağlamasıdır (Kuzgun, 2004).

Kısmi zamanlı çalışma evli kadınlar açısından oldukça avantajlı görülen bir çalışma şeklidir. Ancak işverenin işçi maliyetini düşürmek adına çok fazla tercih etmesi verimliliği de düşürmektedir. Kısmi zamanlı çalışmanın Türkiye’de koşullarının henüz düzenlenmediğini gündelik hayattaki birçok örnekle görmekteyiz (Kuzgun, 2004).

Kısmi zamanlı çalışmanın diğer bir şekli çağrı üzerine çalışmaktır. İşçi belirli bir zaman diliminde çalıştırılır (Kuzgun, 2004). Bu tarz çalışma şekli son zamanlarda oldukça artmıştır. İşveren belirli zamandaki yoğunluğu için işçinin bir günde en az dört saatini alarak çalıştırılır. Ancak işçinin sosyal güvencesinin dikkate alınmadığı, sigortasız çalıştırıldığı gündelik hayatta gözlenmiştir.

Tele çalışma şeklide yaygınlaşan bir iş koludur. Teknolojik araçlar üzerinden işin süreci takip edilir, iş bu araçlarla yürütülür. Çalışan ev koşullarında da işini yapabilir. Özellikle satış ve pazarlama sektöründe yoğun olarak tercih edilmektedir.

Esnek çalışma biçimin en eskisi ev hanımlığıdır. Kadın ev içindeki tüm işleri kendi belirlediği koşullarda gerçekleştirir. Ancak ücret olarak bir karşılığı söz konusu değildir. Karşılığında herhangi bir ücretin alınmaması işi değersiz kabul ettirmek için yeterlidir. Evde çalışanların çoğu da süreci bu şekilde tanımlamaktadır. Kadın kendini işsiz, tüketici olarak yorumlar. Ancak bu tanım kendisine eril egemen dille, hegemonik üstünlükle öğretilmiştir. Ev kadınlarının çoğu yaptığı işleri yapması gereken olarak gördüğü için bu algıdan kurtulmaları önemli bir eğitim, bilinçlendirme süreci gerektirmektedir.

1.7. ÇALIŞMA YAŞAMINDA KADIN İŞGÜCÜNÜN KARŞILAŞTIĞI