• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: MUHALİF BİR COĞRAFİ TAHAYYÜL OLARAK

2.1. Jeo-tarih: Tarihsel bir süreklilik olarak “Kürdistan”

2.1.1. Kadim Bir Coğrafya Olarak “Kürdistan”

Kürdistan’ı başlangıcı olmayan, ezeli, en eski anlamına gelen kadim kelimesiyle nitelendirmenin ve Kürtleri sınırlar muğlak da olsa Kürdistan’a sabitlemenin önemi, Kürtlerin kendilerine ait mekanın tanımlanmasına ve kök arayışına doğrudan ve açık bir şekilde yanıt veriyor olmasıdır. Bu durum nihai olarak Kürt “politik öznelliğinin”, daha doğrusu “Kürdistani” bir milliyetçi ideolojik damarın Kürdistan vatanını beslemesinde merkezi bir yer teşkil eder. Bu aynı zamanda bize sürekli ve sistematik bir şekilde “Kürdistan’ın” modern bir şey yani sonradan oluşmuş bir “yer” değil tarihin her döneminde Kürtlerin “mekanı” olarak var olduğunu hatırlatma işine yarar. Bu nedenle tarih verilemeyecek kadar eski zamanlarda geçtiği varsayılan efsanelere, tarih öncesi devirlere dair anlatılar ulusal değerlerin, toplumsal ritüellerin inşa edilmesi, yüceltilmesi gibi işlevler gördüğü gibi günümüzdeki toplumsal olaylarla arasında bağ kurularak siyasetin de bir parçası haline getirilir. Böylece tarih aracılığıyla hem tarihin karmaşık olmayan bir tekrarı sunulurken hem de bugün ile dün arasındaki bağ korunur.

Bu benzerliklerden en ağır basanı ve Kürt tarihinin en eski karakteri kuşkusuz Demirci Kawa’dır. İran mitolojisinde de geçen Demirci Kawa başta Fars şair Firdevsi olmak üzere birçok şair tarafından farklı şekillerde uyarlanmıştır. Ancak Demirci Kawa’yı93

92

Ersanlı, İktidar ve Tarih Türkiye’de “Resmi Tarih” Tezinin Oluşumu (1920-1937), s. 22.

93

Birçok farklı uyarlaması olmasına rağmen Serxwebûn’da geçen Demirci Kawa’nın özeti şu şekilde yapılabilir: “Efsaneye göre kötülükler saçan Kral Dehak ölümcül bir hastalığa yakalanmıştır ve hayatta kalabilmesi için genç ve çocuk beyinlerinin yaralarına sürülmesi gerekmektedir. Bunun için de Kürdistan’da (İran mitolojisinde İran toprakları ya da Fars toprakları olarak geçer) her gün iki genç öldürülür ve Dehak’ın yaralarına merhem olarak sürülmeye başlar. Demirci ustası Kawa da 17 çocuğundan 16’sını Kral Dehak’a vermiştir ve sıra en küçük oğluna gelmiştir. Demirci Kawa en küçük oğlunu vermeye razı olmaz ve dükkanında silah yaparak çevresindeki insanları eğitmeye

36

Serxwebûn’da geçen haliyle incelediğimizde öne çıkan ilk unsur, Demirci Kawa’nın Kürdistan tarihinin başladığı ilk anlatı olmasıdır. Efsane sadece anlatılmakla yetinilmez aynı zamanda PKK’lılara takma isim olarak verilerek silahlı eylemler kutsanır. Örneğin Diyarbakır hapishanesinde 21 Mart 1982’de intihar eden Mazlum Doğan çoğu metinde

Çağdaş Kawa ismiyle anılır.94 Kawa ismi sadece tarihsel bir alıntı değil aynı zamanda “halkların kanını sömüren zalim Asur Kralı Dehak’a” karşı iyinin, doğrunun, haklının yanında yer alan bir simge olarak tezahür eder. Bu bakımdan Demirci Kawa efsanesi, efsane olduğu kabul edilmekle birlikte gerçek bir tarihi karaktermiş gibi değer verilir ve direniş sembolü olarak tarihin tüm dönemlerinde yaşatılır.

Gerçek üstü karakterlerin isimleri, her ne kadar ölen tüm PKK’lılar için düşünülse de Mazlum Doğan isminin Demirci Kawa ile birlikte anılmasının etrafında başka bir anlatı daha dolaşıma sokulur. Mazlum Doğan PKK’nın silahlı eylemlerinde “ilk direnişçi”95 sayılır. Kawa’nın da Kürdistan tarihinin ilk direnişçisi olarak görüldüğü hatırlandığında bu bağ, mücadele motivasyonunu arttırma amacının ötesinde PKK’ya kendi silahlı eylemlerini Kürt tarihinde anlamlı bir yere yerleştirme imkanı verir. Bu söylemin belki de en çıplak halini Resim 2’de görürüz. Dikkat edersek bir “Kürdistan” temsilinin altında Newroz’la simgeleşen gür alevler yer almaktadır. Kürdistan temsilinin üstünde ise Mazlum Doğan temsili, Kawa-Newroz-Mazlum Doğan, yani direniş-kimlik-PKK üçlüsünü tamamlamaktadır.

başlar. Kawa ve çevresindekilerle başlayan hareket yayılır ve Mart’ın 20’sini 21’ine bağlayan gece Kral Dehak’a karşı direniş başlar. Aynı gece direnişçiler Dehak’ın sarayını ele geçirir. Sonrasında da direniş Dehak’ın hüküm sürdüğü bütün topraklara yayılır. Dehak döneminin sona ermesiyle de halk dağlarda yakılan ateşlere koşarak ateşin çevresinde dans etmeye başlar. Efsanenin bir başka yaygın uyarlamasına göre de Kawa, Mart’ın 20’sini 21’ine bağlayan gece sabaha kadar demir döver ve en küçük oğlunu kendi elleriyle, üzerinde yeşil-sar-kırmızı önlüğüyle Dehak’a götürür ama elindeki demiri oğlunun boynuna değil Dehak’ın boyuna vurur ve onu öldürür. Sonrasında elindeki demiri meşale yapar ve halk da elinde meşale dağlara koşar.

94

Meral Kıdır, “Anadolu’da Mazlum’u Anlamak, Mazlum’la Buluşmak”, Serxwebûn, Sayı: 183, 1997, s. 18.

95 Abdullah Öcalan, Demokratik Devrimde Halk Serhildanları 1. Kitap, Bilim Aydınlanma Yayınları, 1998, s. 275.

37

Resim 2: Mazlum Doğan'ın Demirci Kawa Biçiminde Simgeleştirilmesi96

Tıpkı Demirci Kawa’nın direnişi sonrası Kürt halkının özgür kaldığı hikayesi gibi, PKK da Kürdistan’a ve Kürt halkına özgürlük getireceğini, Kürdistan’da “modern bağımsızlık mücadelesini”97 verdiğini iddia eder. Bu durum bazı metinlerde, “Kawa ile birlikte Kürt halkı nasıl ayağa kalktıysa PKK ile de yeniden doğacaktır”98 şeklinde yer bulur. Bu bakımdan Demirci Kawa temsili, Kürtlerin ilk işgalcisi Asurlulara karşı Medlerin özgürlüğüne kavuşmasını, Kawa direnişi ile Kürtlerin Med İmparatorluğu altında “altın çağını” yaşamasını temsil etmesi öyle merkezi bir noktada konumlanır ki bu temsili sahiplenen ve kendini “direnişçi Med geleneğinin” modern temsilcisi olarak

96

Serxwebûn, Sayı: 28, 1984, s. 8.

97

“Yaşasın Halkımızın Direnme Geleneği Newroz”, Serxwebûn, Sayı: 4, 1982, s. 9.

98 “Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi, Federal Alman Devletinin Saldırıları Ve PKK Davası”, Serxwebûn, Sayı: 90, 1989, s. 10.

38

gören PKK’yı da Kürt tarihinde ve güncel siyasetinde istisnai, siyaset üstü bir yere koyar, onu Kürtlerin gelecekteki “altın çağının” kurucusu olarak sunar.

Kürdistan tarihinde kadim coğrafya söyleminin devam ettiği sonraki durak ise neolitik

devir’dir. Bu tarih öncesi dönemin Kürt hareketi açısından önemi, Kürtlerin bu

dönemden önce ve bu dönemin başlangıcında neolitik devri ilk yaşayan halk olduğu iddiasıdır. Neolitik devri ilk yaşamanın elbette ki özel bir anlamı vardır: Medeniyetin kurucusu olmak.99 Bu yolla sadece coğrafyaya değil aynı zamanda Kürtlere de tarihin lokomotifliğini yapma misyonu yüklenmiş olur. Öyle ki Kürt halkına yakıştırılan bu sıfat, tarih kitaplarının ilk sayfalarında okuduğumuz Sümer, Hitit gibi medeniyetlerle simgeleşmiş toplulukların da aslında Kürdistan’dan ve Kürt halkından beslendiği iddiasını da taşır ki bu da tarihi sadece Kürtlerle başlatmış olmakla kalmaz aynı zamanda “medeniyet kurucu bir halk olarak Kürtlerin” merkez olduğu bir tarihi anlatısının inşa edilmesini imkanlı kılar. Aşağıdaki ifadeler bunu kanıtlar niteliktedir:

Kürt toplumunun temel özelliklerini neolitik çağda aramak gerekir. Kürdistan’ın uygarlığın doğuş sahası olduğu ve neolitiğe beşiklik ettiği kesindir. Toprağa ilk yerleşim burada olmuş, tarım ve hayvancılık ilk kez burada yapılmıştır. M.Ö. 11 bin yılına kadar eskiye dayanan yerleşik bir kültürün varlığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla Kürtlerin tarihteki rolü, esas olarak neolitiğin yaratıcısı olmasından ileri gelmektedir. 100

Öte yandan neolitik devrin Kürdistan’da başlaması, dahası insan uygarlığı için belirleyici olan tarihi evrelerin Kürdistan’da başlaması ve gelişmesi bir rastlantı değil tam tersine objektif coğrafi koşulların bir sonucu olduğu bilgisi bize “coğrafya kaderdir” şeklindeki klasik jeopolitiğe ait bir fikri de çağrıştırmaktadır. Kürdistan’ın fiziki yapısı ile uygarlık arasında kurulan ilişkide coğrafya belirleyici bir unsur olarak siyaseti ve tarihi kuran bir “hakikat” şeklinde betimlenir:

(…) Özellikle Kürdistan olarak bilinen coğrafyanın yeryüzü şekilleri, dört mevsimli elverişli iklimi, zengin bitki örtüsü ve hayvan türlerinin çokluğu belirtilen yaşamın gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Kürdistan coğrafyasının dağlara yakın düz ve geniş ovaları, derin vadilerin kuzey-güney hattında uzanmış olması, dört mevsimin tüm canlılığıyla yaşanması gibi daha birçok özgün fiziki koşullar, bu topraklarda zengin ve dönemine göre çok gelişkin toplumsal yaşamın gelişmesine uygun sebeplerdir. Bütün bu nedenler ilk kültürel devrimin bu coğrafyada gerçekleşmesine olanak tanımıştır. 101

99

“Ulusal Dirilişten Demokratik Kurtuluş Sürecine Apocu Hareketin Dönüşüm Bildirgesi”, Serxwebûn, Sayı: 244, 2002, s. 4.

100 “KADEK Programı, KADEK I. Kongre Belgelerinden”, Serxwebûn, Sayı: 246, 2002, s. 29.

101

39

Aynı söylem bu kez Kürdistan’da yaşamış diğer halklar için tersinden kurgulanarak pekiştirilir. Kürdistan’da Ermeniler, Araplar, Türkler gibi milletlerin de yaşadığı kabul edilse de Kürdistan’ın Kürt etnisitesi ile damgalanması, Kürtler dışındaki diğer halkların, Kürdistan’ın bölgesel ve küresel ölçüde hem stratejik olarak hem de coğrafi özellikleriyle öneminin kavrandığı dönemde bölgeye göç etmesi ile birlikte anlatılır. Böylelikle kadim coğrafya Kürdistan’ın sahibi olan Kürtlerin en başından beri bu coğrafyada yaşadığı ancak diğer halkların sonradan geldiği söylemi, öncelikle Kürtler

kadim Kürdistan’a sabitlenerek kurulur. Bu söylemin kurulmasında milli benliği epik

bir anlatım tarzıyla güçlendiren efsanelerin yanı sıra neolitik devir gibi tarihsel dönemler de objektiflik iddiası ile anlatıda kendine yer bulur. Ancak Ermenilerin de dahil olduğu bu tarihi anlatıda, Birinci Dünya Savaşı’na birçok yönüyle değinilmesine rağmen aynı tarihlerde Ermenilerin sürülmesinde Kürtlerin etkisine hiçbir metinde rastlanmaması, bir eksikliğin ötesinde Kürtlerin tarihte olumsuz temsillerle anılmasının önüne geçtiği bir çaba şeklinde de okunabilir.