• Sonuç bulunamadı

KADINLARIN LİDER OLMASINDAKİ ENGELLERİN İNCELENMESİ, BULGULAR VE YORUMLAR

3.1. Kadının Lider Olamamasındaki Temel Nedenler 1 Ataerkil Anlayış

3.1.1.7. Kadınların Kişisel Tercih ve Algıları

Ataerkil toplumlarda kadına en uygun yerin ev, en uygun işin de çocuklarına bakmak ve kendi evinin işlerini yapmak olduğu düşüncesinin ağırlıklı olarak yer alması, kadının kendini algılayış biçimini de etkilemektedir. Erkekler çalışma yaşamı içinde sosyalleşmeye devam ederken, kadınlar aileye yönelik sosyalleşmeyi daha uygun görmektedir. Çünkü çalışma yaşamı nedeniyle kadın ev sorumluluklarını aksatırsa eşi ile arasında sorunlar yaşama ihtimali oluşmaktadır. Bu sorunlarla başa çıkmayı göze alamayan kadınlar ya kariyerlerinden vazgeçmekte ya da çalışma ve aile yaşamlarının gerektirdiği rolleri birlikte yürütebilmek için yoğun bir çaba harcamaktadır.

Ataerkil anlayış bağlamında sosyalleşme süreci içinde kadınlar; yöneticilik, şeflik, başkanlık, müdürlük gibi yönetme vasfının olduğu işlere değil de, hemşirelik, öğretmenlik, doktorluk gibi hizmet gerektiren işlere yönlendirilmektedirler. Bu sebeple de toplumsal cinsiyet rolüne dayalı önyargılar pekiştirilip sürdürülmektedir (Örücü, 2007: 120). Kadınların çalışma yaşamına girmesinin ardından, hem kadın açısından hem de toplum açısından farklı algılar ve değerlendirmeler ortaya çıkmıştır. Özellikle ‘kadın çalışmalı mıdır ya da kadın nerede ve hangi meslekte yer almalıdır’ konusunda sorgulama yapılmaya başlanmıştır. Günümüzde kadının çalışmasına yönelik olumsuz önyargılar her ne kadar azalmış olsa da kadının meslek tercihi ve kariyeri ile ilgili aykırı yargılamalar halen önemini korumakta ve devam etmektedir (Fidan vd., 2006: 27).

Çalışma kapsamında yapılan görüşmelerde literatürü destekler tarzda ifadelere ulaşılmıştır. Mert Bey, “…kadın lider ailesine çok fazla zaman ayıramıyorsa yani işi çok fazla ön plandaysa ailesinden destek alamaz. Ama diğer rollerini belli bir seviyede sürdürüp götürebiliyorsa destek alır. Kadın ya da erkeğin aldığı kültüre göre ve aile yaşantısına göre de değişir biraz. Eğer evde bir sorun varsa illaki işe yansır. Sorun ne kadar çok olursa işte de o

kadar çok sorun oluyor. Kadın da vazgeçer bu durumda.” sözleriyle, kadının çalışma yaşamında devamlılık sağlayabilmesi için ailesinden destek alması gerektiğini yoksa ev içindeki rolleri ile beraber liderliği yürütmede sorun yaşayacağını ifade etmiştir.

Önyargılar kadınların üst yönetim düzeylerinde yer almasında önünde büyük bir engeldir. İşverenler ve özellikle erkek yöneticiler, çalışma ortamında kadınlarla iletişim kurmanın güç olduğunu iddia ederek kadınlara engeller koyarlar. Ancak burada asıl neden erkeklerin gücü elde tutmak istemeleridir (Örücü vd., 2007: 119). Kadınlar, üst düzey yönetici olsalar bile, firmada bulunan üst düzey yönetimdeki erkek iş arkadaşlarının informal iletişim ağının içine alınmazlar. Örnek olarak üst düzey yöneticileri ile spor aktivitelerine erkek mevkidaşları gibi sıklıkla katılamayan ya da davet edilmeyen kadınların bir takım önemli iş bağlantılarının dışında kaldıklarına dikkat çekilmektedir (Soysal, 2010: 101).

Merve Hanım bu konuda; “...mesela sadece erkeklerden oluşan bir toplantıda, erkek muhabbeti oluyor ve birçok konu, doğan sohbet ortamında farklı çözülebiliyor. Erkekler kadının olmadığı ortamlarda daha rahat ediyorlar. O yüzden kadınlarla çalışmak istemeyebilirler.” sözleri ile kadınların bu ortamların dışında kalmayı tercih edebileceklerine vurgu yapmıştır. Bunun yanında informal iletişim ağının içinde yer alan üyeler, terfi alacak adaylara örgüt içi politikalar konusunda yardımcı olmakta, kariyer için tavsiyeler vererek profesyonel destek sağlamaktadır. Bütün bunlar, iş imkanlarını ve başarıyı, elde edilecek geliri ve terfi gibi kariyer sonuçlarını olumlu etkileyebilmektedir (Anafarta vd., 2008: 119- 120). Kariyer için informal iletişim ağında yer almanın öneminin farkında olan kadınlar, çoğunlukla bundan faydalanamamakta ve bu iletişim ağının dışında bırakılmaktadırlar.

Ataerkil anlayış nedeniyle kadınlar yöneticilik görevini kendilerine uygun görmeyip, bu konuma geldiklerinde cinsel kişiliklerini kaybedeceklerini, erkek gibi kadın diye nitelendirileceklerini düşünmektedirler. Ataerkil toplumlarda yöneticilik kadınlara atfedilen bir meslek olarak görülmediği için bu tür toplumlardaki önyargılardan arınarak yönetim kadrosunda yer almak isteyen kadınlar, çoğunlukla kendi cinsel kimliklerini yok sayarak, erkeksi davranışlar sergilemek durumunda kalmışlardır (Arat, 1986: 93).

Türk toplumunda kadınların kişisel tercih ve algılarına yönelik Orkun Bey; “...bununla ilgili facebookda bir paylaşım vardı. Sigaralı bir kadın resmi. ‘Öyle davran böyle davran dedikçe kendiniz gibi yaptınız bizi de’ diyordu. Benim bakış açım şu: Türklerin Orta Asya’da ki durumlarına baktığınızda kadınların erkeklerle güreş bile tuttuğunu biliriz mesela. Kadınlarımız güçlüdür. Gerektiği zaman savaşmışlardır. İşte diyetler, belimiz şöyle olacak, ojeler böyle, güçsüz bir topluluk haline gelmeye başladık. Saç boyaları vs. ile kadınlara ve bize dayatılan bir görünüm var. Doğallıktan yanayım. Kızımın da erkeklerle güreş

tutabilmesini isterim.” söylemi ile toplumda kadına dayatılan yargılar nedeniyle tercihlerinin değişebileceğni ifade etmiştir.

Günümüzde halen birçok ülkede iş dünyası erkeklerin dünyasıdır. Kurallar erkekler tarafından konulmuş ve erkeklere özgü olarak oluşturulmuştur. Dolayısıyla bu dünyada mücadele etmek zorunda olan kadınlar, giyim kuşamlarından davranış tarzlarına kadar erkeksi bir rol üstlenmek zorunda hissederler. Kadın yöneticilerin erkeksi özelliklere sahip olması soğuk, merhametsiz, sorunlu, yalnız, erkek gibi olması demektir. Halbuki kadınlardan beklenen; sevecen, empatik, sabırlı, anlayışlı, şefkatli ve fedakar olmalarıdır (Özdevecioğlu vd., 2003: 128).

Kadınlar yönetici pozisyona yükselirken aynı zamanda ideal bir yöneticinin sahip olduğu özelliklere sahip olup olmadıkları konusunda da, diğer kişileri ikna etmede erkeklere göre daha fazla çaba göstermek zorundadırlar. Yönetici olabilmek için yeteri kadar atak, güçlü, hedefe odaklı, rekabetçi, zeki ve prensipli oldukları konusunda erkeklerde var olduğu kabul edilen davranış kalıplarına sahip olduklarını kanıtlamaları gerekmektedir. Ataerkil anlayışa göre yetiştirilen kadın için bu önyargıları aşmak çok güç olduğu gibi bu anlayışta yetişen erkek için bunu kabullenmek de zor olmaktadır.

Türkan Hanım bu konuda; “Erkek çok ataerkil büyüdüyse, sinirlenince çok fazla bel altı vurabiliyor. Sen git çamaşırını yıka, erkek işine karışma, elinin hamuruyla bize bulaşma gibi tabirleri çok duyuyoruz. Ben bunun direk ailede öğrenildiğini düşünüyorum. Sonrasında zaten çevresel gözlemler ile devam ediyor. Bizim hayat bilgisi dersinde de; baba çalışır, para kazanır evin direğidir, anne yemeğini yapar, çamaşırını yıkar, çocuklarına bakar diye öğretiliyordu. Yani okul kitaplarına bile bu böyle yansıtılıyorsa, bir şekilde bilinçaltımıza yerleşiyor. Bunu kırması tabi zaman alacak hatta belki yarım asır zaman alacak. Ama ben kadınların dirençli olduğu takdirde başarılı olacağını düşünüyorum.” sözleriyle durumu açıklamıştır.Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve buna bağlı ilişkileri irdelemekten ziyade, güçlendiren bir eğitim sistemi varlığını sürdürmektedir. Eğitim sisteminin ilk kademelerinden başlayarak her düzeyinde okutulan ders kitaplarında var olan cinsiyetçi söylemler bunun en temel göstergesidir (Ciner, 2003: 9).

Yapılan görüşmelerden de anlaşıldığı üzere, toplumsal inanışlara ve kadınların geleneksel rollerine bağlı olarak, kadının çalışma yaşamı ve lider olma durumu etkilenmektedir. Kadınlar, hem evde hem de iş ortamında erkekler tarafından bilinçli olarak engellenmekte, nasıl olsa belli bir kademeye geldikten sonra kariyerine ara vererek, ailesine ve çocuklarına daha fazla zaman ayırmayı tercih edecek şeklinde düşünülmektedir. Toplumsal olarak kendine biçilen rollere uygun hareket eden kadın, bu fikri benimsemekte ve özellikle

doğum ve çocuk bakımı nedeniyle kariyerine ara vermekte ya da çalışma yaşamına hiç dönmemektedir.