• Sonuç bulunamadı

Kısıtlı, fiil ehliyeti kanunda düzenlenen sebeplerden dolayı kaldırılan ya da sınırlandırılan reşit kişiye denilmektedir. TMK’nın 405-408. maddelerinde kısıtlılık nedenleri belirtilmiştir. Buna göre kısıtlılık; reşit kişilerin savurganlık, akıl hastalığı veya zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, özgürlüğü bağlayıcı ceza, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim ve istek üzerine fiil ehliyetinin kaldırılması veya sınırlandırılmasını ifade etmektedir. Kısıtlama nedenlerinden en az birinin varlığı durumunda reşit kişi kısıtlanarak fiil ehliyetini kullanması için vasi veya kayyım tayin edilmektedir.

6216 sayılı Kanun’da, çocuklarda olduğu gibi kısıtlılar konusunda da açık bir düzenleme yer almamaktadır. Kısıtlıların Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapıp yapamayacaklarına yönelik açık bir düzenleme bulunmasa da, kısıtlıların Anayasa’da öngörülen haklara sahip oldukları kabul edilmektedir. Bu kabul nedeniyle kısıtlıların hak ve özgürlüklerinin kamu gücünün işlemi, eylemi veya ihmali sebebiyle ihlal edilmesi durumunda AYM’ye başvuruda bulunabilmesi gerekmektedir. Anayasa’nın 148. maddesinin 3. fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinde, kısıtlıları da kapsayacak şekilde “herkes”in bireysel başvuruda bulunabileceği belirtilmiş ve geniş bir başvurucu alanı çizilmiştir233.

Anayasa ve kanunlarla bazı düzenlemeler getirilerek kısıtlılara yönelik temel hak ve özgürlükler bakımından sınırlamalar gerçekleştirilmiştir. Anayasa’nın 76. maddesinin 2. fıkrası bağlamında kısıtlılar, milletvekili seçilme hakkına sahip değildirler. Yine Anayasa’nın 67. maddesinin 4. fıkrasında kısıtlıların; seçilme, seçme ve siyasi faaliyette bulunma haklarını kullanabilmesine yönelik hususların kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Bu kapsamda 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve 232 Efe, Anayasa Mahkemesi Uygulamaları Kapsamında Bireysel Başvuruda Kabul Edilebilirlik Şartları, s. 175-176.

Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 7 ve 8. maddelerinde düzenleme yapılmıştır. Bu Maddelerde ceza infaz kurumlarındaki hükümlü kısıtlıların oy kullanamayacakları ve seçmen olamayacakları açıklığa kavuşturulmuştur. Anayasa ve kanunların bu ve benzeri hükümleri nedeniyle kısıtlılara tanınmamış haklar açısından kısıtlıların AYM’ye bireysel başvuruda bulunabilmesi mümkün değildir. Başkaca haklar açısından ise başvuruda bulunabilecekleri kabul edilmektedir.

AİHM, kısıtlıların hapis cezaları infaz edilirken genel seçimlerde oy kullanamaması durumunun suçun mahiyetine ya da ağırlığına bakılmaksızın geniş kapsamlı uygulanması nedeniyle kabul edilebilir takdir payını aştığını belirterek, AİHS’in 1 nolu Protokolü’nün 3. maddesinin ihlaline sebebiyet verdiğine karar vermiştir234. Bu karar üzerine Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından 30 Mart 2014 Mahalli İdareler Seçimi öncesinde 21.12.2013 gün ve 590 sayılı kararla tutukevlerindeki ve ceza infaz kurumlarındaki tutuklular ile taksirli suçlardan hükümlü olanların seçmen olabileceği belirtilmiştir. Sonrasında da bu husus, Yüksek Seçim Kurulu tarafından yinelenmiştir. Böylelikle Anayasa Mahkemesi ve AİHM’e bu konuda yapılabilecek başvuruların bir kısmı engellenmiştir235.

AYM’ye bireysel başvuruda bulunmak için olağan başvuru yollarının tüketilmesi gerekmektedir. Bu durum bireysel başvurunun ikincil niteliğinden kaynaklanmaktadır. Kısıtlıların olağan kanun yollarını tek başına tüketmesi hayatın olağan akışına göre mümkün değildir. Bu nedenle kural olarak kısıtlıların tek başına Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunamayacakları söylenebilmektedir.

Kısıtlıların bazı durumlarda ise tek başlarına Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunabilecekleri kabul edilmektedir. Bu durumlar şunlardır:

• Kısıtlının vasisi ya da kayyımı tarafından bireysel başvuru öncesinde açılan bir davada hak ihlali olması,

• Bireysel başvuru öncesinde kısıtlının açtığı davanın sırf dava açma ehliyetinin bulunmaması gerekçesiyle reddedilmesi,

234 AİHM, Söyler başvurusu/Türkiye, Başvuru Numarası: 29411/07, Karar Tarihi: 17.09.2013. (http://hudoc.echr.coe.int/tur?i=001-126350, Erişim Tarihi: 16.07.2019).

• Sınır dışı edilme gibi Anayasa Mahkemesi’nden tedbir istenebilecek durumlarda kısıtlıların tek başlarına bireysel başvuruda bulunabileceği belirtilmektedir236.

Anayasa Mahkemesi, kısıtlı tarafından bizzat yapılan başvurularda öncelikle kısıtlının yüksek menfaatlerinin korunması için kısıtlının vasisini ya da kayyımını başvurudan haberdar etmekle yükümlüdür. Mahkeme, bireysel başvurunun her aşamasında vasi ya da kayyımın kısıtlının yüksek menfaatlerine uygun hareket edip etmediklerini değerlendirmektedir. Menfaate aykırı hareketlerin tespiti durumunda, ihlal edilen temel hak ve özgürlüklerin asıl sahibinin kısıtlı olması nedeniyle bu konuda gerekli tedbirleri almaktadır.

Anayasa Mahkemesi, cezaevinde bulunan eşler için yapılan bireysel başvurularda, başvuruların cezaevindeki eşler adına mı yoksa başvuran eş adına mı yapıldığı konusunda gerekli incelemede bulunmaksızın başvurunun “kişi yönünden yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemezliğine karar vermektedir. Başvuranın cezaevindeki eşin vasisi olup olmadığı konusunda da Mahkeme tarafından gerekli araştırma yapılmamaktadır. Cezaevindeki eş adına bireysel başvuruda bulunulduğu belirtilen başvurular dahi, verilen kararlarda bu husus tartışma konusu yapılmamaktadır. AYM’nin, eş adına yapılan bireysel başvurularda yanlış bir uygulama olarak daraltıcı yaklaşımda bulunduğu söylenebilmektedir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 262. maddesinde, şüpheli ya da sanığın eşinin, onlar için açık bulunan kanun yollarına süresinde olmak kaydıyla kendiliklerinden başvurabilecekleri düzenlenmiştir. AYM İçtüzüğü’nün 84. maddesinde ise Anayasa, 6216 sayılı Kanun ve AYM İçtüzüğü’nde düzenleme olmayan durumlar bakımından ilgili usul kanunlarının bireysel başvuru yolunun niteliğine uygun düzenlemelerinin uygulanabileceği açıklanmıştır. Bu açık düzenlemeler gereği cezaevindeki eşler adına diğer eşin AYM’ye başvuruda bulunabileceğinin kabul edilmesi gerekmektedir237.

236 Efe, Anayasa Mahkemesi Uygulamaları Kapsamında Bireysel Başvuruda Kabul Edilebilirlik Şartları, s. 184.