• Sonuç bulunamadı

Kırıkkale Merkezde Halk Danslarında Giyilen Kıyafetler

Belgede Kırıkkale halk dansları (sayfa 46-60)

3. Kırıkkale Merkezde İcra Edilen Halk Dansları

3.6. Kırıkkale Merkezde Halk Danslarında Giyilen Kıyafetler

İnsanoğlunun yaşamını sürdürebilmesi için yeme ve barınma gibi giyim de önemli bir ihtiyaçtır. Çeşitli doğa olaylarından korunma gereksinimiyle başlangıçta çevresindeki nesnelerden yararlanarak giyinme, zamanla değişime uğramış insanın gelişmesine paralel olarak günümüzde tüm dünyayı etkileyen moda haline gelmiştir.

Giyim, insanın doğayla ve diğer insanlarla ilişkisini yansıtan, bireylerin toplum içindeki durumunu ve yerini gösteren bir araçtır (Aydın, 2002: 44).

35 Geleneksel kesimde, değişik ortamlarda kostümün taşıma, korunma, örtünme gibi amaçlarla kullanıldığı görülmektedir. Kostümün çeşitlenmesi, insanoğlunun yaşadığı coğrafi alan, sosyo-ekonomik yapısı ve inançlarıyla doğrudan ilgilidir.

Ayrıca geleneksel kesimde giyim, insanın kişiliği ile karakterinin belirleyicisi ve cinsiyeti ile yaşının göstergesidir. Bu kesimdeki giysilerde tüm renklerin kullanıldığı görülmektedir. Çoraplardaki renkler, motifler, baş bağlama şekli, takılar, giysilerdeki biçim ve renkler, kadın ve erkeklerin yaşlarıyla ve sosyal durumlarıyla ilgilidir. Ülkemizde giyilen geleneksel kostüm ve kullanılan takılarda, oyunlarımızda olduğu gibi Asya kültürü, İslam kültürü ve Anadolu’da yaşayan kültürlerin etkileri görülür.

Kısaca giyim kuşam, doğa karşısında korunma, inanç gereği örtünme ve güzel görünme için süslenme aracı olarak kullanılmasının yanında, bazı meslek gruplarının bir ifadesi olarak aracılık etmektedir.

3.6.1. Erkek Giyim-Kuşam ve Süslenmesi

Başa fes, börk ya da 6 köşeli kasket giyilir. Üstüne hafif yazma ve renkli poşu sarılır. Eskiden fes üzerine abani sarık sarılırdı. Yakası kapalı bürümcük gömlek, üstüne önü çift sıra düğmeli geniş ‘U’ tipi genellikle çuha yelek ya da sırma kaytanlı, salma yenli (yapmacık kollu) fermana belde Trablus ya da acem şalı, üstüne meşin silahlık. Ayakta hafif büzmeli çuha şalvar burada zıpka (zıvga) denilen pantolona benzer önü arkası aynı biçimde büzmeli şalvar ya da külot pantolon giyilmektedir.

Çorap beyaz ya da iki renkli yün veya tiftiktendir. Çapola yemeni ve Çarşamba denilen kösele yumurta topuk ayakkabı da erkek giyiminde vardır. Takı olarak gümüş gırgırlı köstek ve silahlık arasında yarı beline kadar kınından çekilmiş yatağan ya da saldırma vardır.

Bugün erkek giyimi tamamen çağdaş niteliktedir. Zıvga ve külot pantolon tamamen kalkmıştır. Fakat kadın giyiminde Koca don (şalvar) hala yaygındır.

Ayrıca çar, yemeni, önlükte bugün mevcut Delme denen erkek yeleği de kısmen görülmektedir. Erkek giyimine ait görüntüler aşağıdaki gibidir:

36 Resim 11. Şapka (Kasket) Resim 12. Gömlek (İçlik)

Kaynak: Muhsin Kılıç Arşivi Kaynak: Muhsin Kılıç Arşivi

Resim 13. Yelek Resim 14. Şalvar (Kinot Pantolon) Kaynak: Muhsin Kılıç Arşivi Kaynak: Muhsin Kılıç Arşivi

Resim 15. Kuşak (Acem Kuşağı) Resim 16. Köstek

Kaynak: Muhsin Kılıç Arşivi Kaynak: Muhsin Kılıç Arşivi

37

Resim 17. Yün çorap Resim 18. Yemeni

Kaynak: Muhsin Kılıç Arşivi Kaynak: Muhsin Kılıç Arşivi

Resim 19. Erkek Kıyafetleri ve Aksesuarları Kaynak: Muhsin Kılıç Arşivi

Resim 20. Kırıkkale Yöresi Halk Oyunları Ekibi Kaynak: Muhsin Kılıç Arşivi

38 3.6.2. Kadın Giyim-Kuşam ve Süslenmesi

Köy kadını milli kadın giyiminde süs, ilk dikkati çeken hususlardan birisidir.

Özellikle başı süsleyen öğeler; başa renkli poşu, oyalı yazma, sırmalı dolamalar, önü altın sırmalı kofiler, çene ve boyun bağları baştan iki yana sallantılı kırmızı, yeşil, mavi, ziliflik kadın başına güzellik veren süslerdir.

Sırtta bürümcük içlik, üstüne şetari yelek giyilir. Bele ibrişim ya da şal kuşak da süslü giyimi tamamlayan öğelerdir. Varlıklı olanlar bellerine gümüş şavatlı kabartma tokalı kemerler takarlar. Genellikle ipek alaca önlük ya da üç etek şalvar giyilir. Bugün köy kadınları tuman dedikleri şalvar tipi geniş ve bol elbise giyerler.

Ayaklarda tiftikten örülmüş çorap ve tongurdaklı kundura ya da altı yumuşak pabuçlar vardır.

Resim 21. Kadın ve Erkek Giyim Kuşamından Bir Örnek Kaynak: Kırıkkale Yahşihan Belediyesi Arşivi

39 3.7. Kırıkkale Merkezde Oynan Halk Danslarında Kullanılan Enstrümanlar ve İcracıları

İnsanoğlu hislerini, coşkularını, üzüntülerini, kendini ifade edebilmek için gelişigüzel yaptığı hareketleri, zamanla dansa ve oyuna dönüştürmüştür. Bu hareketler, müzikle de bütünleşmeye başlayıp belli bir düzen içinde zengin bir anlatım gücüne ulaşmıştır. Oyun ve müzik, Türk toplum hayatında pek çok çeşidiyle, yüzyıllar boyunca milli bir gelenek halinde var olmuş kültür hazinesidir. Halk müziği ve halk oyunları bölgesel özellikler gösterdikleri gibi bölgeler arası yayılışları sırasında çeşitli ağız ve geleneklerin katılımıyla çeşitlenmiştir (Aydın, 2002: 34).

Müzik halk oyunlarının işlevsel ve yapısal açıdan vazgeçilmezidir. Bu olguda ritim, oyunun oynanması eyleminde birinci sırada yer alan etmendir. Halk oyunlarına eşlik eden müzik, oyunculara ruhsal ve bedensel bir dinamizm kazandırır. Böylece oyuncunun veriminin arttığı görülmektedir. Oyuncular hareketlerin vurgularını ve anlatım zenginliğini, müziğin ve ritmin eşliğinde coşkuyla yerine getirirken seyirciler de aynı coşkuyu yaşamaktadırlar.

Kısacası halk oyunlarının birlikte disiplinli bir şekilde oynanmasının en önemli aracı, ona eşlik eden müzik ve ritimdir. Halk oyunlarının görsel güzelliğinin yanında müzik, işitsel zenginlik katarak olaya bütünlük kazandırmaktadır.

Kırıkkale halk oyunları genellikle davul ve zurna eşliğinde oynanmaktadır.

Bu yörede icracı olarak yer edinmiş önemli isimlerden biri de Tacettin Köksal’dır.

Oyun müziklerinin notaya alınmasında kaynak kişi olarak kullanılmıştır. 01.01.1972 Kırıkkale Keskin Uzunlar Köyü doğumlu olan Tacettin Köksal evli ve üç çocuk babasıdır. Yöredeki diğer müzik icracılarında da olduğu gibi aileden gelen müzik geleneğiyle küçük yaşlarda müzikle tanışmıştır. Yedi yaşında davul çalmaya dedesi Hasan Hüseyin Köksal tarafından teşvik edilmiş ve on bir yaşında ise zurna ile tanışmış Kırıkkale’nin ileri gelen müzik icracılarından birisi olma yolunda müzik hayatına başlamıştır. Dedesi dışında amcası Veli Köksal ve dönemin ileri gelen zurnacılarından olan Hakverdi Dolu gibi isimler de feyz aldığı diğer ustalarındandır.

İç Anadolu bölgesinde pek çok ilde icra ortamlarında bulunmuş TRT gibi bir kurumda canlı yayınlarda zurnası ile programlara eşlik etme şansını yakalamış bir

40 müzisyendir. 1998 yılında usta öğretici olarak Kırıkkale Halk Eğitim Müdürlüğü’nde dersler vermeye başlamış ve 2013 yılında Kırıkkale Kültür Merkezi’nde oluşturulan ustalar topluluğu kadrosunda göreve başlamıştır. Tacettin Köksal zurna ile çalma ve söyleme kültürünü yaşatan önemli usta icracılarımızdandır.

Herkes davul çalar ama çomağı (tokmağı) makama uyduramaz, herkes iş yapar ama o işin gerektirdiği ustalığı gösteremez. Bu atasözünde de olduğu gibi çomağı makama uydurmayı iyi beceren ustalardan biri de Necmettin Köksal’dır.

01.07.1980 Kırıkkale Keskin Uzunlar Köyü doğumlu evli ve üç çocuk babasıdır.

1993 yılında davul ile tanışmış diğer ustalar gibi aileden eğitim almıştır. Ailesinin geçimini bu işten kazanan Kırıkkale ilindeki önemli davul icracılarındandır.

Bunun yanında yörede oyunların icrasında kullanılan diğer sazlar ise şunlardır;

Türk vurmalı çalgıların sembolü olarak kabul edilir. Türk milletinin hayatında önemli hatta kutsal sayılabilecek bir yeri vardır. İlk dini törenlerden savaş alanlarına, mehter hanelerden köy meydanlarına kadar her yerde düğünlerde, güreşlerde, cirit oyunlarında, at koşularında bayramlarda çalınan önemli bir çalgıdır. Çember şeklinde bir kasnağın iki tarafına deri gerilerek yapılan, sol omuza kayış yardımıyla asılan, tokmak ve çubuk ile çalınan, zurna eşliğinde çalındığı zaman çok heyecan verici

41 havası olan ve Türk halkı tarafından en çok sevilen meydan çalgılarındandır (Gazimihal, 1975: 37).

Davulla oynanan oyunlara sık sık rastlanmakta olup, davulun değişik cins ve boyda olanları vardır. Büyük olanına Kara davul küçük olanına Cura davul veya Davlumbaz denmektedir. Kasnak, deri çemberi, çakşır, kasnak kayışı, tıkmak, çubuk, davul derisi olmak üzere altı parçadan meydana gelmektedir. Geniş bir kasnağın iki yanına deri gerilmek suretiyle yapılan bu saz, tokmak ve çubukla çalınır. Ayakta çalındığı için, iki tarafından tutturulan kayışlarla çalanın omzuna asılır. Kırıkkale ilinde davul kasnağında çam ağacı, deri olarak da keçi derisi kullanılmaktadır.

Tokmağa tokaç, çubuğa çoğu yerde olduğu gibi çıbık değil çubuk denmektedir.

Davul Kırıkkale yöresinde en fazla kullanılan ve ilk sıralarda gelen enstrümanlardandır. Kullanılan davul kasnağının çapı 50-65 cm. arasındadır. Kasnak derinliği 35-40 cm’yi geçmez.

Resim 22. Davul

Kaynak: http://formistan.net/konu/davul-resimleri.254310/

Kaval: Nefesli çalgılar dilli ve dilsiz nefesliler olmak üzere ikiye ayrılır.

42 Dilli Nefesli Sazlar: Hemen hepsi ağacın içi oyularak yapılır. Boyları 20 cm den 80 cm’ye kadar değişiklik gösterir. Bu sazların ağza gelen kısmından başlamak üzere, nefesi kontrol ederek ses çıkartmasını sağlayan bir parça yerleştirilmiştir ki buna Dil denir. Dilin hemen bittiği yerde sazın üstüne ya da arkasına gelecek şekilde ses çıkarmaya yarayan oyuk açılmıştır. Bu sazlarda çeşitli tonlarda ses elde etmeye yarayan ve 7 tanesi üstte ve 1 tanesi de altta olmak üzere 8 delik vardır ki buna Şeytan deliği denir. Dilli nefesli sazlar sabit perdelidir. Bunlardan arızalı sesler elde edebilmek oldukça zor ve ustalık isteyen bir beceridir. Dilli nefesli sazlardan bazıları şunlardır: Çoban Kavalı, Dilli Düdük, Kaval Düdüğü, Tütek, Dillice, Yelli Düdük, Dilli Damak, Hoppü, Hosüttük ,Şudurbu (Sevimli, 2014).

Dilsiz Nefesli Sazlar: Pirinçten ya da ağaçtan imal edilirler. Bunlar da dilli nefeslilerde olduğu gibi 20 cm ile 80 cm arasında değişen boyutlardadır. Genellikle Çoban Kavalı olarak tanınırlar.

Dilsiz nefeslilerin delik sayıları dilli nefeslilerdeki gibidir. Birçok yörede kutsal olduğu kabul edilir. Ses delikleri kromatik sesleri çıkarabilmektedir. Kartal kemiğinden yapılan Çığırtma da dilsiz nefesli sazlardandır (Sevimli, 2014).

Resim 23. Kaval

Kaynak: http://www.karenot.com/kaval/kaval-resimleri/

43 Zurna: Kamışlı nefesli sazlara girmektedir. Açık hava ve meydanlarda çalınan bir halk çalgısıdır. Küçüklerine Cura zurna ve Zil zurna, orta büyüklükte olanına Orta kaba zurna ve en büyüklerine ise Kaba zurna adı verilir. Zurnalar üç ayrı parçadan oluşur. Büyük parçası Lüle, kamıştan yapılan küçük parçası Sipsi veya Zıpçık adıyla bilinir. Kamışla büyük parça arasındaki parçaya da Dil denir. Dil’in büyük bir kısmı lülenin içine girer. Lüle üstünde yedi, arka tarafında ise bir delik vardır. Zurnada da kavalda olduğu gibi şeytan deliği vardır. Kamış bölümüne daire şeklinde bir parça geçirilir. Buna ise ağızlık denir (Sevimli, 2014).

Zurnada 2 oktava yakın ses çıkarmak başarı sayılmaktadır. En makbulü ise erik ağacından yapılanıdır. Horonlarda ve açık havada oynanan oyunlarda genellikle cura zurna kullanılmaktadır. Kırıkkale yöresinde orta kaba zurna kullanılmaktadır.

Resim 24. Zurna Resim 25. Orta Kaba Zurna

Kaynak: http://www.karenot.com/zurna-resimleri/

Bağlama: Kırıkkale’de bağlama sazı bir hayli yaygınlaşmış olup, kullanılan çeşit bakımından bağlama ve cura oyunlarımıza eşlik etmiştir. Yapı ve biçim bakımından aynı, boyutları açısından birbirinden farklı olan bağlama ailesi şu çeşitlerden oluşur.

a) Divan sazı (meydan sazı) b) Bağlama

44 c) Tanbur

d) Cura

Tekne, sap, göğüs, bulgular, alt, orta ve üst eşikleri, perdeler ve tellerden oluşan bağlama ailesi, her türlü ağaçtan oyma veya çember olarak yapılabilir. Bütün yörelerimizde çalınan bu saz, bazı aşiretler arasında kutsaldır.

Bağlamalarda Düzenler: Bağlamada düzenler (akort şekilleri) çalınış biçimleri ve pozisyon olanakları göz önüne alınarak dört esasta toplanmıştır.

Ses genişliği 2,5 oktavdır. Üst tellere bam teli takılırsa 3 oktav ses elde edilir.

Eskiden kullanılan bazı tezeneli sazlar şunlardır; Bulgari, Bozuk, Çöğür, Çalgı, Dıngır, Gilbut, Zımbıra, Tintan,Tokur vb.

45 Resim 26. Bağlama

Kaynak: http://www.isiltisazevi.com/urunlerimiz.html

Keman: Kemanın Türklere ne zaman geldiği tam olarak bilinmemektedir.

İstanbul ve Trabzon gibi Latin ülkeleri ile sıkı ilişkiler içinde bulunan şehirlerde çok eskiden beri kemanın en eski örneklerinin bulunduğu ileri sürülmüştür. Kanuni Sultan Süleyman’ın sadrazamlarından Makbul İbrahim Paşa’nın gençliğinde padişahın şehzadesi olarak Manisa’da bulunduğu yıllarda keman çaldığı bilinmektedir.

Kemanın metalden ya da hayvan bağırsağından yapılmış dört teli vardır.

Akort sistemi pestden tize doğru Sol, Re, La, Mi olarak düzenlenmektedir. Batı kemanlarıyla aynı akort sistemine sahip olmasına rağmen Türk Musikisine uygun bir şekilde isimlendirilmiş, Do, Sol, Re, La şeklinde bilinmektedir. Bazı icracılar La telini ince sol düzeninde kullanmaktadır. Bu konuda çeşitli fikirler öne sürülmüştür.

Eskiden kullanılan ve Avrupa’dan getirilen kemanların beş esas, altı ahenk telinin olduğu ve aynı telin ince sol olarak akort edildiği bilinmektedir. Bir başka görüş ise Rebab ve ud gibi çalgıların akorduna benzetmek için böyle hareket edildiğidir. La akort Türk musiki icralarında çiğ kalmakla birlikte bazı makamlar transpoze edildiğinde icrada zorluklar oluşmaktadır (Sevimli,2014).

46

Resim 27. Keman

Kaynak: http://keman013/06/kemann-cesitleri-ve-ozellikleri.html

Darbuka: Darbuka, Orta Doğu’da kullanılan vurmalı bir çalgıdır ve daha çok oynak veeğlenceamaçlımüziklerde kullanılır. Darbukada Düm ve Tek olarak adlandırılan iki ses vardır: İlk ses, ritmin temelini sağlar ve aletin ortasına vurularak sağlanmaktadır, ikinci ses daha çok süsleme ve doğaçlama içindir ve icrası için sol parmaklar kullanılmaktadır.

Darbuka aynı zamanda düğün nişan sünnet düğünlerinde kullanılan bir tür vurmalı çalgıdır. Milattan önceki dönemde günümüz darbukasına benzer çalgılar, çeşitli biçim ve büyüklüklerde Anadolu, Mezopotamya ve Orta Asya uygarlıklarında kullanılmışlardır. Daha sonraki süreçlerde değişip gelişerek yine aynı coğrafyalar içinde kullanılmıştır.

Önceleri pişmiş toprak kullanılarak üretilen bu vurmalı çalgı, giderek sırsız toprağın yanı sıra bakır, alüminyum, çeşitli metal alaşımlar, alçı, porselen, ağaç ve cam elyaf vb. gibi malzemeler kullanılarak da yapılmıştır. Genellikle bir tarafı geniş, orta kısmı dar diğer tarafı orta kısmından biraz daha geniş bir boru görünümündeki çalgıda, hayvan derisi kullanılır son zamanlarda ise çoğunlukla sentetik deri kullanılmaktadır (Gazimihal, 1975).

47 Resim 28. Darbuka

Kaynak: https://de.dreamstime.com/stockfotografie-gyptisches-darbuka-image3229352

Def: Yuvarlak daire biçimindeki tahta kasnağın, bir veya iki yanına deri geçirilerek yapılan ve parmak hareketiyle çalınan bir müzik aleti olarak bilinmektedir. Habeşistan’ın yüksek dağlarında yetişen hoş kokusu olan bir bitkiye de def ismi verilmektedir.

Yapılan kazılardan anlaşıldığına göre defin tarihi M.Ö. yaşamış Sümer ve Hititlere kadar ulaşmaktadır. Mezopotamya ve diğer yerlerde yapılan arkeolojik kazılarda, ellerinde def bulunan figürlere rastlanmaktadır. Ayrıca Mısır, Fenike, genellikle Hindistan’da Orta ve Kuzey Asya ile Amerika kıtasında yaşayan topluluklar da defe önem vermişler ve onu eğlencelerinde kullanmışlardır.

Seyahatleri ile ünlü olan Evliya Çelebi eserinde deften bahsetmektedir.

Defler genelde yuvarlak olurlar. Dar köşeli olanları da mevcuttur. Bunlar kullanıldığı bölgelere göre isim almaktadır. Anadolu’nun bazı yerlerinde özellikle Trakya’da def daire olarak bilinmektedir. Düğünlerde kullanılan defler de bunlardır.

Deflerin acem defi, zilli def, hanende defi, çingene defi vs. gibi çeşitleri vardır (Gazimihal, 1975).

48 Resim 29. Def Resim 30. Zilli Def,

Kaynak: http://formistan.net/konu/def-resimleri.253715/

3.8. Kırıkkale Merkezde Oynanan Halk Danslarının İcralarının

Belgede Kırıkkale halk dansları (sayfa 46-60)

Benzer Belgeler