• Sonuç bulunamadı

Kıbrıs Sorununda Taksim Tezinin Oluşum Süreci

BÖLÜM 3: RADCLIFFE ANAYASASI TEMELİNDE ÇÖZÜM ARAYIŞLARI

3.3. Kıbrıs Sorununda Taksim Tezinin Oluşum Süreci

Kıbrıs konusunu ele alan son dönem araştırmacıların bir kısmı, Türkiye’yi taksim (bölme) tezini benimsemeye teşvik edenin İngiltere olduğunu öne sürerler 475 . 1950’lilerde Kıbrıs Sömürge Müsteşarlığı yapmış olan John Reddaway ise anılarında taksimin bir İngiliz-Türk komplosu değil, her iki tarafın da kendi içlerinde yaptıkları durum değerlendirmelerinin ve çıkarlarının örtüşmesinin sonucu olduğunu iddia eder. John Reddaway’e göre hem İngiltere hem de Türkiye, taksim fikrini Kıbrıslı Rumlar ile Yunanistan Hükümetinin enosis taleplerini dengelemek ve onları enosisten vazgeçirip Kıbrıs Sorununda uzlaşma yolunu açabilmek için kullanmıştır. Nitekim bu siyaset, etkisini göstermiş; Rumlar ile Yunanlar, 1959’da Kıbrıslı Türklerle ortaklığa dayalı Kıbrıs Cumhuriyetini kabul etmek zorunda kalmışlardır. Ayrıca John Reddaway, İngiltere’nin taksimi son seçenek olarak gördüğünü hatta Kıbrıs Sorununun çözümü için enosisle taksim dışında bir orta yol bulmaya çalıştığını ileri sürmektedir476. Kıbrıs Rum toplum önderlerinden Glafkos Kliridis ise anılarında İngilizlerin taksimi kullanmaları konusunda daha farklı bir iddia ortaya atmaktadır. Ona göre İngiliz Hükümetinin amacı, Rumları taksimle korkutup Kıbrıs’ta İngiliz, Türk ve Yunan ortak egemenliğinin kurulmasına razı etmektir477. Burada üç değişik iddia olduğu görülmektedir. Bu durumda taksim konusunda daha sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için öncelikle bu çözüm şeklinin fikir olarak oluşum sürecini ele almak faydalı olacaktır.

474

Armaoğlu, Kıbrıs Meselesi, 1954-1959, s.269-270.

475

An, Kıbrıs’ta Fırtınalı Yıllar, 1942-1962, s.89-90; Copeaux ve C. Mauss-Copeaux, Taksim! Bölünmüş Kıbrıs

1964-2005, s.43-49; Niyazi Kızılyürek, Doğmamış Bir Devletin Tarihi, Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti, 2. Baskı,

İstanbul: İletişim Yayınları, 2005, s.36-37, 72-74, 102-103; Tabitha Morgan, İngilizlerin Kıbrıs’taki Tarihi,

Acısıyla Tatlısıyla Bir Ada, Cumhur Atay (çev.), İstanbul:Kalkedon Yayınları, 2013, s.317-318; Andrekos Varnava,

“Reinterpreting Macmillan’s Cyprus Policy, 1957-1960”, The Cyprus Review, 2010, Vol.22, https://www.academia.edu/389179/Reinterpreting_Macmillan_s_Cyprus_Policy_1957-1960 (1 Mayıs 2016), s.82-83.

476

Reddaway, Burdened With Cyprus, s.93-102; CO 926/710, İngiliz Başbakanı Harold Macmillan’a ait M201/57 no.’lu özel not.

477

Glafkos Clerides, Cyprus, My Deposition, Cilt I, Lefkoşa: Alithia Publishing, 1989, s.39-43 Aktaran: Gazioğlu,

146

Bu konuda incelenen bazı kaynaklar, taksim fikrinin Türk kamuoyunda ilk tartışıldığı yılın 1948478; bazı kaynaklar ise 1951-1952 yılları olduğunu iddia etmektedirler479. Ancak Kıbrıs Türk toplum önderlerinden Rauf R. Denktaş’ın anılarından bu fikrin Türkiye’de ilk defa 1954 yılında gündeme geldiği anlaşılmaktadır480. Tarihçi-yazar Cemal Kutay’ın anlatımı da bunu doğrulamaktadır. Nitekim BM Genel Kurulunda Kıbrıs oturumunun yapılacağı 17 Aralık 1954 tarihinden birkaç hafta önce, kasım ayı sonlarında Cemal Kutay; Başbakan Menderes’in isteği üzerine Kıbrıs’ın 1571-1923 yılları arasındaki dönemini ele alan kısa bir tarihçe hazırlayıp Başbakana sundu. Tarihçi-yazar Kutay, “Tarihin Kıbrıs Mevzuu Üzerindeki Hükmü” başlıklı çalışmasının “Hüküm” bölümünde Kıbrıs Sorununun çözümüne ilişkin görüşünü açıklıyordu. Cemal Kutay’a göre eğer Türkiye Hükümeti, Kıbrıs’ın Türkiye’ye iadesini sağlayamazsa fedakârlığın sınırı, adanın kalıcı olarak iki bölgeye bölünmesi ve iki bölge arasına uluslararası bir tampon bölge yerleştirilmesi olmalıydı. Bu da gerçekleştirilmezse İngiltere, adadaki sömürge statüsünü sürdürmeye razı edilmeli; kısa zaman içinde de Kıbrıslı Türkler, Evkaf topraklarının yoğun olduğu ve adanın tarıma elverişli bölgesinde toplanarak adanın iki ayrı devlete bölünmesi sağlanmalıydı481.

Cemal Kutay’ın ardından siyasi tarihçi Fahir Armaoğlu, dış siyaset yazarlığını yaptığı

Forum dergisinin 15 Temmuz 1955 tarihli nüshasında taksim konusunu ele alan bir yazı

kaleme aldı. Ona göre Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakının Türkiye tarafından kabul edilmesi mümkün değildi. Adanın İngiltere’de kalması ise Türkiye’nin güvenliği bakımından sağlam bir yoldu; ama Yunanistan’ın enosis siyaseti bu durumun devamını imkânsız kılıyordu. Adanın Türkiye’ye verilmesi de Kıbrıs Sorununu çözecek elverişli bir yol değildi. Kıbrıs’ta tridominyum (üçlü yönetim veya İngiliz, Türk ve Yunan ortak yönetimi) ise Yunanistan’ın aşırı istekleri yüzünden yürümezdi. Bütün bunları değerlendiren Fahir Armaoğlu, geriye kalan tek çözüm şeklinin adanın Türkiye ile Yunanistan arasında taksim edilmesi olduğunu savunuyordu. Siyasi tarihçi

478

Hürsöz, 16 Kasım 1948, s.1.

479

Mete Hatay, “İlk Taksim Tezi: ‘Adayı İngiltere ve Rumlar Arasında Bölelim’”, HavadisKıbrıs Poli Eki, 2015, Sayı:230, http://185.15.43.45/Ekler/poli/230/ilk-taksim-tezi-adayi-ingiltere-ve-rumlar-arasinda-bolelim/2262 (29 Nisan 2016).

480

Denktaş, Karkot Deresi, Anılar, s.96-97.

481

Cemal Kutay, “Kıbrıs Dâvâsı, Adnan Menderes ve ilk günler”, Tarih Konuşuyor, Aylık Tarih Mecmuası, Cilt. I, Sayı. I, (1964), s.73-74; Manizade, Kıbrıs, Dün Bugün Yarın, s.369-373.

147

Armaoğlu’na göre Kıbrıs’ta Türklerin çoğunlukta olduğu bölgeler, Türkiye’ye; Rumların çoğunlukta olduğu bölgeler ise Yunanistan’a verilebilirdi. Bu bölgelerde dağınık durumda olan azınlıklar da uluslararası hukukta kabul edilmiş genel esaslara göre mübadele edilebilirlerdi. Belirlenecek bir süre içinde de bu azınlıklara hangi bölgede kalacaklarını tercih etme imkânı tanınabilirdi. Ayrıca Fahir Armaoğlu’na göre taksimin Kıbrıs’ta gerçekleşmesi hâlinde Türkiye hem Doğu Akdeniz’de kendi güvenliğini hem de Kıbrıs Türk Toplumunun güvenliğini sağlamış olacaktı. Yunanistan da adadan istediği payı alacak; böylece Kıbrıs konusunda memnun edilmiş olacaktı482. Muhtemelen Kıbrıslı Türklerle Rumların adanın büyük kısmında iç içe yaşamalarını dikkate alan siyasi tarihçi Armaoğlu; Forum dergisinin 16 Şubat 1956 tarihli sayısında çıkan yazısında, ada, taksim edilirken nüfus mübadelesinin sebep olacağı zorlukları gidermek için Kıbrıs’ın Türk-Yunan kondominyumuna (ortak egemenlik) terk edilmesini önerdi483.

Bu yazıdan kısa bir süre sonra Manisa milletvekili Hikmet Bayur, TBMM’nin 25 Şubat 1956 tarihli oturumunda Kıbrıs’ın Türkiye ile Yunanistan arasında taksim edilmesi önerisinde bulundu. Hikmet Bayur’a göre Hindistan ile Pakistan aynı yarımadayı aralarında nasıl taksim etmişlerse Kıbrıs da o şekilde ikiye ayrılmalıydı. Böylece adanın Türkiye’ye bakan kısımları Türklerin, geri kalan kısımları da Rumların olacaktı. Milletvekili Bayur’a göre Türkiye için enosis tehlikesi ancak taksimle ortadan kalkardı484.

Türk kamuoyunda bu görüşler dile getirilirken, araştırmacı yazar Mete Hatay’ın iddiasına göre, John Reddaway’in başında bulunduğu Kıbrıs Sömürge Müsteşarlığı, 20 Mart 1956’da İngiliz Sömürgeler Bakanlığına gönderdiği mektupta bir çözüm seçeneği olarak taksimden bahsediyordu. Müsteşarlığa göre ilgili taraflar arasında uzlaşma sağlamak için yöntem bulmaya çalışırken ve İngilizlerin askerî çıkarlarını dikkate almak koşuluyla bütün ihtimaller incelenmeliydi. Bu durumda taksim ihtimali de uygulanacak bir proje olarak göz önünde bulundurulmalıydı. Bununla birlikte Sömürge Müsteşarlığı, taksimin olumsuz sonuçlar doğuracak bir çözüm olduğunu savunuyordu. Ayrıca 482 Armaoğlu, Kıbrıs Meselesi, 1954-1959, s.122-123. 483 Armaoğlu, a.g.e, s.209. 484

T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre:X, C.10, İçtima:2, Kırk dördüncü İnikat, 25 Şubat 1956, s.720, https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d10/c010/tbmm10010044.pdf (11 Şubat 2016).

148

taksimin tüm yöntemler veya seçeneklerin gerçekleşemeyeceği sonucuna varıldıktan sonra uygulanmasını öneriyordu. Daha sonra taksimle ilgili önerilerine geçen Müsteşarlığa göre adanın bölünmesi durumunda İngilizlere verilecek alan; askerî amaçlara uygun, yeterli genişlikte, kendine yeter bir ekonomiye ve coğrafî bütünlüğe sahip bir alan olmalıydı. Ayrıca mektupta taksim olması hâlinde şunların sağlanması öneriliyordu:

a) Coğrafî ve ekonomik bakımdan elverişli olan Lârnaka ve Limasol kasabalarından bir bölge, İngilizlere bırakılmalıydı;

b) Bölgede yaşayacak Türklerle Rumlara eşit haklar verilmeliydi;

c) Belli bir süre sonunda yerel yönetim, Kıbrıs halkına devredilecek; savunma, dış ilişkiler ve kamu güvenliği ise İngilizlerde kalacaktı;

d) Kıbrıs’ın geri kalan bölgesi, bir müddet İngiliz yönetiminde olacak ve daha sonra Rum yönetimine bırakılacaktı;

e) Bu müddet içinde içişleri halka devredilecek, savunma ve dış ilişkiler de belirli bir süre İngiliz yönetiminde olacaktı;

f) Geçiş döneminin ardından self-determinasyon hakkının kullanılabilmesi için adada bir referandum yapılacaktı. Bu referandumda üçte ikilik bir çoğunluk,

ayrılmadan yana oy kullanırsa Rum yönetimi altındaki bölge,

Commonwealth’den ayrılacaktı;

g) Kıbrıs, Commonwealth’den ayrılsa bile yeni bir antlaşma yapılana dek savunma yetkisi, İngilizlerin elinde olacaktı;

h) Savunma yetkisi, İngilizlerde olduğu sürece Kıbrıs’a hiçbir yabancı asker konuşlandırılamayacaktı;

i) Kıbrıslı Türkler, İngiliz egemenliğindeki bölgeye yerleştirilecek; o bölgeden ayrılmayı talep eden Rumlara da gereken kolaylık gösterilecekti485.

Türkiye Hükümeti ise hâlen Kıbrıs’ta İngiliz sömürgesinin devamını; bu mümkün olmazsa da adanın Türkiye’ye geri verilmesini talep ediyordu. Bu talebini de Lozan Barış Antlaşmasına dayandırdığı anlaşılıyordu. Nitekim Lozan Antlaşmasının 16. maddesinde Türkiye’ye egemenlik hakkı tanınmış bulunanlar dışındaki adaların geleceğinin ilgililerce saptandığı veya saptanacağı ifadesi yer alıyordu. Antlaşmanın 20.

485

149

maddesine göre ise Kıbrıs’taki İngiliz egemenliğini tanıyan Türkiye’ydi. Türkiye, bu maddelerden hareketle, Kıbrıs’ta bir statü değişikliği söz konusu olduğu takdirde ada üzerinde söz hakkı olabileceğini, hatta Kıbrıs’ın iadesini talep edebileceğini düşünüyor olmalıydı 486.

Ancak Kıbrıs’ın sömürge statüsünde kalması, pek mümkün gözükmüyordu. Zira Rumların self-determinasyon hakkı talep ettikleri ve bunun için Yunanistan Hükümetinin desteğiyle silahlı mücadele verdikleri bir dönemde adadaki İngiliz sömürgesinin kalıcı olamayacağı anlaşılıyordu. Adanın Türkiye’ye iadesi de birkaç sebepten dolayı gerçekleşmesi olanaksız bir talebe benziyordu. Zira Kıbrıs’ın Türkiye’ye iadesi fikri, BM’nin sömürge halklarına bağımsızlık sağlayan self-determinasyon ilkesiyle çelişiyordu. Üstelik Türkiye’ye iade ile Yunanistan’a ilhak fikri, birbirinin karşıtıydı ve Kıbrıs’ta Türk-Rum çatışmasını körükleyebilir hatta Türkiye ile Yunanistan arasındaki anlaşmazlığını derinleştirebilirdi. Bu da hem NATO’nun istikrarını bozabilir hem de Türkiye’nin güvenliğini sarsabilirdi. Bunun yanında Türkiye kadar İngiltere’nin ve Yunanistan’ın da Kıbrıs’ta çıkarları vardı. Ayrıca adada Türkiye karşıtı bir Rum çoğunluğu bulunuyordu. Bu da Türkiye’nin Kıbrıs’ta hâkimiyet sağlamasını zorlaştırabilirdi.

Tüm bu olgulara bakıldığında Türkiye Hükümeti için taksim dışında elverişli bir çözüm şekli olmadığı gözüküyordu. Bu düşünceyle olsa gerek Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Suat Hayri Ürgüplü, 18 Haziranda Londra’da İngiliz Dışişleri Bakanı Selwyn Lloyd’la yaptığı görüşmede kişisel görüşü olarak Kıbrıslı Türklerle Rumların bir kısmının yerlerinin değiştirilmesi yoluyla adanın taksim edilmesinden yana olduğunu söyledi. Ancak Bakan Lloyd, taksim konusunda bir fikir belirtmekten kaçındı487.

Bununla birlikte, taksim konusunun Ürgüplü-Lloyd görüşmesinde geçmesinden kısa bir süre sonra, İngiliz Dışişleri Bakanlığı, 30 Haziranda Sömürge Siyasetleri Komitesine Türkiye ile Yunanistan’ın Kıbrıs konusunda uzlaşmalarının mümkün olmadıklarını savunarak adanın Kıbrıslı Türklerle Rumlar arasında taksim edilmesini önerdi. Dışişleri

486

Soysal, Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları (1920-1945), s.91; Tuncer, Kıbrıs Sarmalı, Nasıl Bir Çözüm?, s.64-65.

487

The National Archives (TNA), FO 371/123899/1081/1242G, İngiliz Dışişleri Baksnı Selwyn Lloyd’un Ankara’daki İngiliz Büyükelçisi Sir James Bowker’e 20 Haziran 1956’ya gönderdiği 1171 no.’lu telgraf.

150

Bakanlığının önerisine göre Kıbrıs, Limasol kasabası üzerinden kuzeye doğru uzanan bir hatla doğu ve batı olarak ikiye bölünecekti. Yaklaşık 30.000 Türk batıya, 30.000 Rum da doğuya göç ettirilecekti. Daha sonra Kıbrıs’ın doğu kısmına üzerinde anlaşılan bir tarihte self-determinasyon ilkesi uygulanacaktı488. Bu öneri, temmuz ayında İngiliz Bakanlar Kurulunda tartışıldı. Bakanlar Kurulu, yaptığı değerlendirmede taksimin mevcut koşullarda memnuniyet verici bir çözüm seçeneği olamayacağı sonucuna vardı489. Sömürgeler Bakanı Alan Lennox-Boyd, taksim seçeneği üzerinde çalışmanın çok erken olduğunu düşünüyor; bunu zaman kaybı olarak görüyordu490. Dışişleri Bakanı Selwyn Lloyd da taksim fikrinin tüm çözüm seçenekleri tükendikten sonra ele alınması gerektiği düşüncesindeydi491. Yine de İngiliz Hükümeti, konuyu daha ayrıntılı olarak ele almaya karar verdi492. Böylece Londra, hem Anayasa Komiseri Lord Radcliffe’den hem de Kıbrıs Sömürge Valisi Harding’den taksim konusunu çalışmalarını istedi. Bu istek üzerine Lord Radcliffe, ekim ayında hazırladığı anayasa taslağına Türklerle Rumların yan yana ve karma köylerde yaşadıklarına dikkat çekerek taksimin uygulanamayacağı görüşünü ekledi493. Kıbrıs Sömürge Müsteşarı John Reddaway de Lord Radcliffe’in görüşünü paylaştı494. Vali Harding ise hükümetin talimatına uyarak beş farklı taksim senaryosunu gösteren haritaların olduğu bir dosya hazırladı ve 10 Kasımda Sömürgeler Bakanlığına gönderdi495.

Bu arada konu, İngiliz Parlâmentosunda da gündeme getirildi. Muhafazakâr Partili parlamenter Walter Elliot, Avam Kamarasının 19 Temmuz 1956’daki oturumunda yaptığı konuşmada Lord Radcliffe’in taksimi de bir çözüm seçeneği olarak ele almasını önerdi. Walter Elliot’a göre bir sınır tespit komisyonu kurulmalı ve bu komisyon; Kıbrıs’ı Türk bölgesi, Rum bölgesi ve İngiliz askerî üsleri (anklav) olmak üzere üçe ayırmalıydı. Ayrıca Türk ve Rum bölgelerinin sınırları, iki toplumun nüfus oranlarına

488

TNA, CAB 134/1202, CA (53) 23.

489

TNA, CO 926/277, Sömürgeler Baksnlığı görevlisi E. Melville’in Vali Harding’e mektubu, 16 Temmuz 1956.

490

TNA, CO 926/277, İngiliz Sömürgeler Bakanı Alan Lennox-Boyd’un Dışişleri Bakanı Selwyn Lloyd’a mektubu, 4 Ağustos 1956.

491

TNA, CO 926/277, Dışişleri Bakanı Selwyn Lloyd’un İngiliz Sömürgeler Bakanı Alan Lennox-Boyd’a cevabı, 9 Ağustos 1956.

492 TNA, CO 926/277, İngiliz Sömürgeler Bakanı Alan Lennox-Boyd’un Dışişleri Bakanı Selwyn Lloyd’a mektubu, 4 Ağustos 1956.

493

Varnava, “Reinterpreting Macmillan’s Cyprus Policy, 1957-1960”, s.83.

494

Reddaway, Burdened With Cyprus, s.95.

495

151

göre tespit edilmeliydi. Daha sonra Türk bölgesinde kalan Rumlar veya Rum bölgesinde kalan Türkler için nüfus mübadelesi yapılabilirdi. Coğrafi taksim olduktan sonra ise Rumlar, isterlerse Yunanistan’la birleşmeyi; Türkler de Türkiye’yle birleşmeyi tercih edebilirlerdi. İngiltere de arada denge unsuru işlevi görürdü. Böylece Türkiye’nin güney kıyılarının da güvenliği sağlanmış olurdu496.

Taksim fikri İngiltere’de tartışılırken Türkiye ile Yunanistan arasındaki görüşmelere de konu oldu. Atina’daki Türk Büyükelçisi Settar İksel, 7 Ekimde Yunanistan Dışişleri Bakanı Evangelos Averoff-Tossizza ile özel bir görüşme yaptı. Bu görüşme, daha sonra tartışmalara sebep oldu. The Times gazetesinin 1 Mayıs 1958 tarihli nüshasında yayımlanan başyazıda taksim fikrinin ilk önce Yunanistan Dışişleri Bakanı Averoff-Tossizza’dan geldiği ileri sürüldü497. Büyükelçi İksel de 7 Temmuz 1958’de Anadolu Ajansına yaptığı kısa açıklamada bu görüşmede taksim fikrinin önce Yunanistan Dışişleri Bakanı tarafından ortaya atıldığını iddia etti 498 . Evangelos Averoff-Tossizza’nın İngiliz gazeteci Robert Stephens’e anlattığına göre ise Büyükelçi İksel, görüşmede konuyu dolaylı yoldan taksime getirdi. Bunun üzerine kendisi de Kıbrıs halkına Yunanistan’a ilhak mı, Türkiye’ye ilhak mı, bağımsızlık mı yoksa taksim mi istediğinin sorulacağı bir plebisit yapılmasını önerdi. Halkın çoğunluğu, bu dört seçenekten hangisini kabul ederse Yunanistan Hükümetinin de bunu saygıyla kabul edeceğini sözlerine ekledi. Evangelos Averoff-Tossizza; böyle yaparak bir yandan hiçbir çözüm önerisine karşı çıkmadıkları izlenimini yaratmaya, diğer yandan adadaki Rum çoğunluğu lehine sonuçlanacağı belli olan plebisit yoluyla enosise ulaşmaya çalıştıklarını ifade eder. Bu sözlere karşı Büyükelçi İksel de Kıbrıs’ın 35. Kuzey Enlemi esas alınarak yaklaşık iki eşit parçaya bölünmesinde ısrar etti. Bunun üzerine Yunanistan Dışişleri Bakanı, yarı yarıya taksimi kabul etmelerinin mümkün olamayacağını söyledi. Evangelos Averoff-Tossizza’ya göre bu ifade, taksimi reddettikleri anlamına geliyordu. Ancak Settar İksel, bu sözleri “eğer Rumlar ile Yunanlara Kıbrıs’tan daha yüksek oranda toprak bırakılırsa taksimi kabul edebilirler”

496 HC Deb 19 July 1956 vol 556 cc1422-1427,

http://hansard.millbanksystems.com/commons/1956/jul/19/cyprus#S5CV0556P0_19560719_HOC_330 (10 Şubat 2016).

497

“Hobson's Choice”, The Times (London, England), Thursday, May 01, 1958; pg. 11; Issue 54139.

498

152

şeklinde algılamıştı499. Türk diplomat Melih Esenbel’e göre ise Büyükelçi İksel, Dışişleri Bakanı Averoff-Tossizza’ya Türkiye’nin üstünde durduğu çözümün taksim olduğunu söyledi. Ayrıca self-determinasyonun adadaki her iki topluma tanınması gerektiğini savundu. Bunun üzerine Evangelos Averoff-Tossizza; Türkiye Hükümeti, Kıbrıs’a bağımsızlık tanınmasını kabul ederse Türkiye’ye istediği her türlü güvenceyi verebileceğini belirtti. Ama bağımsızlık yürümezse taksimin bir çözüm seçeneği olarak ele alınmasının düşünülebileceğini ifade etti. Bu görüşmeden iki hafta sonra 20 Ekimde Paris’te yapılan NATO toplantısında Türkiye Dışişleri Bakanlığı Vekili Ethem Menderes ile Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri M. Nuri Birgi, toplantıda bulunan Bakan Averoff-Tossizza’ya Büyükelçi İksel’le görüşmesinde taksim konusunu ehven-i şer olarak nitelediğini hatırlattılar. Buna karşı Evangelos Averoff-Tossizza da o görüşmede taksimi üzerinde fazla düşünmeden ortaya attığını; ancak şimdi bunun Kıbrıs’ta uygulanmasının mümkün olmadığını veya en azından zorluklar barındırdığını anladığını söyledi500. 7 Ekim 1956 tarihli Averoff-Tossizza–İksel görüşmesiyle ilgili gazeteci Robert Stephens’e konuşan Türk dışişleri yetkilileri ise Yunanistan Dışişleri Bakanının görüşmede taksimi gündeme getirerek hem Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki tutumunu öğrenmeyi hem de Türkiye’yi BM’de Kıbrıs’ın ilhakını savunan, yayılmacı bir ülke gibi göstermeyi amaçladığını iddia etmişlerdir501. Averoff-Tossizza–İksel görüşmesini değerlendiren Fahir Armaoğlu ise Yunanistan Dışişleri Bakanının taksim fikrini gayriresmî bir görüşmede gündeme getirdiğine dikkat çekmekte ve bunun yalnızca bir zemin yoklaması olduğu yorumunu yapmaktadır. Zira, siyasi tarihçi Armaoğlu’na göre, Yunanistan Dışişleri Bakanı, taksimi gerçekten benimseseydi İngiliz Sömürgeler Bakanı Alan Lennox-Boyd’un 19 Aralık 1956’da Avam Kamarasında yaptığı taksim açıklamasına cepheden karşı çıkmazdı. Ayrıca Fahir Armaoğlu, Yunanistan’ın başından beri enosis için çaba harcadığını ve Yunan kamuoyu ile Kıbrıslı Rumları karşısına almak pahasına bu siyasetinden vazgeçemeyeceğini savunmaktadır. Aynı şekilde Anayasa Profesörü Nihat Erim, Evangelos Averoff-Tossizza’nın gerek Yunan muhalefetinin gerekse Başpiskopos Makarios ile EOKA Lideri Grivas’ın taksime karşı aldıkları sert tutumdan çekindiği için Büyükelçi İksel’le yaptığı

499

Stephens, Cyprus, A Place of Arms, s.149.

500

Melih Esenbel, Kıbrıs-I Ayağa Kalkan Adam, Ankara: Bilgi Yayınevi, 1993, s.49-52.

501

153

görüşmeyi farklı anlattığı görüşündedir502. Benzer şekilde ABD Dışişleri Bakanlığına ait bir belgede belirtildiğine göre de Paris’teki Amerikan Büyükelçisi Raymond L. Thurston, 24-25 Temmuz 1958’de Evangelos Averoff-Tossizza ile yaptığı görüşmede ona taksimi 1956’da bir çözüm seçeneği olarak kabul etmişken şimdi neden dışladığını sormuş; Yunanistan Dışişleri Bakanı da taksimi reddetmelerinin söz konusu olmadığını; fakat Rumların taksime desteğini sağlamanın mümkün olmadığını söylemişti503. Sonuç olarak Yunanistan Dışişleri Bakanı Averoff-Tossizza’nın Büyükelçi Settar İksel’le yaptığı görüşmede taksimin Kıbrıs Sorunu için bir çözüm seçeneği olarak görüşülmesini kabul ettiği; ancak daha sonra bu görüşünü Kıbrıslı Rumlar ile Yunan kamuoyunun baskısından çekinerek savunamadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte Yunanistan Dışişleri Bakanının Türkiye’yi dünya kamuoyuna Kıbrıs’ı ilhak etmek amacında olan emperyalist bir devlet gibi gösterebilmek için taksime sıcak baktığı görüntüsü vermek istemiş olması da muhtemeldir.

Türkiye Hükümeti ise Averoff-Tossizza–İksel görüşmesini İngiliz Hükümetine taksim fikrini kabul ettirmek için kullanmaya başladı. Nitekim bu görüşmeden hemen sonra Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri M. Nuri Birgi, 12 Ekimde Ankara’daki İngiliz Büyükelçiliği Müsteşarı ile bu konuyu görüştü. M. Nuri Birgi, görüşmede Averoff-Tossizza–İksel görüşmesinden söz ederek taksimin Kıbrıs Sorunu için en iyi çözüm şekli olduğunu savundu. Fakat İngiliz müsteşar, sessiz kalarak Radcliffe Anayasasının yakında açıklanacağını belirtmekle yetindi. İngiliz Hükümeti de 24 Ekimde Türkiye’ye yaptığı resmî açıklamada taksim konusunda bir görüş belirtemeyeceğini bildirdi ve Ankara’dan Radcliffe Anayasasını desteklemesini istedi. 6 Kasımda ise Londra’daki Türk Büyükelçisi Suat Hayri Ürgüplü, İngiliz Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Sir Ivone Kirkpatrick ile görüşüp ona taksim konusunu açtı. Müsteşar Kirkpatrick de taksim fikrine olumlu baktığını söyledi. Burada dikkat çekici olan, İngilizlerin taksimi kendi aralarında tartışmalarına rağmen Türkiye Hükümetine bu konudaki görüşlerini resmî