• Sonuç bulunamadı

Harding-Makarios Görüşmeleri ve Başpiskopos Makarios’un Sürgün Edilmesi

BÖLÜM 2: TAKSİM TEZİNİN OLUŞUM SÜRECİNDE TÜRKİYE’NİN KIBRIS

2.6. Harding-Makarios Görüşmeleri ve Başpiskopos Makarios’un Sürgün Edilmesi

Hükümeti, Kıbrıs Sorununun çözümü yönünde yeni bir girişim başlattı. Atina’daki İngiliz Büyükelçiliğinden üst düzey bir diplomat, 25 Eylülde Yunanistan Başbakanı Papagos’la görüşüp üç öneri sundu. İngiliz diplomatın sunduğu öneriler şunlardı:

a) İngiliz Hükümeti, Kıbrıs halkının self-determinasyon hakkını prensip olarak tanıyacaktı;

b) İngiliz Hükümeti, Kıbrıs halkı için liberal ve demokratik bir anayasa yapacak; bu anayasa Yunanistan Hükümeti tarafından da onaylanacaktı;

359

104

c) Self-determinasyon hakkının Kıbrıs’a ne zaman uygulanacağı konusu ise İngiltere ile Yunanistan arasında kararlaştırılacak, bu süre sekiz yılı geçmeyecekti.

Ancak Yunanistan Başbakanı Papagos bu önerileri reddetti360. Muhtemelen Başbakan Papagos, enosisin hemen gerçekleşmesini istediği için self-determinasyon ilkesinin Kıbrıs’a uygulanmasının zamana yayılmasına sıcak bakmıyordu.

İngiliz Hükümeti ise Kıbrıs’a özerklik tanımakta kararlıydı ve bunu da EOKA’yı etkisiz hâle getirerek yapabileceğini düşünüyordu. Bu yüzden Londra, EOKA’ya karşı etkin önlemler almaya yöneldi. İngiliz Hükümetinin ilk uygulaması, Kıbrıs Sömürge Valisi Sir Robert P. Armitage (1954-25 Eylül 1955) yerine valiliğe eski Genelkurmay Başkanı Feldmareşal Sir John Harding’i getirmek oldu361. Sir John Harding, 4 Ekim 1955 tarihinde Kıbrıs’a gelerek görevine başladı. Sir John Harding’in görevi; bir yandan EOKA’yı etkisiz hâle getirmek, diğer yandan Başpiskopos Makarios ile özerklik temelinde müzakereler yapmaktı. Vali Harding, Başpiskopos Makarios’la ilk görüşmesini ise 5 Ekimde Lefkoşa’daki Ledra Palace Otelinde yaptı. Toplantıya Vali Vekili George Sinclair ile Başpiskopos Makarios’un güvendiği iki arkadaşı Etnarhia Genel Sekreteri Nikos Kranidyotis ve Etnarhia sekreterlerinden Paskilidis de katıldı. Kısa süren bu görüşmenin ardından yayınlanan bildiride Vali Harding ile Başpiskopos Makarios’un Kıbrıs’ın geleceği üzerinde fikir alışverişinde bulundukları ve görüşmelere devam etme konusunda uzlaştıkları açıklandı362.

Vali Harding’in Başpiskopos Makarios’la görüşmesi, Kıbrıs Türk Toplumu tarafından kuşkuyla karşılandı. Vali Harding de bu kuşkuları gidermek için Türk toplum ileri gelenlerinden Kıbrıs Müftüsü Dânâ Efendi, Lefkoşa Belediyesi Türk meclis üyeleri avukat Ümit Süleyman ile avukat Fadıl Korkut ve KTP Genel Başkanı Dr. Fazıl Küçük’le ayrı ayrı görüştü363. Vali Harding’in Başpiskopos Makarios’u Rumların tek lideri sayıp yalnızca onunla görüşürken Türklerden değişik kesimlerin önderleriyle

360Stephen G. Xydis, “Toward ‘Toil and Moil’ in Cyprus”, Middle East Journal, 1966, Vol. 20, No. 1, http://www.jstor.org/stable/4323951?seq=2#page_scan_tab_contents (31 Ocak 2016), s.16.

361

Eden, Full Circle, s.402.

362

Gazioğlu, İngiliz Yönetiminde Kıbrıs III (1951-1959), s.116.

363

105

görüşmesi, KTP tarafından Türkleri siyasi görüş ve liderlik yönünden bölme girişimi şekilinde yorumlanıp eleştirildi.

Bu tepkiler sürerken Vali Harding, 7 Ekimde Ledra Palace Otelinde Başpiskopos Makarios’la bir kere daha bir araya geldi. Bu görüşmede her iki taraf da ileriki bir tarihte bir görüşme daha yapma kararı aldı364. Bu karar, İngiliz Hükümetinin özerklik tasarısını Başpiskoposa kabul ettiremediğni gösteriyordu. Vali Harding, 8 Ekimde de Kıbrıs Radyosundan halka hitaben yaptığı konuşmada EOKA’ya karşı işbirliği çağrısı yaptı. Ayrıca Vali, Rum silahlı örgütünün etkisiz hâle getirilmesi hâlinde adaya özerklik tanınacağını; özerklik kapısının self-determinasyon kapısına, self-determinasyon kapısının da bağımsızlığa açılacağını belirterek halktan özerkliğe açılan kapıyı kapatmamasını istedi365.

Vali Harding’in radyo konuşması, hem Türklerin hem de Rumların olumsuz tepkilerine sebep oldu. KTP Genel Başkanı Dr. Fazıl Küçük, Halkın Sesi gazetesinin 11 Ekim 1955 tarihli nüshasında yayımlanan yazısında Vali Harding’e enosise açık kapı bıraktığı; yalnızca Rumlara hitap ettiği ve Türkleri yok saydığı eleştirisinde bulundu366. Bozkurt gazetesinin 10 Ekim tarihli nüshasında çıkan bir yazıda da Kıbrıs’ta Türkiyesiz bir çözüm olamayacağı ve Türklerin kendilerine eşit haklar tanımayan bir özerkliği kabul etmeyecekleri belirtiliyordu. Dr. Küçük de gerek Vali Harding’e gerekse Sömürgeler Bakanı Alan Lennox-Boyd’a gönderdiği telgraflarda Kıbrıslı Türkler olarak EOKA’nın etkisiz hâle getirilmesini, daha sonra Kıbrıs Türk Toplumuna eşit haklar verilmesini ve sömürge statüsünün devam etmesini istediklerini belirtti. Ayrıca self-determinasyona da enosise de karşı olduklarını bildirdi. Kıbrıslı Rumlar ise self-determinasyona özerklik sürecinden geçilerek ulaşılmasını kabul edilemez buldular. Yunanistan’daki Konstantin Karamanlis Hükümeti de Kıbrıslı Rumların self-determinasyon hakkı için verdikleri mücadelede yanlarında olduğunu açıkladı.

Vali Harding’in radyo konuşmasına tepkiler devam ederken Sir John Harding, 11 Ekimde Başpiskopos Makarios’la üçüncü kez görüştü. Vali Harding, bu görüşmede Başpiskopos Makarios’a özerklik tasarısını kabul ettirmeye çalışırken Başpiskopos

364

Gazioğlu, İngiliz Yönetiminde Kıbrıs III (1951-1959), s.117.

365

Halkın Sesi, 11 Ekim 1955, s.1-2.

366

106

Makarios da özerkliğin belli bir süreyle sınırlandırılmasını ve bu sürenin sonunda Kıbrıs halkına self-determinasyon hakkı tanınmasını istedi. Yani Rumlar, özerkliğe karşı çıkmakla birlikte özerklik olacaksa da bunun belli bir süreyle sınırlandırılmasını istiyorlardı. Ancak iki taraf, yine uzlaşamadı ve görüşmeler çıkmaza girdi367. Bunun üzerine EOKA, Rumlar ile Yunanların isteklerini İngiltere’ye kabul ettirebilmek için İngilizlere yönelik silahlı eylemlerini yoğunlaştırdı. EOKA Lideri Grivas, “Zafer için İleri” ismini koyduğu harekât kapsamında 9 Ekimde militanlarına İngiliz ajanlarına, kendilerine dostça davranmayan polislere ve köy karakollarına saldırma emri verdi. Bir hafta içinde yüzlerce sabotaj, vurma, pusuya düşürme ve saldırı eylemi yapıldı. İngilizler; bu eylemlerde 5 İngiliz askerinin öldüğünü, onlarcasının yaralandığını açıkladılar. Albay Grivas ise İngilizlerin gerçek kayıplarını gizlediklerini iddia ediyordu368. EOKA, silahlı eylemlerini artırırken Başpiskopos Makarios da İngilizler aleyhine sert demeçler vermeye başladı. Nitekim Başpiskopos, 16 Ekimde Akatu köyünde yaptığı konuşmada İngilizler, self-determinasyon talebine hayır diyorsa kendilerinin de özerkliğe hayır dediğini belirtti.

Görüşmelerin çıkmaza girmesi üzerine Vali Harding, son durumu gözden geçirmek için 1955 Kasımında Londra’ya gitti. Londra’da değerlendirmeler yapıldıktan sonra Vali Harding’in Başpiskopos Makarios’la görüşmeleri sürdürmesine karar verildi. 20 Ekimde de yeni bir müzakere formülü oluşturuldu. Bu formüle göre İngiliz Hükümeti, self-determinasyon ilkesinin Kıbrıs’a asla uygulanamayacağı görüşünde değildi; yalnızca adanın stratejik önemi ve NATO’nun Doğu Akdeniz’deki çıkarları bakımından bu ilkenin şimdilik uygulanamayacağı görüşündeydi. Ayrıca özerkliğin Kıbrıs’ta başarıyla uygulanması hâlinde İngiliz Hükümeti, adanın statüsü konusunu Türkiye’nin ve Yunanistan’ın da katılacağı müzakerelerde Kıbrıs halkının temsilcileriyle görüşmeye hazır olacaktı 369 . Burada dikkat çekici olan, İngiliz Hükümetinin Kıbrıs gibi sömürgelere asla bağımsızlık tanınamayacağına dair tutumunu yumuşatmasıydı.

Vali Harding, bu formülü alarak Kıbrıs’a döndü ve 21 Kasımda bir suretini Başpiskopos Makarios’a sundu. İngiliz Hükümeti de bu formülün bir suretini Yunanistan’a gönderdi.

367

Gazioğlu, İngiliz Yönetiminde Kıbrıs III (1951-1959), s.118-119.

368

Foley, The Memoirs of General Grivas, s.49-51.

369

107

Kıbrıslı Rumlar ile Yunanistan Hükümeti, formülü inceledikten sonra olumsuz görüş belirttiler. Onların itiraz ettiği esas nokta, Kıbrıs’ın statüsünün belirlenmesinde Türkiye’nin de taraf olarak kabul edilmesiydi370. Bu arada Başpiskopos Makarios da Etnarhia Genel Sekreteri Nikos Kranidyotis’i Atina’ya gönderdi. Nikos Kranidyotis’in görevi, Yunanistan Hükümetinden Atina Radyosunun Kıbrıs yayınlarını artırmasını ve İngiliz Hükümeti üzerinde baskı oluşturmak için ABD’yle görüşmesini talep etmekti371. İngilizler de Başpiskoposun bu girişimlerini etkisiz kılmak için harekete geçtiler. 30 Kasımda İngiliz Başbakanı Anthony Eden, Yunanistan Başbakanı Karamanlis’e bir mesaj göndererek ondan Başpiskopos Makarios’a İngiliz formülünü kabul ettirmesini istedi. Başbakan Eden, bir yandan da Türkiye Başbakanı Adnan Menderes’e Türkiye’nin çıkarlarının da göz önünde bulundurulacağı güvencesini verdi. Ama Türkiye Hükümeti, İngiltere’nin Türk tarafına bildirmeden Başpiskopos Makarios’la görüşmeler yapmasından rahatsızlık duyduğu için bu güvenceyi yeterli bulmadı. Bu arada İngiliz Hükümeti; Rumlar ve Yunanlarla uzlaşabilmek için formülünde bazı değişikliklere gitti. Formülün yeni hâlinde İngiliz Hükümetinin niyetinin hem İngiltere ile müttefiklerinin çıkarları hem de İngilizlerin NATO’dan kaynaklanan savunma yükümlülükleriyle uyumlu ve Kıbrıs halkının da arzularını tatmin edecek nihai bir çözüm için çalışmak olduğu ifade ediliyordu. Ayrıca özerklik, Kıbrıs’ta başarıyla uygulandığı takdirde İngiliz Hükümeti, adanın statüsünü Kıbrıs halkının temsilcileriyle görüşmeye hazır olacaktı. Bu formülde dikkat çekici olan, adanın statüsünü belirleyecek müzakerelerde Türkiye ve Yunanistan’ın adlarının anılmamasıydı. Türkiye ile Yunanistan’ın adlarının zikredilmemesinin her iki ülke için ayrı anlamlar taşıdığı söylenebilir. Türkiye, bu formülle Kıbrıs Sorununda devre dışı bırakılmış gözüküyordu. Bu, Türkiye’nin sorunun taraflarından birisi olarak kabul edildiği Londra Konferansının gerisine düşüldüğü izlenimi yaratıyordu ve Türkiye ile Kıbrıs Türk Toplumu için olumsuz bir durumdu. Kıbrıslı Rumlar ile Yunanistan Hükümetinin ise esas amacı, Türkiye’yi Kıbrıs Sorununda devre dışı bırakmak olduğu için formülün yeni hâlinin Yunanistan’ın lehine olduğu söylenebilir. Ayrıca Kıbrıs halkına self-determinasyon hakkı tanınması hâlinde Rum çoğunluğunun dolayısıyla Yunanistan’ın istediği şekilde

370

Gazioğlu, İngiliz Yönetiminde Kıbrıs III (1951-1959), s.121-122.

371

108

adanın statüsü değişebilirdi. O sebeple Yunanistan’ın adının formülde zikredilmemesinin Yunanlar açısından pek bir önemi yok gibiydi.

Yine de Rumlar ile Yunanistan, İngiliz formülünün yeni hâlini yetersiz buldular. Zira onlar, özerkliğe itiraz ediyor; self-determinasyonun Kıbrıs’ta zamana yayılmadan, bir an önce uygulanmasını istiyorlardı. Nitekim Kıbrıs Rum Kilisesi Etnarhia Konseyi, İngiliz formülünün yeni hâli açıklandıktan sonra yaptığı açıklamada self-determinasyon ilkesinin adada kolay ve hızlı bir şekilde uygulanmasını talep ettiklerini ifade etti372. Yunanistan Hükümeti de bu konuda Rumlara destek vererek İngiliz formülüne karşı olumsuz bir tutum takındı 373. Türkiye Hükümeti ise İngiliz Hükümetinin Kıbrıslı Rumlara self-determinasyon hakkı tanıyacağı; böylece Türk tarafının bir oldubittiyle karşılaşacağı endişesini taşıyordu. Bu sebeple İngiliz Hükümeti, Türkiye’nin bu endişelerini gidermek için bir açıklama yapmayı zorunlu gördü. Nitekim İngiliz Dışişleri Bakanı Harold Macmillan, Avam Kamarasının 5 Aralık 1955 tarihli oturumunda Kıbrıs’ın Anadolu’ya coğrafi yakınlığından dolayı Türkiye için önemini ve Türkiye Hükümetinin 1878 Kıbrıs Antlaşmasına dayanarak adanın kendisine verilmesini isteyebileceğini Yunanistan’ın da idrak etmiş olması gerektiğini söyledi. Ayrıca Harold Macmillan, bu gerçekler göz önüne alındığında self-determinasyon ilkesinin Kıbrıs’a uygulanmasının bazı özel koşullara bağlı olacağını ifade etti. Dışişleri Bakanı Macmillan, “bazı özel koşullar” ifadesiyle Kıbrıs halkına self-determinasyon hakkı tanınırken Türkiye’nin de çıkarlarının dikkate alınması gerektiğini kastetmiş olmalıydı 374.

Fakat bu açıklama, Türkiye’nin kaygılarını gidermeye yetmedi. Nitekim Türkiye Hükümeti, Londra’daki Türk Büyükelçisi Suat Hayri Ürgüplü’ye İngiliz makamları nezdinde girişimlerde bulunup Türk tarafının kaygılarını bildirmesi talimatını verdi. Dışişleri Genel Sekreteri M. Nuri Birgi de Ankara’daki İngiliz maslahatgüzarı Michael Stewart’la 10 Aralıkta bir görüşme yaparak Türkiye’nin endişelerini dile getirdi.

372

Eden, Full Circle, s.405-408.

373

Gazioğlu, İngiliz Yönetiminde Kıbrıs III (1951-1959), s.124.

374

HC Deb 05 December 1955 vol 547 cc.36-40, http://hansard.millbanksystems.com/commons/1955/dec/05/cyprus (31 Ocak 2016) .

109

Türkiye Hükümeti, Washington Büyükelçisi Ali Haydar Görk’e de bir talimat göndererek Türk tarafının kaygılarının ABD makamlarına iletilmesini istedi375.

ABD Yönetimi ise Kıbrıs Sorununun çözülmesi için ilgili taraflar arasında arabuluculuk girişiminde bulunmaya karar verdi. Nitekim Kıbrıs’taki ABD Konsolosu Raymond Courtney376 , 3 Aralıkta Başpiskopos Makarios’la görüşüp Başpiskoposa İngiliz formülünü kabul etmesi telkininde bulundu377. Yunanistan Hükümeti ise Yunanistan’da yaklaşan seçimler öncesi halkın desteğini kaybetmemek hatta kazanabilmek için Harding-Makarios görüşmelerinin devam etmesinden yanaydı. Bu yüzden Yunanistan Dışişleri Bakanı Spiros Theotokis, Başpiskopos Makarios’tan Vali Harding’le görüşmeleri sürdürmesini istedi. Ayrıca Dışişleri Bakanı Theotokis, görüşmelerin sonunda bir Yunan formülü önerileceği ve bu formül üzerinde uzlaşma olması için çalışılacağı yönünde Başpiskoposa güvence verdi. Yunanistan Başbakanı Karamanlis de 15 Aralıkta Atina’daki İngiliz Büyükelçisi Sir Charles Peake’e Kıbrıs konusundaki görüşlerini sundu. Yunanistan Başbakanı, Büyükelçi Peake’e İngiliz formülünü mevcut hâliyle Başpiskopos Makarios’a veya Kıbrıs Rum Toplumuna kabul ettirmenin mümkün olmadığını belirtti. Ayrıca bu formülün Rumlar tarafından kabul edilebilir hâle gelebilmesi için self-determinasyonla ilgili daha açık bir ifade kullanılmasını ve NATO’dan doğan yükümlülüklere vurgu yapılmamasını istedi. Aynı gün Paris’te yapılan NATO toplantısında Yunanlı delegeler Mostras ile Liatis; İngiliz delegeler Sir H. Caccia ile P.F. Hannock’a isteklerini içeren bir metin sundular. Bu metinde Yunanistan Başbakanı Karamanlis’in İngiliz Büyükelçisine sunduğu taleplerin yanında Kıbrıs halkının temsilcisi olarak sadece Başpiskopos Makarios’la görüşülmesi ve Kıbrıs konusunda Türkiye’ye veto hakkı tanınmaması isteniyordu378.

Yunanlı delegeler Mostras ile Liatis, İngiliz delegelere Yunanistan Hükümeti tarafından hazırlanan iki de formül sundular. Birinci formülde Kıbrıs’ta uygulanacak özerkliğin 4 yıllık olması öngörülüyordu. Ayrıca bu formüle göre özerklik başarıyla uygulandığı takdirde İngiliz Hükümeti, nihai bir antlaşmaya varılması için adanın temsilcileriyle

375

Gazioğlu, İngiliz Yönetiminde Kıbrıs III (1951-1959), s.124-125.

376

TNA, FO 371 / 123926.

377

“Telegram From the Consulate at Nicosia to the Deparment of State”, December 8 1955, Foreign Relations of

the United States (FRUS), 1955-1957, Volume XXIV, Soviet Union, Estern Mediterranean, Document 150,

https://history.state.gov/historicaldocuments/frus1955-57v24/d150 (2 Şubat 2016).

378

110

müzakereye hazır olacaktı. Bu nihai antlaşma da Kıbrıs halkının (Rumların) isteklerine uygun olacaktı. Özerklik anayasasında Türk azınlığı başta olmak üzere adadaki tüm kesimlerin hakları korunacaktı. Bu antlaşma, İngiltere’nin Doğu Akdeniz’deki stratejik sorumluluklarıyla da uyum içinde olacaktı. İkinci formülde ise özerkliğin süresi için 4 yıl yerine “en uygun zamanda (as soon as practicable)” ifadesi kullanılıyordu. Yani Yunanistan Hükümetinin formülüne göre 4 yıllık veya daha kısa süreli bir özerkliğin ardından İngiliz Hükümeti, Kıbrıs halkının tek temsilcisi Başpiskopos Makarios’la görüşerek Rumlara self-determinasyon hakkı verecekti. Yunanistan’ın burada İngilizlerin önerdiğinden daha kısa süreli bir özerklik önerdiği ve Kıbrıs halkının temsilcileri arasında Rum Komünist Partisi AKEL’i veya Kıbrıs Türk Toplumunun ileri gelenlerini saymadığı görülüyordu.

Bu formülü inceleyen İngiliz diplomat J.A. Thomson, ancak İngiltere için büyük bir kazanım elde edilecekse Yunan formülü temelinde bir anlaşmaya varılmasından yana olduğunu bildirdi. Zira J.A. Thomson’a göre Yunanistan, bu formülüyle Türkiye’yi Kıbrıs konusunda dışta bırakıyordu ve İngiliz Hükümeti, bu formülü kabul edecek olursa İngiliz-Türk ve Türk-Yunan ilişkileri daha da bozulabilirdi. Buna ek olarak J.A. Thomson, ABD Yönetimi de Yunanistan’ı uzlaşmaya ikna edemezse tek çıkar yolun Başpiskopos Makarios’la görüşmeleri yeniden başlatıp İngiliz formülünün yeni şeklini ona kabul ettirmeye çalışmak olduğu görüşündeydi. Ayrıca J.A. Thomson, Yunanistan Dışişleri Bakanı Theotokis’in önerdiği gibi Harding-Makarios görüşmelerinde önce İngilizlerin ilk sunduğu formülün görüşülmesini; bu formülde uzlaşma sağlanamazsa formülün değiştirilmiş hâli üzerinde anlaşmaya varılmasını öneriyordu. Aynı günlerde Kıbrıs Sömürge Valisi Sir John Harding de Londra’ya bir telgraf göndererek Başpiskopos Makarios’un görüşlerini tam olarak öğrenebilmek için onnunla yeniden görüşmelere başlamak gerektiğini bildirdi379.

Bunun üzerine Başbakan Anthony Eden, Dışişleri Bakanı Harold Macmillan ve Sömürgeler Bakanı Alan Lennox-Boyd; 21 Aralıkta özel bir Kıbrıs toplantısı yaptılar. Bu toplantıda Harding-Makarios görüşmelerinin yeniden başlatılması kararlaştırıldı. Bundan sonra Vali Harding’e gönderilecek görüşme ilkeleri ve talimatın esasları belirlendi. Ayrıca görüşmelerden bir netice alınamaması durumunda İngiliz önerilerinin

379

111

dünya kamuoyuyla paylaşılmasına ve Kıbrıs’ta birtakım güvenlik önlemleri alınmasına karar verildi. Bu önlemler arasında EOKA’ya destek verdiği düşünülenlerin tutuklanması, deniz ve hava trafiğinin daha sıkı denetlenmesi, gece uçuşlarının yasaklanması, Kıbrıs Rum Kilisesinin fanatik görülen üyelerinin sürgüne gönderilmesi ve Kıbrıs basınına sansür uygulanması vardı380.

Böylece İngiliz Hükümeti, aldığı kararlar çerçevesinde 22 Aralıkta Vali Harding’e İngiliz formülünü Başpiskopos Makarios’la müzakere etme talimatı verdi. Bu talimata göre yapılacak görüşmelerde Başpiskopos Makarios’un özerklik konusundaki görüşlerini değiştirip değiştirmediği tespit edilecekti. Başpiskoposa özerklik adada işleyebilir hâle geldiğinde self-determinasyon konusunun Kıbrıs halkının seçilmiş temsilcileriyle görüşüleceği bildirilecekti. Ayrıca özerkliğin başarılı bir şekilde yürütülmesinin Kıbrıslı Rumların ve Başpiskoposun tavrına bağlı olacağı söylenecekti. Öte yandan özerkliğin ne kadar süreceği belli değildi. Self-determinasyon konusunun Kıbrıs halkının temsilcileriyle konuşulması zamanı geldiğinde bu ilkenin adaya uygulanmasının gerek İngiltere’nin NATO’dan doğan savunma yükümlülüklerini gerekse İngilizler ile müttefiklerinin çıkarlarını olumsuz yönde etkileyip etkilemeyeceğini kestirmek de zordu. O sebeple Başpiskopos Makarios’a self-determinasyon ilkesinin Kıbrıs halkına ne zaman tanınacağıyla ilgili kesin bir takvim verilmeyecekti. Eğer Başpiskopos Makarios, “NATO’dan kaynaklanan yükümlülükler ve İngiltere ile müttefiklerinin çıkarları” ile Türkiye’nin vetosunun ve Lozan Barış Antlaşmasının mı kastedildiğini sorarsa Başpiskoposa Lozan Barış Antlaşmasından söz edilmesinin sebebinin İngiltere’nin adadaki egemenliğinin bu antlaşmayla tescillenmiş olması olduğu hatırlatılacaktı.

İngiliz Hükümeti, bir taraftan da Başpiskopos Makarios’un İngiliz formülüne yönelik katı tutumunu yumuşatmak için ABD Hükümetinden Atina nezdinde girişimde bulunmasını rica etti381. İngilizlerin isteği üzerine ABD Dışişleri Bakanı John Fuster Dulles, Atina’daki Amerikan Büyükelçisi Cavendish W. Cannon aracılığıyla 24 Aralıkta Karamanlis Hükümetine bir telgraf gönderdi. ABD Dışişleri Bakanı Dulles, telgrafında Yunanistan Hükümetine İngilizlerin formülünü reddettiği takdirde ABD

380 Gazioğlu, a.g.e, s.129-130.

381

112

dâhil pek çok dost ülkeyi kaybedeceği uyarısında bulundu ve Kıbrıs’taki durum daha da kötüleşmeden formülü kabul etmesini önerdi382. İngiliz Sömürgeler Bakanı Alan Lennox-Boyd ise 28 Aralıkta Vali Harding’e bir telgraf göndererek Başpiskopos Makarios’la yapılacak görüşmelerde izlenecek rehber ilkeleri sıraladı. En önemli ilke, EOKA’nın etkisiz hâle getirilmesi konusunda Başpiskoposun işbirliğinin sağlanmasıydı.

Yunanistan Hükümeti de İngiliz Hükümeti ile eşzamanlı olarak diplomatik faaliyetlerini artırdı. Nitekim Yunanistan Dışişleri Bakanı Theotokis, diplomat Alexis Liatis’i 26 Aralıkta Kıbrıs’a gönderdi. Alexis Liatis, adaya giderek Vali Sir John Harding’le görüştü. Bu görüşmede Vali Harding, Alexis Liatis’e Başpiskopos Makarios’la çekincesiz ve önkoşulsuz görüşmeye hazır olduğunu söyledi. Yunanistan Dışişleri Bakanı Theotokis de Atina’daki İngiliz Büyükelçisine Başpiskoposun en kısa zamanda Vali Harding’le görüşmeye hazır olacağını belirtti.

Türkiye Hükümeti ise self-determinasyon ilkesini kabul etmekle beraber İngiltere’den bu ilkenin uygulanmasının sadece zamana değil, tatmin ve tespit edilmesi mümkün olmayan belli koşullara da bağlı olduğunu açıklamasını talep etti. Fakat Türkiye, bu talebinde ısrar edemedi383. Zira kabine değişikliğinden dolayı bir müddet Kıbrıs konusuyla ilgilenemedi. 29 Kasımda yapılan DP Meclis Grubu toplantısında ithalat ve döviz işlerinde yolsuzluk yapıldığını ileri süren bazı milletvekilleri, Maliye Bakanı Hasan Polatkan ile Ekonomi ve Ticaret Bakanı Sıtkı Yırcalı ve Dışişleri Bakanlığı Vekili Fatin Rüştü Zorlu hakkında soruşturma açılmasını istediler. Bu istek, grup tarafından kabul edilince üç bakan istifa etti. Böylece tüm kabine düşmüş oldu. Ancak Başbakan Menderes’in 17 Aralıkta meclis grubundan güvenoyu alması üzerine