4. SÖZ VARLIĞI 4.3. KĐŞĐSEL SÖZ VARLIĞI Đnsanlar, söylenilenleri ve yazılanları anlamak, duygu ve düşüncelerini bir başkasına aktarmak için sözcüklere ihtiyaç duyarlar. Bu yönüyle insanların iletişim kurabilmeleri, fikir üretebilmeleri ve bunları yansıtabilmeleri için zengin bir söz varlığına sahip olması gerekir. Bir insanın kullandığı sözcüklerin tümüne sözcük dağarcığı denir ( Vardar, 1998:190). Bunu, Göğüş “Bir kişinin kazandığı sözcüklerin hepsine sözcük dağarcığı denir” ( Göğüş, 1978:360). şeklinde tanımlamıştır. Đnsanın kişisel söz varlığının oluşmasında ve zenginleşmesinde ailesinin ve içinde yaşadığı toplumun önemli bir payı vardır. “Çocuk, okula başladığında ana dili sözcüklerinden oluşan bir dağarcığa zaten sahiptir. Bu söz dağarcığı, çeşitli sebepler yüzünden, her çocukta farklı özellikler gösterebilir. Bu özellikler; çocuğun zekâ gücü, kız veya erkek olması, aile çevresi (okur-yazarlık, babanın veya evde olanlardan birinin işi, gücü, bir büyükannenin olması vb.), bulunduğu yer ( şehir, kasaba, köy vb.), bulunduğu yerin coğrafî konumu ( deniz kıyısı, ova, dağlık, bozkır vb.), iklimi ( sıcak, soğuk vb. ) olarak sıralanabilir” ( Özön, 1954: 5). Bu durum gösteriyor ki, ailesi ile birlikte yaşayan, köyünden hiç çıkmamış bir kişi ile bir akademisyenin sahip oldukları kişisel söz varlığı birbirinden çok uzaktır. Birey, hayat boyu söz varlığını geliştirmek için çeşitli öğrenme yaşantılarında bulunur. Ama asıl, kişisel söz varlığını sistemli bir şekilde artırma ve kullanmayı sağlayacak ortam Türkçe dersleridir. Türkçe eğitiminde öğrencilere okuma, yazma, konuşma ve dinleme becerilerinin kazandırılması hedeflenmektedir. Bu dört temel dil becerilerinin kazandırılması için de öğrencinin kişisel söz varlığının geliştirilmesi gerekir. Fakat günümüzde, okullarda öğrenim gören öğrencilerin çoğu okudukları metni anlayamadıkları gibi; duygu, düşünce ve isteklerini karşısındaki kişilere rahat bir şekilde anlatamamaktadır. Đlköğretim birinci kademe öğrencilerinin okudukları 26 100 kelimelik bir metnin 70 kelimesini, lise öğrencilerinin 50 kelimesini, üniversite öğrencilerinin ise 35 kelimesini anlamayıp ikinci kez okudukları anlaşılmıştır (Güneş, 1999’ten aktaran: Akyol, 2006 ). Bu durum çocuklarımızın ve gençlerimizin zengin bir kişisel söz varlığından mahrum olduğunu göstermektedir. “Yapılan araştırmalara göre, gelişmiş uygar bir toplum ölçüsü esas alındığında ilkokulu bitiren bir çocuğun 2000 sözcüğü kullanabilir duruma gelmesi gerekir. Oysa ülkemizde ulaşılan en iyi ortalama 500 sözcükle sınırlıdır. Sosyoekonomik bakımdan geri kalmış yörelerimizdeki ilkokul çağındaki çocukların kullanabildikleri sözcük sayısı 200 kadardır. Dünya ölçülerine göre ortaokul düzeyinde öğrenim görmüş çocukların sözcük dağarcığı 4000 sözcük iken, ülkemizde ortaokul öğrencilerinin ulaşabildiği ortalama sözcük dağarcığı 2000’dir. Yine dünya ölçülerine göre lise öğrencilerinin duygu ve düşüncelerini anlatırken kullandıkları sözcük sayısı 5000 iken, ülkemizde lise öğrencileri, bu rakamın ancak yarısına kadar çıkabilmektedirler” ( Sever, 2004: 30 ). Bu açıklamalar, genelde eğitim sistemimizde özelde ise Türkçe eğitiminde sorun olduğunu gösteriyor. Peki bu sorunun kaynağı ne? Sorunun en büyük kaynağı Türkçe Eğitim Programı’nda her yaş grubuna ne kadar sözcük kazandırılacağı ve bu sözcüklerin neler olacağı ile ilgili hedeflerin olmayışıdır. Hedefler belirlenmeyince programa göre hazırlanan Türkçe ders kitaplarında da bu duruma dikkat edilmemektedir. Çağdaş devlet olarak bilinen Đngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerde insanların yaşlarına göre kaç sözcük bilmeleri gerektiği belirlenmiş ve bunu eğitim programlarına yansıtmışlardır. “Đngiliz ve Almanlar okul öncesi çocuklarına 2000 kelime, 7-12 yaş grubundaki çocuklarına en az 5000 kelime öğretmeyi hedeflemektedir. Bir insanın günlük hayatında azami 3000 kelime kullandığını, kültürlü bir insanın kelime dağarcığında yaklaşık olarak 22000-27000 kelime bulundurmasının ve kullanmasının gerektiğini, kendini yetiştirmiş bir insanın ise 40000 kelime bilmesi gerektiğini tespit etmişler ve eğitimde hedef göstermişlerdir” ( Karakuş, 2000: 128 ). Kişisel söz varlığı, temel dil becerileri olarak bilinen okuma, dinleme, konuşma ve yazma becerilerinin gelişimine katkı sağlar. Çünkü birey, dinleme ve okuma becerileri sırasında birçok sözcük öğrenir ve bunlar kişisel söz varlığına eklenir. Aynı zamanda kişisel söz varlığındaki sözcükler sayesinde dinleme ve okuma becerilerini daha kolay yerine getirir. Birey, konuşma ve yazmada da zihninde mevcut olan sözcükleri kullanır. Bu yönüyle kişisel söz varlığı, dil becerilerini, dil becerileri de kişisel söz varlığını geliştirir. Dilin dört temel becerisi ( dinleme, konuşma, yazma ve okuma )nin geliştirilmesinde en temel etken kelime 27 bilgisidir. Bildiğimiz kelimler kadar dinler, konuşur, okur ve yazarız ( Adıgüzel, 2004: 53-54 ). 4.3.1. Aktif ve Pasif Söz Varlığı Sözcükler, düşüncelerimizin zenginleşmesini sağlar. Kişisel söz varlığında var olan eksiklik, bireyin herhangi bir düşünceyi anlamasını; bir durumu anlatmasını engeller. Çünkü “ Her kelime ve kavramlar silsilesi insan için birikim ve tecrübe demektir. Kazanılan kelimelerin sayısı arttıkça bir servet meydana gelecek ve insanı insan yapan ve onu diğer canlılardan üstün kılan dil ortaya çıkacaktır” (Tosunoğlu, 1998). Bugün, okullarımızda öğrenim gören öğrencilerimiz hem okuduklarını ve dinlediklerini yeterli düzeyde anlamamakta; hem de kendilerini yazılı ve sözlü ifade edeceği zaman anlatacaklarına uygun sözcükler bulamamaktadırlar. Bu da, çocuklarımızın ve gençlerimizin söz dağarcığı bakımından yetersiz olduğunun kanıtıdır. Kişisel söz varlığımız, anlamını bilip gündelik hayatımızda kullandığımız sözcüklerle, anlamını az çok bilmekle beraber sıkça kullanmadığımız sözcüklerden oluşur. ( Beyreli ve diğer.,2005: 137 ). Bireyde kişisel söz varlığı aktif (etkin) söz varlığı ve pasif (edilgen) söz varlığı olmak üzere iki türlüdür. Bir kişinin, konuşmalarında ve yazılarında anlamını bilerek kullandığı sözcüklerin toplamına ‘aktif söz varlığı’; kişinin okuduğu ve işittiği zaman anlamını çıkarabildiği; ama kendi cümlelerinde kullanamadığı sözcüklerin toplamına ise ‘pasif söz varlığı’ denmektedir ( Karakuş, 2000’ tan aktaran Demir, 2006 ). Aktif sözcüklerin sayısı, pasiflere göre daha azdır. Çünkü insanlar dinleyerek, okuyarak, görerek binlerce sözcüğü anlamakta; ancak ilgileri doğrultusunda sözcükleri seçerek kullanmaktadırlar. Bu yüzden birey, anlama dil becerisini işletirken pasif söz varlığını; anlatma dil becerisini işletirken ise aktif söz varlığını kullanır. Okullarımızda eğitim ve öğretim gören öğrencilerin aşamalı olarak gelişen kişisel söz varlığına sahip olmaları gerekir. Fakat ülkemizde yaş gruplarına göre bir öğrencinin sahip olması gereken aktif ve pasif söz varlığı sınırı çizilmediği gibi bu konuda yapılan çalışmalar da istenilen düzeye ulaşmamıştır. Yapılan çalışmalara göre; 6 yaşındaki Amerikalı çocuğun pasif söz varlığı 14.700, aktif söz varlığı 2600’dür. 5 yaşındaki Fransız çocuğun aktif söz varlığı ise 1954’tür. Đngilizce 28 konuşulan toplumlarda, 6-7 yaşına gelen bir çocuğun, söz varlığı 3000-4000 sözcük arasındadır ( Yapıcı, 2004: 2 ). Türkiye’de ise bu konuda MEB’in Mesiha Tosunoğlu başkanlığındaki bir komisyona yaptırdığı bir saha araştırmasında 6-7 yaş grubundaki Türk çocuklarının pasif söz varlığı 3000 civarında tespit edilmiştir. Ancak Türkçe öğretim sürecinde öğretim kademeleri için ayrı yazılmış çalışmalar yoktur ( Demir, 2006). Aktif söz varlığı ile pasif söz varlığı arasındaki fark en aza indirildiğinde Türkçe öğretimi amacına ulaşacaktır. 4.3.2. Kişisel Söz Varlığını Geliştirme Yolları Bugün dünya bilgi çağını yaşamaktadır. Bu bilgi çağında, her toplumda değişik fikir hareketleri, icatlar ortaya çıkmakta; bu durum da yeni yeni sözcüklerin doğmasına vesile olmaktadır. Bireyin, devamlı gelişen ve değişen dünyadan haberdar olması için zengin bir söz varlığına sahip olması gerekir. Kişisel söz varlığını geliştirmek için yapılması gereken bazı etkinlikler vardır. Bunları şöyle sıralamak mümkündür: 1. Öğrencilerin, sadece öğrendikleri yeni kelimeleri, bu kelimelerle ilgili bilgileri yazacakları ve ihtiyaç duydukları zaman da sözlük gibi kullanabilecekleri bir sözcük defteri olmalıdır. Bu defterden belli zaman aralıklarıyla sözcükler seçilip bu sözcüklerle hikâye, şiir, deneme, masal yazdırılabilir. Böylelikle sözcüklerin unutulması önlenir. 2. Kişisel söz varlığının geliştirilmesinde sözlük kullanımı çok önemli bir kaynaktır. Öğrenciler, her zaman yanlarında bir sözlük taşımalı; anlamını bilmedikleri sözcükleri bulup öğrenmelidirler. 3. Öğrencilerden öğretilen yeni sözcükle ilgili akıllarına gelen ilk kelimeyi söylemeleri istenir. Böylece çağrışım tekniği kullanılarak öğrencilerin söz varlığı gelişecektir. Meselâ, “bardak” kelimesini verip bununla ilgili sözcükleri ( kum, silisyum, cam, su, saydamlık, şekil, fabrika, işçi, ateş gibi) bulmaları istenir. 29 4. Türkçede bulunan eş, zıt ve sesteş sözcükler tespit edilerek bunlarla ilgili ayrı ayrı şemalar oluşturulur. Bunlar sınıfın bir köşesine asılarak öğrencilerin her zaman görmesi sağlanır. 5. Öğretilecek sözcük somut bir varlığı veya nesneyi karşılıyorsa var olan şeyin kendisi veya resmi gösterilir. 6. Ders kitaplarına yeni öğretilen sözcükleri içeren kare bulmacalar yerleştirilmelidir. 7. Edinilen sözcüklerin unutulmaması için öğrencilerin seviyelerine uygun kitaplar seçilmeli ve bunların okunması sağlanmalıdır. 8. Öğretmen öğrencilerden birine diğer öğrencilerin göremeyeceği şekilde bir sözcük verir. Bu öğrenci sözcüğü arkadaşlarına konuşarak anlatır. Böylece öğrenciler eğlenirken yeni sözcükler de öğreneceklerdir. 9. Öğrencilere şarkı, türkü, radyo oyunu ve haber dinlettirilerek yeni sözcükler kazanmaları sağlanır. Söz varlığını geliştirme çalışmaları yapılırken şunlara dikkat edilmelidir: 1) Söz varlığını geliştirmede düşünülmesi gereken ilk konu hangi sözcüklerin öğretileceğidir. Bu sözcükler, öğrencilerin günlük hayatta karşılaşabilecekleri ve asıl önemlisi kendi duygu ve düşüncelerini anlatmaya yarayacak sözcükler olmalıdır. 2) Öğrencilerin söz varlığını geliştirmek için uygulanan yöntemlerde sözcükler metin ve cümle içinde öğretilmelidir. “….sözcükler değişik ve çeşitli anlamlar taşımaktadırlar. Bir sözcüğün hangi anlama geldiği ancak cümle ve metinden anlaşılır”( Aygün, 1999: 15 ). 3) Öğretilen sözcüklerin okuma ve konuşma esnasında telâffuzunun; yazılı anlatımda imlâsının doğru olup olmadığına dikkat edilmelidir. 4) Öğretilen sözcüklerle ilgili bol bol alıştırma yapılmalıdır. Çünkü Göğüş’e göre “Sözcük çalışmalarında edinilen bilgiler, başka bilgilere benzemez: Bir konuya bağlı değildir, birbirini tamamlamaz, birbirinden ayrı ve kopuktur, bundan dolayı da çabuk unutulabilir. Bu nedenle, sözcükler 30 üzerindeki bilgilerin zaman zaman yinelenmesi gerekir” (Göğüş, 1978:369). 5) Öğrencilerin o yaş düzeyine göre sahip olması gereken söz varlığının bilinmesi gerekir.. 6) Bilinenler yardımıyla bilinmeyenler öğretilmeli, öğretime soyut değil de somut kavramlardan başlanmalıdır. 7) Derste sözcük öğretimine katkı sağlayacak televizyon, teyp, video, projeksiyon makinesi gibi görsel ve işitsel araçlardan yararlanılmalıdır. Belgede 2005 Programına Göre Hazırlanan 7. Sınıf Türkçe Ders Kitabının Söz Varlığı Bakımından İncelenmesi (sayfa 38-43)