• Sonuç bulunamadı

Kütahya Su Yolları

RESİMLER LİSTESİ

7. Kütahya Su Yolları

Karmaşık bir su şebekesinden beslenen Kütahya su yapılarının büyük kısmı, şehir suyunun bağlanmasıyla ya işlevlerini kaybetmiş ya da yenilenerek günümüze gelmişlerdir93. Şehrin su ihtiyacı 1928 yılına kadar sebiller, sokak çeşmeleri ve şadırvanlardan karşılanmış, 1928 yılında Fransızlar tarafından inşa edilmiş 1200 m3’lük Hisar su deposundan o zamanın yerleşim alanı olan Kale içi, Aşağı Hisar ve Yeni mahalle çevresinin su ihtiyacının karşılanmasında kullanılmıştır94.

Kütahya’nın ilk yerleşim yeri, kalenin bulunduğu tepedir. Kale, Sultanbağı deresinin bulunduğu geniş tabanlı bir vadiyle ayrılan, kuzeydoğu kısımları ovaya dik olarak inen, Hisar tepe üzerinde kurulmuştur. Bu tepe, batıdaki tepeden bir boyunla ayrılmakta olup, tepeden kaleye gelen eski bir su yolu geçmektedir95. Yukarı kaledeki su yoluyla birlikte iki çeşme kalıntısı96 şehrin ilk su sistemi olması bakımından önemlidir. İç kale ve aşağı kale, araştırmacılara göre Türk dönemine tarihlendirilmektedir97. İç kaledeki iki sarnıç, aşağı kaledeki Ulupınar, Türk döneminde kalenin su ihtiyacını karşılamıştır98.

Türk döneminde şehrin kaleden sonraki ilk gelişim yönü Saray ve Sultanbağı Mahalleleri arasında kalan Kapan deresi vadisidir. Kapan deresinin ikiye böldüğü alanda, Balıklı ve Paşam Sultan Mahalleleriyle biraz daha kuzeye doğru Pirler ve Servi Mahalleleri diğer kale dışı yerleşimleridir99. Yapılan çalışmalar sonucunda Kütahya’nın su ihtiyacının Tellâl Suyu, Germiyan Suyu, Hisar Suyu, Ulu Cami Suyu, İshak Fakih Suyu, Fuat Paşa Suyu, Eski Yeni Hamam Suyu, Yesarizâde Suyu, Hacı Bekir Suyu, İncik Suyu, Aksu, Panikzâde Hacı Mustafa Ağa Suyu, Cebeci Suyu, Şafi Suyu, Eyüp Ağa Suyu, Hacı Ali Suyu, Cafer Efendi Suyu, Aşağı Hisar Suyu, Küçük Hamam Suyu, Keler Suyu, Hacı Şerif Ağa Suyu, İsmail Bey Suyu, Kebkebir Suyu, Hezar Dinari Suyu, Kaditler Suyu, Balıklı Hamam Suyu, Pembeoğlu Suyu ve Hacı

93 Altun, a.g.e., 1981-1982, s. 440.

94http://www.kutahya.bel.tr/ Kütahya Belediyesi 2015 Faaliyet Raporu, s. 229

95 Bayartan, a.g.e., ss. 191-195.

96 Altun, a.g.e., 1981-1982, s. 192.

97 Uysal, a.g.e., 2006, s. 293.

98 Uysal, a.g.e., 2006, s. 293; Evliya Çelebi, a.g.e., s. 13; Altun, a.g.e., 1981-1982, s. 195.

Ahmet Mescit (Analcı) Çeşmesi Suyundan100 oluşan yirmi sekiz su yoluyla karşılandığı tespit edilmiştir.

Tellâl Suyu: Acem dağının eteğinden çıkmaktadır.

Hisar Suyu: 1748 yılında Beylerbeyi Bolat Mehmet Paşa tarafından Arap Dede denilen mevkiin yanından, Çifte Pınarlar kaynağından alarak; Geçi alanından Karaveli suyu, Kurtpınarı mevkiinden Sancaktar suyunu, Domuz Deresinden Sarı suyu ve Erdiş suyunu katarak, Aydoğdu civarından altıncı olarak Nalbant Osman suyunu da alarak oldukça toplu bir su getirilmiş ise de ihmâl ve bakımsızlık yüzünden bu kuvvetli su XX. yüzyıl başlarında bozulmuştu.

Ulu Cami Suyu: Ulu Cami sebillerine akan Osman Paşa suyunun kaynağı, Sultanbağı Kadıoğlu bahçesindedir. Defter köprüsünün başındaki maslaktan Ulu Cami’ye kadar olan kısmına da 1949 yılında, Tarihi Eserleri Koruma Derneği tarafından yeniden hat ve kanavat yaptırılmıştır. 1957 yılında Kütahya Kalkındırma Derneği, bu suyu kaynağından membasına kadar demir boruyla yenilemiştir.

İshak Fakih Suyu: İshak Fakih suyunun kaynağı Sultanbağı Mahallesi’nde Arabacı Ethem’in bahçesinde ceviz ağacının dibindedir. Güzergahında her evde olmak şartıyla yüze yakın maslağı vardır. Yedi adet çeşmesi olan bu suyun künkleri, XIX. yüzyılın ortalarında Macar mültecileri tarafından döşenmiş olup, daha sonra Kütahya Kalkındırma Derneği’nin halk yardımında sağladığı yirmi beş bin lirayla Belediye tarafından tamir edilmiştir.

Fuat Paşa Suyu: Küçük Aksu olarak da bilinen suyun, Hamidiye ve Mecidiye mahallelerinde çeşmeleri vardır. Daha sonra Belediye tarafından tamir edilmiştir.

Eski Yeni Hamam Suyu: Kaynağı Sultanbağı Mahallesi’nde Eski Abdullah’ın evinde olduğu söylenmektedir.

Yesarizâde Suyu: Kaynağı Tavukçu Aralığı’ndaki evlerdedir. Pirler Mahallesi’nde Yesarizâde Rıza Bey’in evinde ve köşedeki sokağın başında çeşmesi vardır.

100 Kemal Panikoğlu, Olayların İçinde Kütahya, Ekspres Matbaası, Kütahya, 1969, ss. 58-69; M. Mustafa Kalyon, Kütahya’da Su Medeniyeti, Kütahya Belediyesi Yayınları, Kütahya, 2010, ss. 65-148.

Hacı Bekir Suyu: Birçok çeşmesi bulunan su yolu, Hacı Bekir Çayırı’na kadar uzanmaktadır.

İncik Suyu: Kaynağı Türkmen Dağı’nın Bayat Yaylası, İncik Köyü yakınındadır. Bayat Yaylası’nın Şapçı Deresi’ndeki Güruluk ve Ağzıkaya sularıyla birleştirilmiştir.

Aksu: Şehrin yüksek tepelerinden akan su, ilk olarak Vali Nezihi Fırat Paşa tarafından, şehir sularına katılması için çalışma yapılmıştır. Daha sonra Belediye Başkanı Abdurrahman Karaa döneminde şehir suyuna katılmıştır.

Panikzâde Hacı Mustafa Ağa Suyu: Kaynağının, Kapan Köprüsü başındaki Hacı Börekçilerin dükkanının altında olduğu söylenmektedir. Suyu, Sadettin Cami sebillerinin başındaki Koca Çeşme’ye gelmektedir.

Cebeci Suyu: Kaynağı, Ahi Mustafa Mahallesi’nde Poyraz Köprüsü’nde Asım Efendi evindedir. Çeşmesinin biri Takvacılar Cami avlusunda diğeri de Müftülük Dairesindedir. Üçüncü metruk çeşmesi ise Solakzâde Rıza Bey’in kapısının önünde bulunmaktadır.

Eyüp Ağa Suyu: Kaynağı, Hürriyet Caddesi altında olup, Meydan Mahallesi’ndeki çeşmelere akmaktadır.

Hacı Ali Bey Suyu: Kaynağı, Pekmez pazarında Demirci Kirli Mustafa’nın dükkanındadır.

Cafer Efendi Suyu: Kaynağı, Hisar kahvesindeki kayanın altındadır ve Kemer hamamlarına akmaktadır.

Aşağı Hisar Suyu: Kaynağı, Aşağı hisarın içinde, eski tabakhanenin arkasındadır. Suyu Lala Hüseyin Paşa Cami sebillerine, hamamına ve az bir miktarı Kobak Çeşmesi’ne akmaktadır.

Küçük Hamam Suyu: Kaynağı, Saray Mahallesinde Ahmet Bozbay’ın evinin arkasındadır. Alo Paşa Cami sebillerine ve köşedeki çeşmeye akmaktadır.

Keler Suyu: Kaynağı Aksu mevkiinde olup, o semtteki altı çeşmeye akmaktadır.

Hacı Şerif Ağa Suyu: Kaynağı, Aksu’yun altındadır. Ahierbasan ve Mecidiye mahallelerindeki çeşmelere akmaktadır.

İsmail Bey Suyu: Kaynağı Aksu’dadır. Mecidiye ve Gazi Kemal mahallelerindeki çeşmelere akmaktadır.

Kebkebir Suyu: Kaynağı Kundukören civarında olup, suyu Gazi Kemal Mahallesi çeşmeleri, Mevlevihane’deki çeşme ve Eydemir Hamamı’na akmaktadır.

Kaditler Suyu: Kaditler’e akan su iki kanaldan gelmektedir. Biri Kezbanoğlu Hanı’nın önündeki kaynaktan, diğeri de Bakırcılar Çarşısı’ndaki Rakı Fabrikası denilen eski medrese binâsının altından gelmektedir. Buluşma noktaları Hürriyet Caddesi’nin ortasındadır. Her iki kaynağın güzergahı galvaniz boruyla yeniden yapılmış ve Takvacılar Cami helalarına akan çeşme suyu da baştan başa borularla bağlanmıştır.

Balıklı Hamam Suyu: Kaynağı, Ahi Mustafa Mahallesi’ndedir. Su, Takvacılar suyuyla aynı istikametten gelmektedir.

Şafi Suyu: Metruk haldedir.

Germiyan Suyu: Kaynağı, Kundukören’de Terlemez Mehmet Usta’nın bahçesindedir. Bu suyun kollarından Hammal suyu şebeke suyuna verilmiş, yarımı da Gani Suyuna katılmıştır. 1965 yılında Belediyece tamir edilmiştir101. Kurşunlu Cami şadırvanına gelen su da Germiyan suyudur102.

Hezar Dinari Suyu: Hezar Dinari suyunun kaynağı, şimdiki Hürriyet Caddesi’nin vakfa ait metruk arsanın içinde, Derici Hanı’nın altında ve bu sahanın çeşitli istikametlerinden kaz ayaklarıyla toplanan yerlerde olup, tam Hürriyet Caddesi’nin altındaki ana maslakta birleşmektedir103. Sadettin Cami Sakahanesi’nde akan su da bu su olup, Hezar Dinari tarafından getirilmiştir104.

101 Panikoğlu, a.g.e., s. 58-59.

102 M. Mustafa Kalyon, Kütahya’da Selçuklu-Germiyan ve Osmanlı Eserleri, Kütahya Belediyesi Kültür Yayınları, Kütahya, 2000, s. 39.

103 Panikoğlu, a.g.e., ss. 58-69.

Pembeoğlu Suyu: Kundukören’de, Kırklar Koleji ve Ebeoğlu Çeşmesi’ni geçtikten sonra köprüye varmadan sağ tarafta maslak vardır.

Hacı Ahmet Mescit Çeşmesi Suyu: Suyu Çinili Çeşme’den gelmektedir105. Kütahya kadar olmasa da içme suyu zengin bir diğer bölge Simav’dır. Evliya Çelebi, şehrin isminin Simab’dan (Gümüş suyu) geldiğini belirtmekle beraber, sularının gümüş kadar berrak olduğundan söz etmektedir106. Ethem Ruhi Alper’in aktardığına göre Simav’ın suyolları şu şekildedir:

Akbaldır: Simav Dağı eteklerinde Bayram Hoca mevkii denilen yerden çıkar ve hemen yakınından Akbaldır denilen mesire yerindeki çeşmeye akar.

Uryani Suyu: Simav Dağı’ndan Karkuyusu denilen yerden çıkıp, Fındık Çukuru’na gelir. Kovuk kayadan Molla Ahmet Oluğu’ndan geçerek kasabaya iner. Bu su kasabada iki büyük kola ayrılır. Bu iki koldan birincisi, ikiye ayrılarak biri Tabakhane Mahallesi’ndeki Uryani Çeşmesi’ne, diğeri de Tepecik Mahallesi’ndeki çeşmeye gider. İkinci büyük kol ise dörde ayrılır: Tabakhane Mahallesi’nde Şevket Bey Hanı’ndaki Çeşme’ye, Sarı İmamın Hacı Halil Ağa Çeşmesi’ne, Yukarı Çarşı Şadırvanı’na, Aşağı Çarşıda Hacı Hafızoğlu Şadırvanı’na.

Hacı Süleyman Suyu: Simav Dağı’ndan Karkuyusu denilen mevkiden çıktıktan sonra Fındık Çukuru, Acem Baba taraflarından kasabaya iner. Dört kola ayrılır: Orta okul yanında Hacı Süleyman Çeşmesi’ne, Kuyu Mahallesi’nde Demirayak Çeşmesi’ne, Kuyu Mahallesi’nde Hacı Süleyman Çeşmesi’ne, Hisarardında Hacı Ahmet Çeşmesi’ne.

Gebeciler Suyu: Simav’a 1 km uzaklıkta Gebeciler (Yeşilköy) Köyü’ndedir. Gökçepınar mevkiinden çıkar.

Yağıllar Suyu: Yağıllar Köyü’ndedir. Gebeciler suyuyla birlikte, merkezdeki sulardan daha kaliteli olduğu söylenmektedir107.

105 Kalyon, a.g.e., 2010, ss. 103, 138.

106 Evliya Çelebi, a.g.e., s. 26.

Küçük Frigya şehirleri arasında yer alan Gediz şehri108, dik bir dağın dibinde, sel yolu üzerinde kurulduğu halde, Gediz (Hermus) Vadisi’nin onu, İzmir (Smyme) şehri ve diğer kalabalık şehirlerle birleştirdiği, tarım ve endüstri ürünlerine oralarda pazar bulduğu için, sürekli olarak önemli bir şehir olma özelliğini korumuştur109. İlk olarak Salur Mahallesi’nin doğusundaki Hisarardı mevkiinde kurulan Gediz’in110 en eski suyolu ve eseri, Antikçağ’da yapıldığı tahmin edilen su kemeridir111. Bu kemerin Cami-i kebir Mahallesi’ne Salur Suyunun getirilmesi amacıyla XIX. yüzyılda yapıldığı fikri de vardır112. Evliya Çelebi, bütün Kütahya sularının Gediz’deki Murad Dağı yaylasından çıktığını ve Gazanfer Ağa tarafından bu suyun şehirdeki çeşmelere, şadırvanlara ve hamamlara getirildiğinden söz etmektedir113. 1941 yılında ise Karapınar kaynak suyu, Kayacık Köyü’nden getirilmiştir114.

108 Strabon, a.g.e., s. 81.

109 Texier, a.g.e., s. 319.

110 Musa Çoban, Eski Gediz Kasabası’nın Coğrafi Etüdü, Afyonkarahisar Kocatepe Üniversitesi SBE. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Afyonkarahisar, 2007, s. 59.

111 Gül Ünal, Nilgün Erkan Biçer, “Eskigediz (Kütahya) Kentsel Mimarlık Envanteri 2003”, TÜBA

Kültür Envanteri Dergisi, Sayı 3, 2004, s. 169.

112 Mehmet Pınar, Çağlar Boyunca Gediz, Eskigediz Belediyesi Kültür Yayınları, Kütahya, 2004, s. 85.

113 Evliya Çelebi, a.g.e., s. 26.

1. BÖLÜM

TÜRK MİMARİSİNDE SU YAPILARI 1.1. Türklerden Önce Anadolu’da Su Mimarisi

Yerleşim merkezini bir akar veya durgun su kenarında kurmak, eski toplumların su temini için bulduğu en kolay çare olmuştur. Bu nedenle, Anadolu’nun en eski yerleşim merkezleri, genellikle su kenarlarında kurulmuştur115.

Hitit Krallığı’nın ilk çağlarına ait su yapılarıyla ilgili fazla bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak, imparatorluğun son döneminin güçlü Kralı IV. Tuthaliya (MÖ 1250-1220) döneminde kült su yapıları yanında, baraj yapımlarına geçildiği görülmektedir. Hititler döneminde Anadolu’da yapılmış üç baraj bilinmektedir. Bunlar; Kayseri Pınarbaşı Karakuyu Barajı, Konya Kadınhanı Köylütolu Bendi ve Çorum Gölpınar Göleti116. Hititler döneminde bilinen en eski kâgir köprü, MÖ XIII. yüzyılda yapılmış olan ve bugün yalnız mesnetlerindeki izlerine rastlanan Boğazköy’deki (Hattuşaş) köprüdür117. Gaziantep’in İslâhiye ilçesi dolaylarındaki Zincirlihöyük’te yapılan kazılarda, MÖ 1200 yıllarına doğru büyük Hitit Devleti yıkıldıktan sonra kurulan, Geç Hitit devletlerinden biri döneminde yapılmış bir hamam kalıntısı bulunmuştur118.

Anadolu’da günümüze kadar ulaşan en eski çeşme örnekleri Van yakınlarındaki Çavuştepe’de Urartu Kalesi’nde bulunan ve Urartulara ait olan çeşmelerdir119.

Batı ve Güney Anadolu’da MÖ I. binyılın ikinci yarısı ile MS I. binyılın ilk yarısından, özellikle Roma ve Erken Bizans dönemlerinden kalma pek çok su yolu kalıntısı bulunmaktadır120. Yine bu dönemde İstanbul çevresinde su bendleri, su kemerleri ve sarnıçlar inşa edilmişti. Hadrian tarafından surlar dışındaki bir kaynaktan Haliç’in kenar mahallelerine kadar su yolu yapıldığı, Valens tarafından Halkalı

115 Önge, a.g.e., 1997a, s. 1.

116 Hülagu Kozanoğlu, Anadolu’da Suyun İzi, ASKİ Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 2013, s. 22.

117 Kazım Çeçen, “Köprü”, DİA, Cilt 26, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2002, s. 253.

118 Semavi Eyice, “Hamam”, DİA, Cilt 15, Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1997, s. 402.

119 Erkan Konyar ve diğerleri, “Van Kalesi/Tuşpa Horhor Çeşmesi”, Colloquium Anatolicum, 14, 2015, ss. 73-81.

civarından Bayezıt’a kadar bir su yolu yapıldığı ve bu yol üzerinde Atışalanı Köyü civarındaki Mazul Kemerle, Bozdoğan (Valens) Kemerinin inşa edildiği bilinmektedir. Kağıthane Deresi sularının havuzlarda toplanarak, vadilerden kemerlerle aşılarak şehre getirilmesi, İmparator Theodosius tarafından Mazul ve Bozdoğan Kemerlerinden geçirilmesiyle üçüncü bir su yolunun yapıldığı ve yine bu dönemde Belgrad Ormanı’ndan Sultanahmet’e kadar bir su yolu daha yapıldığı bildirilmektedir121. Anadolu’da Roma döneminden günümüze kadar ulaşmış sarnıçlara rastlanmaktadır. En son 2010 yılında İzmir Kadifekale’de yapılan Smyrna kazılarında Roma dönemine ait olduğu belirlenen, 1000 m² büyüklüğünde bir sarnıç keşfedilmiştir. Bizans döneminde ise sarnıçlar yer altına alınmış, sütunlarla desteklenen tonozlu yapılar haline gelmiştir. Özellikle hem imparatorluğun başkenti hem de bir ticaret merkezi olan İstanbul’da 400.000’i bulan nüfusun su ihtiyacını karşılamak için yüzlerce sarnıç yapılmıştır122.

İlk Çağ’da abidevi çeşme binâlarına nymphaeum denirdi. Roma döneminde Anadolu’nun bütün şehirlerinde bu çeşmelerden yapılmıştı. Dışarıdan su yollarıyla getirilen akarsu, bu nymphaeumların haznesinde toplanıyor, çeşme binâsının ön cephesinde mermerden son derecede süslü çeşme gözlerinden akıtılıyordu. İstanbul’un nymphaeumu Beyazıt Meydanı’ndaydı. Anadolu’nun en büyük ve muhteşem çeşmelerinden biri Söke civarında Miletos şehrinde, bir diğeri de Antalya yakınında Side’de bulunmaktadır. Bizans devrinde de daha küçük ölçülerde umumi çeşmeler yapıldığı tespit edilmektedir. Hıristiyan alâmetleriyle süslü, mermer kaplı iki Bizans çeşmesi Efes harabelerinde bulunmuştur. Kayadan oyulma haznelerden suyunu alan, kayaya işlenerek yapılmış kitabeli bir Bizans çeşmesi de Afyonkarahisar Kalesi’nin içindedir123.

Eski Yunan medeniyetinde büyük ölçülerde genel hamamlara rastlanmaz. Ancak çeşitli sporların yapıldığı gymnasionların içinde sporcuların yıkanması için, muhtemelen sıcak suyu ve ısıtma sistemi olmayan bugünün duş gözleri gibi yıkanma

121 Veysel Eroğlu, “Tarih Boyunca İstanbul’a Su Veren Kaynaklar”, Osmanlı Su Medeniyeti

Uluslararası Sempozyum (5-8 Mayıs 2000 İstanbul), İSKİ Yayınları, İstanbul, 2000, s. 28.

122 Selim Sani Güngör, “Tarihi Yarımada’daki Roma ve Bizans Dönemi Sarnıçları”, Stratejik ve Sosyal

Araştırmalar Dergisi, Volume 1, Issue 2, 2017, ss. 40-41.

yerleri vardı. Böyle bir gymnasion, Batı Anadolu’daki Priene (Söke-Güllübahçe yakınlarında) şehrinde mevcuttur124.

MÖ I. yüzyılda, Romalı Sergius Orata tarafından icat edilen hypocaust (alttan ısıtma) sistemi özel hamamların genelleşmesinde büyük rol oynamıştır. İmparatorluk devrinde muhteşem hamamlar inşa etmişlerdi. Romalılar bu binâların halka mahsus olanlarına balneum (çarşı hamamı) adı verirlerdi. Bu devir hamamları şu bölümlerden oluşmaktaydı: Palaestra/Atrium: Avlu Apoditerium: Soyunmalık Frigidarium/Baptisterium: Soğukluk Tepidarium: Ilıklık Caldarium: Sıcaklık Hypocaustum: Külhan125.

Anadolu’da Roma dönemine ait çok sayıda hamam bulunmaktadır. Bunlardan Ankara’da Çankırıkapısı semtinde ve Ephesos, Miletos, Pergamon, Priene, Perge ve Side’de değişik hamam örneklerine rastlanılmıştır126.

Roma İmparatorluğu’nun Anadolu üzerinden doğu yönünde genişlemesi, güçlü bir yol ağının gelişmesine ve dolayısıyla başlıca akarsular üzerinde köprülerin inşasına yol açmıştır. Bu dönemde inşa edilmiş olan taş köprüler; Silifke Köprüsü, Adana Taşköprü, Adıyaman Cendere Köprüsü, Adana Misis Köprüsü, Diyarbakır Köprüsü, Sakarya Justinianus Köprüsü, Elâzığ Ağın Köprüsü, Balıkesir Güvercin Köprüsü, Antalya Köprüçay Köprüsü, Denizli Ahmetli Köprüsü127 ve Kütahya Çavdarhisar

124 Eyice, a.g.e. 1997, s. 402.

125 Ali Saim Ülgen, “Hamam”, İslam Ansiklopedisi İslam Alemi Tarih Coğrafya Etnografya ve

Biyografya Lugati, Cilt 5-1, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1987, ss. 174-175.

126 Eyice, a.g.e. 1997, s. 403; Alidost Ertuğrul, “Hamam Yapıları ve Literatürü”, Türkiye

Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt 7, Sayı 13, 2009, s. 245.

127 Ahmet Alkan ve diğerleri, “Su Yapısı Olarak Anadolu’daki Taş Köprüler”, II. Su Yapıları

Sempozyumu (16-18 Eylül 2011 Diyarbakır), TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası, Diyarbakır, 2011,

İmparator Köprüsü’dür128. Afyon Bolvadin Kırkgöz Köprüsü ise Bizans eseri olarak bilinmektedir129.

Roma köprülerinin via (tabliye) bölümü çok köşeli ve büyük taşlarla döşeliydi. Bunun iki yanına yüksekçe crepido (yaya kaldırımı) yapılırdı. Kaldırımın iki tarafında pleteus ismi verilen korkuluk duvarı bulunurdu. Roma-Bizans köprülerinde form olarak daire kemer kullanılmıştır. Bu devir köprülerinde tahfif kemeri yoktur ve kemerden sonra dümdüz tempan duvarı yükselir130.

128 Faruk Pekin, Hayri Fehmi Yılmaz, Türkiye’nin Kültür Mirası 100 Köprü, NTV Yayınları, İstanbul, 2008, s. 153.

129 Çeçen, a.g.e., 2002, s. 254.

1.2. Türk Mimarisinde Su Yapılarının Gelişimi 1.2.1. Çeşmeler

Çeşme, Türkçe göz kelimesinin Farsça karşılığı olan “çeşm” kelimesinden gelmektedir131. XIII-XIV. yüzyıllarda Arapça “sikâye”, “ayn” veya “meska” terimlerinin kullanıldığı da görülmektedir132.

Türk mimarisinde çeşmenin bölümleri şu şekildedir:

Su Haznesi: Suyun depo edildiği ve çeşmenin mimarisini etkileyen ana bölümdür.

Ayna taşı (musluk taşı): Kemerli niş içinde ve üzerinde musluk/lüle bulunan bölümdür.

Kitabe: Genellikle ayna taşı üzerinde, çeşmeyi yaptıran kişi hakkında bilgiyi, suyun cinsi ve yapıldığı tarihi belirten bölümdür133.

Lüle: Çeşmelere takılan ve belli süre içinde belli ölçüde su akıtan ağızdır134. Tekne (kurna, yalak): Lüleden akan suyun toplandığı bölümdür.

Dinlenme Sekileri: Teknenin iki tarafında bulunan ve çeşmeye gelenlerin oturup dinlendiği bölümdür135.

Türk mimarisinde en eski çeşmelerden biri, Mardin’de, Artuklulardan Necmeddin İlgazi tarafından 1109-1122 yılları arasında yaptırılan külliyenin (Emînüddin Külliyesi) içinde yer almaktadır. Bugün pek az kısmı kalan hamamın avluya komşu olan cephesinin köşesinde yer alan çeşme, bir pâyenin desteklediği iki aynı yöne açılan çifte kemerlidir. Çeşme binâsının üstü çapraz tonozla örtülüdür136. Selçuklu devri çeşmelerinin cami, medrese, han gibi yapıların genellikle ön

131 Celal Esad Arseven, “Çeşme”, Sanat Ansiklopedisi, Cilt 1, Maarif Matbaası, İstanbul, 1943, ss. 388-389.

132 Yılmaz Önge, “Türk Su Mimarisinde Suluk Adını Verdiğimiz Çeşmeler”, Selçuk Üniversitesi

Edebiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 1, Konya, 1981, s. 115.

133 Ayhan Aytöre, “Türklerde Su Mimarisi”, I. Türk Sanatları Kongresi Ankara 19-24 Ekim 1959, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1962, ss. 57-58.

134 Doğan Hasol, Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü, II. Baskı, Yapı-Endüstri Merkezi Yayınları, İstanbul, 1979, s. 330.

135 Aytöre, a.g.e., ss. 57-58.

cephelerine veya iç avlularına açılan, cümle kapısına yakın bir eyvan içine inşa edildikleri görülmektedir. Bunun yanı sıra bağımsız bir şekilde inşa edilenler de mevcuttur. Cephe kaplaması arasına yerleştirilmiş, lüleli bir su haznesiyle zemindeki bir yalaktan ibaret, 1239 tarihli Ağzıkara Han Çeşmesi, sade örneklerden birisidir. Diğer sade bir örneği, 1204 tarihli Kızılören Han’ın ön cephesinde, köşk mescidin altında buluyoruz. Tokat Pazar Hatun Han’daki (1239) çeşme, sade bir profilin çerçevelediği, yarım yıldız biçiminde bir taçla sonlanan, dekoratif kemerli aynasıyla önemli bir örnektir. 1271 tarihli Sivas Gök Medrese Çeşmesi, geometrik ve bitkisel süslemeleri içeren profil kuşaklarının çerçevelediği üç dilimli kemerli olup, devrinin en süslü olanıdır. İlhanlı hakimiyeti tesiri altındaki Selçuklu yapılarının cephe kompozisyonlarında ve süslemelerde bir zenginlik görülmektedir. 1291 tarihli Erzurum Hatuniye Medresesinin Çeşmesi, plastik ifadeli bordürlerin çerçevelediği, sivri kemerli yüzeysel ve büyük bir niş halinde abidevi bir örnektir. Selçuklu devrinde bir diğer grup, yer aldığı cepheden prizmatik kütleleriyle çıkıntı yapan yarı bağımlı çeşmelerdir. 1252 tarihli Mazgirt Elti Hatun Cami Çeşmesi buna en iyi örnektir. Üstü mukarnaslı bir kavsarayla şekillenmiştir. Benzer bir diğer örnek, Çay Taş Medrese Çeşmesi’dir. Çeşmenin su haznesi, Bizans devri su teknesidir. 1277 tarihli Niğde Alaeddin Cami Çeşmesi ile XIII. yüzyıl sonlarına tarihlenen Ilgın Kuru Çeşme137 muhtemelen bağımsız çeşmelerdendir. XIII. yüzyıla ait diğer çeşmelerden, Tercan

Benzer Belgeler