• Sonuç bulunamadı

3.4. Temel Siyasal Sorunlar ve Doğu Perinçek

3.4.2. Kürt Meselesi

Kürt sorunu, bugün yine Türkiye’nin gündemini meşgul eden bir problem olarak, temelde Türkiye’de yaşayan Kürtler’in bir halk olmak ve bunun için gerekli edinimleri elde etmek sorununa dayanır. ‘Kürt halkı için özgürlük ve siyasal haklar’ gibi söylemleri bulunan ve önderi Abdullah Öcalan’ın bugün hükümlü olarak Đmralı Adası’nda hapis cezasını çektiği terör örgütü PKK’nın etkinliği yahut etkinsizliği, konumuz dışındadır. Fakat Doğu Perinçek’in Kürt meselesi konusuna hangi açıyla yaklaştığı sorunu, ayrıntıları ile incelenecektir.

3.4.2.1. Kürt Meselesi ve Doğu Perinçek

1991 yılında kendisiyle yapılan bir röportajda, Perinçek’e göre; “Kürt meselesi bir ulusal sorun olarak, tarihsel kökleri Osmanlı’dan, feodal bir imparatorluktan miras kalmıştır. Yani Türkiye Cumuriyeti’nin Osmanlı’dan devraldığı feodal bir yüktür; Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı yanıdır. Bu açıdan bakıldığına Kürt sorunu, kökeninde feodalizmden kurtulma sorununun bir parçasıdır. Aslında Türkler dahil, Osmanlı Devleti’nin hakimiyeti altında yaşayan bütün halkların uluslaşması ve ulusal devletlerini kurmaları, feodalizmin çözülmek sürecinde gerçekleşmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti, bir ulusal Türk devleti olarak, Türk ulusal burjuvazisi tarafından kurulduğu için, Kürt sorununa yeni bir boyut getirmiştir: Ulusal tahakküm. Fakat bu feodal tahakküm, 19. yüzyıldan başlayarak ve özellikle Đttihat ve Terakki’nin milliyetçi rejiminden geçerek, Kemalist iktidar döneminde bir ulusun burjuvazisinin, diğer ulus üzerindeki tahakkümü karakterini kazanmıştır” (Perinçek, 1991: 9, 10).

Kürt sorunu, Perinçek’e göre aynı zamanda emperyalizme karşı mücadele sorununun bir parçasıdır. Çünkü beş parçaya bölünmüş olan ‘Kürt ulusu’nun (Türkiye, Đran, Irak, Suriye, Arap Devletleri) yaşadığı devletler, kendi içlerinde emperyalizm karşısında ezilen devletlerdir. Bu devletlerde iktidar olan hakim sınıflar, hakimiyetlerini, emperyalist sisteme dayandırarak sürdürmektedirler. Bu da bir iç çelişki olarak, ezilen sınıfın emperyalizmle mücadelesi anlamına gelir. Dolayısı ile Kürt ulusunun ulusal kurtuluş sürecinin önündeki esas engel, emperyalist sistemdir.

Perinçek, Kürt ulusunun, içinde bulunduğu devletin hakim unsuru olan ulus tarafından ezilişini bir sömürge olarak görmez. Çünkü, mesele, emperyalizme karşı nerede durulduğu meselesidir. Oysa sömürgecilik, ‘tam tekel’ manasına gelmektedir. Bu itibarla, ‘ezen’ durumdaki ülkelerin bizatihi kendileri, emperyalizmin yarı- sömürgesi durumundadır (Perinçek, 1991: 11, 12).

Perinçek’e göre, Kürt ulusunun bağımsızlığı ve mücadelesinin başarı kazanması için gereken koşulların, ABD güdümlü bir Kürt devletinin kanadı altında hareket

ederek kazanılamayacağı görüşündedir. Bunu, ‘Kürt ulusunun kurtuluşu, Türkiye emekçilerinin sosyal kurtulu ile iç içe geçmiştir. Kürt halk kitlelerinin çoğunluğunun Türkiye’nin büyük şehirlerinde Türkler’le birlikte yaşadığı düşünülürse, Kürt ulusal sorununun büyük çoğunluk için çözümünün Türkiye devriminden geçtiği daha iyi anlaşılır. Buna karşılık Kürt ulusu, ABD’nin bir işgal kuvveti olarak girdiği Ortadoğu koşullarında ya Türkiye halkı ile birlikte zafere ulaşır, veya ABD ile birleşerek bir Amerikan mandası yaratır. Ya Amerikan mandası, ya halklar cuhuriyeti! Kim hangi teoriyi savunursa savunsun, kim ne isterse istesin, bu iki çözüm dışında bir şey gözükmüyor’ şeklinde ifade etmiştir (Perinçek, 1991: 15).

Son yıllarda en büyük eleştiriyi 1989 ve 1991 yıllarında Abdullah Öcalan’la yaptığı görüşmeler konusunda alan Perinçek, bu konuda, ‘kendisini yıpratmak isteyenlerin saptırmaları ile, ellerine bir koz geçirdikleri konusunda yanıldıklarını’ ifade etmiştir. Hakkındaki iddialara yönelik yanıtlarının, yapılan görüşmeyi kitaplaştırdığı metinlerdeki başlıklarda bulunabileceğini belirtmiştir. 4 Ekim 2009 Tarihli Aydınlık Dergisi’nde yer alan Bayram Yurtçiçek’in ‘Perinçek Öcalan’la Ne Konuştu’ başlıklı makalesinde görüşmeler ile ilgili olarak Perinçek; “Görüşmeleri yayımlarken

koyduğumuz başlıklar, yapılan işin amacını da ortaya koymuştur. Başlıklardan bazıları şöyledir: ‘Abdullah Öcalan Perinçek’e Anlattı: Bende Kürtlük Aşkı Yok’, ‘Türkiye Halkı ile Birleşeceğiz’, ‘Suriye ve Đran ile Bir Yere Kadar’, ‘Türkiye Halkı ile Ortak Ev” demiştir (Yurtçiçek, 2009: 30).

Aynı makalenin devamında olarak; Öcalan’ın yakalandıktan sonra verdiği ifadede bu görüşmeleri şöyle özetlediği anlatılmaktadır: “Perinçek, bize ‘ABD’nin ve Avrupa’nın peşinden gitmeyin, bu yoldan bir yere varamazsınız. PKK’yı dağıtın, Türkiye’nin bütünlüğü içinde yer alın’ telkinlerinde bulundu”.

Öcalan’la görüşmeler de dahil, Kürt sorununda Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndaki politikalarını uyguladıklarını söyleyen Perinçek:

“Bugün de izlenmesi gereken politika budur. Partimiz, Kürt halk kitleleri üzerindeki baskı ve eşitsizliklere karşı kararlı olarak mücadele

etmiştir. Görüşmelerin yapıldığı günlerin en yakıcı sorunu, yaklaşan ABD işgali öncesi kendi Kürdümüzü kazanmak ve ABD’nin etkisini sınırlamaktı. Fakat durum, ABD’nin bölgeye ağırlığını koyarak PKK’yı denetimi alması ile devam etmiştir. Türkiye’nin önündeki sorun, 1980’lerden beri şudur: Kürtlerimizi ABD emperyalizmine kaptırmamak! Dün ne yaptı isek, Kürdümüzü Kemalist Devrim’i tamamlama mücadelesine kazanmak için yaptık. Bugün de aynı çizgideyiz. Kürt sorunundaki esas mesele, Kürt realitesini kabul etmeyen iç kuvvetler değil, Kürt sorununu Türkiye’ye karşı kullanmak isteyen dış kuvvetlerdir’ demiştir (Yurtçiçek, 2009: 31; Perinçek, 1990: 77, 84, 85).

Buradan da anlaşılabileceği gibi Perinçek, Kürt ulusunun bağımsızlık mücadelesini evvela emperyalist Batı’ya karşı vermesi gerekliliğini, Türkiye’de yaşayan Kürtler’in bu mücadelede ancak Türk ulusu ile el ele vererek ve ulusal bir devrim içerisinde yürütebileceğini belirtmek istemiştir.

Bu aşamada, ulusalcılık anlayışı, ırkçı milliyetçilikten farklı olarak halkları kucaklayıcı ve birleştirici yönü ile karşımızda belirmektedir.