• Sonuç bulunamadı

C. KUR‟AN‟I TERCÜME MESELESĠ

2.4. KÜRTÇE KULLANIMA UYGUN DÜġMEYEN MEAL ÖRNEKLERĠ

Müellifimiz, mealin önsözünde her ne kadar “Ne Kur‟an dili olan Arapçaya ne de çok zengin olan Kürt diline karĢı tutuculuk gösterdiğini, buna karĢı iki dil arasında orta bir yol izlediğini”181

söylese de, aslında Kürtçenin dil imkânlarından yeteri derecede yararlanamadığı ve çeviride harfî tercümeyi esas aldığı görülmektedir.

ġimdi bu sorunu bazı örnekler üzerinden inceleyelim.

2.4.1. Bakara, 2/207

ِوَّللا ِتاَضْرَم َءاَغِتْبا ُوَسْفَ ن يِرْشَي ْنَم ِساَّنلا َنِمَو

“Hin ji mirovan jî hene ku ji bo xwestina qayilbûna Xuda canê xwe difiroĢe. …/Ġnsanlardan bazıları da vardır ki Allah‟ın rızasını kazanmak için canını satar…” Çokanlamlı sözcüklerden kabul edilen “

يرشي

-

ىرش

” kelimesi, Kur‟an-ı Kerim‟de “satmak”, “satın almak” anlamlarında kullanıldığı müsellemdir. Ancak âyetle ilgili olarak tefsir kaynaklarında, Süheyb b. Sinan‟ın hicret etme olayından hareketle, kelimenin hakiki “satın almak” anlamında olma ihtimaline yer vermekle182 birlikte, asıl maksadın “feda etmek”183 anlamında olduğu belirtilir. Diğer bir ifadeyle sözcük, asıl anlamı dıĢında baĢka bir anlamda kullanılmıĢtır.

Kürtçe “canê xwe difiroĢe/canını satar” ifadesinden ise, hakiki satın almak anlaĢılmaktadır. Dolayısıyla âyette geçen “

يِرْشَي

” ibaresine karĢılık, birebir karĢılığı olsa bile “difiroĢe” fiilinin kullanılması, bizce uygun değildir. Bunun yerine “canê

181

Garsî, Meala Fîrûz, (Önsöz) V.

182

Ebü‟l-Abbâs ġihâbüddîn Ahmed b. Yûsuf b. Ġbrâhîm Semîn el-Halebî, Ed-Dürrü‟l-Masûn fî Ulûmi‟l-Kitabi‟l-Meknûn, thk. Ahmet Muhammed el-Harrat, Daru‟l-Kalem, DîmeĢk trs, II, 357. Ayrıca bkz. Ġbn Âtıyye el-Endelûsî, Ebû Muhammed Abdülhak b. Gālib b. Abdirrahmân b. Gālib b. Âtıyye el-Endelüsî, el-Müharraru‟l-Vecîz fî Tefsiri‟l-Kitabi‟l-Âzîz, thk. Abdüsselam AbdüĢĢafi Muhammed, Darü‟l-Kütübi‟l-Ġlmiyye, Beyrut 2001, I, 281.

183 Bkz. Carullah Ebû‟l-Kâsım Mahmûd b. Ömer ez-ZâmehĢerî, el-KeĢĢâf ân Hakaiki Ğavamidi‟t-

Tenzîlî ve Uyûn‟il-Ekavîlî fî Vuhûci‟t-Te‟vîlî, thk. ġeyh Adil Ahmet Abdülmevcut vd., Mektebetu‟l-Âbîkan, Riyad 1998, I, 417.

66

xwe feda dike/canını feda eder” veya “canê xwe dide/canını verir”, Ģeklinde tercüme edilmesi, Kürtçe ifade bakımından daha sağlamdır.

2.4.2. Bakara, 2/246

ْنِم اَنْجِرْخُأ ْدَقَو ِوَّللا ِليِبَس ِفِ َلِتاَقُ ن َّلََّأ اَنَل اَمَو اوُلاَق

اَنِئاَنْ بَأَو اَنِراَيِد

“… Gotin: “Ma çi bûye ji me ku em di rêya Xuda de Ģer nekin û tevî em ji warê xwe û zarûyên xwe hatine derxistin? …/ Dediler: “Bize ne olmuĢ da yurdumuzdan ve çocuklarımızdan çıkarılmamıza rağmen Allah yolunda savaĢmayalım?...”

Kaynaklarda, âyette geçen “

اَنِئاَنْ بَأَو

” ifadesinin, “

اَنِراَيِد ْنِم

” kelimesine atfedildiği, cümlenin ise hal olduğu kaydedilmekte ve cümlede takdir veya “

ينب نم

” kelimesinin hazfedildiği184

varsayılmaktadır. Takdir veya hazfı göz önünde bulundurmadan, Arapça ifadeyi olduğu gibi tercüme ederek âyete Ģöyle meal vermek: “…zarûyên xwe hatine derxistin= çocuklarımızdan çıkartıldık”, kanaatimizce, Kürtçe anlatım biçimine ve dil mantığına aykırıdır. Bunun yerine, “…zarûyên xwe hatine dûrxistin…” Ģeklinde bir fiil takdir edilerek tercüme edilmelidir.

2.4.3. Nisâ, 4/10

اًراَن ْمِِنِوُطُب ِفِ َنوُلُكْأَي اََّنَِّإ اًمْلُظ ىَماَتَيْلا َلاَوْمَأ َنوُلُكْأَي َنيِذَّلا َّنِإ

“Bêguman ên ku malê sêwiyan bi neheqî dixwin, ew hey agir di zikê xwe de dixwin. …/ġüphesiz haksız yere yetimlerin mallarını yiyenler, onlar karınlarında sadece ateĢ yemektedirler. …”

67

Mealde yer verilen, “… agir di zikê xwe de dixwin” ifadesi, “

ْمِِنِوُطُب ِفِ َنوُلُكْأَي

اًراَن

” cümlesinin birebir harfi tercümesidir. Yani “nar” sözcüğünün hakiki manası dikkate alınarak tercüme edilmiĢtir. Fakat tefsir kaynaklarında, âyette geçen “

ران

kelimesinin, sebebiyet alakasından dolayı ahiretteki cehennem ateĢinden “Mecazi Mürsel” veya “yok olma” ve “acı”dan müstear olabileceği kaydedilmektedir.185 Yani kelime, hakiki anlamı dıĢında kullanılmıĢtır. “Karında ateĢ yemek” diye bir tabir olmadığından, âyeti yukarıdaki gibi çevirmek Kürtçe ifade biçimine aykırıdır.

Bizce âyetin çevirisi Ģöyle olmalıdır: “Bêguman ên ku malê sêwiyan bi neheqî dixwin, ew hey zikê xwe bi agir dadigirin.” Çünkü âyetten maksat mealde ifade edildiği üzere, “agir di zikê xwe de dixwin/karınlarında ateĢ yemektedirler” değil, aksine “karınlarına ateĢ tıkamak” veya “karınlarını ateĢle doldurmak” tır.

2.4.4. A‟râf, 7/22

اَمُكْلِت ْنَع اَمُكَهْ نَأ َْلمَأ

ِةَرَجَّشلا

“… Ma min vê dara han ji we re herdûkan re qedexe nekiribû? …/Ben bu ağacı siz ikinize yasaklamamıĢ mıydım?...”

Arapça grameri gereği iĢaret zamiri “

ك ِت ْل

” ağacı; Ģahıs zamiri “

ام ُك

” Hz. Âdem ve Havva validemizi; “

اَمُكَهْ نَأ

” fiilinde geçen zamir de yine ikisini göstermektedir. Ancak Arapça dıĢında baĢka bir dilde böyle bir ifade biçimini görmek neredeyse imkânsızdır. Meal verilirken tüm bu özellikleri göz bulundurularak Kürtçeye tercüme etmek gerekmez. Aksi takdirde, burada olduğu gibi çetrefilli bir durum ve anlatım biçimi ortaya çıkar.

Tercümede kaynak dilin ifade kalıplarının esas alınmasından ziyade, hedef dilin hususiyetleri göz önünde bulundurulmalıdır. Dolayısıyla Arapçaya has olan bu

185 Bkz. Ġbn ÂĢûr Muhammed et-Tâhir b. Muhammed b. Muhammed et-Tahir et-Tûnisî, et-Tahrîr

68

özelliklere riâyet edilmeden, “Ma Min vê dara han, li we qedexe nekiribû? ...” Ģeklinde meal vermek, bizce daha uygundur.

2.4.5. Enfâl, 8/22

َنوُلِقْعَ ي َلَّ َنيِذَّلا ُمْكُبْلا ُّمُّصلا ِوَّللا َدْنِع ِّباَوَّدلا َّرَش َّنِإ

“Bêguman xerabtirê rawiran li cem Xuda ew kerr û lal in ku hiĢ tê nabin./ġüphesiz Allah katında hayvanların en kötüsü onlar sağır dilsiz akıl erdirmezler.”

Genelde yeryüzündeki hayvanlar186 anlamında kullanılan “dâbbe” kelimesi, Kur‟an-ı Kerim‟de insanlar187

ve melekler188için de kullanıldığı vakidir. Ancak bu âyette geçen “devâbb” kelimesini, “rawiran=hayvanlar” Ģeklinde tercüme edilmesi uygun değildir. Çünkü âyette, gerçekleri anlamak için aklını kullanmayan, doğruyu söylemekten imtina ederek dilsizleĢen ve hakikati dinlemeyerek sağırlaĢan kiĢiler yerilmektedir.189Aynı sûrenin 21 ve 23. âyetlerine bakıldığında da maksadın, hayvanlar olmadığı görülecektir.

Bir de yukarıdaki çeviri örneğinde, yüklem sorunu vardır. Zira “

ُّمُّصلا

” kelimesi, “

َّرَش

” sözcüğü hakkında bir yargıda bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle onun haberidir.190 Ancak Kürtçesinde cümlenin baĢı ile sonu arasındaki bağlantı kesilmiĢ ve iki yarı cümle haline gelmiĢtir.

Bizce âyete Ģöyle meal vermek: “Bêguman candarên herî xerab li cem Xweda, ew ker û lalên ku hiĢ tê nabin.” daha uygundur.

186 Bakara, 2/164; Hûd, 11/6; Lokmân, 31/10. 187 Nahl, 16/61; Fâtır, 35/45. 188 ġûrâ, 42/29. 189 Taberî, Cami„u‟l-Beyân, XV, 99-100. 190 Semîn el-Halebî, Ed-Dürrü‟l-Masûn, V, 589.

69 2.4.6. Cum‟a, 62/10

َنوُحِلْفُ ت ْمُكَّلَعَل اًيرِثَك َوَّللا اوُرُكْذاَو

“… û pirr Xuda di bîr bînin hêvî heye ku hûn xelas bibin./… ve çok Allah‟ı anın umulur ki kurtuluĢa eresiniz.”

Kürt dili açısından bu âyetin mealinde, anlatım bozukluğu vardır. Diğer bir ifadeyle “pirr Xuda” Ģeklindeki tabir, mana açısından sıkıntı doğurduğundan ve âyette kastedilen Ģey, “Allah‟ı çokça anmak” olduğundan, âyeti yukarıdaki gibi tercüme etmek, Kürtçe ifade biçimine uygun değildir. Bu meale, herhangi bir sözcük katmadan, kelimelerden birini öne almak veya geriye götürmek suretiyle bu sorunu gidermek mümkündür. Kısaca âyetin ilgili bölümü Ģöyle tercüme edilmelidir: “… û Xweda, pir di bîr bînin…/…ve Allah‟ı çokça anın…”

Benzer Belgeler