• Sonuç bulunamadı

1.2. Bütçe Açığının Nedenleri

1.2.10. Küreselleşme

Uluslararası ticaret önündeki engellerin kaldırılması, dünya sermaye piyasalarının liberalizasyonu, ulaşım ve telekomünikasyon alanlarında yaşanan süratli ilerlemeler; emek faktörü, bilgi, mal ve sermaye hareketlerini büyük çapta artırmış ve hızlandırmıştır. Diğer taraftan bu gelişmeler 1980’li yıllara kadar kabul görmüş olan müdahaleci iktisadi yaklaşımın reforme edilmesi gereğini de beraberinde getirmiştir. Bretton Woods kuruluşlarının desteği ile 1980’lerin ortalarından itibaren çok sayıda ülke tarafından gerçekleştirilmeye başlanan reformlar çerçevesinde, üretimde devletin rolünün azaltılması, kamu girişimlerinin

35

deregülasyonu ve özel sektörü özendirici politikalar hayata geçirilmiştir. Bu uygulamaları içeren serbest piyasa yaklaşımının benimsenmesi neticesinde de, makroekonomik istikrarın sürdürülebileceğine, enflasyonun düşürülebileceğine ve mali açık kaynaklı harcamaların da azaltılarak devletin nispi büyüklüğünün küçültülebileceğine vurgulama yapılmıştır (United Nations, 2001: 32). Kamu sektöründe etkinliği artırmak için kamu kesiminin maliyet yaratan unsurlarına karşı belirtilen tedbirleri alma ihtiyacı ise, özelleştirme, vergiler, senyoraj ve finansal baskı gelirleri ile kamu harcamaları gibi alanlarda değişimi kaçınılmaz kılmıştır.

Özelleştirme: Neo-liberal yaklaşım, serbest piyasa ekonomisi çerçevesinde

ekonominin deregülasyonunu içeren makro ekonomik politikaların uygulanmasını gerektirmektedir. Dolayısıyla yaklaşımın hedefinde, devletin işletmecilikten çekilmesini gerçekleştirerek hacmini daraltmak ve sadece tam kamusal nitelikteki mal ve hizmetlerin üretimine odaklanılmasını sağlamak bulunmaktadır (Yıldız, 2005: 34). Bu doğrultuda küresel politikalar, değişen dünya koşullarında toplumun ihtiyaçlarının daha iyi karşılanabilmesi amacıyla devletin yeniden yapılandırılması sürecinin önemli bir parçası olarak özelleştirmeleri, bir ön koşut olarak ülkelerin gündemine taşımıştır (TİSK, 1999: 7).

Vergi Gelirleri: Finansal sınırların ortadan kalkmaya başlaması ile birlikte

firmalar, ülkeler ve devletler arasındaki ekonomik mücadelede vergilerin etkin bir araç olarak kullanıldığı görülmektedir (Gottschalk ve Peters, 2003: 1). Ekonomik mücadelenin temelini oluşturan; ulusal yatırım hacminin genişlemesini sağlamak ve yabancı yatırımcıları kendine çekebilmek amaçlı makro ekonomik hedefler, ülkeler arasındaki vergi rekabetine giderek hız kazandırmaktadır. Vergilemenin mali işlevlerini ön plana çıkaran vergi rekabeti ise teorik olarak vergi gelirlerinin azalmasına, sermaye üzerindeki vergi yükünü hafifleterek emek üzerindeki vergi yükünün artmasına ve dolaylı vergilerin toplam gelirler içerisindeki payının da yükselmesine neden olmaktadır. Küreselleşmenin, kamu gelirlerinin en önemli kalemini oluşturan vergiler üzerinde meydana getirdiği olumsuz etkilerden bir diğeri de; iletişim ve bilgi teknolojisindeki ilerlemelere bağlı olarak artan elektronik ticaretin vergilendirilmesinde ortaya çıkmaktadır. Gelirin elde edilmesi, nereden elde edildiği ve mükellefin ikameti konusunda çeşitli sorunları beraberinde getiren

36

elektronik ticaret, ülkelerin vergi alımını tehdit etmektedir (Yumuşak ve Erarslan, 2005: 8).

Senyoraj Gelirleri: Kamu gelirleri içerisinde vergilerden sonra devletlerin

kullandığı önemli kaynaklardan biri niteliğindeki senyoraj gelirleri de küreselleşme politikalarının etkisi altına girmiştir. Senyoraj genel olarak, hükümetlerin kamu harcamalarını finanse etmek amacıyla para basarak halktan reel kaynak transfer etmeleri şeklinde tanımlanmaktadır. Ekonomi büyüdükçe parasal değerlere olan talep de artacağından hükümetler sınırlı ölçülerde de olsa enflasyona yol açmadan parasal tabanı artırarak harcamalarını karşılayabilmektedirler. Ancak yeni para yaratma oranı paraya olan talebin artış hızından fazla olduğunda, enflasyon sorunu ortaya çıkmaktadır (Durmuş, 2007: 6). Yüksek enflasyon ise yarattığı belirsizliklerle ülkenin rekabet edebilme gücünü zayıflatarak dış ticaret dengesini bozucu etkiler yapabilmektedir. Diğer taraftan yüksek enflasyon yatırımcıların reel getirilerinin azalmasına yol açacağı için, yabancı sermaye önündeki en büyük engellerden biri olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle ülke dışındaki tasarruflara yüksek reel faiz ortamının sağlanması enflasyonun düşük düzeylerde tutulmasını bir zorunluluk haline getirmekte, düşük enflasyon hedefi ise bütçe gelirlerinde senyorajdan elde edilebilecek imkanların önemli ölçüde azaltılması anlamına gelmektedir (Sönmezler, 2006: 17).

Finansal Baskı Gelirleri: Finansal baskı, kamu kesiminin düşük faiz oranları

ile kendisini finanse etmesini mümkün kılan, mali sektöre yönelik müdahale araçlarından birini oluşturmaktadır Bu müdahalelerin temelinde ekonomik ve politik nitelikli çeşitli nedenler bulunmaktadır. Özellikle talep yönetimi tekniklerinin başarısı ya da Keynezyen yaklaşım düşük reel faizleri popüler hale getirmektedir. Bu yüzden bir çok gelişmekte olan ülke, yatırımları artırabilmek için suni olarak düşük faiz politikaları uygulamaktadır. Ayrıca vergi toplama maliyetinin yüksek olması, geleneksel vergilendirmeye göre politik riskin olmaması ve hükümetin böyle bir politika izleyerek geliri yeniden dağıtma olanaklarına sahip olması, finansal bakı kullanımını teşvik etmektedir (Aktan vd., 1998). Ancak finansal baskı altındaki ekonomilerde kamu kesimine kaynak sağlama isteği, olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına da yol açabilmektedir.

37

Faiz oranlarına yapılan müdahalelerin sonucu olarak toplam tasarruf hacmi, olması gerekenden daha az oluşmakta, krediler de etkin olmayan bir tarzda dağıltılabilmektedir. Çünkü tasarruf yetersizliği nedeniyle oluşan kredi talebi fazlalığı rant arayışını güçlendirmekte, bu da kredi dağıtımında yolsuzluğa ve verimsiz kullanıma yol açmaktadır. Reel ekonominin hızlı ve verimli yatırım fırsatları yaratması karşısında, mali sistemin bu yatırımlara yeterince fon sağlayamaması durumunda, finansal baskı politikalarının iktisadi kalkınma üzerindeki zararı daha sert olabilmektedir (Emek, 2000: 62). Ayrıca finansal baskı politikalarının izlenmesi, o ülkede ülkede finansal aktif yelpazesinin genişlemesini de önleyebilmektedir. Bu ise, reel faiz oranlarının düştüğü bir ortamda ulusal paraya talebi artırmakta yani senyoraj gelirlerinin tabanını genişletmektedir (Aktan vd., 1998). Belirtilen söz konusu olumsuzluklar, yabancı sermaye hareketlerine yansıdığı için finansal baskı ile gelir elde etme uygulamaları tıpkı senyoraj gelirlerinde olduğu gibi giderek önemini kaybetmektedir.

Kamu Harcamaları: Küreselleşme politikaları ekseninde kamu harcamalarına

yönelik öneriler, devletin ekonomik ve sosyal hayata müdahale etmek için gerçekleştirdiği kaynak kullanımının azaltılması gerektiği yönündedir. Ancak uluslararası ekonomik entegrasyona dahil olan ülkelerin farklı kalkınmışlık düzeylerinde bulunmasından ötürü, bunu eş zamanlı gerçekleştirebilmeleri mümkün olmamaktadır. Özellikle, gelişmekte olan ülkelerde mal ve hizmet üretimini artırarak rekabet avantajı yakalamak için, daha iyi bir eğitim kalitesi, daha iyi altyapı olanakları ve karar alma sürecine daha fazla katılımcı dahil edebilme gerekliliği, devlete önemli görevler yüklemektedir. Dolayısıyla küreselleşme, devletin sorumluluklarının öncekine göre büyük ölçüde değişimine neden olmaktadır (El- Mefleh, 2005: 10) Bu açıdan bakıldığında gelişmiş ülkelerin kamu harcamalarında kesintiler yapması daha kolay gibi görünmektedir.

Benzer Belgeler