• Sonuç bulunamadı

KüreselleĢme ve Güvenlik

KüreselleĢmenin özü, Batı‟nın altyapısı kapitalizm ile rasyonalizm, demokrasi ve insan hakları gibi üst yapısının tüm dünyaya yayılması temeline dayanmaktadır. Burada temel olgu, büyük ülkelerin planlı programlı geniĢleme stratejilerinden değil, sermayenin temel amacı olan karın maksimize edilmesinin itici gücünden kaynaklanmaktadır. Karın maksimize edilmesi de doğal olarak, ucuz iĢ gücü sağlanması ve ürünün en karlı pazarın büyütülmesi ile mümkün olacaktır. KüreselleĢme Batı‟da üç tarihsel dalga halinde yayılmıĢtır. Birinci dalga, 1490 yıllarındadır. Merkantilizmle taĢınmıĢ, sömürgecilikle sonuçlanmıĢtır. Ġkinci dalga, 1890‟lardadır, sanayii devriminin olanakları ile taĢınmıĢtır. Emperyalizmle sonuçlanmıĢtır. Üçüncü dalga ise, 1970‟de çok uluslu Ģirketlerin doğması 1980‟lerde iletiĢim devriminin geliĢmesi ve 1990‟larda SSCB‟nin çökmesiyle Batı‟nın rakibinin kalmaması gibi üç parçalı bir süreçte oluĢmuĢ ve “GloballeĢme” olarak tanımlanmıĢtır.67

64ÖZCAN, a.g.m., Der: ÖZCAN-KUT, a.g.e., s. 15 65ÜLMAN, a.g.m., Der: ÖZCAN-KUT, a.g.e., s. 100 66

ĠZCĠ, a.g.m., Der: SÖNMEZOĞLU, a.g.e, s. 407

67Baskın ORAN, “Türk DıĢ Politikasının Kurumsal Çerçevesi”, Türk DıĢ Politikası, Cilt I, Editör: Baskın ORAN,

Ülkelerin Milli Güvenlik anlayıĢı veya algılaması, içinde bulundukları coğrafya ve dolayısıyla komĢuları ile ve yine millet olarak o coğrafyada yaĢadıkları, deneyim ve birikimleri ile oluĢur, Ģekil bulur. Yani milli güvenlik bir ortam ve onun koĢulları içerisinde vücut ve Ģekil bulur. Yine, coğrafyaya bağlı olarak ülkelerin sahip oldukları petrol, su, maden, tarım gücü gibi tabii kaynak durumları da, varlığında sahip çıkmak, yokluğunda sağlamak yönleri itibariyle Milli Güvenlik düĢünceleri üzerinde etki yapar.68

Yüzyıllarca süren Türk Selçuk ve Osmanlı gibi muhteĢem Ġmparatorluklar geleneğinden sonra Türk Milletinin, Orta Avrupa‟dan baĢlamak suretiyle Balkanlara çekilmesi, yakın tarihimizde yer a1an Balkanlar ve Orta Doğu faciaları sonucunda ise Anavatan topraklarının kurtarılması ve korunması noktasına gelinmesi, hatta Ģimdilerde de Cumhuriyetimizin kalıcı olması mücadelesine gelip dayanması, bu yolda yaĢananlar, içinden geçilen milletlerarası ortam ve onun getirdikleri-götürdükleri, birikimlerin ve içinde yaĢananların yarattığı tehdit algılamaları, elbette ki Türk Milletinin Milli Güvenlik anlayıĢında, konuya yaklaĢımlarında çok önemli etkenleri oluĢturmuĢtur. Sözünü ettiğimiz dönüm noktaları yanında, Türk Milletinin Asya‟daki varlığından bu yana Batı‟ya yürüyüĢü sırasında yüzyıllardır yoğurarak oluĢturduğu ve kendi benliğinin ayrılmaz bir parçası olmuĢ özellikler, üstünde oturduğu jeopolitik konum da Milli Güvenlik anlayıĢ ve kaygılarının önemli bir parçasını oluĢturmaktadır.69

“Azınlıklara yeni hak veriyoruz” iddiasıyla Lozan delinmeye çalıĢılırken, Sevr önerilirken susanların, Uluslararası Tahkime, BirleĢmiĢ Milletler Ġkiz SözleĢmelerine, Kamu Yönetimi ve Yerel Yönetimler Reformlarına, ülkemizin ekonomik ve siyasal bağımsızlığının kaleleri olan büyük, stratejik, karlı, büyük KĠT‟lerin satılmasına, halkın yoksulaĢmasına, sosyal devletin ortadan kaldırılmasına karĢı çıkmayan bir milliyetçilik olmaz, olamaz. Tüm bunlara karĢı çıkmayan bir milliyetçiliğin gelip geleceği yer, ABD ve AB sözcüleriyle birlikte, Kemalist ulusçuluğa saldırmak olur ancak. Nitekim öyle olmaktadır.70

68Tuncer TOPUR, Milli Güvenlik ve Türkiye, IQ Yayınları, Ġstanbul 2005, s.25 69

TOPUR, a.g.e., s. 26

70

Türkiye‟yi, sadece Batılı ve Batıcı Ģablonlarla yorumlayıp, anlamaya çalıĢanlar, Venezüella‟da Chavez‟in, Bolivya‟da Morales‟in, Ekvador‟da Correa‟nın solu ulusalcılıkla harman eden politikalarını doğru okumayanlar, halkçılığın birçok sınıf ve katmanı içeren, katılımcı bir toplumsal hareket olduğunu göz ardı edenler, evrensel ölçekte de antiemperyalizmin ve ulusalcılığın yükseldiğini göremezler.71

KüreselleĢme ve güvenlik kavramlarını birlikte tartıĢan çalıĢmalar genel olarak üç ana baĢlıkta toplanabilir; politika üretimine yönelikler, sosyo-ekonomik olanlar ve uluslar arası iliĢkiler disiplini ça1ısma1arı.72

“KüreselleĢme ve buna bağlı sorunlar ile hegemonik güç mücadelesinin tarihi, coğrafi keĢiflerin yapıldığı 16. yüzyıla kadar dayanır. Bu döneme kadarki siyasi zihniyette hegemonyanın alanı, at sırtında ulaĢılabilecek mesafeyle sınırlı kalmaktayken, bundan böyle Batı‟da, dünyada eriĢilemeyecek hiçbir bölgenin olmadığı ve küresel bir imparatorluğun kurulabileceği kanaati yaygınlaĢmaya baĢlamıĢtır. Ġspanya, Portekiz, Fransa, Hollanda ve en güçlü uygulayıcısı Ġngiltere olmak üzere Batı‟nın dünyayı kolonileĢtirmek için hızla örgütlenmesinin temelinde bu kanaat yatmaktadır... Bu üst sistemdeki mücadele, dünyanın neresinde olursa olsun stratejik öneme sahip bölgelerin kontrol edilmesi ve bu amaçla gerekli jeopolitik düzenlemelerin yapılmasını zaruri kılmıĢtır”.73

“Günümüzde „Yeni Dünya Düzeni‟ denildiğinde, genellikle, Sovyetler Birliği‟nde sosyalizmin çökmesi ve federasyonun dağılmasından sonra uluslar arası sistemde ortaya çıkan durum anlaĢılmaktadır.” H.Gerger; “Beynelminel sermaye, „Yeni Dünya Düzeni‟ adı altında yeryüzünün politik-ekonomik coğrafyasını kendi ihtiyaçları ve çıkarları doğrultusunda yeniden düzenleme saldırısı sürdürüyor... Yeni düzenin normlarını yaratma sürecinin baĢında da bir uluslararası müdahale hukuku oluĢturmak

71

DOSTER, a.g.m., Jeopolitik, Mart, 2007, s. 56

72Ersel AYDINLI, KüreselleĢme ve Güvenlik, Avrasya Dosyası, Güvenlik Bilimleri Özel, Asam Basım Evi, Cilt: 9,

Sayı: 2, Ankara, Yaz, 2003, s. 40

73Mahmut Niyazi SEZGĠN, “Küresel Güç Mücadeleleri, Türk DıĢ Politikası ve Irak Krizi”, 2023 Dergisi, Sayı: 21,

geliyor… Böylece de uluslar arası sömürgeciliğin hukuki altyapısı ortaya çıkmıĢ olacaktır.” Ģeklinde ifade etmektedir.74

Enformasyon devrimi, coğrafi sınırların stratejik konumlarının hızlı değiĢimi ve sorunlar karĢısında birlikte hareket etme zorunluluğu karĢısında danıĢma ve diyalog mekanizması geliĢmektedir. Yeni yönetim anlayıĢı ile birlikte, global tehditler karĢısında global güvenlik için global bir güvenlik siyaseti geliĢmektedir. Global güvenlik siyaseti üç temel strateji üzerine bina edilmektedir:75

1. Global istikrarı korumak 2. Global caydırıcılığı arttırmak

3. Global demokratik değerleri korumak ve yaygınlaĢtırmaktır. Güvenlik ile ilgili temel stratejiler Ģu Ģekilde oluĢturulmaktadır;76

a) Temel ittifaklar ile bölgesel ve küresel iĢbirlikleri içerisinde yer alma veya bu tür ittifakları tümüyle reddederek dıĢında kalıp “karĢı çıkan” konumunda olma.

b) Çokuluslu harekâtta yer alma ve doğrudan çıkar alanındaki bir harekat söz konusu ise bu harekatın lider ülkelerinden biri olabilme yeteneğini geliĢtirme veya çokuluslu güçlere karĢı çıkan aktörlerin liderliğine soyunabilme.

c) Krizlere müdahale edebilme ve çatıĢmaları önleyebilmek için diplomatik, siyasal ve hatta askeri önlemler alabilme veya krizlerin gerçek sorumlusu olarak gösterilen aktörlerin “big game”ini bozmaya neden olma.

d) Kitle imha silahlarıyla caydırıcılık sağlama ya da bu tür tehlikelerden korunma yeteneği geliĢtirme veya nükleer silahlanma karĢısında yer alma.

e) Uzayı kullanabilme veya uzayı kullananların karĢısında yer alma. f) Haber alma sistemlerini ve gözetleme yeteneğini geliĢtirme.

74Haluk GERGER, “Yeni Düzenin Müdahale Hukuku”, Gündem, Ġstanbul, 14.01.1993, s. 7 75DEMĠR, a.g.e., s. 30

g) Yüksek yoğunlukta bir çatıĢma ortamında savaĢabilme yeteneğini geliĢtirme veya ilkel yöntemlerle ileri teknoloji uygulamalarını etkisiz kılma.

h) Psikolojik ve sosyolojik unsurları kullanabilme.

Brzezinski‟ye göre uluslararası güvenliğe katkı sağlamak isteyen ülkelerin bugün için izlemesi gereken temel prensipler Ģunlardır:77

a) Dünya iliĢkilerinde akılcı bir liderlik, öncelikle topluma yönelik en yaygın ve tehdit edici riskleri paranoyak bir ulusal güvenlik duygusu yaratmadan en aza indirmeye yönelik mantıklı ve dengeli bir kendini savunma politikası gerektirir.

b) Ġkinci prensip, Ģiddeti besleyen duygusal düĢmanlığın büyük bir bölümünü yaratan dünyanın daha tehlikeli bölgelerini yatıĢtırmaya yönelik sabırlı ve uzun vadeli bir çabayı öngörmektedir .

c) Üçüncüsü, en büyük tehlike kaynaklarını kapsamak, eğer mümkünse, yok edebilmek için dünyanın en hayati ve dost bölgelerini ortak bir çerçevede birleĢtirmeye yönelik sürekli bir çaba gerektirir.

d) Dördüncüsü, küreselleĢmeyi yalnızca geliĢmiĢ ticaret ve kar fırsatı olarak değil, daha derin ahlaki yönü olan bir kavram olarak görmeyi gerekli kılar.

e) Son olarak, (uluslararası güvenlik çalıĢmaları) karĢılıklı küresel bağımlılığın hâkim olduğu karmaĢık sorumlulukların aktif olarak farkında olan ülkesel siyasi kültürün öncülüğünde yapılmalıdır.