• Sonuç bulunamadı

1.4. TÜRKİYE EKONOMİSİNDE KRİZLER

1.4.3. Türkiye’de 2001 Yılı Krizleri: İkiz Kriz Dönemi

1.4.4.3. Küresel Krizin Türkiye Ekonomisine Yansımaları

Küresel krizin olumsuz etkileri Türk ekonomisi üzerinde 2008 yılının son çeyreği ile hissedilmeye başlanmıştır. 2009 yılı boyunca ülkenin krizin etkilerinin yaşandığı diğer ülkelere göre daha şiddetli etkilendiği ekonomide küçülme ve artan işsizlik oranları ile gözlenmiştir (BDDK, 2008:6-9).

Küresel krizin ülke ekonomisine olumsuz etkileri dış talepte gerileme, yabancı sermaye girişlerinde azalmalar, yurt içi kredilerde azalmalar ve yerleşik yurt içi yabancı finans işletmelerinin ülkeden çıkışı şeklinde yaşanmıştır (Özcan, vd., 2009; Özatay,2009; Kansu, 2006; Birinci, 2011). Söz konusu küresel krizin etkisiyle daha önce yaşanan krizlerden farklı olarak ihraç edilen mallara olan talebin azalması, küresel düzeyde ekonominin küçülmesi, küresel çapta gelir düzeylerinin azalması ve talepte düşmeye neden olmuştur (Özatay, 2009:143).

İkinci olarak yaşanan küresel finansal krizin küresel finansal kuruluşlar üzerindeki olumsuz etkisi ile birçok küresel kredi kurumunun iflası veya yüksek oranlı zararlara uğramaları finansal piyasalarda güvenin azalmasına neden olmuştur (Özcan, vd., 2009:238). Finansal piyasalarda belirsizliklerin artması ise, uluslararası sermaye akımlarını çevre ülkelerden krizin yaşandığı merkez ülkelere kayması, Türkiye gibi ülkelerde başta bankacılık sektörü ve dış kredilerden yararlanan şirketler kesimi açısından ülke dışı kredi

kaynaklarında gerileme anlamına gelmiştir (Özatay, 2009; Maechler ve Ong, 2009; Kansu, 2006; Birinci, 2011).

Nitekim ait oldukları ülkelerde yaşanılan krizin neden olduğu açıkları kapatmak isteyen uluslararası bankaların ülke dışındaki yatırımlarını geri çağırmaları üzerine, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkenin finansal piyasaları bu durumdan olumsuz yönde etkilemiştir. Çünkü sadece Batı ve Doğu Avrupa’da yer alan 13 ülke bankacılık sistemlerinde bu Batılı bankaların ağırlığı %1,6 ile %76,7 arasında (İngiltere %1,6 Türkiye %9,9, Yunanistan %76,7) değişiyordu (Maechler ve Ong, 2009:12-13). Dolayısıyla bu tür sermaye çıkışları, gelişmekte olan ülkelerdeki finansal piyasalarda likidite daralmasına neden olmaya başlamıştır (Özatay, 2009:144).

Türkiye’ye 2008’in üçüncü çeyreğinden itibaren başta portföy yatırımları ve diğer yatırımlar olmak üzere, yurt dışından gelen sermaye akımında azalma söz konusu olmuş ve bu küresel krizin Türkiye ekonomisinde yakından hissedildiği 2008’in son çeyreği ile birlikte cari işlemler açığında daralmalar olarak baş göstermiştir.

Özellikle yabancı finansal sermaye yatırımlarındaki çıkışlar, IMKB-100 ve reel efektif döviz kurunu azaltıcı yönde etkilemiş, talepte azalma, fiyatların, enflasyonun ve faizlerin azalmasına yol açmıştır (Özatay, 2009; Kansu, 2006; Birinci, 2011). Örneğin 2009 yılında krizin etkisiyle GSYİH’da çeyrek dönem bazında %15’e, yıllık bazda ise %5’e varan daralmalar görülmüştür (Özcan, vd., 2009:238).

Üçüncü yansıma ise bu küresel krizi izleyen dönemde ülkemizdeki bankacılık sektörünün verdiği kurumsal/ticari, KOBİ ve bireysel kredilerde azalmalar yaşanması şeklinde görülmüştür (Kansu, 2006; Birinci, 2011). Özellikle küresel finansal sistemde oluşan belirsizliğin neden olduğu finans sektöründe gözlenen nakitte kalma isteği, şirketler ve bankacılık kesiminde risklerin artışı, yükselen kredi maliyetleri ve yurt dışı kredi imkânlarının azalması, takipteki kredilerde artışlar gibi nedenlerle bankalar bu dönemde kredi vermede isteksiz davranmışlardır (BDDK, 2008:9-34).

Sonuç olarak bu dönemde yaşanan küresel kriz Türkiye’deki bankacılık ve sigortacılık sektöründe kırılganlığı arttıracak etkiler yaratmamıştır. ABD'de başlayan 2008 krizinin temel faktörlerinden birisi olan hedge fonlar birçok ülkede bankacılık krizine yol açarken, ülkemizde yeni bir bankacılık krizi yaşanmamıştır (Kansu, 2006: 64-65; Birinci, 2011:42).

BÖLÜM II.

ULUSLARARASI SERMAYE HAREKETLERİ

Günümüzde, uluslararası sermaye akımlarının ekonomik büyümeye ve gelişmeye olumlu yönde etkisi olduğuna dair kaygılar ve tartışmalar artmıştır. Bu kaygı ve tartışmaların asıl sebebi ise, küresel sermayenin büyük ölçekte hareketlenmesi sonucunda bazı ekonomilerde çeşitli döviz ve finansal krizlerin patlak vermesidir.

Önceleri ABD, Japonya, Almanya, Fransa ve İngiltere gibi gelişmiş ülkelerin finanse ettikleri küresel yatırımlar, sonrasında Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (WB) ve Dünya Ticaret Örgütü (WTO) gibi çeşitli uluslararası kuruluşlar aracılığıyla tüm dünyaya adeta pompalanmaya başlanmıştır.

Bu ülke ve örgütlerin uyguladıkları yatırım politikalarıyla gittikçe liberalleşen piyasalar aracılığıyla uluslararası sermaye akımları, günümüzde kolaylıkla her ülkeye anında giriş yapabilir hale gelmiştir. Ancak aynı durum uluslararası sermayenin girdiği bir ekonomiden aniden çıkış yapabilmesine de olanak sağlamaktadır.

Ayrıca günümüzde sermaye birikimleri ve yatırım araçları çeşitlenmiştir. Farklı kıtalardaki ya da gelişmiş ülkelerdeki menkul kıymetler, altın veya döviz borsaları bile tüm dünya vatandaşlarına açılmıştır. Bu nedenle her ülkenin sermaye sahipleri için kur ve faiz arbitrajına dayalı kolay para kazanmanın yol ve yöntemleri cazip hale gelmiştir.

Finansal piyasalardaki bu değişim ve dönüşümlerin etkisiyle sermayeyi temsil eden ve onu sembolize eden para olgusunun yerini elektronik ortamda yaygınlaşan, fonlar, kambiyolar, tahviller, hisse senetleri vs. gibi pek çok türde yeni finansal araçlar almaya başlamıştır. Bu tür yayılma ve genişlemeler uluslararası sermaye akımlarını küreselleşen dünyanın yeni finansal düzeninin en önemli aracıları ve yapı taşları haline getirmiştir.

Böylece son yirmi otuz yıldır küreselleşme akımının en önemli dinamosunu temsil eden uluslararası sermaye akımları, yeterince sermaye birikimine sahip olmayan ekonomilerin gelişmesine katkı sağlamaktadır. Diğer yandan da bu tür ekonomilere giriş- çıkış şekline, zamanlamasına ve dinamiğine bağlı olarak çeşitli finansal krizlerin oluşmasında da tetikleyici rol üstlenebilmektedir.

Araştırmanın bu bölümünde, uluslararası sermaye hareketleri mercek altına alınarak, uluslararası sermayenin akımları teorik olarak incelenecektir. Özellikle uluslararası sermaye akımının türleri ile sermaye hareketlerinde etkili olan faktörler konuyla ilgili literatür çerçevesinde araştırılmaya çalışılacaktır.

Benzer Belgeler