• Sonuç bulunamadı

KÜRESEL ISINMA

Belgede Bursa Barosu D E R G İ S İ (sayfa 60-64)

Av. Erol ÇİÇEK

1. KÜRESEL ISINMA

Mevcut ısınma trendinin 20. yüzyılın ortalarından beri insan faaliyetleri sonucu oluştuğu ve eşi görülmemiş bir oranda arttığı % 95 olasılıktır ve ısınmanın

nedeninin bu olduğu tartışma konusu değildir.7

15 Mart 2020 itibarıyla atmosferdeki CO2 seviyeleri sanayi öncesi ve günümüzde, aşağıdaki gibi

gerçekleşmiştir:8

15 Mart 2020: 414.28 ppm.

Geçen yıl bu zaman: 411,77 ppm.

10 yıl önce: 391.23 ppm.

Sanayi öncesi baz alınan: 280 ppm.

Güvenli seviye: 350 ppm.

(Hawaii, Mauna Loa’dan atmosferik CO2 okuması -milyonda bir parça-. Kaynak: NOAA-ESRL

Bu sonuçlara göre küresel ısınmada 1,1°C resmen aşıldı.

Küresel ısınmanın sonuçları olarak buzullar geri

6 - https://www.newscientist.com/article/mg24332470-600- planet-earth-has-9-safety-limits-and-weve-already-exceeded-4-of-them/#:~:targetText=They%20warned%20that%20if%20 we,already%20exceeded%20four%20of%20them. w

7 - https://climate.nasa.gov/evidence/

8 - https://www.esrl.noaa.gov/gmd/ccgg/trends/

MAKALE

çekiliyor, kar örtüsü azalıyor, deniz seviyesi yükseliyor, kutuplardaki deniz buzu azalıyor, biyoçeşitlilik

azalıyor ve aşırı iklim olaylarında (kuraklık, sel, fırtınalar) artış gözleniyor.

Binlerce yıldır atmosferdeki karbondioksit seviyesi grafikteki kesikli çizginin (300 ppm) hiç üzerinde olmadı.

BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli

(IPCC)’nin, 90’dan fazla bilim insanının yazdıklarıyla birlikte binlerce iklim araştırmasını bir araya getiren raporunda, küresel ısınmayı 1,5 santigrat derecede tutmak için küresel sera gazı kirliliğine neden olan emisyonların 2050 yılına kadar sıfıra indirilmesi gerektiği belirtiliyor.9

Araştırmacılar, mevcut emisyon oranlarıyla dünyanın 1,5 derece ısınma noktasına 10 ila 14 yıl sonra ulaşacağını söylüyor.

Rapora katkı sağlayanlardan Mark Howden’e göre, şu anda 1,5 derece hedefinden uzağız; 2100 yılına kadar yaklaşık 3-4 derece ısınmaya doğru gidiyoruz.

1.1. KÜRESEL ISINMANIN SU KAYNAKLARINA ETKİSİ

BM raporu, su kıtlığının 2050 yılına kadar 5 milyar insanı etkileyebileceği konusunda uyarıyor.10 Raporu hazırlatan UNESCO Genel Müdürü Audrey Azoulay, dünya ormanlarının ve sulak alanlarının üçte ikisinin 20. yüzyılın başından bu yana yok edildiğini;

bunun ele alınması gereken bir eğilim olduğunu kaydetti: “Hepimiz su kıtlığının sivil huzursuzluğa, kitlesel göçe ve hatta ülkeler içinde ve arasında çatışmaya yol açabileceğini biliyoruz”, “Gezegenin kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını sağlamak, uzun vadeli barış ve refah için hayati önem taşıyor”

dedi.

1988 yılında Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na bağlı yaklaşık 1500 biliminsanının katkısıyla Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPPC) oluşturulmuştur.

İklim değişikliği alanında hükümetlerin de parçası olduğu en önemli küresel bilim kurumu olan IPPC’nin İklim Değişikliği ve Arazi Özel Raporu (SRCCL)

9 - IPCC issues dire climate warning, says coal must go to save Great Barrier Reef, ABC Science

https://www.abc.net.au/news/science/2018-10-08/ipcc-climate-change-report/10348720 (E.T. 29.05.2020) 10 - Water shortages could affect 5bn people by 2050, UN report warns

Politikacılar Özeti, İsviçre’nin Cenevre kentinde hükümetler tarafından da onaylandı.11

Çalışmada, Türkiye’ye dair önemli bulgular söyle özetlenebilir:

Akdeniz çevresinde kuraklığın hem yoğunluk hem de sıklığının artacağı ifade ediliyor. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz çevresinde, her geçen gün daha fazla insan kuraklıktan etkileniyor, gıda güvencesi tehdit altına giriyor.

Artan aşırı hava olayları, Akdeniz çevresinde toprağın bozulmasını hızlandırıyor, iklim değişikliği gıda güvencesi için tehdit unsuru olarak ön plana çıkıyor.

Birleşmiş Milletler’in 22 Mart’ta 2005 tarihinde açıklanan su raporuna göre,

• Türkiye’de kişi başına düşen su miktarı 2000 yılı verilerine göre 2615 metreküp.

• 2020 yılında sadece nüfus artışı nedeniyle kişi başına düşen yıllık su tüketimi 1042 metreküpün altına inecek.

• 2040 yılında ise Suriye ve Irak gibi şiddetli susuzluk çeken ülkelerden biri olacaktır.

Nitekim, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın 2014 yılı bütçe tasarısında, “Türkiye’deki çölleşme tehlikesine”

dikkat çekilerek ülkemizin küresel iklim değişikliğine bağlı olumsuzluklardan en fazla etkilenecek ülkeler arasında bulunduğu ve Türkiye’nin su kıtlığı yaşama olasılığının da oldukça yüksek olduğu tespiti yapılmıştır. 12

2. BİYOÇEŞİTLİLİK

İnsanlar, türlerin yaşam alanlarını sürerek (çiftçilik) veya üzerlerine asfalt, beton dökerek, yabani otları sökerek, kirlilikle zehirleyerek, yiyecek için avlayarak ve giderek iklimi değiştirerek yok olmaya sürüklüyorlar. Bireysel türler kendi başlarına çok önemli olmayabilir ancak toplu olarak, atıkların geri dönüşümü, su temizliği, karbonun emilmesi ve okyanusların kimyasının korunması gibi bir dizi hayati “ekosistem hizmeti” sağlayan ekosistemler oluştururlar.13

Bazı biliminsanlarına göre dünya, günümüzde tür

11 -

https://www.newscientist.com/article/mg24332470-600-çeşitliliği, bolluğu ve dağılımı açısından 6. büyük yok oluşu yaşıyor.

Kitlesel yok oluş genellikle “kısa” bir jeolojik zaman dilimi boyunca tüm dünyada var olan tüm türlerin yaklaşık dörtte üçünün kaybı olarak tanımlanmaktadır.

14 Hayatın, gezegende ilk evrimleşmesinden bu yana geçen büyük zaman göz önüne alındığında, “kısa” 2,8 milyon yıldan az bir zaman olarak tanımlanmaktadır.

Dünya şu anda büyük ölçüde gezegenin insanlar tarafından sömürülmesi nedeniyle bir yok olma krizi yaşamaktadır. Bu kulağa pek hoş gelmiyorsa da yok oluş öncesi popülasyon bolluğunda ve dağılımlarında daralmanın her zaman önce geldiğini hatırlamak önemlidir. Uluslararası Doğanın Korunması Birliği’nin (IUCN) Tehdit Altındaki Türlerin Kırmızı Listesi’nde yer alan azalan omurgalı türlerin sayısına göre, tüm ekosistemler ve gruplar arasında bilinen tüm türlerin

% 32’sinin bolluk ve dağılımı azalmaktadır. Aslında dünya 1970'ten beri tüm omurgalı bireylerin yaklaşık

% 60’ını kaybetti.

Türlerin yok oluşu ile ilgili olarak The Guardian’da yayınlanan bir haberde “böcek kıyametinin”,

dünyadaki tüm yaşam için risk teşkil ettiği belirtildi.15 Haber konusu raporda, 400.000 böcek türünün, pestisitlerin yoğun kullanımı nedeniyle neslinin tükenmesiyle karşı karşıya olduğu iddia ediliyor.

Antibiyotik hammaddesi sağlayan türlerin yok edilmesi, doğrudan hastalıkların tedavisinde de sorunlara yol açacaktır. Halen kullanılmakta olan tüm antibiyotiklerin % 70’inden fazlası bitkilerden, mantarlardan, bakterilerden ve deniz canlılarından elde edilen doğal maddelerden yapılmaktadır. Doğal kaynaklardan gelen yeni ilaçlara bağımlıyız.16

2.1. KÜRESEL EKOLOJİK ÇÖKÜŞ OLASI MI?

Dünya, biyolojik çeşitlilik kriziyle karşı karşıyadır ve yarım milyon tür önümüzdeki on yıl içinde yok olma

14 - Frédérik Saltré, Corey J. A. Bradshaw , What is a ‘mass extinction’ and are we in one now? https://theconversation.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Dünya Günü'nü kutlamak için 22 Nisan 2020’de yaptığı açıklamada18 koronavirüs pandemisinin etkilerine rağmen, gelişmekte olan çevresel krizin daha önemli bir acil durum olduğunu, biyoçeşitliliğin hızla azaldığını, iklim krizinin dönüşü olmayan bir noktaya yaklaştığını, gezegenimizi hem koronavirüsten hem de var olan iklim krizi tehdidinden korumak için kararlı davranılması ve kamu fonlarının geçmişe değil, geleceğe yatırım yapmak için kullanılması gerektiğini ifade etmiştir.

Bir araştırmaya19 göre, sera gazı emisyonlarını azaltmak için yapılan hızlı küresel eylem,

ekosistemlerin “ani ekolojik çöküşünü” engelleyebilir.

Ani ekolojik çöküşü engellemek mümkünse de dünyanın gidişi önümüzdeki 10 yılda tropikal okyanuslarda çöküşe neden olabilir.

Araştırmacılar, benzeri görülmemiş sıcaklık olaylarının tropikal okyanuslarda 2030’dan önce başlayacağını tahmin ediyorlardı. Nitekim Avustralya’daki Büyük Bariyer resifinde mercanların topluca ağararak yok olmaları gibi son fenomenler, bunun zaten bazı yerlerde meydana geldiğini göstermektedir.20 2.2. KÜRESEL ISINMA, VİRÜS, BAKTERİ VE MİKROPLARI ETKİLİYOR

Bir gurup araştırmacı tarafından hazırlanan “İklim değişikliğinin genlerden, biyomlara ve insanlara geniş ayak izi” başlıklı makalede21 iklim değişikliğinin etkileri özetlenmektedir.

“Çoğu ekolojik süreç artık antropojenik iklim değişikliğine tepki gösteriyor. Karasal, tatlı su ve deniz ekosistemlerinde, türler genetik, fizyolojik,

17 - Karel Mokany, Simon Ferrier, Thomas D.

Harwood, Chris Ware,  Moreno Di Marco, Hedley S.

Grantham, Oscar Venter,  Andrew J. Hoskins, and James E. M. Watson, Reconciling global priorities for conserving biodiversity habitat https://www.pnas.org/content/

20 - Tropical Oceans Headed For Collapse Within The Next 10 Years, Major Study Reveals https://www.sciencealert.com/

study-predicts-tropical-oceans-have-less-than-ten-years-before-ecological-collapse E.T. 13.04.2020

21 - Brett R. Scheffers, Luc De Meester, Tom C. L. Bridge, Ary A. Hoffmann, John M. Pandolfi,  Richard T. Corlett ve diğerleri, The broad footprint of climate change from genes to biomes to people https://science.sciencemag.org/content/354/6313/

aaf7671

MAKALE

morfolojik ve fenolojik olarak değişmekte ve besin ağlarını etkileyen ve yeni etkileşimlerle sonuçlanan dağılımlarını değiştirmektedir.”

“İklim değişikliğinin farklı biyolojik organizasyon düzeylerinde gözlenen birçok etkisi, insanlar için giderek daha öngörülemez bir geleceğe işaret etmektedir. Mahsullerde genetik çeşitliliğin azalması, değişken mahsul verimi, balıkçılığın küçülmüş vücut boyutu ve verim azalması, kış soğuklarının azalmasından kaynaklanan meyve veriminin düşmesi gıda güvenliğini tehdit etmektedir. Yeni patojenlerin ve zararlıların ortaya çıkmasının yanı sıra hastalık vektörlerinin dağılımındaki değişiklikler, insan sağlığı ve ürün hasadı, kereste ve hayvancılık kaynakları için doğrudan bir tehdittir. İnsanlık, bir dizi mal ve hizmet için sağlam, işleyen ekosistemlere bağımlıdır. İklim değişikliğinin temel ekolojik süreçler üzerindeki gözlenen etkilerinin daha iyi anlaşılması, bunlara uyum sağlamak ve biyolojik çeşitlilik ve ekosistem hizmet sunumu üzerindeki etkilerini azaltmak için ilk adımdır.”

İklim değişikliği bağlamında mikroorganizmaların incelendiği bir makalede22 çevresel değişime verdikleri çeşitli tepkiler ve ekosistemdeki rolleri incelenmiştir.

“Basitçe söylemek gerekirse, mikrobiyal dünya biyosferin yaşam destek sistemini oluşturur.

Mikroorganizmalar üzerindeki insan etkileri daha az belirgin ve kesinlikle daha az karakteristik olmasına rağmen; önemli bir endişe, mikrobiyal biyoçeşitlilik ve faaliyetlerdeki değişikliklerin diğer tüm organizmaların esnekliğini ve dolayısıyla iklim değişikliğine tepki verme yeteneklerini etkileyeceğidir.”

3. KİMYASAL KİRLİLİK

Kimyasallar çevremize salındığında

ekosistemlerimizin dengesini bozar, sağlığımızı tehdit eder, soluduğumuz havayı ve gıdalarımızı kirletir.

Birçok kimyasal kirlilik kaynağı vardır. Teknolojik ilerlemelerimiz bizi büyük ölçüde kimyasallara bağımlı bir tür haline getirdi ve bu kimyasallar yaşam ve çevremiz için toksiktir.23

Kimyasal kirlilik kaynakları olarak tarımsal faaliyetlerde kullanılan gübre, böcek ve ot öldürücüler, taşımacılık, evlerde kullanılan

22 - Cavicchioli, R., Ripple, W.J., Timmis, K.N. et al. Scientists’

warning to humanity: microorganisms and climate change. Nat Rev Microbiol 17, 569–586 (2019). https://doi.

kimyasallar ve endüstriyel kimyasallar sayılabilir.

Günümüzde milyonlarca farklı üründe kullanılan 100.000’e yakın, insan yapımı kimyasal bileşik bulunmaktadır. İmalatın yan ürünleri olarak ilave bileşikler oluşmaktadır. Kimyasallar, insanların ve doğal yaşamın sağlığı üzerindeki etkileri nedeniyle endişe vericidir. En büyük endişeye sebep olanlar arasında kurşun, civa, kadmiyum gibi toksik ağır metaller ve dokularda biriken organik kirleticilerdir.

11 Mart 2019’da yayınlanan BM raporuna24 göre, 2030 yılına kadar iki katına çıkması beklenen kimyasal üretimin yaratacağı kirliliğin üstesinden gelmek için acil eylem gerekiyor. Küresel kimya endüstrisinin büyüklüğü 2017’de 5 trilyon doları aştı ve 2030’a kadar iki katına çıkması bekleniyor.

3.1. HAVA KİRLİLİĞİ

Yapılan bir çalışmada25 fosil yakıt kullanımı da dahil olmak üzere doğal (orman yangını, aeolian tozu) ve antropojenik emisyonlar arasında ayrım yapan farklı kirlilik kaynaklarının etkileri araştırılmıştır. Bu araştırmada, fosil yakıt kullanımı da dahil olmak üzere doğal (orman yangını, aeolian tozu) ve antropojenik emisyonlar arasında ayrım yapan farklı kirlilik kaynaklarının etkileri incelenmiştir.

Sonuç olarak, ortam hava kirliliğinin özellikle

kardiyovasküler hastalıklar nedeniyle önemli ölçüde aşırı ölüme ve yaşam beklentisi kaybına (LLE -loss of life expectancy) neden olan ana küresel sağlık risklerinden biri olduğu tespit edilmiştir.

Bu çalışma, hava kirliliğinin bir “salgın” haline geldiğini ve insanların yaşamlarını “yaklaşık üç yıl”

azalttığını söylüyor. Kardiyovasküler Araştırma bilim dergisinde yayınlanan araştırma, kirliliğin insanların yaşamlarını kısaltması bakımından, savaşlar ve diğer şiddet biçimlerinden, sıtma, HIV/AIDS ile paraziter vektör kaynaklı hastalıklardan ve sigaradan daha çok etkili olduğunu belirtiyor.

3.2. PLASTİK KİRLİLİĞİ

Araştırmacı Gregory Wetherbee, Rocky Dağları’ndan toplanan yağmur suyu örneklerini analiz etmeye başladığında plastik, aklına gelmeyen bir şeydi.

24 - https://www.unenvironment.org/news-and-stories/press- release/un-report-urgent-action-needed-tackle-chemical-pollution-global

25 - Jos Lelieveld, Andrea Pozzer, Ulrich Pöschl, Mohammed Fnais, Andy Haines, Thomas Münze, Loss of life expectancy from air pollution compared to other risk factors: a

worldwide perspective, Cardiovascular Research, https://

“Sanırım çoğunlukla toprak ve mineral parçacıkları görmeyi bekliyordum” dedi. Bunun yerine, çok renkli mikroskopik plastik lifler buldu. Keşif, dünyanın hemen hemen her yerinde hava, su ve toprağa nüfuz eden plastik atık miktarı hakkında yeni sorular ortaya çıkarıyor.26 Bu araştırma sonuçları USGS resmi web sitesinde yayınlandı.27

Mikroplastikler konusunda yapılan bir başka

araştırmaya28 göre, okyanuslarda mikroplastik kirliliği artışı, parçacık sayısının daha önce düşünülenin en az iki katı olduğunu gösterdi. Plastik kirliliğinin deniz yaşamının üremesine, büyümesine ve sürdürülmesine zarar verdiği bilinmektedir. Daha küçük parçacıklar özellikle endişe vericidir, çünkü deniz besin zincirini destekleyen ve küresel iklimi düzenlemede önemli bir rol oynayan zooplanktonlar tarafından yenen gıdalarla aynı boyuttadırlar.

Bir başka yeni çalışma kuşların beslendikleri, su böcekleri yoluyla, ki bu böcekler günde yüzlerce parçacık mikroplastik tüketmektedirler;

mikroplastiklerin nehirlerdeki besin zincirine nasıl girdiğini, gösteriyor.

3.3. SU KİRLİLİĞİ

Sularımız doğrudan, hava ve toprak kirliliği yoluyla kirlenmektedir. Bu kirlilik etmenlerinin çoğu insanlar tarafından üretilen kimyasallar, plastikler ve ağır metallerdir. Hava, su ve topraktaki kirlenme bu ortamların birbirleriyle etkileşimi sonucu birindeki kirlilik diğerine de geçmektedir.

Hızlı kentleşme ve kontrolsüz sanayileşmeyle oluşan evsel ve endüstriyel atıkların uzun yıllardan beri arıtılmadan direkt deşarj edilmesi, yapılan tarımsal faaliyetler esnasında kullanılan gübre ve pestisitlerin drenaj suları ile derelere, çaylara ulaşması, ayrıca hava kirleticilerin iklim elemanları (yağmur, kar vb.) ile alıcı ortamlara ulaşmaları sonucu toprak ve su kirliliği yaşanmaktadır.

Tarımsal sulamada kullanılan sular, toprak, bitkiler ve hayvanlar yoluyla (besin zinciri) insanları ve diğer canlıları etkilemektedir. Dünyada ve ülkemizde, suların hızla kinlenmesi sonucu, temiz içme suyu ve tarımsal sulamada kullanılan sular gittikçe

26 - https://www.theguardian.com/us-news/2019/aug/12/

raining-plastic-colorado-usgs-microplastics

27 - By Gregory Wetherbee, Austin Baldwin, James Ranville, It is Raining Plastic. https://pubs.usgs.gov/of/2019/1048/

ofr20191048.pdf

28 - Microplastic pollution in oceans vastly underestimated – study https://www.theguardian.com/environment/2020/

may/22/microplastic-pollution-in-oceans-vastly-underestimated-study

azalmaktadır. Mevcut su kaynaklarının titizlikle korunması ve kirlenenlerin iyileştirilmesinin önemi çok açıktır.

Su ve toprak kirliliğine neden olan kimyasallar polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH), kalıcı kimyasallar, pestisid ve herbisidler (zirai ilaçlar), Nitrat, fosfor (tarımsal gübreler ve evsel atıklar), asit maden drenajı (AMD) sonucu ortaya çıkan asidik sular ve ağır metaller vb. sayılabilir.

Son 10-15 yıldır küresel ısınmanın da etkisiyle ülkemiz göllerinde siyanobakteriler ve toksinlerinde de artış görülmektedir.

Belgede Bursa Barosu D E R G İ S İ (sayfa 60-64)