• Sonuç bulunamadı

3.3. Nükleer Çalışma Denkleminde Jeopolitik Karmaşa: İran’ın Nükleer

3.3.2. Küresel aktörlerin yaklaşımı

SSCB’nin dağılmasıyla birlikte her ne kadar Rusya’nın İran’dan uzaklaşmasını sağlamış olsa da güneydeki en büyük komşusu olan bir ülkeye karşı duyduğu ayrıcalıklı ilgiyi değiştirmemiştir. Rusya için İran stratejik bir konumda yer almasına karşı Nükleer konusunda Rusya’nın tavrını netleştirmek güç olmaktadır. Bir yandan İran’ın yükselen gücünün sınırlarını belirleyen uluslararası kararları desteklerken diğer yandan ise zenginleştirilmiş uranyum vermektedir.290

Rusya’nın İran ile ilişkilerinde temel nokta ticari ve askeri ilişkiler olarak karşımıza çıkmaktadır. Rusya, İran ile ABD arasında çıkan krizin görüşmeler yoluyla halledilebileceğini düşünerek müzakere sürecinde etkin bir rol oynamıştır. Rusya müzakerelerde dengeleyici bir konumda yer alarak ekonomik ambargo kararının kendi lehine olmayacağından dolayı krizin kendi aleyhine dönmemesi için yoğun uğraş

288

Udum, s:104

289

Udum, s:105

290Helene Carrere ve Den Causse (çev:Reşat Uzmen) İki Dünya Arasında Rusya, İstanbul, Ötüken Yayıncılık,

134

vermiştir. İran müzakere sürecinde Rusya’ya bilhassa güvenerek nükleer çalışmalarında kararlı duruş sergilemektedir.

Rusya kanadında İran’ı kendi güvenliğine yönelik olası tehlikelere karşı tampon bir bölge olarak görerek İran aracılığı ile bölgede nüfuz alanını genişletme politikası yürütmektedir. Bu açıdan dış politikada İran ile işbirliğinin devam ettirilmesi jeopolitik bakımdan Rusya için önemlidir

Her ne kadar İran’ın nükleer silahların kullanımı kendi adına tehdit olarak algılamasına rağmen İran’ın nükleer silahlanmasının barışçıl amaç taşıdığını ifade etmektedir. Ancak ABD ve İsrail buna inanmayarak İran’ın nükleer çalışmasına son vermesini Moskova’dan talep etmektedir. RF, UAEA ve NPT’ye üye İran’ın şimdiye kadar nükleer alanında çalıştığına dair hiçbir kanıtın bulunmadığını hatırlatarak nükleer alanında başlattığı çalışmalarının durdurulmayacağını açıklamıştır. Rusya’nın UAEA anlaşmasına üye olan İran’la nükleer enerji alanında iş birliği yapmasına karşı çıkan ABD’nin kendisi 2006 yılında UAEA’ye üye olmayan Hindistan’la nükleer alanda işbirliği konusunda anlaşma imzalamıştır. Dahası, UAEA ve NPT’ye üye olmayan İsrail’in nükleer silahını görmezlikten gelmektedir

RF, İran’ın uluslararası anlaşmalara aykırı davranmadığı sürece İran ile nükleer alandaki çalışmalarını durdurmayacağını açıklamıştır. 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren ambargo kararı karşısında İran, petrol ambargosuna karşılık olarak Hürmüz boğazının kapatılmasını gündeme getirmiş ancak ABD buna sert çıkarak gerekirse savaş açarız tehdidi karşısında İran çıkan haberlerin doğruyu yansıtmadığını ifade ederek geri adım atmak mecburiyetinde kalmıştır.

Bu bağlamda ABD’nin Suudi Arabistan başta olmak üzere bölgedeki müttefiklerini silahlandırmasındaki amacı ne ise Rusya’nın İran’ı silahlandırmasındaki amacı da aynıdır. Her iki güçte bölgedeki gücünü artırmak için müttefik devletleri silahlandırmaktadır. Uygulanan ambargo Rusya ile olan İran’ın arasındaki ittifakı artırmıştır.291

291Talha Köse, “İran Nükleer Sorunu: Diplomasinin İmkânlarını Yeniden düşünmek”, SETA İran Dosyası, Temmuz

135

Ağustos 2013’te Hasan Ruhaninin iktidara gelmesi ile İran dış politikası yeni bir hareketlilik kazanmıştır. Dış politikaya bakışında “yapıcı etkileşim” ve “itidal” söylemlerini öne çıkaran Ruhani’nin en önemli dış politika meselesi nükleer kriz olmuştur.

Ruhani reformist bir lider olarak önceki cumhurbaşkanları gibi İran’ın uranyum zenginleştirme programını durdurmayı reddetmiştir. Buna göre İran nükleer çalışmalarının yasal çerçevede yapıldığının altını çizmiştir. Ruhani’ ye göre; nükleer krizde muhafazakârlar yanlış politika izlemiştir. Nükleer sorun aslında güvenlik bunalımının ürünüdür ve bu sorun aşılabilir. İran asla nükleer silaha sahip olma niyetinde değildir ve dünya ülkeleri ile karşı karşıya gelmek istememektedir. Yönetime gelmesi ile bütün çabasının İran’a yönelik olumsuz algıyı değiştirmek olacağını belirtmiştir. Ruhani yönetimi krize dönüşen nükleer çalışma meselesinde diplomatik çözüm ihtimalini ön plana çıkarmıştır. Ruhani’nin göreve gelmesiyle İran kamuoyununda ve dışarıda oluşan iyimser hava P5+1 görüşmelerini beraberinde getirmiştir.292

Obama ve Ruhani dönemi Nükleer çalışmaları sorunun çözümünde ayrı başlık açıldığını söyleyebiliriz. Taraflar arasında 2013 yılında Cenevre’de yapılan antlaşma, ABD ile İran arasındaki krizin çözümünde yumuşama sağlamıştır. Cenevre’de yapılan görüşmelerde 25 Kasım 2013’de 6 ay süre ile uygulanacak geçici bir anlaşmaya varılabilmiştir. Anlaşmada uzlaşılan başlıklar özetle; (1)İran uranyumu %5’den daha fazla zenginleştiremeyecek. (2)%20 civarında zenginleştirilmiş olan eldeki uranyum stoklarını %5 oranına çekecek ya da tamamen kullanılmaz hale getirecek. (3)Daha fazla santrifüj yerleştiremeyecek. (4)Natanz ve Fordo’da faaliyette olan santrifüjlerin yarısını operasyonel olmaktan çıkaracak. (5)Aralık’daki ağır su reaktörünün inşasını durduracak. (6)UAEA’nın nükleer tesislere günlük ziyaretine izin verilecek. Yaptırım uygulayan ülkeler ise, İran’a yönelik olarak; yaptırımlarını hafifletecek, nükleer

292Bülent Aras, Ebru Turhan, “İran Nükleer Antlaşması, Ortadoğu’da Güç Dengesi ve Türkiye”, Orsam Ortadoğu,

136

maddelere ilişkin ambargoyu kaldıracak, finansal sınırlamalara ilişkin yaptırımlarını kaldıracak, İran’ın petrol ihracat gelirlerinin ülkeye transferine izin vereceklerdir.293

ABD’nin Orta Doğu bölgesine ilgi duymaya başlamasının geçmişi II. Dünya Savaşı’nın ertesine dek uzanır. Bu dönemde ABD’nin Orta Doğu politikası iki ana esasa dayanıyordu. Birincisi, bölgeye olası bir Sovyet yayılmasının önüne geçmek, ikincisi yeni kurulmuş olan İsrail devletinin çevresinden gelecek güvenliğini tehdit eden unsurları bertaraf etmek şeklinde oluşmaktaydı. Zaman içinde, bölgeden petrol arzının Batı pazarlarına düzenli akışını sağlamak da önemli bir Amerikan amacı haline gelmiştir. Soğuk Savaş döneminde İran, ABD’nin yakın bir müttefikiydi ve Sovyetler Birliği’nin güneyden çevrelenmesinde anahtar ülkelerden biriydi. Bu ilişki şekli 1979’daki devrimle son bulmuş, iktidara gelen İslami rejim ABD’yi ‘Büyük Şeytan’ olarak algılamaya başlamış ve İran bölgede ABD’nin kararlı bir düşmanı olmuştur. ABD-İran ilişkilerini zehirleyen olay hiç şüphesiz ‘rehineler krizi’ adı verilen olaydır. Olay 4 Kasım 1979 tarihinde İranlı öğrencilerin Tahran’daki ABD Büyükelçiliği binasında 63 kişiyi rehin almasıyla başlamıştı. Rehineleri kurtarmak için yapılan ABD operasyonu sonuç vermemiş, nihayet 20 Ocak 1981’de İran elindeki 52 Amerikalı rehineyi 444 gün sonra serbest bırakmıştır. Ayrıca, devrimci rejimin her fırsatta ABD’yi lanetlemesi, ‘Amerika’ya ölüm!’ sloganları devrimin sembolü haline getirmiştir. ABD günümüzde İran’ın nükleer programını bir diplomatik sorun haline getiriyorsa bunun nedeni sözü edilen arka plandaki çeyrek yüzyılı aşan karşılıklı düşmanlık ilişkisidir. ABD’nin 11 Eylül 2001 miladı sonrasında, Orta Doğu’ya yönelik ilgisinin artması da İran’ın giderek hızlanan nükleer programıyla çakışmıştır. ABD güvenlik çevrelerinde, nükleer silahların da kullanılabileceği bir terör saldırısı olasılığının masaya yatırıldığı bir konjonktürde İran’ın nükleer teknolojiyi elde etme yolunda mesafe kat etmesi soru işaretlerini gündeme getirmiştir. İran’ın Hizbullah gibi terör örgütlerine cömert maddi desteği yanı sıra silah yardımı da yapmasıyla nükleer hırsları arasında bağlantı kurulmuştur. İran rejiminin teokratik doğası düşünülerek, İran’ın nükleer bir güç olması durumunda demokratik devletlerin uyduğu nükleer silahları yalnızca caydırıcılık unsuru

293“İran’ın Nükleer Programına geçer not” 16 Aralık 2015

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/12/151215_iran_nukleer (Erişim Tarihi:20.03.2017); Yücel Acer, “İran ile Nükleer Antlaşma: Hepimiz Şimdi Daha mı Güvendeyiz.”, Ankara Strateji Enstitüsü, 2013, http://www.ankarastrateji.org/yazar/prof-dr-yucel-acer/iran-ile-nukleer-antlasma- (Erişim Tarihi:25.03.2017)

137

olarak kullanma normuna ne kadar uyacağı, İran devlet davranışının ne ölçüde rasyonel olduğu tartışması çeşitli çevrelerde tartışılmaktadır.(Tablo1) İran’ın nükleer bir güç olması durumunda Orta Doğu’da Kafkasya’da, Orta Asya’da ağırlığını ciddi ölçüde arttıracağı gerçeği de Amerikan yönetimlerini düşündürmeye başlamıştır. ABD’de günümüzde Savunma Bakanı olan Robert Gates ve ABD devletinin en önemli stratejistlerinden Zbigniew Brezinsky’nin eş başkanlığında hazırlanan rapor ABD’nin İran algılamasını aydınlatması açısından önemlidir: “Bugüne kadar ABD’nin Ortadoğu’da çözülemeyen siyasi sorunu, komşularındaki değişikliği kabul etmeyen İran olmuştur.294Obama döneminde uzlaşmacı bir politika ardından Trump’ın başkan

seçilmesi ile birlikte İran’a sert ifadelere geri dönüş olmuştur. Nitekim Trump’ın yönetime gelmesi ile birlikte başlayan sert söylemlere karşı İran’da aynı sertlikte karşılık vermekte sorunu tırmandırma strateji izleyerek kamuoyunda destek toplamaya çalışmaktadır. Trump, İran ile yapılan nükleer anlaşmadan başlayarak Obama döneminin İran dış politikasının tam bir felaket olduğunu söylemiş bu politikaların İran’ın elinin güçlenmesini sağlamıştır. Trump’a göre, İran, balistik füze ateşi ile oynayacağına Obama’nın Tahran’ı kayıran politikalar benimsemesi nedeniyle ABD’ye minnettar olmalıydı.

Buna karşılık İran dini lideri Hamanei,“Ne için ABD’ye minnettar olacağız. DEAŞ için mi yoksa Suriye ve Irak’ta yaktığı ateş için mi?” şeklinde karşılık vermiştir Trump yönetimi 2015 yılı sonrasında artık İran’ın eski İran olmadığının farkında olarak Suriye ve Irak’taki gelişmeler nedeniyle bölgede İran’ın artan gücü karşısında temkinli politika izlemektedir. İran yönetimi gerçekleştirdiği füze denemelerinin 2015 Nükleer Anlaşması'na aykırı olmadığını iddia etmektedir. Tahran’ın asıl amacı ABD’nin uygulamakta olduğu yeni yaptırımların meşru olmadığını dünya kamuoyuna kabul ettirmektir. Manidar bir diplomatik adım olsa da, ABD’nin füze denemeleri sonrası kabul ettiği yaptırımların 2015 Anlaşması ile doğrudan bir ilgisi görünmemektedir. Buna göre, Nükleer Anlaşmada ABD, Tahran’ın Anlaşma çerçevesinde altına girdiği yükümlülükleri gerçekleştirmesi halinde İran’ın ekonomisini darbe vuran yaptırımları kaldıracağı teminatını vermiştir. Ancak olası İran’ın Anlaşma hükümlerine riayet

294Evren İşbilen Nükleer Satranç İran ve Nükleer Silahlanma Politikası, İstanbul, Ozan Yayıncılık Ltd. 2009,

138

etmemesi durumunda uyguladığı yaptırımları tekrar yürürlüğe koyacağını ayrıca belirtmiştir.

Bugün ABD’nin İran’a karşı uygulamaya başladığı yeni yaptırımlar Nükleer Anlaşma çerçevesinde kaldırmayı vaat ettiği ve kaldırdığı yaptırımlar değildir. Yeni yaptırımların İran ekonomisine olası etkisinin sınırlı olacağı görüşünü belirten uzmanlar da bu anlaşmadaki ayrıma dikkat çekmektedir. Çünkü ABD’nin en son uygulamaya koyduğu yaptırımlar sadece balistik füze yapımıyla ilgili bir düzine firmayı kapsamış olup, İran Hava Yolları ya da önemli herhangi bir İran bankasına yönelik olmamıştır. Özetle, son ABD yaptırımları İran yönetiminin önemli kurumlarını teğet geçmektedir. Bu değerlendirme sürecinin uzamasının nedenleri ise şöyledir: Öncelikle Trump, seçim kampanyası sırasında Nükleer Anlaşmayı kötü bir anlaşma olarak tanımlamış ve askeri müdahalenin de masada olduğunu söylemişti ama bugün Başkan Trump’ın mevcut yönetiminin söz konusu Nükleer Anlaşmayı kolay kolay gözden çıkarmayacağı izlenimi vermektedir. Nükleer Anlaşmaya sadık kalınmasının farklı nedenleri bulunmaktadır. İlk olarak; eğer ABD Nükleer Anlaşmadan tek taraflı çekilir veya anlaşmanın yeniden gözden geçirilmesinde ısrarcı olursa o zaman şimdilerde arasının iyi olmadığı AB’deki müttefikleri ve Çin ile karşı karşıya gelme durumu söz konusu olacaktır.(Tablo1)ABD yönetimi böyle bir gerilime ekonomik olarak hazır değildir. Bilindiği gibi Brüksel ile Pekin 2015 tarihli Nükleer Anlaşmanın devam etmesi konusunda Tahran’a oldukça yakın bir konuma sahiptir. Ayrıca Trump yönetimi eğer anlaşmayı tek taraflı terk ederse bu durumda İran’ın nükleer programına yeniden başlaması sadece mümkün olmayıp, ayrıca bu konuda belirli bir meşruiyet de kazanacağının farkında olduğu için daha temkinli davranarak uluslararası çapta daha büyük bir krizin önüne geçmeye çalışmaktadır.

139

Nükleer silaha sahip ülkelerin, örneğin ABD’nin, önemli gördüğü Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi rejimi zarar görebilir. Mevcut Nükleer Anlaşma Trump yönetimi yüzünden zarar görürse gelecekte ABD’nin uluslararası çapta bugünküne benzer, “daha iyi bir anlaşmayı” yapmak için gerekli geniş çaplı işbirliği ortamını oluşturması güçleştirme ihtimali olacaktır. Anlaşmanın askıya alınması İran’a prestij sağlayacağı endişesi Trump yönetimini daha temkinli ilerlemesine neden

Tablo1: Dünya ülkelerinin sahip olduğu Nükleer reaktör sayısı

Ülke Nükleer Reaktör Sayısı Güç Enerji

Faal durumda Kapasite (MWe) Ortalama süresi/yıl Yapım aşamasında Elektrikte payı Enerji üretimindeki payı 1 Arjantin 3 1.632 25.8 1 5%(=) %2(=) 2 Ermenistan 1 375 36.5 34.5%(+) ? 3 Belarus 2 4 Belçika 7 5913 36.3 37.5%(-) 10.5%(-) 5 Brezilya 2 1884 25.1 1 3%(=) 1%(=) 6 Bulgaristan 2 1926 26.8 31%(-) 18.5%(-) 7 Kanada 19 13.524 33.0 16.5%(=) 7%(=) 8 Çin 34 29.402 6.6 21 3%(=) 1.5%(=) 9 Çek Cumhuriyeti 6 3.930 25.0 32.5%(-) 15.5%(-) 10 Finlandiya 4 2.752 37.3 1 33.5%(=) 20.5%(=) 11 Fransa 58 63.130 31.4 1 76.5%(=) 41.5%(=) 12 Almanya 8 10.799 30.1 14%(-) 6.5%(=) 13 Macaristan 4 1.889 31.0 52.5%(-) 17.5%(=) 14 Hindistan 20 5.215 20.3 6 3.5%(=) 1.2%(=) 15 İran 1 915 4.8 1.3%(=) <1%(=) 16 Japonya 3 2.522 32.0 2 0.5% <1% 17 Kore 25 23.073 19.4 3 31.5%(+) 13.5%(=) 18 Meksika 2 1. 440 24.4 7%(+) 1.5%(=) 19 Hollanda 1 432 43.0 3.5%(=) 1% (=) 20 Pakistan 3 690 22.0 3 4.5%(=) 1.5%(=) 21 Romanya 2 1.300 14.5 17.5%(-) 8%(=) 22 Rusya 35 25.443 30.7 7 18.5%(=) 6.5%(=) 23 Slovakya 4 1.816 24.3 2 56%(=) 21.5%(-) 24 Slovenya 1 688 34.7 38%(=) ? 25 Kuzey Afrika 2 1.860 31.6 4.5%(-) 2%(=) 26 İspanya 7 7.121 31.4 20.5%(=) 9.5%(=) 27 İsveç 8 8.205 36.3 34.5%(=) 24.5%(-) 28 İsviçre 5 3.333 41.2 33.5%(-) 19%(-) 29 Tayvan 5 4.428 34.0 16.5%(-) 7.5%(-) 30 B.A.E. 4 31 İngiltere 15 8.883 32.4 19%(+) 8.5%(=) 32 Ukrayna 15 13.107 27.4 56.5%(+) 23.5%(+) 33 ABD 100 100.353 36.2 4 19.5%(=) 8.5%(=) 34 AB 127 118.834 31.4 4 26%(-) 12%(=) TOPLAM 402 348.030 29.0 58 10.7(=) 4%(=)

140

olmaktadır.295İran’ın nükleer çalışmaları denkleminde jeopolitik güçler dengesine

değiştirebilecek imkâna ulaşma noktasında bu gücü bölgesel aktörlere kaptırmak istemeyen küresel güçlerin Nükleer reaktör sayılarını bölgesel güçlerin Nükleer reaktör sayılarına olan oranına baktığımızda İran ve diğer bölgesel güçlerin Nükleer programına karşı politika takibinin yürütülmesinin mahiyeti çıkmaktadır. Suriye ve Iraktaki kaotik durum şuanda ABD’nin Rusya desteğini arkasına alan ve bölgede stratejik kazanımlar elde eden üstelik bölgesel müttefiki Türkiye ile politik ayrımlar yaşarken İran’a karşı sert tutumun destek görmesini zorlaştıracağı gibi Ortadoğu satrancında zor durumda kalmasını doğurabilir.

3.4.Yeni Jeopolitik Düzenin Doğuşu: Arap Baharı ve Sonrası