• Sonuç bulunamadı

2.3. Bağdat Paktı

2.3.1. Bağdat Paktı’nın CENTO’ya Dönüşmesi

Sovyetler Birliği’ne karşı Batı gölgesini Ortadoğu’ya getiren Bağdat Paktı adı verilerek planlanan fikir, başından sonuna kadar Sovyetler Birliği’ni çevreleme politikasının bir sonucu olarak ortaya çıktığını öyle ki paktın kurulmasının asli nedeni bu politikanın uygulanabilmesi olduğunu belirtmek gerekir. Ancak, tüm siyasi, iktisadi çabalara rağmen beklenenin tam tersi bir sonuç ile karşı karşıya kalınmıştır. Paktın kurulmaya çalışılması ve bu doğrultuda yapılan çalışmalar karşısında Mısır başta olmak üzere birçok Ortadoğu ülkesinin daha çok ABD kutbundan uzaklaşarak Sovyetler Birliği ile ilişkilerini geliştirdikleri görülmüştür. Mısır’ın 1955’te Doğu Blok’una katılan Çekoslovakya ile silah yardımını içeren anlaşma yapması, Sovyetler Birliği’nin Ortadoğu’ya girdiğinin beklenmedik ancak açık bir göstergesi olmuştur.97Nitekim artık

Avrupa ve Uzak Doğu’dan sonra Ortadoğu da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan iki bloğun rekabet ve çatışma alanlarından biri haline gelmiştir. Özetle, Pakt ile Sovyetler Birliği’ni dünyanın kalbi konumunda olan bölgeden uzak tutmak istenirken,

96Mehmet Gönlübol, Uluslararası Politika İlkeler-Kavramlar-Kurumlar, Ankara, S Yayınları,1979, s:77 97Melike Bileydi Koç, İsrail Devleti’nin Kuruluşu ve Bölgesel Etkileri 1948-2006, İstanbul, Günizi Yayıncılık,

46

tam tersi olarak, bölgeye daha rahat girmesine yardımcı olmuştur. Tüm bu gelişmeler karşısında SSCB, kendince Bağdat Paktı’nı kontrol altında tutulması elzem bir

“saldırgan blok” olarak görmüş ve bu doğrultuda savunma planı hazırlamıştı. Bu

bağlamda pakta katılmış olan devletler, pakta karşı çıkan Arap devletlerinin Sovyetler Birliği ile artan uyumu ve radikal ideolojilerin gelişiminin harekete geçmesi karşısında büyük zarara uğramıştır. Ancak paktın en yıkıcı tarafı Türk-Arap dostluğu arasındaki güvenin yitirilmesi ve Arap devletleri artık Türkiye’yi bölgesel işbirliği yapabileceği bir ülke olarak görmemeye başlaması olmuştur.

Böylelikle Orta Doğu ülkelerinin sulh, istikrar ve güvenini sağlayarak Türkiye’nin güneydoğu kanadını emniyet altında tutmak amacıyla planlanan Bağdat Paktı’nın ömrü fazla uzun sürmemiştir. Paktın akıbetine ilişkin olaylar 14 Temmuz 1958’de General Kasım’ın yaptığı askeri darbeden sonra Irak Kralı ve Başbakanının öldürülmesiyle başlamıştır. Bu durum Türkiye’nin beklemediği bir anda vuku bulduğu için şok etkisi yaratmış ve Türkiye Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu yaptığı bir açıklama ile darbeyi ve General Kasım hükümetini tanımadığı şeklinde açıklama yapmıştır. 1958 yılına kadar günden güne olumlu yönde ilerleyen ilişkiler ani şekilde gerginleşmiş, Irak Hükümeti 24 Mart 1959’da Bağdat Paktı’ndan resmen ayrıldığını açıklamıştır. Irak’ın Bağdat Paktı’ndan ayrılması, Türkiye’nin Orta Doğu’da, Batı’nın isteklerine uygun bir savunma sistemi kurma çalışmalarına da son vermesine de neden olmuştur. Irak’ın çekilmesinin ardından Bağdat Paktı 19 Ağustos 1959 tarihinde CENTO (Central Treaty Organization= Merkezi Antlaşma Teşkilâtı) adını alarak, 21 Ağustostan itibaren merkezi Ankara olmak üzere çalışmalarına sürdürme kararı almış, fakat Paktın anlaşma metni Bağdat’ta imzalanan şekliyle kalmıştır. Bu teşkilatta Türkiye, İran, Pakistan ve İngiltere müttefik üyeler olarak katılırken ABD, tam bir ortak niteliğini kazanmıştır.98

CENTO, bir askeri antlaşma olarak hiçbir vakit önem atfetmemiştir. Buna mukabil ekonomik kalkınma ve işbirliği çalışmaları özellikle dönemin pakta dâhil üç Müslüman devleti tarafından önem verilerek benimsenen merkez konumunda devam etmiştir. Ancak 1979 İran İslam Devrimiyle cemiyetin önemli üyesinde yaşanan rejim

98

47

değişikli örgütün mahiyetini tamamlamasına neden olmuştur. 12 Mart 1979’da Pakistan, Paktın “Pakistan’ın güvenliğini koruyamadığını”, İran da, Şah’ın devrilmesinden sonra Paktın, “yalnız emperyalistlerin çıkarlarını koruduğunu” gerekçe göstererek, CENTO’dan çekildiğini bildirmesinden bir gün sonra Türkiye açıklama yaparak bu devletlerin CENTO’dan ayrılmaları konusunda aldıkları kararlara saygı duyduklarını yaşanan ayrılık sonucunda CENTO’nun bölgede üstlendiği sorumluluğu fiilen yitirdiğini, örgütün ilgili anlaşma hükümleri uyarınca sona erdirilmesi için gerekli girişimlerde bulunacağını belirtmiştir. Örgütün, Bağdat Paktı olarak etkili ve uzun ömürlü olmamasına rağmen, özellikle CENTO olarak adının değişmesi ile birlikte 20 yıllık ömründe Sovyet yayılmacılığına karşı oldukça önleyici rol oynadığı, üç bölge devleti arasında iktisadi, teknik ve kültürel alanlarda, etkisi sınırlı kalmış olsa da, olumlu işbirliği örneği ortaya koyduğu söylenebilir.99

Sonuç olarak Bağdat paktı gerek zamanla ve gerek Arap devletlerinin mevcut durumu gerekse de pakta katılan ülkelerin aynı hedefi birincil olarak kabul etmemeleri paktın uzun ömürlü olmasına en büyük engel teşkil etmiştir. Her ne kadar ABD Ortadoğu’da savunmaya ilişkin birliğin kurulmasını ilk ortaya atan taraf olsa da Sovyetler Birliğinin karşı geliştireceği politikalardan ve İsrail’in bölgedeki varlığını tehlike düşürmekten endişe duymaktan ötürü fiilen Pakta katılamayarak paktın işleyişini çıkmaza soktuğunu söyleyebiliriz. Nitekim bu durum bölgede sömürgeci geçmişi bulunan ve zaten onun hegemonyasından kurtulmak ve tam manasıyla bağımsızlaşmak isteyen bölge ülkelerinin bu pakta dâhil olması tekrar İngiltere'nin ve ondan kalan boşluğu devralmak için birlikte hareket eden ABD’nin yardım adı altında hegemonyası altına girmek demek olduklarının farkındaydılar bu durum bölgedeki İsrail devletini ilk tanıyan Sovyet Birliğinin kendisine karşı oluşmuş güvensizliği ve kötü imajı telafi etme imkânını sunmuştur. Sovyetler Birliği karşısına çıkan bu stratejik hatadan kaynaklanan durumu diplomatik olarak iyi yöneterek bölge ülkeleriyle dostane ilişkiler kurmayı başarmış ve fiilen Ortadoğu meselelerine giriş yapmıştır. Bağdat paktı tarihi süreç bakımında ortak payda da buluşan benzer kültür ve aynı geçmişe sahip olan Türkiye’nin Ortadoğu meselelerine karşı ilgisini artıracakken ABD ile ortak politikayı benimsemesi ve paktın kurulabilmesi için yoğun çaba sarf etmesi her ne kadar daha sonra yanlış bir

99

48

strateji olduğunu farkına varmış olsa da kötü bir başlangıç olarak ikili ilişkilerde düzeltilmesi uzun yıllar alacak güvensizliğin doğmasını doğurmuştur. Bu bağlam da diyebiliriz ki; komünist tarafa karşı genelde batının özelde ABD’nin çevreleme politikası başarısızlıkla sonuçlanmış, Sovyetlerin bölgedeki nüfuzunun artmasına katkı sağlamıştır.