• Sonuç bulunamadı

3.6. Hizmet Baskın Mantık Çerçevesinde Verilerin Analizi

3.6.1. Aktörler ve Kaynak Bütünleme

3.6.1.1. Kültür ve Turizm Bakanlığı

Kültür ve Turizm Bakanlığı diğer aktörlerin kaynaklarını bütünlemesine olanak tanıyan ve bir müze ekosistemi oluĢmasına katkı sağlayan, büyük ve düzenleyici bir aktör olarak düĢünülmektedir. Bu düzenleyici yapı, mikro düzeyden makro düzeye kadar onu önemli kılmaktadır. Diğer aktörler, büyük ölçüde bu kurallar içinde hareket edebilmektedir. Ayrıca, Bakanlığın turizm ve kültür politikaları da müzeler üzerinde oldukça önemli etkilere sahiptir. Müzeler özellikle turizmin bir parçası olarak görülmeye baĢladığından beri, Bakanlığın rolü daha güçlü biçimde kendini göstermektedir.

Osmanlı Ġmparatorluğunun son dönemlerinden, günümüze kadar müzeler, farklı politika ve amaçları gerçekleĢtirmek için kullanılmaktadır. Bu süreç içinde müzeler yaygınlaĢmıĢ ve çeĢitlenmiĢtir. Bu amaçlar arasında en çok dikkat çekenler ise ulusal kimlik yaratma, toplumu eğitme ve son olarak, turizm ve ülke imajına katkı sağlama düĢünceleri olarak değerlendirilebilir. Devletçi politikaların terk edilip neo liberal politikaların benimsemesi ile birlikte dünyaya açılma ve onunla entegre olma

161 isteğinin bir yansıması da müzelerde meydana gelen değiĢimler ile kendini göstermektedir.

“Şimdi normal zamanlardan 70li 80 li yıllardan bahsetmek lazım bunu bilmek için şimdi gelenler hakikaten böyle egzotik falan filan bir şeyler görmek eğlenmek deniz güneş kum dahil olmak üzere geldikleri halde artık yabancılarda onlar özellikle son zamanlarda kültür turları denen şekilde geliyorlar mesela ne gibi ön planda müzeler ve ören yerleri yani onlar için evet deniz kum eğlence varda ama yüzde elliden daha aşağıda yüzde elli müze ve ören yeri gibi. Bu turistler genelde şimdi 70 li yıllarda yaş grubu özellikle gençlerdi bunun için gelenler. 80li yıllarda bunun biraz tersine döndü genç emekliler ve çalışanlar ve o zamanlarda isim konmamıştı daha dini turizm yapılıyordu oda emekli olmuş, durmuş oturmuş ya bir Türkiye diye bir yer varmış oraya da gidelim ne bileyim ben? Orda da sembol var eski ahitte geçen topraklar kiliseler orda da var oraya da gidelim orayı da görelim şeklinde dini turizm şeklinde geldiler (Rehber).

DeğiĢen çevre koĢullarına uyum sağlamak, müzelerin hayata kalması içi önemlidir ve bu noktada Kültür ve Turizm Bakanlığı, düzenleyici bir kurum olarak iĢlev görmektedir. Bakanlık çıkardığı bazı kanunlar ve sağladığı kaynaklar aracılığıyla, müze ekosisteminin genel hatlarını belirlemektedir. Aynı zamanda, Türkiye‟de bulunan özel müzeler de Bakanlığın denetimi altındadır.

Ekosistemin en önemli aktörlerinden biri olan Kültür ve Turizm Bakanlığı müzeciliğin yaygınlaĢması ve çeĢitlenmesinde baskın ve yönlendirici bir rol oynamaktadır. Bakanlık bünyesinde alınan kararlar, müzelerin iĢleyiĢini ve toplum için ürettiği değeri de bir ölçüde etkilemektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı bir sistem olarak, devletin uzantısı durumundadır. Çok daha büyük bir sistem olan devlet yapılanması içinde alınan stratejik kararlar, Kültür ve Turizm Bakanlığını ve müzeleri de doğrudan etkilemektedir. Örneğin günümüzde müzelerin turizmin bir parçası olarak görülmesi ile devletin gelir elde etme amaçları arasında, doğrudan bir iliĢki kurmak mümkündür.

162 3.6.1.2.Müze ÇalıĢanları

Müze çalıĢanları, müzeciliğin geliĢimi için önemli birçok misyonu ve iĢlevi üstlenmektedir. H-B mantığa göre rekabetin temelini aktörlerin bilgi ve becerisi (operant resources) oluĢturmaktadır (Vargo ve Lusch, 2004). Müze çalıĢanlarının yetkinlikleri, kaynak bütünleme ve değer yaratma için önemli bileĢenler olarak düĢünülebilir. Sergileme teknikleri, ziyaretçilerle ve diğer paydaĢlarla iletiĢim kurabilme becerisi gibi yetkinliklere sahip olma durumu, daha zengin ve yoğun etkileĢim anlamına gelmektedir. H-B mantığa göre ortaklaĢa değer yaratabilmek için bu etkileĢimlerin yoğunluğu (densitiy) önemli bir gösterge olarak ele alınmaktadır (Vargo ve Lusch, 2014). Birçok aktörün etkileĢimi sonucu, ortaya daha zengin ve çok boyutlu bir değer ve buna bağı olarak ortaklaĢa değer yaratım süreci oluĢmaktadır. BaĢarılı müzelerin, alanlarında yetkin çalıĢanlara sahip olduğu bilinmektedir. Müze çalıĢanlarının müzeler için yaratıcı ve yenilikçi bir takım etkinlikler ve benzeri çalıĢmalar yapabilmesi, müzeyi canlı, yaĢayan bir mekân haline dönüĢtürmektedir. AraĢtırma boyunca katılımcılara Türkiye‟de bakanlığa bağlı baĢarılı müzeler sorulduğunda, bu müzeleri anlatan katılımcılar, öncelikle müze ekibinin ve müze müdürünün çok özverili ve yetenekli olduğundan bahsetmektedirler. Devlete bağlı müzelerde çalıĢan uzmanlar, devlet müzelerinde iĢe girebilmek için yine devletin düzenlediği bir merkezi sınava (KPSS) girmek zorundadırlar. Yapılan görüĢmelerde devlet müzesinde çalıĢan uzmanların çoğunluğu, mezun oldukları bölümleri isteyerek tercih etmediklerini sadece puanları o bölüme yettiği için tercih yapmak zorunda olduklarını söylemektedirler.

Ziyaretçiler için farklı etkinlikler ve sergiler düzenleme konusunda özel müzelerin daha avantajlı oldukları görülmektedir. Bu müzeleri kuran kiĢi ve kurumların hem kültürel sermayelerinin, hem de ekonomik sermayelerinin, fazla olduğu görülmektedir. Ayrıca, bu müzelerin bir hizmet ekosistemi içindeki konumları da daha çok aktör ile etkileĢime girmeye uygundur. Aktörlerinin daha esnek ve çevredeki değiĢime hızlı ayak uydurabilen yapıları sebebiyle özel müzelerin devlet müzelerine kıyasla zengin içerikler yaratma ve farklı aktörlerle etkileĢime girme olanağı ve olasılığı daha yüksek gibi görünmektedir. EtkileĢimdeki bu yoğunluk ve çeĢitlilik sebebiyle, özel müzelerde çalıĢan uzmanların hem daha iyi imkânlara sahip olduklarından, hem de iĢe alama sürecindeki eleme biçimi dolayısıyla nispeten daha yetkin olabilme ihtimalleri de yüksek gibi görünmektedir.

163 Aktörlerin bilgi ve becerilerini bir kaynağa uygulamaları ve baĢka aktörler için değer önerisi sunabilmeleri için, bir ekosistem içinde uygun koĢulların bir araya gelmesi gerekmektedir.

3.6.1.3.Üniversiteler

Üniversiteler bu hizmet ekosisteminde önemli bir yere sahip kurumlar olarak karĢımıza çıkmaktadır. Üniversitelerin ortaklaĢa değer yaratımı sürecinde üstlendiği rol, düĢünüldüğünden daha fazla olabilmektedir. Üniversiteler, müzede çalıĢan uzmanların üretildiği yerler olduğu gibi aynı zamanda müzeleri gezen ziyaretçilerin de kültürel sermayesinin önemli bir kısmının üretildiği kurumlar olarak düĢünülmektedir. Bununla birlikte, üniversiteler sanat, arkeoloji, tarih, mimari gibi müzelerin önemli çoğunluğunu oluĢturan alanların her biri için, bir danıĢma ve otorite merkezi olarak düĢünülebilir. Üniversiteler, müzeler ve sanatın diğer dalları için temel düzeyde bir dil ve söylemin oluĢmasında da etkin rol oynamaktadırlar.

OrtaklaĢa değer yaratımı için birden fazla rolü üstlenen bu aktörün, Türkiye‟deki geçmiĢi, müzeciliğin daha geliĢmiĢ olduğu ülkelere nazaran henüz olgunlaĢama aĢamasını tamamlamadığı düĢünülmektedir. Üniversitelerin yukarıda bahsedilen kritik rolü sebebiyle ziyaretçiler, müze çalıĢanları, eserler ve diğer uzmanlık alanlarının her birinin oluĢmasında doğrudan ya da dolaylı katkı sağladığı görülmektedir.

Yapılan görüĢmelerde, uzmanların eserler hakkında tarihleme ya da tanımlama yaparken zorlandıkları durumlarda üniversitelerden yardım aldıkları görülmektedir. H-B mantık bakıĢ açısıyla değerlendirildiğinde, üniversiteler tıpkı kültür ve turizm bakanlığı gibi, büyük ve önemli bir kamusal kaynak bütünleyici olarak düĢünülebilir. Müze ekosistemi içinde yer alan aktörler için önemli bir kaynak olan üniversiteler, batılı benzerleri ile kıyaslandığında çeĢitli nitelikte ve yoğunlukta bilgi üretmede yetersiz kalmaktadır. Bu yetersizliğin sebebi, müze ekosisteminin de içinde yer aldığı baĢka sistemlerden kaynaklanmaktadır. Eğitim, kültür, adalet, sosyo-kültürel yapı, ülkenin yer aldığı coğrafya ve komĢu ülkeler, ekonomik geliĢmiĢliğe bağlı olarak ya da olmayarak birçok değiĢken mevcut duruma etki edebilmektedir.

164 Müzecilik ve onunla ilgili konuların cumhuriyetin ilk yıllarında milli eğitim müfredatına zorunlu ders olarak girmesi ve sonradan seçmeli ders haline getirilmesi (Aslanapa, 1995: 15) ve bir devlet politikası olarak benimsemekten uzaklaĢılması, müzelerin daha zengin içerik üretmemesinin sebeplerinden yalnızca birkaçı olarak düĢünülebilir.

Örneğin Türkiye‟de ilk sanat tarihi bölümü 1943 yılında Ġstanbul üniversitesinde kurulmuĢtur, onu 1954 yılında Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya fakültesinde açılan sanat tarihi bölümü izlemiĢtir (Ġnan, 1981:171).

Sonuç olarak üniversiteler bir müze ekosistemi içinde aktörler için önemli bir kamusal kaynak bütünleyici olarak yer almaktadır. Bu aktörün ürettiği içerik diğer aktörler için çok önemli bir kaynak oluĢtururken, ortaklaĢa yaratılan değerin niteliğini belirlemede çok önemli bir yere sahiptir. Bu önem, aktörlerin eserleri çözümlerken ihtiyaç duydukların bilgi setinin oluĢmasından mimari ve estetik beğenilere kadar uzanan birçok bileĢeni barındırmaktadır.