• Sonuç bulunamadı

3.7. REKLAM STRATEJİSİ

4.1.1. Kültürün Tanımı ve Özellikleri

Kültür, insan yaşamında sık sık telaffuz edilen bir terimdir. Ancak günümüzde kültür kelimesinin herkesçe kabul edilmiş bir tanımı bulunmamakta ve bu nedenle kültür kelimesi birçok anlama gelecek şekilde kullanılmaktadır. Örneğin, günlük konuşmada kültür kelimesi edebiyat ve müzik ile uğraşmak anlamında kullanılmaktadır. Ancak bu ifade kültür tanımının sadece bir kısmını oluşturmaktadır (Kluchhohn, 1949’dan aktaran Ross, 1963: 96). Güvenç’e göre kültür kelimesi temelde dört ayrı anlamda kullanılmaktadır. Bunlar:

a) Bilim alanındaki kültür: Uygarlıklar.

b) Beşeri alandaki kültür: Eğitim sürecinin ürünüdür. c) Estetik alandaki kültür: Güzel sanatlar.

ç) Maddi (teknolojik) ve biyolojik alanda kültür: Üretme, tarım, ekin, çoğaltma ve yetiştirmedir (Güvenç, 1999: 97).

Kültür kelimesi, köken olarak “Cultura” sözcüğünden türemiştir. “Cultura” sözcüğü ise, Latince “Colera” kökeninden gelmekte olup ekip, biçme anlamında kullanılmaktadır. Bu kökenden türetilmiş olan “Cultura” sözcüğü ise “ekin” (ürün) anlamına gelmektedir (Doğan, 2007: 10). 19. Yüzyılda Fransızcada kültür sözcüğü Emile Littré tarafından yazılan sözlükte “tarım ürünleri yetiştirme faaliyeti” olarak tanımlanmaktadır (Usunier ve Lee, 2005: 4). Fakat aydınlanma düşüncesiyle birlikte kültür terimi toplumsal değer ve davranış biçimlerini ifade eden toplumsal bir anlam kazanmıştır. Bir diğer ifadeyle, aydınlanma döneminde kültür terimi, tarımsal etkinlikler için kullanıldığı anlamının yanı sıra, “insan zihninin etkin olarak geliştirilmesi” anlamını da kazanmıştır (Ergur, 2012: 5). Bu bağlamda Voltaire ilk kez “Culture” sözcüğünü insan zekasının oluşumu ve gelişimi anlamında kullanmıştır (Güvenç, 1999: 96).

Bugüne kadar kültür konusu birçok araştırmacılar (antropologlar, tarihçiler, felsefeciler, eğitimciler, sosyologlar vb.) tarafından incelenmiştir. Ancak her araştırmacı kültür konusunu kendi uzmanlık alanı çerçevesinde ele almış ve konuya bu açıdan yorum getirmişlerdir. Bunun sonucunda literatürde kültür ile ilgili yüzlerce tanım yer almış ve bu sayı gitgide artmaktadır. Ancak kültür ile ilgili en açık tanım Tylor tarafından yapılmıştır. Tylor’a göre kültür, bir toplumun üyesi olarak, insanoğlunun öğrendiği bilgi, sanat, gelenek, görenek ve benzeri yetenek, beceri ve alışkanlıkları içine alan karmaşık bir bütündür (Kottak, 1991: 37).

Linton’a göre ise kültür, öğrenilmiş davranışların belirli bir toplumun üyeleri tarafından paylaşılması ve birbirlerine aktarılmasıyla ortaya çıkan sonuçların bütünüdür (Tezcan, 1997: 16). Kültür, aletlerden ve tüketim mallarından, çeşitli toplumsal gruplaşmalar için yapılan anayasal belgelerden, insana özgü düşün ve becerilerden, inanç ve törelerden oluşan bütünsel bir toplamdır (Malinowski, 1990: 39).

Haviland’a göre kültür, toplum üyeleri tarafından hayata geçirildiğinde toplum üyelerinin uygun ve kabul edilebilir gördüğü aralığa uygun düşen davranışlar üreten kurallar ve standartlar kümesidir (Haviland, 2002: 65). Fichter kültürü, insan yapısı olarak tanımlamakta ve insanın yaptığı her şey kültürün bir parçasını oluşturmaktadır (Fichter, 2002: 136). Hofstede ise kültürü, bir insan grubunu diğer insan gruplarından ayıran düşünce programlarının toplamıdır şeklinde tanımlamaktadır (Hofstede ve ark., 2010).

Türkiye’de ise kültür sözcüğünün tanımı ilk olarak Ziya Gökalp tarafından yapılmıştır. Gökalp kültürü, bir topluma ait sanat, din, gelenekler ve adetler olarak tanımlamış ve kültürün milli olduğunu ileri sürmüştür (Şimşek ve ark., 2001: 27). Güvenç’e göre kültür, toplumun üyesi olarak insanın, yaşayarak ve yaparak öğrendiği ve öğrettiği maddi manevi her şeyden oluşan karmaşık bütündür (Güvenç, 1997: 14). Kültür, insanın yarattığının tümüdür. İnsanın yarattığı bütün araç ve gereçler maddi kültüre; yine insanın yarattığı bütün anlamlar, değerler, kurallar manevi kültüre örnektir (Kongar, 2003: 19). Kültür, insanların bir toplum üyesi olarak edindikleri bilgiler, inançlar, sanat, ahlak, kanunlar, yetenekler, alışkanlıklar bütünüdür (Özcan, 2008: 25).

Başka bir tanıma göre kültür toplumsaldır, tarihseldir, öğrenilip aktarılması gereken bir değerdir, işlevseldir. Kültür birlik içinde çokluk, farklılık demektir. Kültür hareketlidir ve değişkendir (Turan, 2010: 24). Çobanoğlu’na (2005: 18) göre kültür, insanların biyolojik kalıtımlarının ötesindeki ihtiyaçlar, doyumlar ve doyumsuzlukların şekillendirdiği ve insanların öğrenme yoluyla kazandığı, edindiği, inşa ettiği maddi ve manevi birikimi, değerleri, yönelimleri, duygu ve düşünce dünyaları, sosyal davranışları, teknolojileri ve sanatlarının tamamını ifade eden ve doğaya eklenmiş yaratmalar, donatmalar bütününün adıdır.

Kültür; toplumu oluşturan kişileri, onları bir arada tutan dil ve haberleşme süreçlerini, sanatlarını, inançlarını, törelerini, hukuk ve yönetim kurumlarını, üretim ve tüketim düzenini içine alır. Kültür bir toplumsal üründür, insanlar arası etkileşimden

doğar ve gelişir. Toplumlar hangi gelişmişlik düzeyinde olurlarsa olsunlar mutlaka bir kültürleri vardır (Sığrı ve Tığlı, 2006: 328).

Kültürün Özellikleri

Kültürün incelenebilmesi için kültürün özelliklerinin bilinmesi gerekmektedir. Kültürün özellikleri öğrenildiği taktirde kültürün tüketici davranışları üzerindeki etkisi de ortaya çıkmış olacaktır. Kültürün özellikleri aşağıdaki şekilde açıklanabilir.

a) Kültür öğrenilir: Kültür, içgüdüsel ve kalıtımsal değil, her bireyin doğduktan sonraki yaşantısı içinde kazandığı alışkanlıklardır (Güvenç, 1999: 101). İnsan, toplum içinde yaşayan bir birey olarak, içinde bulunduğu kültürü öğrenir. Öğrenmekten de öte onu yaşar ve davranışlarında yansıtır. Kişi, içinde yetiştiği kültürü bir taraftan algılar, hayata geçirir; öte taraftan kültüre belli bir ölçüde katkıda da bulunabilir (Kasır, 1997: 82).

b) Kültür değişir: Kültür durgun değildir. Sürekli bir hareket içinde, devamlı değişmekte (Kasır, 1997: 48) ve bu değişme uyum yoluyla gerçekleşmektedir (Güvenç, 1999: 103). Bu değişme bir yandan sembollerde ve sembollerle aktarılan anlamlarda, diğer yandan da davranış ve normlarda görülür. Kültürün değişmesi tam olarak insan gereksinimlerindeki değişimlerle koşut değildir. Kültürün somut yanları, diğer deyişle maddi bileşenleri gündelik yaşamı kolaylaştırdıkları ve gereksinimleri doğrudan karşıladıkları için daha hızlı değişir. Örnek olarak moda ele alınabilir. Moda daha çok nesnel, somut, maddi yönü ağır basan davranışlarda gözlenen ve yaptırımı olmayan bir normdur. Modaya uygun olarak giyinmek, konuşmak, evini döşemek sadece istenilir bir davranıştır. Modaya uymayana bir yaptırım uygulanmaz. Yani ayıplanmaz, kınanmaz ve cezalandırılmaz. Bugün moda olan yarın “demode” olur ve kullanımdan kalkar. Aynı şekilde, mimariden üretim araçlarına, ev eşyalarından yemeklere kadar kültürün diğer maddi unsurları da hızla değişmektedir (Kartarı, 2013: 9).

c) Kültür toplumun üyelerince paylaşılır: Toplum üyelerince paylaşılan değerler ve inançlar, kuşaktan kuşağa aktarılır. Kültürel değerler, sadece bir zaman diliminde değil, geçmişte paylaşılmış ve gelecekte de paylaşılacak değerlerdir. Toplumsallaşma yoluyla oluşan bu olay süreklilik taşır. Bu süreç içerisinde kültürel değerlerde bazı ufak değişmeler olabilirse de büyük ve derin değişmeler, sapmalar normal koşullarda olmaz (Aydın, 2007: 19).

ç) Kültür kuşaktan kuşağa aktarılabilir: Kültür, bir kuşaktan diğerine geçmek suretiyle süreklilik kazanır. Gelenekler ve görenekler kültürün sürekliliğini sağlayan etkin birer araç niteliği taşır. Diğer bir ifadeyle kültürel çerçeve büyük ölçüde geleneklere bağlı olarak ortaya çıkar (Walton, 1993: 44).

d) Kültür ihtiyaçları karşılar: Kültür çeşitli ihtiyaçları giderici bir özelliğe sahiptir. Kültür insanların hem fizyolojik hem de sosyal ihtiyaçlarını giderir (Summak ve Çöllü, 2011: 79).

e) Kültür ideal bir sistemdir: Kültür insanların yararına ortaya konulan değerler olduğu için ideal kuralları ve sistemleri içerir. Fakat çoğunlukla bireyler davranışlarıyla idealden uzak hareket ederler (Güvenç, 1999: 102).

f) Bütünleyici unsurlardan oluşur: Kültür birbirine bağlı pek çok unsurun oluşturduğu bir yapıdır. Bu unsurlardan birinde meydana gelen bir değişiklik diğerini de etkiler (Mutlu, 1999: 276).