• Sonuç bulunamadı

4. BULGULAR VE TARTIŞMA

4.5. In vitro Çoğaltım Bulgular

4.5.4. Köklendirme ve bitkilerin alıştırma odasına alınması

Yaklaşık bir haftalık bir süre içinde köklenme gözlenmiştir. Köklenme oranı % 100 olarak gerçekleşmiştir. Başarı oranı %100 olmuştur. Şekil 4.6.’ da köklenen sürgünler gösterilmektedir.

102

Şekil 4.6. Doku kültürü ortamında köklenen sürgünler

Islah programları çoğunlukla melezleme ve seleksiyon üzerine kuruludur. Klonal çoğaltım yöntemi tek tek seçilen bitkilerin çoğaltılması için sıkça kullanılmaktadır. Bu seçimlerden bazıları, çok verimli olmalarına rağmen, kendi içinde uyumsuzdur ve yalnızca bitkisel olarak çoğaltılabilir (Lee vd. 1982). Yeni melezler üretmek için kullanışlı olsalar da, bu durum ticari kullanımlarını kısıtlar. Yine kendi içinde uyumsuz olmasından dolayı, ticari olarak geliştirilen birçok çeşit tohum bazlı bir üretim sistemi kullanılarak yeniden üretilememiştir. Klonal çoğaltım içinse tek sorun, büyük ölçekli stevia bitki üretiminin genel uygulanabilirliğini sınırlayan maliyetler olabilir.

Geliştirilen çeşitlerin üretimlerinin yaygın, pratik ve kısa zamanda daha fazla miktarda yapılabilmesi için yararlanılabilecek en etkili yöntemlerden bir diğeride doku kültüründe mikroçoğaltımdır. Stevia tohumlarının düşük çimlenme yüzdesine sahip olması ve doku kültürünün stevianın kitlesel çoğaltılmasına yönelik tek ve en hızlı süreç olması bitkinin üretim potansiyeli açısından önemlidir. Çalışmamızda herhangi seçilmiş bir genotipten yola çıkmaksızın stevia bitkisi için üretim potansiyelini en azından fide oluşum frekansını gözlemlemek için doku kültürü koşullarında da denemeler yapılmıştır. Farklı ortamlar, farklı hormonlar ve konsantrasyonlarında stevia için en uygun gelişim ortamı bulunmuştur. Buna göre; MS+0.5 BAP+0.25 Kinetin ve gelrite içeren ortam bitkilerin en iyi gelişim gösterdiği ortam olmuştur. Yaklaşık olarak üç haftada bir alt kültüre alınan bitkiler üç alt kültüre alma sonunda 25 kat çoğaltım frekansına sahip olmuştur. Steviada doku kültürü ve çelikle çoğaltım gibi vejetatif üretimin tohuma göre daha uygun bir çoğaltım şekli olduğu bildirilmiştir (Schnelle 2010).

103

5. SONUÇ

Besleyici olmayan yüksek yoğunluklu doğal tatlandırıcı kaynağı olmasından dolayı endüstriyel açıdan önemli olan Stevia rebaudiana Bertoni, içerdiği diterpen glikozitlerle dünyanın önde gelen gıda bilimcileri tarafından "geleceğin tatlandırıcısı" olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, stevia araştırmalarında yaşanan her yeni gelişme, heyecanla beklenmekte ve yayınlandığında etraflıca analiz edilmektedir.

Yapılan çalışmalarda steviaya karakteristik tadını veren glikozitleri içeren yaprağın bütün halinde kullanılması, etken maddelerin izole edilip tatlarının iyileştirilmesi çalışmalarından daha pratik ve ekonomik bir yöntemdir. Çalışmalar daha çok steviosid ve rebaudiosid A’ nın tadını iyileştirmeye yöneliktir. Bunlarda da izlenen yol. izole stevia bileşenlerine, diğer tür tipik şekerlerin eklenmesidir. Rebaudiosid A’ nın tadının istenen tat profiline daha uygun olması, araştımacıların steviosidden sentetik olarak rebaudiosid A elde etmek için yeni yöntemler aramasına neden olmuştur. Ancak gerekli tatlılığı elde etmek için, rebaudiosid A diğer şeker türleriyle karıştırılmak durumundadır. Bunun yanısıra, stevioside ait tadı geliştirmek için, bunları doğrudan steviadan elde edilen diğer maddelerle kombine etmeyi amaçlayan süreçler geliştirilmektedir.

Dünya’ nın birçok ülkesinde stevianın yetiştirilmesi ve ıslahıyla ilgili çalışmalar yürütülmektedir. Yapılan çalışmalar daha çok diterpen glikozit içeriği ve daha yüksek verime sahip yeni çeşitler üretilmesi üzerinedir. Çimlenme yüzdesi düşük olan steviada yetiştirme işleminin başarısı, ebeveyn seçimine, çaprazlamaya, yeterli popülasyon yetiştirmeye ve seleksiyona bağlıdır. Yapılan ıslah ve seçim sonucunda, stevia yapraklarındaki glikozit konsantrasyonu neredeyse % 20’ ye kadar çıkarılmıştır. Ülkemizde geliştirilmiş ve adaptasyonu sağlanmış bir çeşit bulunmamaktadır.

Klon seleksiyonuyla reb A ve steviosid diterpen glikozitleri yüksek olan genotiplerden üstün özellikte olanların seçilmesi amacıyla yürütülen çalışmada ana popülasyon kaynağı olarak gelişimlerini tamamlamış ve istenilen fenotipik olgunluğa gelmiş üç yaşında stevia bitkileri kullanılmıştır. Agronomik özellikler ve steviol glikozit miktarı bakımından Antalya lokasyonunun bitkinin gelişimi için elverişli olduğu görülmüştür. Bölgeye adaptasyonunu tamamlamış olan üç yaşındaki stevialar literatürdeki ortalama değerlerin üzerinde bir gelişim göstermiştir.

Klonal olarak yetiştirilen seçilmiş genotiplerin bir yaşında nicel olarak değerleri değişkenlik gösterse de taşıdıkları karakterler bakımından özellliklerini devam ettirdikleri görülmüştür. Nicelik bakımından değişkenlik gösteren karakterlerin daha çok çevresel faktörlerden etkilenen yeşil herba miktarı, yeşil yaprak miktarı, yeşil sap miktarı ve kuru yaprak miktarı olduğu gözlenmiştir. Bunun dışında klorofil, yaprak kalınlığı, yaprak/ sap oranı bakımından ana popülasyondan B klonlarına kadar önemli bir farkın olmadığı görülmüştür.

İçerdiği diterpen glikozitler bakımından değerlendirildiğinde steviosid miktarının daha çok değiştiği, rebaudiosid A miktarının daha stabil olduğu gözlenmiştir. Çalışma boyunca on üç farklı parametreye ait veriler alınmış, seleksiyon kriteri olarak glikozit içeriği öncelikli olarak değerlendirilmiştir. 200 genotipten seçilerek gelen 4 genotip değerlendirilen özellikler bakımından öne çıkmıştır. 82 numaralı genotip içerdiği

104

rebaudiosid A miktarı ve klonlar boyunca stabilitesini devam ettiren reb A/ stv oranı bakımından üstün özellikli bir çeşit adayı olarak görülmüştür. 109 numaralı genotip yalnız steviosid içermesi bakımından dikkat çekici olmuştur. Enzimatik ve kimyasal reaksiyonlarla biyosentez yolunda kendisinden sonraki basamakta sentezlenen rebaudiosid A’ ya dönüştürülebilecek iyi bir materyal olabilmesi açısından önemli bulunmuştur. 133 numaralı genotip sadece diterpen glikozitlerin miktarının yüksekliği değil aynı zamanda çalışma boyunca agronomik özelliklerinin de ortalamanın üzerinde olması nedeniyle üretilip işlenmeye uygun bir endüstriyel materyal olarak görülmüştür. 196 numaralı genotip steviosid ve rebaudiosid A miktarı bakımından yüksek olması bu genotipte sekonder metabolit sentezinin yoğun olduğunu göstermiştir ve çeşit adayı olarak seçilmiştir. 82 ve 196 numaralı üstün özellikte olduğu tarafımızca tespit edilen genotipleri tescil ettirmek üzere ilgili başvurular yapılmıştır.

Gıda tüketicilerinin artan sağlıklı ve doğal beslenme eğilimi üreticileri, doğal ve doğala özdeş ürünler üretmeye yönlendirmiştir. Steviada yapay tatlandırıcılara alternatif olan önemli bir üründür. İçerdiği etken madde bakımından ıslah edilmiş çeşitlerin artması, bu maddelerin saflaştırılarak izole edilme sürecini azaltarak, endüstriyel maliyetlerin düşürülmesi açısından önemlidir. Elde edilen sonuçlara göre, ülkemiz için yeni ve alternatif bir ürün olan stevia bitkisi Antalya koşullarına kolayca uyum sağlayabilen, yeni çeşit ve çeşit adaylarının geliştirilmesine uygundur. Stevianın üretiminin yaygınlaşması ve işlenmesi için uygun bitkisel materyaller üretilerek ülke ekonomisine katkı sağlanabilmesi mümkündür.

105