• Sonuç bulunamadı

2. BULGARİSTAN’DA SİYASAL SİSTEM VE AZINLIKLAR

2.2. BULGARİSTAN’IN SİYASAL SİSTEMİ VE AZINLIKLAR

2.2.3. Jivkov Döneminde Azınlıklara Yönelik Uygulamalar

‘Yeniden Doğuş Süreci’, Todor Jivkov’un emriyle Bulgar Komünist Partisi (BKP) ve Milli Güvenlik Teşkilatı (DS) tarafından yürütülen ve Bulgaristan’da yaşayan Müslüman halkın (türkler, romanlar, pomaklar, tatarlar, vs.) asimilasyon çalışmalarına verilen isimdir. Yeniden Doğuş Süreci terimi, 20. yüzyılın 80’lı yılların ortalarında kullanılmaya başlanmıştır. Nitekim, sonradan bu adı alan asimilasyon süreci 70’li yıllarda başlamıştır. Yeniden Doğuş Süreci çok kapsamlı bir girişim olmuştur. Yeniden Doğuş Süreci genelde isim değiştirme kampanyası ile özdeşleştirilmiş, fakat etki alanı çok daha geniş olmuştur. İsim değiştirme kampanyası, Yeniden Doğuş Süreci’nin doruğu olup, sürecin kendisi daha geniş bir zaman dilimine yayılmaktadır. Bazı tarihçilere göre, Yeniden Doğuş Süreci 60’lı yıllarda başlamış ve 5-6 yıllık bir durgunluktan sonra, 1969 yılında Politbüro’nun kararıyla sistemli bir şekilde uygulanmaya başlanmıştır. Etnik azınlıkların kültür, dil, isim, din, örf ve adetlerinin ortadan kaldırılmasına yönelik tüm faaliyetler bu sürecin kapsamına girer.127

Todor Jivkov, Yeniden Doğuş Süreciyle ilgili açıklamalarında, bu girişimleri "Bulgar ulusunu dıştan gelen tehlikeden korumak için" başlatıldığını söylemiştir.128 Yeniden Doğuş Süreci, sistemin önemli sosyo-politik sorunlara çözüm bulamamasından kaynaklanan ve aynı zamanda da bu sorunların bir sonucu olarak meydana gelmiştir. Bu sorunlardan belki en önemlisi demografik sorun olmuştur. 1965 yılında, Bulgaristan’da doğum oranı azalmaya başlamıştır. Bu azalma Türk azınlığında da gözlemlenmiştir, fakat etnik Bulgarlara kıyasla daha yüksek seviyede

126 Ulrich Buchsenschutz , a.g.e, s.10-11. 127 İbrahim Yalımov, a.g.e., s 360.

kalabilmiştir.129 Bulgar Komünist Partisi uzmanlarına göre, ülkedeki Bulgar-Türk oranını o günkü seviyede tutabilmek için, 2000 yılına kadar her yıl ortalama 8000 ila 9000 etnik Türkün sınırdışı edilmesi gerektiğini hesaplamıştır. 1960’lı yıllarda toplu göçün organize edilmesi çalışmaları, özellikle Kenan Evren’in de olumsuz yanıtıyla sonuçsuz kalmıştır.130

Yeniden Doğuş Süreci’nin meydana gelmesine katkısı olan diğer önemli husus, iki zıt siyasal sisteminin karşı karşıya gelmesi olmuştur. Karşıt siyasi kutuplarda yer alan iki komşu ülke, birbirini devamlı bir tehdit unsuru olarak algılamasına sebep olmuştur. Bulgaristan’ın totaliter hükümeti sadece Türkiye’ye karşı değil, aynı zamanda topraklarında yaşayan Türk halkına karşı da şüpheyle yaklaşmıştır. Asırlar süren Osmanlı yönetiminin unutulmamış olması da, Bulgar Komünist Partisi’ne Türk tehlikesi propagandasının etkili olmasına yardımcı faktör olmuştur.131

İsim değiştirme kampanyası pomaklar ve romanlar arasında 60’lı ve 70’li yıllarda başlamış ve 80’li yıllarda da Türklere karşı da uygulanmaya başlamıştır. Jivkov’un yaptığı bir açıklamada, bu dönemin Türkiye’nin Yunanistan ve diğer komşu ülkeleriyle yaşadığı sorunlar ve içişlerinde de Kürt sorunuyla meşgul olduğundan dolayı, Bulgaristan’ın bu faaliyetlerine karışamayacağı için seçtiği anlaşılmaktadır.132 Diğer taraftan, isim değiştirme kampanyasına karşı gelecek Bulgaristan Türklerinin toplanacağı kamplar hazırlanmaya başlanmıştır.

Bulgar hükümeti, 1984 yılına kadar uygulana azınlık politikalarının başarısız olduğuna karar vererek, camilerin inşa edilmesinin yasaklanması ve din adamlarının faaliyetlerinin kısıtlanmasını öngören bir kanun çıkarmıştır. Bu yasakların yanı sıra Türkçe dilinde konuşulmasının yasaklanması ve bu yasağın ihlal edildiği zaman yaklaşık bir aylık maaş değerinde para cezasının uygulanması da Bulgaristan’daki Türklerinde büyük tepki yaratmıştır. Türk dili, Yeniden Doğuş Süreci’nin hedef aldığı en önemli hususlardan biri olmuştur. Bunun sonucu olarak, günümüzde

129 Nikola Naumov, Demografska Prognoza do 2010 (2010 Yılına Kadar Demografik Öngörümleme), Sofya, 1992, s.27.

130 İbrahim Yalımov, a.g.e., s 361. 131 İbrahim Yalımov, a.g.e., s.362. 132 İbrahim Yalımov, a.g.e., s 390.

Bulgaristan Türklerinin konuştuğu Türkçe Türkiye Türkçesinden önemli ölçüde farklılaşmıştır.133

Yeniden Doğuş Süreci döneminde, dini uygulamalara karşı da oldukça katı ceza ve yaptırımlar öngörülmüştür. Bunun bir örneği, çocuğunu sünnet ettiren ebeveynlerin, Ceza Kanunu’nun 5 yıla kadar hapis cezası öngören 324. maddesi uyarınca yargılanmasıdır. İmam nikahı kıydıranlar veya mevlüt düzenleyenler de benzeri şekilde yargılanmıştır. Müslüman ve Hıristiyanların mezarlık alanları birleştirilmiş ve mezar taşlarının üzerindeki Türkçe yazılar ve dini semboller silinmiştir.134

Komünist sistem gerekçesiyle camilerin kapılarına kilit vurulması vb. uygulamalar kültürel asimilasyona; Türklerin yoğun olarak yaşadığı yerlere yatırım yapılmaması ve Türkçe konuşanlara para cezası verilmesi ekonomik anlamda izole edilmişliğe; bu uygulamalara itiraz edip başkaldıranların işkenceye maruz bırakılmaları ise fiziki yaptırıma açık birer örnek olmuştur.135

Bu asimilasyon girişimleri, hükümetin faşizan söylemleri ile meşrulaştırılmaya çalışılmıştır, fakat amaçlananın aksine, dini kısıtlamalar, isimlerin değiştirilmesi ve Türkçe konuşma yasağı, Bulgaristan’da yaşayan Türkleri kültürel kimliklerinden soyutlamak yerine bunları daha da pekiştirmiştir. Bunun sonucunda, Türk halkı arasında ayaklanma ve protesto girişimleri olmuştur, ancak bunlara devlet tarafından sert karşılık verilmiştir. Bu dönemde çok sayıda Türk tutuklanmış, sınır dışı edilmiş veya idam edilmiştir.

Türkiye’ye yapılan en kapsamlı göç dalgası 1989 yılında, Jivkov’un asimilasyon politikası sonucunda gerçekleşmiştir. Bu dönemde 300 000 civarında Bulgaristan Türkü ülkeden göç etmiştir.136

133 Bulgar Bilimler Akademisi Yayını, Stranici ot Balgarskata İstoriya (Bulgar Tarihinden Sayfalar), Sofya, 1989, s. 103.

134 Bonço Asenov, Vazroditelniya Protses i Darjavna Sigurnost (Yeniden Doğuş Süreci ve Milli Güvenlik), Sofya, 1996, s. 104-106.

135 Henry Kamm, 4 Ekim 1987 tarihinde The New York Times Gazetesi Haberi,

http://www.nytimes.com/1987/10/04/world/bulgarian-turkish-tensions-on-minority-rise.html? scp=1&sq=Bulgarian-Turkish+Tensions+on+Minority+Rise&st=nyt , Erişim tarihi: 3 Kasım 2009.

136 Magdalena Elchinova, Ethnic discourse and group presentation in modern Bulgarian Society,

Bu olaylardan 20 yıl sonra, Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği’nin (BAL-GÖÇ) ve Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin ortaklaşa düzenledikleri "Zorunlu Göçün 20. yılı" etkinlikleri kapsamında düzenlenen konferansta, eski Bulgaristan Cumhurbaşkanı Jelü Jelev, Bulgaristan’da yaşayan Türklerin zorunlu göçe tabi tutulmalarıyla ilgili, "Yeniden Doğuş Süreci büyük bir suçtur. Bunun yüzbinlerce kişiyle bir tür alay etme olduğunu vurgulamak istiyorum" demiştir. Jelev, "Yeniden Doğuş Süreci, komünist rejimin Bulgar halkına ve Bulgaristan’a karşı gerçekleştirmiş olduğu en büyük suçlardan, cinayetlerden biridir. Bu süreç, doğrudan Bulgaristan Türklerine yönelik olmasına ve bu süreçte en çok onlar acı çekmesine rağmen, Yeniden Doğuş Süreci vatanımızın alnına öyle bir utanç lekesi sürdü ki, uzun yıllar bunun Bulgaristan Komünist Partisi’nin ve Todor Jivkov’un rejiminin yaptırımı olduğunu anlatmak zorunda kaldık. Yeniden Doğuş Süreci çok çirkin bulduğumuz bir kavramdır. Çünkü içerik ve uygulama açısından Bulgaristan Türklerinin yeniden doğuşu değil, Bulgarların politik ve etnik açıdan soysuzlaşmasını ifade eder ya da bunun bir ifadesi olarak algılanabilir. Nereden ve nasıl bakılırsa bakılsın, bu gerçekten politik bir akılsızlıktır. 20. yüzyılın sonunda insan hakları, azınlık hakları, kişisel özgürlükler konusu insanlığın ana meselesi olmuşken, ülkedeki en büyük azınlığı asimile etmeye kalkmak, bunların adlarını değiştirmek, ana dillerini konuşmaya yasaklamak, ulusal kıyafetlerini, dini bayramlarını, gelenek göreneklerini yasaklamak şeklindeki politikanın başarılı olabileceğine inanmak, bütün dünya kamuoyunu inandırabileceğini düşünmek, gerçekten bir akılsızlık ve politik bir adiliktir. Bugün Bulgaristan demokratik bir ülkeyse, piyasa ekonomisi olan bir ülkeyse, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, NATO gibi uluslararası örgütlere üyeyse, tüm bunları bir anlamda bizim Türklerimize de borçluyuz. 20 yıl önce Jivkov’un komünist rejimine karşı insan haklarının iade edilmesi için mücadeleye giriştiklerinde, onlar Bulgaristan’da demokrasinin yerleşmesine yardımcı oldular" demiştir.137

Aynı konferansa katılan eski Başbakan ve Rize Bağımsız Milletvekili Mesut Yılmaz, Türklerin Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutuldukları dönemde Dışişleri Bakanı olduğunu anımsatarak, Türk-Bulgar ilişkilerinin ve Bulgaristan’daki Türk azınlığın sorunlarının, kendisini tüm siyasi hayatında takip eden sorunlar olduğunu

söylemiştir. Yılmaz, Cumhuriyetin ilanından 1989’daki zorunlu göç olayına kadar, Bulgaristan’dan Türkiye’ye yarım milyon soydaşın göç ettiğini kaydetmiştir.138