• Sonuç bulunamadı

iv 12 Eylül (1980) Darbes

1973-1980 dönemi iktidarda yanşana kargaşa ve istikrarsızlık sonucu iktidarların kurulmasında ya da istikrarının sağlanmasında oldukça güç dönemler yaşanmıştır. Yedi yıllık bu süreçte üç başbakan tarafından yedi

hükümet kurulmuş, hiçbir parti tek başına iktidar olamamıştır. Hükümet kurabilmek için küçük partilerden, bağımsız vekillere kadar pek çok noktada tavizler de verilmiştir. Bu dönem içerisinde pek çok parti-koalisyon yani hükümet denenmiş, ancak hiçbiri ülke içinde yaşanan kaosu yatıştıramadığı gibi, olayların artmasına da neden olmuştur. 1973 seçimlerinden 185 milletvekiliyle çıkan CHP tek başına iktidar olamamış, yerine MSP ile koalisyon kurmuştur. Daha sonra Ecevit Kıbrıs Harekâtı’nın ardından bu koalisyondan çekilmiştir.

1977 seçimlerinde ise, CHP 213 milletvekili ile çıkmasına karşın yine tek başına iktidar olacak açılımı sağlayamamıştır. Bu dönem Demirel tarafından kurulan hükümet yerine Ecevit’in güneş Motel’de AP’den ayrılan 11 vekilden Oğuz Atalay dışında 11 vekile bakanlık teklif ederek, Demirel aleyhine verilen gensorunun desteklenmesini talep etmiş/ ettiği iddia edilmiştir. Bu iddia daha sonraki Ecevit hükümetinde bu 11 vekilin bakan olarak yer almasıyla daha da artmıştır. Böylece İkinci Milliyetçi Cephe

Hükümeti115 düşürülmüştür. 1978 yılında kurulan bu Ecevit hükümeti

ülkede yaşanan pahalılığa, enflasyona ve daha da önemlisi asayiş sorununa karşı116 yeterli başarıyı gösterememiş, görevden ayrılmıştır. En son olarak ise 12 Kasım 1979’da kurulan Demirel’in başında bulunduğu azınlık hükümeti (ki bu Erbakan’ın bu hükümeti kerhen desteklediğini

açıklamasıyla Kerhen Milliyetçi Cephe Hükümeti117 olarak da geçer)

kurulmuştur. Demirel ülkede yaşanan ekonomik istikrarsızlık karşısında 24 Ocak Kararları alınmıştır. Daha sonra ise hükümetler gibi bir kriz sonu CHP ve AP’nin uzlaşması sonucu Cumhurbaşkanı olan Fahri Korutürk’ten sonra cumhurbaşkanlığında da yine sıkıntılar yaşanmıştır. Tüm bu gidişat

karşısında ordu 11 Temmuz 1980’de Bayrak Harekâtı118 adı verdiği bir

115http://tr.wikipedia.org/wiki/12_Eyl%C3%BCl_1980 ty. Erişim: 19 Mayıs 2009. 116 Örneğin bu dönem Abdi İpekçi’nin öldürülmesiyle başlayan pek çok suikast

yaşanmıştır. İnsanlar sokakta, iş yerlerinde, evlerinde ve aileleri de işin içine katılarak, öldürülmeye başlanmıştır.

117http://tr.wikipedia.org/wiki/12_Eyl%C3%BCl_1980, ty. Erişim: 19 Mayıs 2009. 118http://tr.wikipedia.org/wiki/12_Eyl%C3%BCl_1980, ty. Erişim: 19 Mayıs 2009.

darbe yapmayı planlamış, ancak ne var ki, 2 Temmuz’da Demirel’in güvenoyu almasından dolayı gerçekleştirmemiş, 5 Eylül’den sonraya ertelenmiştir.

Ayrıca bu esnada Temmuz’da Fatsa’da Dev-Genç üyesi Fikri Sönmez Fatsa Belediye Başkanı olmuş, bu durumdan son derece rahatsız

olan ordu, Fatsa’ya “Nokta Operasyonları”119 adı altında bir balans ayarı

yapmaya gitmiştir. Tüm bu ve benzeri yaşanan kargaşa karşısında ordu, hükümetin hükümet aczine dayandığını dile getirerek yönetime 12 Eylül 1980 itibariyle el koyduğunu açıklamıştır.

Darbenin ardından 1981 yılında anayasa hazırlanması için bir danışma meclisi oluşturulmuştur. Bu sırada karışıklıktan sorumlu olduğu düşünülen siyasal partiler fesh edilip, liderlerine siyaset yapma yasağı getirilmiştir. Yapılmak istenen, vesayet dönemine benzer şekilde tek elden yönetimdir. Bugün de iktidarların el değiştirmesi ile her seferinde farklı kesimlerin dile getirmek durumunda kaldığı problemler, 12 Eylül sonrası hazırlanan bu anayasadan kaynaklanmaktadır. Yasayla, Yüksek Hâkimler Kurulu kaldırılıp, yerine, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, başkanlığına adalet bakanı getirilmiş, müsteşarı ise doğal üyesi kabul edilmiştir. Yani yargının özerkliği de siyasal müdahale yoluyla zedelenmiştir. Ayrıca devlet- birey ilişkisi açısından 1982 anayasası anti-liberal bir içeriğe sahiptir. Bireyi, özgürlüğü veya demokrasiyi yücelten bir anayasa değil, merkeziyetçiliği ve devletin çıkarlarını önceleyen bir anayasadır. Anayasasının sınırlandırılamayacağı özgürlük yoktur. Devletin (ki, bundan kasıt resmi ideoloji olarak kabul edilen Kemalizm’dir) geleceğini tehdit eden her türlü özgürlüğün kısıtlanmasının bir gereklilik olarak görülmektedir. Bunları da kamu yararı, genel ahlak gibi başlıklar altında sunmaktadır. Devletin bireyi için var olduğunu söyleyen 1961 anayasasına

karşın, bireyin devlet için olduğunu ilişkin bir söyleme sahiptir. Olağan ve olağanüstü durumlarda idarenin kişi hak ve özgürlükleri konusundaki yetkileri genişletilmiş, yargı denetimi zayıflatılmıştır.

Ayrıca tüm bunlara ek olarak, ciddi bir baskı politikası uygulanarak, rejim sorumlulardan arındırılmıştır. (Bu dönemde arındırma işlemi, 1960 darbesinden farklı olarak özellikle sosyal demokratlar, devrimciler, sendikacılar gibi sol ağırlıklı görüşe yöneliktir) Sola karşı, solu yok etmek için gerçekleştirilen bu hareket, sağ/dini söylemlerle desteklenirken, dinin toplumdaki yeri devlet eliyle değiştirilmiştir. 1982 sonrasında Türk-İslam sentezi devletin gayri-resmi ideolojisi kabul edilmiştir. İslam topluma entegre edilmeye çalışılmıştır. Bu yüzden de 1982 anayasasıyla gelen zorunlu din dersleri söz konusudur. Hâlbuki 1980 öncesinde din dersleri seçmeli, yani devletin herkese din dersi vermesi değil, isteyenin eğitim alabilmesi söz konusudur. Bu aynı zamanda laik devlete ve kimseye inanç aşılamama ilkesine aykırıdır. 1960’ta rejime tehdit olarak gördüğü dine karşı panzehir olarak kullandığı solu, 1980’de yok edebilmek, otoriteyi sağlamak ve kurduğu düzeni restore etmek için dine sarılmıştır.