• Sonuç bulunamadı

Bu hususta şöyle bir vak'a zikredilir: Sabit ibn Kays'ın karısı bu- lunan Übeyy oğlu Abdullah kızı CemIle (veya HabIbe), kocasının çir- kinliğinden, başka bir rivayete göre kendisini dövdüğünden dolayı, Hz.- Peygamber'den kendisini kocasından ayırmasım ister. Kocası Sabit de hoşamak için, kadına verdiği bahçenin geri verilmesini şart koşar. Ce- mUe yalwz bahçeyi değil daha fazlasını da vermeğe hazır olduğunu söy-

KUR' ANI KERİM'DE EVLENME VE BOŞANMA 275

ler. Hz.Peygamber (s.a.v.), Sabite yalnız bahçeyi alıp kadını serl)est bı- rakmasını emreder. İşte İslamda ilk Huıe olayı budurl•

Ayetin açıkladığı üzre Huıe, ancak eşlerin, Allah'ın emrettiği bi- çimde güzel geçinemeyeceklerini iyice anladıkları zaman yapılabilir. A1lah'ın belirttiği sınırlara uymamak: geçimsizlik, itaatsizlık, dövme, hakir görme, ihmal, hastalık, bunaklık, çirkinlik gibi hallerden ileri gelir. Mecbur kalmadan böyle bir yola başvurmak günahtır. Hz.Peygamber:

"Hangi kadın zorunlu bir sebep olmadan kocasından kendisini boşamasını isterse ona cennet kokusu haramdır2." demiştir.

Bir cemaate göre hul" talfik değil, fesh'tir. Eşler razı oldukları za- man erkek yeni bir nikah ve mehirIe karısına dönebilir. Bu nikah, yeni bir akid sayıldığından, diğer nikfihların bütün şartlarını içinde taşır. Fakat çoğunluğa göre huıe fesh değil, talfiktır. Çünkü huıe, fesh olsaydı,

huıeda kadının aldı!;'! mehirden fazlasını vermesi caiz olmazdı.

Zemahşeri: "Erkek ve kadının, Allah'ın sınırlarında durmayacak- larından korkarsanız"." hitabının, devlet adamlarına ve hakimIere yöneldiğini söyler. Bu anlayış doğrudur. Nitekim Cemile de davasını, Hz.Peygamber'e götürmüştü. Elbette eşlerin kendi aralarında çözeme- dikleri meseleleri hakimin çözmesi gerekir.

Huıedan ayn olarak, kadın, nikfih esnasında boşama yetkisinin kendisine verilmesini şart koşabilir. Koca bunu kabul ederse kadın, ken- di kendisini boşayabilir. Böyle kadına al-mufavvada (talakı eline veril- miş kadın) denir. al-mufavvada, bu hakkını kullandığı zaman talfikı, kesin talfik olur.

"işte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim bunları çiğnerse öyleleri, ken- dilerine yazık etmiş olurlar."

Tahlil veya Hülle :

5-

G.;.jj ~

~

J~

.41";"J~J~J~

S\;

(,-;j;oo,

.0

C;

.0)

~

\~

.0-j ~-,.;-~

c.~ ~

4=~I:ı..0_G

.o-.:-:-.s.

·-_ı

c

J=' - J • \ J J J - •1.1. -

.1 -

J J J - • -.. 1;0

-ı.;

J..rA:

+' ..~_~;)

J..L>- ı!,.u..j J • _~ ;)

-=,...l.>- ~~

0 i

.'

. -0./":1.•-!

1 ıbn Kesır, 1.273-274; Razı, Mefıitili, II, 24~.

276

SÜLEYMAN ATEŞ

"Erkek

(üçüncü kez)

boşarsa artık kadın başka bir kocaya varmadan ken.

disine heleilolmaz. O

(vardığı adam)

da bunu boşarsa, Allah'ın sınırları

içinde duracaklarına akılları kestiği takdirde,

(eski karı-kocanın)

tekrar

birbirlerine döl/melerinde leendilerine bir giinah yoktur. Işte bunlar Allah'ın

sınırlarıdır

(Allah)

bunları, bilen bir toplum için açıklıyor!."

Şimdi koca, karısını bu iki talaktan sonra bir kez daha boşarsa 230'. ncu ayete göre başka bir kocaya varmadan eski kocasiyle evlenemez. Yeni vardığı kocası da kendisini boşarsa o zaman tekrar eski kocasiyle evlenebilir.

Bu nikahın mahiyeti de ihtilaf konusu olmuştur. Sa'jd ibn el.Mü- seyyib'e göre sadece akid kafidir. Kadın, başka bir adama sadece nikahı kıyıldıktan sonra onunla zifaf olmadan boşansa dahi birinci kocasına hela! olur. Diğer bilginlere göre sadece nikah kıymak yetmez. Mutlaka birleşmek şarttır.

Bu hususta delilleri şudur:

"Rifaca al-Kurazı'nin

karısı, Hz.Pey-

gamber'

e

gelip demiş ki : "Ben Rifei'a'nin karısı idim, beni boşadı Abdur-

rahman ibn ez-Zübeyr'e vardım. Ama ondaki de tıpkı çaput gibi." Hz.-

Peygamber gülerek: "Yani

tekrar RifaCaya varmak

istiyorsun? Ama

sen bunun, balcığazından bu da senin balcığazından tadmadıleça olmaz."

demişı."

Sırf eski kocasına varabilmek amaciyle birisiyle evlenmeğe

tahlil

denir. Eski kocasına heıaı yapmak için kadınla evlenen erkeğe

muhallil,

buişin kendisi için yapıldığı adama

muhallelun leh

denir. İmam Malik, İmam Ahmed ve Sevri'ye, zahir eWine ve başka birtakım bilginlere göre bu maksad ile yapıları nikah batııdır. Böyle yapmakla kadın, ne birinci kocasına, ne de ikinci kocasına heliil olmaz. İkinci erkek, tam arzu ile ve devamlı karısı olması niyetiyle kadınla evlenecektir. Sonra herhangi bir sebeble boşarsa o zaman kadın birinci kocasına varabilir.

Dilimizde

hülle

denen bu uygulam~, Kur'iin'ın ruhuna aykırıdır. Ehli sünnete göre muvakkat nikili caiz değildir. Hz.Peygamber (s.a.v.)- in, bu işi yapan (muhallil)e de, yaptıran (muhallelun leh)e de lanet ettiği rivayet edilir3•

1 Bakara Suresi: 230.

2 Bubari. Libas 23. TalaJı;. 7. 37; Nesa'i. TaIaJı; 9; EbU Daviıd. TaIaJı; 49; ıbn Maee. Nik8l) 32; MuvaHa'. NikaQ. 17. 18; ıbn .I:Ianbcl, i. 214. II, 25; ...

3 llkz.Tirmiii, NikaQ 28; EbU Diivild. NikaJ.ı 15; Nesa'i. TalaJı; 13: Zinet 25; İbn Maee. Nikal) 33; Diirlmi. NikaJ.ı. 53; ıbn Hanbel. I. 83, 87. 88, 93. II. 322.

KUR'ANI KERiM'DE EVLE;\"l\IE VE BOŞAN:lIA

277

Kadının ikinci evlenmesinin, hir şaka, ya da eski kocasına varmak için şer'i bir hile' olmayıp tam hir evlenme olduğunu yukanda kaydedi-

lenCuseyle hadisi de göstermektedir. İbn Abbas da muhalIiI hakkında sorulan bir Eoruya, Hz.Peygamber (s.a.v.)in, şöyle dediğini rivayet et- miştir: "Böyle şeyolmaz. Ancak istek ile edenme olur. E~den ele dIJlaşacak nikah olmaz, Allah'ın kitabiyle eğlenilmez. Erkek, kadının balcığazından tadmadıkça nikah olmaz'."

İbn Menzur ve İbn Ebi Şeybe, Hz.Ömer'in, kendisine bir muhalIiI veya ,muhallelun leh getirilse onlan recmedeceğini söylemiş bulunduğu- nu n~ayet etmişlerdir2•

İbnu'l-Kayyim, İClamu'l-Muvakkı(ln'de hirkaç fasııla bunun kö- tülüklerini anlatmaktadır3• Kur'an'ın ruhuna tamamen aykırı düştüğü

halde nedense bazan uygulanmiş olan hu hülle meselesi, hirçok kimse- lerin, İslama dil uzatmalanna sebeb olmaktadır. Kabahat haşa İslamda değil, onu yanlış anlayanlardadır.

Hz.Ömer'in oğlu Abdullah, bu tür bir maksad ile nikahlanan hem kadın hem de erkeğin, zan! olacaklarına hükmetmiştir. Bir adam İlın Örİıer'e gelmiş, kansını üç taıak ilc boşayan bir mü'min kardeşinin ka- rısını tekrar ona helal kılmak maksadiyle o boşanmış kadın ile nikahla- nan adanun durumundan sormuş. İbn Ömer: "Nikah, ancal~ istekle olur. Biz bu tür evlenmeyi, Resulullah devrinde sifah (zina) sayardık" demiş- tir4•

Bu tür evlenmeyi bazı imamlar mekruh, bazıları da haram gör-

müşlerdir. Bunun hoş bir şeyolduğunu söyleyen yoktur. Yukarıdan beri saydığımız deliller, hülle nikahının, İslamın ruhuna aykırı olduğunu açıkça gösterir. İslamı böyle yanlış anlamalardan ten;ı;ih etmek gerekir. Kesin olarak boşanan kadın, Kur'an'a göre başka biriyle evlenir. Şayet o adam, herhangi bir sebeble kendisini boşars~ o zaman eski kocasına varabilir. Ama ben şununla bir nikah kıymak veya yanında hir iki gün kalmak suretiyle evleneyim de SOIlra eski kocama yarayım niyetiyle ev- lenme olmaz. Bu tür evlenme, mütCa nikahına henzer, müt(a nikahı, ehli sünnctçe haram kabul edilir. Heıaı olduğu farz edilse bile bu,

1 et-Tae, II, 313.

2 İbnu'I-:f5:ayyim eI-Cevziyye, İClamu'l-muva~I!'1(iıı, III, 62, 1289/19; Tcf,iru Ayati'l-

al;tkôm, J, 147; et-Tcfsim'I.1:ıadi5, VII, 346-356. 3 Bkz.C.3, 8.63-64.

:278

SCLEYMAN ATEŞ

iffetli kadınların yapacağı bir iş değildir. Bunu meslek edinen hazı ka- dınlar vapabilir. İffetli kadınları muvakkat evlendirmek İsıama avkırı-

"

"

dır, çirkindir.

6- ;;~

J5--...-:...~t.J;;ü~+=ı:;i'';.:Q

'"Glı}

fOAJ), (~,\

J

\~\~ ;;~~:.:.;;

'dj

~J~~ ;;~

~~,,~~i

~J~

ı

J'

l...~:"j~)

.}<\:-:Aj

,(O;

°..cÜ '~ı:n

o

J~

o

ü="J .\/i..:..;';~

o/5:;£. ,s;tı

C"Jo/~Xç.

;ıiıl '~~

\J~~S"0~\J

\~;'A ,~\

~CJ

1;4:U.\ ) ,~\

1.J~.i;\J

<u

.1-~:..:.

~:"':0-0\

J

~~OL

':r:

. "r-!:ç. ,,~;::

JS '~\;;0i

:Kadınları boşadığınız zaman, bekleme sürelerini bitirdiler mi, ya onları iyilikle tutun, ya da iyilikle bırakın; (haklarına) tecavüz edip zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın. Kim bunu yaparsa kendine yazık etmiş olur. Allah'ın ayetlerini eğlence yerine koymayın. Allah'ın size olan nite- mini ve size öğüt vermek için indirdiği kitap ve hikmeti düşünün, Allah'. tan korkun ve bilin ki Allah her şeyi bilir!.

Ecel, müddetİn tamamına da, müddetin sonuna da denir. Burada müddctin sonu demektir. Yani kadınlar, iddet sürelerinin sonuna yak- laştıkları z:Jman ya onları güzelliklc (evlerinizde) tutun, ya da güzellikle salıverin. Onlara zarar verip haklarını çiğnemek için onları yanınızda tutmayın.

Bu ayet de İslamdan önce hüküm süren boşama tatbikatına iliş- kindir. Adam karısını boşar, sonra iddetin dolmasına bir iki gün kala tekrar ona döncrdi. Böyle hoşayıp dönmek suretiyle ayları, yılları kadı- na zchir ederdi. Allah, böyle kötü niyetli hareketi yasakhyor. Oyuncak gibi kadını alıp boşamak, Allah'ın güzel geçinme, iyi niyetle hareket et- me hususundaki emirlerini ciddiye almamak, onları eğlence yerine koy- mak demektir.

7-

o0'i

;;~.J}I};/"';

S(i

;;;':C;i'~~~'..L:\lI};:ojitk(~,\J

,ill'~ ~J~-:J

~

O~~~

\~:.;ı~i'(~,;;;p;.I.Jji

';'+

KGR'ANı KERİM'DE EYLENlIIE VE BOŞAN~IA

279

.~'~

. J!'ll,i";';JIJ

,~SJu-:J~°A

-~LS'

O~ ,~ ~-'~

-~.J-Lj'1O~'IJ

't:ı:..~'~\J ~~:J:,~iJO;Ç.,]

Sj"i

"Kadınları boşadığınız zaman bekleme sürelerini(n sonuna) vardılar mı, kendi aralarında güzelce anlaştıkları takdirde, (eski) kocalariyle evlenme-

lerine engelolmayın. Bu, içinizden Allah'a ve fihiret gününe inanan kim- seye verilen öğüttür. Bu, sizin için daha iyi ve daha temizdir. Allah bilir, siz bilmezsinizI."

Yüce Allah, bu iiyette boşandıktan sonra tekrar kocalarına dönmek isteyen kadınlara engel olmak için baskı yapılmamasını, onların bu ar- zularına karşı durulmamasını emrediyor. Demek ki boşanan kadın, iddeti dolunca tekrar eski kocasına dönmek isterse dönebilir. Bu da gösteriyor ki sayısı ne olursa olsun, bir lafızda söylenen taliik ile iş bitmiş olmuyor. İddet süresi içinde eşIerin, birbirlerine dönme hakkı vardır. İddet dolduk- tan sonra da yeni bir nikiih ile tekrar dönebilirler.

Bu iiyet, en kuvvetli rivayetlere göre Ma (kal ilm Yesar hakkında nazil olmuştur. Eniştesi, MaCkal'in kız kardeşini boşamıştı. Son.ra adam, tekrar karısına dönmek istedi. Fakat Ma Ckal,kız kardeşinin ona dönme- sine engeloldu. Bu münasebetle bu ayet indi.

İı:ıiam Şafii, bu ayetten velisiz nikahın sahih olmayacağı hükmünü çıkarıyor. Ona göre eğer velinin rızası olmadan kadının evlenme yetkisi olsaydı, velinin bu hususta bir rolü bulunmasaydı, velileri, kadınlara bas- kı yapmaktan menetmenin anlamı kalmazdı. Fakat bu ayetten böyle hir mana çıkmaz . .Ayet, eskiden beri süregelen geleneğe göre kızlarına yahut vclisi bulUndukları kadınlara baskı yapan insanları bu baskıdan menet- mekledir. Yoksa rüşde eren kadınların, kendi arzulariyle evlenme hür- riyetlerini kısıtlamamaktadır. Billikis "evlenmelerine mani olmayın"

kaydı ile kadınlara tam evlenme yetkisi vermektedir2•

Boşanan kadınlara verilecek müt(a:

\;.~?~J~i ;~;:..:..:.;

o

re.

-,,(.111';::D:k

O~)

o

;ç:;&

CC~--'1

.!:::Wi -J~J '

o~-..

ü_C""

;.O.JI -J~

!;

0-/1>-,'..~AJ

s

~:.a.:!:j ;0-i-ı

1 Bakara Suresi: 232.

2 İbn Kesir, Tefsir, I, 280-282; İbnu'I.Arabi, Alıkamu'I.Kur'ihı. l, 199-200; Tefsiro Aya. ti'ı.a~kôm, i, 148-150.

280

SÜLEY~1AN ATEŞ

••Henüz dokunmadan, ya da bir mehir '.esmeden kadınları boşarsa- nız, size bir günah yoktur. Onları faydalandırın (yani bir miktar bir şey verin). Eli geniş olan, kendi gücü nisbetinde, eli dar olan da kendi kaderi n- ce güzel bir şekilde faydalandırmalı (herkes güeü ölçüsünde bir şey ver- me1i)dir. Bu, iyilik edenlerin üzerine bir borçtur.. Bir mehir kestiğiniz

takdirde henüz dokunmadan onları boşamışsanız, kestiğinizin yarısını

(verin). Ancak kadınlar vazgeçer, yahut nildıh bağı elinde bulunan erkek vazgeçm"se başka. (Erkekler), sizin affetmeniz, (müsamaha gösterip meh- rin tümüııü vermeniz) takvaya daha yakındır. Aranızda birbirinize iyilik etmeyi unutmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarının görür."l

Bu iki ayet, henüz dokunulmadan boşanan kadınlar hakkındadır. Şartlar gerektirdiği takdirde birleşmeden kadını boşamak eaizdir. An- eak erkeğin, keyif için bunu yapması günahtır. Çünkü "Allah indinde en sevilmeyen heliil, boşamadır." Şayet boşamayı zorunlu kılan bir durum varsa nikiHıtan sonra henüz dokunmadan karısını boşayan erkek, kadı- na müt(a vermek zorundadır. Yani bir şeyler verip onun gönlünü alması lazımdır. Nikilhta eğer mehir kesilınemiş ise böyledir. Eğer nikilhta me- hir belli edilmiş ise onun yarısı verilir. Ama kadın,isterse hakkından vaz- geçebilir, yahut erkek, mehrin tamamını verebilir. Burası, onların se- çimlerine ve faziletlerine bırakılmıştır. Tabii karşıdakinin lehine bağışta bulUnmak, başkalarına karşı lütufkilr davranmak takvaya daha yakın- dır. Allah, kullarının yaptıklarını görmektedir. Yapılan iyilik, zayi

01-

rna7..

236'neı ayet, mehir kesilmemiş ve dokunıılmadan boşanmış kadı- nın, 237'nei ayet ise mehir kesilmiş ve dokunulmadan boşanmış kadının

durumunu anlatmaktadır. Dokunmadan boşama halinde kadının iddet

beklernesi gerekmez.

KUR'A~I KERIM'DE EVLE:\'MF. YE nOşAN~JA

281

237 nei ayetle: "Nikô.1ı bağı elinde bulunan" kimsenin affetmesinden, yani mehri babTJ.şlamasıııdan söz edilir. Acaba nikah bağı elinde bulunan kimdir? İbn Abbas, Hasan Basri, Tavus, Ata, Zeyd ilm Eslem ve Rebi'- a'ya göre bununla kasdedilen, kadıııın velisidir. İmam Malik Im görüşü henimsemiştir. Hz.Ali, Şureyh, Said ilm el-Museyyib, eubeyr ilm Mut'- im, Mücahid ve Sevri'ye göre bu deyimle kasdedilen, kocadır. Ebu Ha- nife ve Şafii de bu görüşü henimseınişlerdir. Bu görüş daha kuvvetlidir. Zira nikah bağı, tam olarak kocanın elindedir. Kadının velisi, gerçi onu evlendirebilir ama bu tasarrufunun geçerli olabilmesi için kadının, özel- likle bülfığa ermiş kadının muvafakati şarttır: "Kadınlara, mehirlerini gönül hoşluğiyle verin; eğer (onlar), kendi istehleriyle o mehrin bir kısmını

size bağışlar/arsa onu da afiyetle yeyinl." ayetinin ifadesiyle mehri almak

Ye onU gönülden bağışlamak, kadının hakkıdır. Kadının velisi, kadının hakkını alıp bağışlayamaz.

İmdi bu tabirle, birincilerin dedikleri gibi, veli kasdedilirse ayetin manası "Şayet kadınlar, yahut nikah bağı elinde bulunan kadının velisi bağışlar, mehirden vazgeçerse, koca mchri vermeyebilir" demektir. İkin- eilel'in dedikleri gibi bu tabir ile kasdedilen, koca ise ayetin manası: "Şayet kadınlar, hakları olan yarı mehri almaktan vazgeçer, ya da nik&h bağı elinde bulunan koca, kendi hakkını bağışlayarak mchri yarını değil de tam öderse bunu yapabilir" demek olur.

DIerna birinci ayetten, mehir belirtmeden nik&h kesmenin caiz ol. duğunu çıkal'mışlardır. Mehir bclirtilmeden nikahlanan kadınlara, dengi olan kadınların mehri (mehr-i misl) verilir.

MHtea nedir, mehr nedir, bunlar kimlere verilir?

Mütea, kadına yarar sağlayacak bir miktar eşya, para vs.dir. M:ehr ise evlenme mukabilinde kadıııa verilmesi gereken mal, eşya, yahut pa- radır. Nikah kesilirken kadına verilecek mehr (saçı) yahut para belirti- lir. Mehr belirtilmese de nikilh sahihtir, o kadına dengi olan kadınların mehri verilir.

Melıir belirtilmeden nikahı kesilmiş, fakat henüz kendisine dokunul- madan boşanmış olan kadına mehir değil, mütea verilir. Nik£ihta mehir belirtilmiş ve dokunulmadan boşanmış kadına da, 237'nei ayetin lıük- müncc, belirtilmiş olan mehrin yarısı verilir. Birleşmeden sonra boşanmış

kadınlara gelince: Şayet nikah kıyılırken mehir belirtilmiş ise mehrin tamamı ödenir. Nikiihta mehir belirtilmemiş ise bunlara da dengi olan kadınların mehri ödenir.

Boşanmış kadınlara verilecek müt(a bir atiyye değil kadının

crkek üzerinde bulunan bir hakkı, bir alacağıdır. Bu surenin 241'nci ayeti, bunu açıklamıştır:

"Boşanmış kadınlara uygun bir geçim vermek,

korunanlar üzerine bir borçtur."

Bu ayet in hükmü umumidir. Bütün

boşanmış kadınlara müt(a vermeyi emretmektedir. Nitekim:

"Ey

peygamber! eşlerine söyle:

Eğer siz, dünya

hayatını

ve onun süsünü

istiyorsanız, gelin size müt(a vereyim ve sizi güzellikle

salayım"!

aye- ti de genel olarak boşanan kadınlara müt(a verilmesini gerekli kılmakta- dır. Said ibn Cübeyr, Ebıl'ı-Aıiye, Hasan Basri ve bir rivayete göre Şafii,

bu görüştedir. Buna göre dokunulmamış, mehir kesilmemiş kadınla-

ra yalnız müt(a, diğerlerine ise müt(a ile beraber mehir de verilecektir. Başka bir görüşe göre müt(a, yalnız dokunmadan boşanmış kadın- lara mahsustur. Çünkü Cenabı Hak, Ahzab Suresinin 49'ncu ayetinde de

"dokunulmadan boşanan kadınlara müt(a verilmesini"

emretmektedir. Nitekim Buharl'nin rivayetine göre Hz.Peygamber (s.a.v.) dokunma- dan boşadığı Umeyme binti Şurahbil'e müt(a vermiştir2•

Dokunulmadan önce boşanmış kadınlara müt(a verilmesini emre-

den ayetin sonunda:

"Bu, iyilik edenlerin üzerine bir haktır"

dendiği için bazı müslümanlar, "Dilerse m iyilik ederim, dilerse m etmem" demişler ve ayetin bir mecburiyet yüklemediğini sanmışlardır. Bundan dolayı müt(- anın, ödenmesi gerekli bir borç olduğunu bildiren 241'nci ayet inmiştirJ,

Müt(anin miktarı:

Müı<anın miktarı üzerindeki görüşlerde de bir birlik yoktur. Ayette belirtildiği üzre hcrkes gü,cü nisbetinde bir şeyler verir. İbn Abbas'a göre mü,t(anın en yükseği bir hizmetçi, ortası varak(para),aşağısı elbise- dir. Hz.Peygamber, dü,hulden önce karısını boşayan bir sahabiye, bir kalensüve (o zamanın kadın başlığı) olsun, karısına vermesini emretmiştir.

Bir kısım bilginler de, ikinci ayetin hükmüne dayanarak müt(anin, mehrin yarısı olduğuna hükmetmişlerdir. Bazılarına göre de müt(a üze-

i Ahzab Suı'csi: 28. 2 İbn Kes!r, I, 287-288. 3 Tcfsim Ayilti'I.Ahkiim, I, 161.

~83

rinde bir anlaşmazlık olursa miktarını hakim tayin eder. İmam Şafiiye göre koca, belli bir miktar vermek hususunda zorlanmaz. Ancak müt'a denebilecek bir ~ey verir. Bunun cn azı, içindc namaz kılmanın caız olacağı bir elbisedir.

Ebu Hanifc vc Alımed'e göre tam halvet yani kadınla tam yalnız kalmak, onunla birleşrnek hükmündedir. Kadınla tam yalnız kalmış olan kimse, ona dokunmamış olsa dahi, tam mehr verecektir. Halbuki ayetin ifadcsi açıktır. Ayet, dokunmadan hoşama halinde yarı mehr verilmesini emretmektedir. Dokunma, cima'dan kinayedir. Kaldı ki Hz.Peygamber (s.a.v.), ŞurabhU kızı Ümeymc ile nikahlanmış, fakat zifafta kadına elini uzatınca kadm hoşlanmamış. Allah'ın Resulü de Ebu Useyd'e, kadını donatmasını, ona iki mavi elbise giydirmesini emretmiştir. Demek ki

Hz.Peygamber, halvet olduğu halde dokunmadığı için kadına müt'a

vermiştir. Bu da gösterir ki tam mehir, ancak vat' (birleşme) halinde şarttır.!

Ahzab Suresinde bulunan bir ayette de, dokunulmadan boşanmış

kadınlara müt'a verilip bırakılmaları, onların iddet beklemelerine gerek olmadığı bildirilmektedir: "Ey inananlar, inanmış kadınları nikiihlayıp da henüz onlara dokunmadan boşarsa.nız, onların üzerinde sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Hemen müt'alarını verin (biraz geçimlik verip mem-

nun edin) ve onları güzellikle serbest bırakın."

Bunların iddet beklemelerine lüzum yoktur. Çünkü iddet, rahmi n beraetinin anlaşılması için emredilmi~tir. Dokunulmamış kadın için cl. bette böyle bir durum söz konusu olamaz.

SONUÇ

Görülüyor ki İslam Dini, aileyi sağlam esaslara bağlamıştır. Kutsal tanıdığı aile yuvasının, hemen bir sözle dağılıvermesine razı olmamış, boşamayı üçe çıkarmış ve her ay bir talak verilmek şartiyle boşanmayı, ancak üç ayda mümkün görmüştür. Boşamayı, üç ay gibi uzun bir za- mana bağlaması, kadınla crkeğe yeniden düşünme ve birbirlerine dön .. me zemini aramaları amacına yöneliktir. Nitekim boşanmaya yol açan bir dargınlığın zuhurunda, kadınla erkeğin ailelerinden birer kişinin arahuluculuk yapmalarını vc eşlerin barıştırılmasını emretmiştir.

::!84

SÜLEYMAN ATEŞ

Bir yahut iki talı1k veren ki~i, her zaman karısına dönme imkanına sahiptir. Sanıldığı gibi İsBmda aile, öyle çürük bağlarla bağlı değildir. Tam tersine gayet sağlam bağlarla bağlanm1ştır. Hz.Peygamher (s.a.v.) kadını, erkeğe Allah'ın hir emaneti saymıştır. Erkeğin, Allah'ın emaneti olan karısıııı titizlikle koruması gerekir ve müslüman erkek bunu asır. larea yapmıştır. İslam inancının kuvvetle yaşadığı. devirlerde boşanma olaylarının çok az olduğu, tarihl bir gerçektir.

İslamdan önce kadın hakaret görür, maddi bir eşya gibi miras ola- rak varislere intikal eder, kız çocuklar utanç vesilesi saY1Iır idi. Kur'am Kerim, kadının seviyesini yükseltti. Kadın ve erkeğin, birbirlerini ta- mamladıklarını, birisi olmadığı takdirde diğerinin olamayacağını insan- lara telkin etti.

Allah indinde üstünlük ölçüsünün erkeklik, kadınlık, zenginlik, fakirlik değil, iyilik ve takva oldugunu bildirdi. Birçok ayetlerde erkek ve kadına birlikte hitabedilınektedir. Ali İmran Suresinde Kadınların 've erhklerin hep birbirinden olduklarını söyleyerek insani bakımdan iki cins arasında hiçbir fark olmadığına dikkat çekilmektedir.

Çok kadınla evlenmek İslamın emri değildir. İslam, buna teşvik et- memiş, tersine çeşitli toplumlarda uygulanmakta olan sınırsız kadınla

Benzer Belgeler