• Sonuç bulunamadı

I Sofistik–II Sofistik Dönem: Öğretmenlikten Siyasi Liderliğe

Philostratos, görünüşte felsefenin peşinde koştuğunu iddia edip bu şekilde sofist olarak adlandırılan kişileri “Βίοι Σοφιστῶν” adlı eserinde yazdığını dile getirerek,89

Klasik Dönem (MÖ. V–IV. yy.) sofistleriyle sonraki dönem (MS. I.–III. yy.) sofistlerini birbirinden ayırmaktadır. Öncekilerden bahsederken eski kavramını kullanırken, sonrakilerden bahsederken yeni kavramını kullanmak yerine ikinci (II. Sofistik Dönem) kavramını kullanmayı tercih etmektedir.

Philostratos, eski olarak nitelendirdiği antik sofistiğin, felsefi konuları dağınık bir şekilde ve boylu boyunca ele alıp cesaret, adalet, kahramanlar ve tanrılar üzerine tartıştığını; takip edilen sofistiğin, yani ikincinin ise fakir – zengin, tiran, prens gibi tarihin söylediği belli ve özel konularla ilgili ele alınmış argümanların türlerinin taslağını yapmakta olduğunu belirtmektedir. Bu şekilde iki dönemin konularını birbirinden ayırdıktan sonra Philostratos, Leontinoslu Gorgias’ın Thesselia’da eski tarzı, Atrometos’un oğlu Aiskhines’in ise Atina’da politik yaşamdan sürgün edilip Karia ve Rhodos’u kendi yuvası yaptıktan sonra ikinci’yi kurduğunu yazmaktadır.90

Ayrıca Philostratos eski dönemdekilerin (MÖ. V–IV yy.) sofist olarak adlandırıldıklarını, ama onların filozof olarak nitelendirilmeleri gerektiğini söylemektedir. Knidoslu Eudokhos (MÖ. 408–352), Byzantionlu Leon (MÖ. 427–347), Ephesoslu Dias (MÖ. IV. yy.), Atinalı Karneades (MÖ. 213–129), Aigyptoslu Philostratos (MÖ. V.–IV. yy.), Naukratisli Theomnestos (MÖ. V.–IV. yy.), Prusalı Dion (MS. 40–120) ve Favorinus (MS. 80–150) gibi kişilerin felsefe peşinden koşmalarına ve gerçekte filozof olmalarına rağmen sofistin ününe sahip olduklarını ve sofist olarak adlandırıldıklarını söylemektedir. Eski insanlar, sadece üstün konuşma yetenekleriyle görkemli ünler kazanan retorlar (τῶν ῥητόρων τοὺς ὑπερφωνοῦντάς τε καὶ λαμπρούς) için değil, aynı zamanda kendi kuramlarını kolayca ve akıcı bir şekilde açıklayan filozoflar için de (τῶν φιλοσόφων τοὺς ξὺν εὐροίᾳ ἑρμηνεύοντας) sofist adlandırmasına başvurmuşlardır.91

MÖ. V.–IV. yüzyılın ünlü sofistleri öğretmen olup felsefi konulara eğilimli kişilerdir.92

Para karşılığında genç insanları eğiterek toplumun eğitim açığını 88 Özlem–Aytaçlar 2006, 50. 89 Philostr. VS 480. 90 Philostr. VS 482. 91 Philostr. VS 484. 92 Brunt 1994, 41.

doldurmaktadırlar. Atina’nın demokratik sistemi içinde siyasal yaşamda güçlü ve etkili konuşma yeteneğine sahip olmak, insanlara kamusal işlerde daha başarılı olma yolunu açmaktadır. Sofistler de güzel konuşma yetisini kazandıran retorik sanatın uzmaları olarak insanları bu konuda eğitmişlerdir.93

Sonraki sofistler ise retorik yeteneğiyle ilgilenerek, saf bir retorik sergilemektedirler.94 Philostratos eski sofistler ile ikinci dönemdekiler arasında bağlantı kurarken ortak özelliğin etkili konuşma sanatı olduğu üzerinde durmaktadır. İkinciler ile birincilerin konuşma sanatları arasındaki benzerliğin farkında olarak sofistik çalışmaların merkezine retorik sanatın ihtişamını yerleştirmektedir.95

Böylece ikinciler, içerik yerine tanımlayıcı bir kıstas olarak güzel söz söyleme sanatı üzerine yoğunlaşarak retorik yöntemden daha çok felsefi fikirler üzerine yoğunlaşan Platon’dan oldukça farklı bir ölçüt kullanmaktadırlar.96

Philostratos, eski sofistikle ikinci sofistiği temelde farklılaştırmaktadır.97 İki eğilimin ele aldığı konuların farklı olduğunu dile getirip öncekilerin felsefi, ikincilerin tarihsel konularla ilgilendiğini söylemektedir. Yani eski sofistler gerçek konularla meşgul olurken, ikinci sofistler ise konularını sanat kuralları doğrultusunda ele almaktadırlar. Bu dönem sofistleri Aiskhines’i takip ederek tarihte görülen tiranlar, hükümdarlar, zengin – fakir insanlar, tarihsel ve toplumsal konularla, kısaca toplumu ilgilendiren somut olaylarla ilgilenmektedirler.98 Bu konuları saf felsefi bir ilgiden ziyade, etkili konuşma yaparak dinleyicilerini etkileyebilme adına retorik malzeme olarak kullanmışlardır. MÖ. V.–IV. yüzyılın tanınmış sofistleri Protagoras ve Gorgias’ın öncülük ettiği sofistler, bilginin herkese göre değiştiğini ve göreceli olduğunu, bundan dolayı da genelgeçer evrensel bir bilginin olmadığını99

ve bunun devamında da herkesi bağlayacak evrensel doğrulardan ve ahlak ilkelerinden bahsedilemeyeceğini söyleyerek var olan değerler sistemini sorgulamışlardır.100

Bu şekilde insanları toplumsal değerlerin baskısından kurtarmanın yolunu açtıkları ve toplumun var olan değer sistemine zarar verdikleri gerekçesiyle eleştirilere maruz kalmışlardır. Aynı zamanda evrensel bir bilginin olmadığını ileri sürdükleri ve para karşılığı

93 Brunt 1994, 26. 94

Reardon 1971, 26, 29: la rhétorique pure. 95 Brunt 1994, 28. 96 Mestre–Gómez 1998, 367. 97 Lauwers 2013, 342. 98 Fowler 2010, 101. 99 Kerferd 1981, 87–109. 100 Zeller 2001, 97–113; Kenny 2006, 29–32.

ders verdikleri için çağdaşları filozofların yoğun eleştiri ve aşağılanmalarla karşı karşıya kalmışlardır.101

Bu eleştirilerin çoğu da Platon102 ve Aristoteles103 tarafından yapılmıştır. Bu dönemde bariz bir şekilde filozof ve sofistler arasında çatışma vardır. Klasik Dönem’deki sofistlere karşı bu negatif anlayış, ikinci sofistlerin toplumsal hayatta aktif rol üstlenmeleri ve kentler için birtakım ayrıcalıklar elde etmeye başlamalarıyla değişmiştir. Hatta Kennedy, eski sofistlerin tersine bu dönemdeki sofistlerin felsefeye karşı çok az bir düşmanlığa sahip olduklarını ve Hellenizmin bu iki sınıfı birbirine yakınlaştırdığını söylemektedir.104

MS. I.– III. yüzyıllara gelindiğinde gerek değişen toplumsal yapı gerekse felsefenin yeni ve özgün düşünceler yaratamayıp eskisi kadar etkili olamaması, böyle bir çatışmanın doğmasını engellemiştir. Sofist, retor ve filozof arasındaki ayrım çok belirgin olmamakla birlikte sofist ve retorlar, filozoflara nazaran daha fazla üne ve siyasal güce kavuşmuşlardır.105

II. Sofistik Dönem’deki sofist ve retorlar gerek aile bağlantıları sayesinde gerekse sahip oldukları eğitim ve retorik yetenek sayesinde yaşadıkları toplumların elitleri arasında kendilerine önemli bir yer edinebilmeyi başarmışlardır. Hem konumlarından hem de mesleklerinden dolayı kentlerinin sınırlarını aşan bir üne sahip olmuşlardır. Hatta bazılarının ünü imparatorlara kadar ulaşmıştır. Bu kişilerden biri olan Polemon, sahip olduğu retorik becerisinden dolayı Smyrna kenti için imparatordan pek çok ayrıcalık elde etmiştir. İmparator Hadrianus’un ilgisini Ephesos’tan Smyrna’ya çekmiştir.106

II. Sofistik Dönem’de sofist ve retorlar kentlerin danışmanı, avukatı ve hayırhahı konumundadırlar. Bir kentin ünlü ve başarılı bir sofiste sahip olması olağanüstü bir lütuftu; çünkü kent zor durumda kaldığında yardım edebilecek ilk kişi onlardır. Smyrna depremle yerle bir olduğunda, Aelius Aristides imparatorun yardımını elde edip kentin yeniden inşa edilmesini sağlamıştır.107

Ephesoslu Lollianus, Thessalya’dan gelecek tahıl için Atina demos’unun kasasında para olmadığında, tahılın ödemesini yapabilmek için öğrencilerinden bağış yapmalarını istemiş ve bu bağış karşılığında da onlardan ders ücreti almamıştır.108

Klasik Dönem’deki sofistler için böyle bir

101 Plat. Prot. 312D, 318. Platon, Protagoras adlı eserinde Sokrates’i konuşturarak sofistlerin öğretisini çürütmeye çalışır ve sofistleri para karşılığı ders verdikleri için eleştirir.

102

Ayrıntılı bilgi için bkz. Plat. Tim.; Plat. Soph. 103 Ayrıntılı bilgi için bkz. Aristot. Soph. El. 104 Kennedy 1983, 133.

105 Gordan 1999, 16–17.

106 Philostr. VS 530–544; PIR2 A 862; CIG 3148; IGR IV 1431; I.Smyrna II 1, 697; Puech 2002, 396, no. 209. 107 Aristides Ἐπιστολὴ περὶ Σμύρνης 512–516; Philostr. VS 482.

güçten bahsetmek zordur. Onlar da kentlerinin zengin kişilerinin çocuklarını eğitmeleri karşılığında devasa paralar kazanmalarına rağmen, siyasi hayatta ikinciler kadar etkin değillerdi ve kentlerinde önemli memuriyetleri yerine getirmiyorlardı.

MÖ. IV.–V. yüzyılda sofistler daha çok öğretmen özellikleriyle dikkat çekerken, II. Sofistik Dönem’deki sofistler öğretmenlik yanında kentlerde üstlendikler önemli idari, dini memurluklar ve elçiliklerle dikkat çekmektedirler (EK-1: Tablo 4, 5). Sofist Marcus Antonius Polemon Smyrna’da; sofist Marcus Flavius Antonius Lysimakhos Aphrodisias’ta; retor Tiberius Claudius Pardalas Aizonai’da agonothetes’lik görevini yerine getirmiştir. Sofist Titus Flavius Damianos ve retor Titus Flavius Menandros Ephesos kentinin

grammateus’liğini yapmışlardır. Sofist Marcus, Byzantium adına elçilik görevini

üstlendiğinde, İmparator Hadrianus onun söylev yeteneğine hayran kalmıştır.109

Atinalı sofist Apollonios Roma’ya Severus’un yanına elçi olarak gitmiştir. Ayrıca Atina da üst tabakaca icra edilen kamusal görevlerde (leiturgia) yer almıştır: Arkhon’luk (ἐπώνυμος), yiyecek denetçiliği (τὴν ἐπὶ τῶν ὅπλων ἐπετράπη) ve Demeter’in tapınağında rahiplik (ἱεροφάντoς) gibi kent görevlerini de yerine getirmiştir.110

Bunun dışında bazı başarılı sofistler imparatorluk bünyesinde önemli görevleri üstlenme fırsatını yakalayabilmişlerdir. Ephesos’tan ele geçen yazıtta sofist Publius Aelius Antipatros’un, Ankyra’dan ele geçen yazıtta ise retor Titus Flavius Sempronius Aquila’nın111

ab epistulis Greacis görevini yerine getirdiği öğrenilmektedir. Retor Caius Sallius Aristainetos112

ve Lucius Egnatius Victor Lollianus113 ise legatus Augusti propraetor görevini yerine getirmiştir. Ephesoslu Titus Claudius Flavianus Dionysios ise procurator olmuştur.114 Epigrafik malzeme ve edebi kaynaklar sofist veya retorların elçilik’ten proconsul’lüğe, kent düzeyinden imparatorluk seviyesine kadar çeşitli görevleri yerine getirdiklerini göstermektedir (EK-1: Tablo 4, 5, 6). Geçen zaman içinde sofist, bir öğretmenden etkin bir siyaset adamına, aktif bir yöneticiye dönüşmüştür.

109 Philostr. VS 528–529.

110 Philostr. VS 601. 111

Philostr. VS 591; PIR2 A 981; IGR III 18; Bosch 1967, 266 - 8, no. 203, 401, no. 345; Puech 2002, 127–130, no. 31–33.

112 Philostr. VS 591; AE 1994 (1997), 452–453, no. 1532; CIL VI 1511–12; SEG 17 759; Puech 2002, 132–137, no. 35–39.

113 Bosch 1967, 333–4, no. 273; French 1981, 170–171; Puech 2002, 331–336, no. 151–166.

114 FIE III 47; SEG 13 502; SEG 30 1309; I.Ephesos VII 1, no. 3047; Keil 1953, 6–7; Jones 1980, 373–374; Puech 2002, 229, no. 98; Özlem–Aytaçlar 2006, 90, no. 13.