• Sonuç bulunamadı

İzmir'de güvenlikli yerleşimler ("gated community" ve "residence"lar)

3. KONUT ÜRETİM ve SUNUM BİÇİMLERİ

3.3 İzmir’de Sosyoekonomik ve Mekânsal Gelişim ve Konut Sunum Biçimleri

3.3.1. İzmir'de planlı konut alanları

3.3.1.3. İzmir'de güvenlikli yerleşimler ("gated community" ve "residence"lar)

Önceki bölümde bahsedilen kent çeperlerine yapılan hemen hemen tüm toplu konut uygulamalarını güvenlikli yerleşimlere dahil etmek mümkündür çünkü bu alanlar güvenlik açısından çok uygun olmadıkları için bu bölgelere yapılan tüm üretim biçimlerine ait uygulamaların kendi içlerinde koruma ve güvenlik mekanizmaları bulunmaktadır.

1990’lı yıllardan sonra insanlar kalabalıklaşan ve büyük sorunlar yaşayan kent merkezlerinden kent dışına kaçmaya başlamışlardır. Bunun yanı sıra, insanların çoğu ideal ev olarak düşledikleri, bahçe içinde yer alan daha büyük konutlar da yaşamayı tercih etmektedirler. Adeta kentten ve koşullardan kendilerini soyutlayarak koloniler biçiminde yaşamak istemektedirler (Görgülü, 2003).

İnsanların yaşam düzeyi beklentilerinde gelir seviyesi değişimlerinin de etkisi büyüktür. Kıray’ın (2006) da belirttiği gibi; “…Ekonomik gelişme ve değerlerin yanı sıra, gelişme ve değerlerdeki değişimden doğrudan doğruya etkilendikleri için, yaşam düzeyi beklentileri ve gelir seviyesi de ele alınmalıdır…”

1980 sonrası dönemde uygulamaya koyulan serbest piyasa ekonomisiyle, son yirmi yıl içerisinde kentleşme süreci hızlı bir değişim ve gelişim içerisine girmiştir. Bunun nedeni de 1980’lerden sonra belirli bir kesimin yükselen gelir seviyesi olarak belirlenmiştir. Böylece, toplumda çok yüksek düzeyde harcama yapma potansiyeline sahip bir grup ortaya çıkmıştır (Bali, 2002). Yani, fakir daha fakir; zengin ise daha zengin hale gelmiştir. Dolayısıyla, fakir ve zengin arasındaki uçurumun artması, bu iki grubun mekânsal açıdan ayırıcı tercihlerinin oluşmasında etkili olmuştur. Son yıllarda talep edilen yerleşim biçimi; “gated community” / “güvenlikli yerleşimler”in oluşumu hız kazanmıştır.

Güvenlikli yerleşimler, genellikle şehir merkezlerinin dışında yer alan; duvar, çit, kamera sistemi vb. gibi ayırıcı/koruyucu unsurlarla güvenliğin sağlandığı; içlerinde genellikle sosyal birimlerin bulunduğu yerleşim birimleridir. Giriş ve çıkışlar güvenlik görevlileri tarafından veya elektronik kimlik kartlarıyla sağlanmaktadır (Low, 2003). Duvarlar, gerçek ve sembolik anlamda görsel ve işitsel olarak kişileri birbirinden ayırmaktadır. Ancak “güvenlikli yerleşimler”de duvar veya çitler fakiri zenginden ayırmak için kullanılıp, fonksiyonel, kültürel ve statü ayrımını temsil etmektedir (Marcuse, Kepmen, 2000). Bu yerleşimlerde içeride yaşayan insanların dışarıyla bağlantıları kesildiği ve kendi içine dönük bir sosyal yaşantıya sahip farklı bir kent oluşturulduğu için dışarıdan kopuk, içerideki grubu dışarıdan soyutlamış bir yaşantının algılanması normaldir. Dolayısıyla bilinçli veya bilinçsiz olarak sınıfsal ayrımın da yaşandığı görülmektedir.

Bazı insanlar bu yerleşimleri hapishaneyle kıyaslayıp, parmaklıkları da korkuluklara benzetmektedirler (Şekil 3.15). Teknik açıdan düşünüldüğünde, bunda doğruluk payı bulunmaktadır ve bu insanları psikolojik açıdan da etkileyebilir; ancak pratikte istedikleri zaman dışarı çıkabileceklerini ve çitlerin somut olarak varlığının güvenliklerini sağladığını bilmeleri kişileri rahatlatmaktadır. Dolayısıyla, çitlerin varlığının insanlar üzerindeki etkisi kişiden kişiye değişebileceği gibi; çoğu insan için çok da rahatsız edici bir unsur olarak görülmemektedir.

Şekil 3.15 : Güvenlikli siteler ve hapishaneler

(http://www.cartoonstock.com/ URL 8/ URL 9).

İnsanların güvende olmalarını bilmeleri ve evlerinin kapılarını dahi açık bırakarak, rahatça dışarı çıkabilmeleri birçok insana geçmişte yaşadıkları ortamları hatırlatmaktadır. Bu yerleşimlerde yaşayanların üzerinde yapılmış araştırmaya göre çoğu kişi güvenlikli yerleşimlerin geçmişin tekrar yaratılmasında etkili olduğu görüşünü savunmaktadır. Bu görüşün oluşmasında çocuklarının yabancıların zarar verebileceği korkusundan uzak, güven içerisinde dışarıda oynayabilmelerinin de etkisi bulunmaktadır (Low, 2003).

Bunun yanı sıra güvenlikli yerleşimler hakkında karşıt düşünceler de mevcuttur. Örneğin, 22 yıldır New York'ta yaşayan ve çevre psikolojisi alanında çalışan İltuş bu konunun olumsuzluklarına değinmektedir: “Belli bir ekonomik seviyenin üzerinde olanlar şehirden uzaklaşarak kendilerini yüksek duvarlarla çevrili, izole mekânlara kapatmaktadırlar. Eski şehir dokusunda aynı mahallede oturanlar arasında ciddi gelir farklılıkları olabilirdi. İnsanlar birbirlerini yabancılamaz, onlarla sağlıklı ilişkiler kurabilirlerdi. Şimdi herkes sadece kendi sınıfından insanlarla oturuyor, iletişim kuruyor. Bu durum toplumsal çatışmayı körüklüyor ve grupların birbirini daha az anlamasına yol açıyor” (Güven, 2001).

Farklı görüşler olmasına rağmen, güvenlikli yerleşimlerde “mahalle” yaşamı canlandırılmaya çalışılmaktadır: “Meydanı, dükkanları, okulu, toplantı salonu, spor ve sosyal kulüpleri ile birlikte, toplum ruhunun ve komşuluk ilişkilerinin de serpilip gelişeceği bir yaşama mekânı kurmak…” (Bali, 2002). Birbiriyle uyum sağlayabilecek aynı sosyal çevreden kişilerin bu mahalleyi oluşturması da kişilere cazip gelmektedir. Boş zamanlarını değerlendirdikleri ortak mekânlarda kendi çevrelerinden kişilerle olma fikri bu yerleşimleri seçmelerindeki en önemli etmenlerdendir. Ancak, yaratılan bu mahallenin farklı sosyo-kültürel kesimden insanları kapsayan doğal mahalle örüntüsünden farklı bir yapıya sahip olduğunu da belirtmek gerekmektedir.

Özet olarak, hayat tarzı, itibar ve güvenlik unsurları güvenlikli yerleşimlere olan yoğun ilginin en önemli nedenlerindendir. Küreselleşmenin etkisiyle insanların hayatlarının daha yoğun ve stresli geçmesinden dolayı ve “zaman” kavramının öneminin atmasıyla, insanlar işten arta kalan kısıtlı zamanlarını evlerinden uzaklaşmadan geçirmek istemektedirler. Dolayısıyla, ev seçerken spor salonu, alışveriş merkezi, havuz, oyun parkı vb. gibi sosyal tesisleri de kapsayan birimleri seçmeye çalışmaktadırlar. Kısıtlı zamanlarını bu güvenlikli yerleşimlerde, kendilerine sunulan sosyal faaliyetler ile değerlendirmek istemektedirler. Yani, satın alınanın yalnızca tüketicilere sunulan çevre ve konforlu evlerin olmadığı, yepyeni bir “hayat tarzı” olduğu vurgulanmaktadır.

İzmir’de de kullanıcıların kent yaşantısının stresinden kurtulup, kendilerine vakit ayırabilmelerini sağlayan genellikle kent çeperlerine yapılan projeler son zamanlarda çoğalmaktadır. Bu projelerin kentin gelişmeyen alanlarının gelişmesinde de etkisi büyüktür. Bu konut alanlarının “güvenlikli site” tarzında tasarlanmasındaki en önemli neden de bu bölgelerin henüz gelişmekte olan, suç unsuru yüksek bölgeler olmasıdır.

Bunların yanı sıra, büyük şehirlerde kent merkezlerinde de güvenlikli yerleşimler görülmektedir. Alan sıkıntısı nedeniyle, merkezlerde ancak eski yapıların kat karşılığı biçiminde müteahhitler tarafından tekrar inşa edildiği veya “residence” olarak adlandırılan sınırlı alanda daha fazla kişiye ev sağlamayı amaçlayan yüksek katlı yapılar görülmektedir. İçinde yaşayanları koruyup, izole etmeyi amaçlayan bu tip yapılar da korunaklı yerleşim sayılmaktadır. Bu yapılar da kendi içine servis ve sosyal tesis açısından hizmet verip, güvenlik önlemleri ile donatılmışlardır. Diğer güvenlikli yerleşimlerde görülen enine gelişmenin yerini, alan sıkıntısı nedeniyle residanslar kat sayısını arttırarak gidermeye çalışmaktadır. Dolayısıyla, bu yapılar çevresindeki yapılardan ölçek olarak farklılaşan ve büyük şehirlerin siluetlerini değiştiren dikkat çekici unsurlar olarak günümüzde görülmektedir. Konutlarının iş alanlarına yakın olmasını tercih eden kişiler bu yerleşimlerde oturmaktadır. İzmir’de de son yıllarda şehir siluetinde rezidanslar dikkat çekmektedir. Aksoy, Gürel ve Punta Rezidanslar bunların başlangıcı olarak sayılmaktadır ve her üçü de Çankaya ve Alsancak gibi iş merkezlerinde ve eski apartmanların yıkıldığı alanlara inşa edilmiştir.

İzmir’deki bu rezidans yapıları şehir merkezinde olup, iş alanlarına yakın olmalarının yanısıra içerdikleri sosyal tesisler ile de kişilere cazip gelmektedirler. Örneğin İzmir’in ilk rezidans örneği Punta Rezidans yaşayanlarına sağladığı teknik destek ve giriş katında bulunan dükkanlar ve yapılması planlanan sinema bölümü ile insanlara

cazip gelmektedir. Gürel Rezidans ise özel güvenlik, temizlik ve halkla ilşkiler hizmetleri ve kuaför, çiçekçi, kuru temizleme mağazaları ile rezidans sakinlerinin hayatlarını kolaylaştırmayı hedeflemektedir. Son olarak, Aksoy Rezidans, İzmir Galleria olarak alışveriş merkezini ve konut kulelerini tek bir çatı altında toplamaktadır (Şekil 3.16).

Şekil 3.16 : Aksoy, Gürel, Punta Rezidans (www.wowturkey.com)

Sonuç olarak, İzmir gibi büyük şehirlerde apartman uygulamalarıyla başlayan şehir merkezlerindeki bina boyutlarının büyümesi, rezidansların etkisiyle daha büyük ve hissedilir ölçeklere taşınmıştır.