• Sonuç bulunamadı

İzci Keşşâf Türküsü Ah Rumeli

İzci Keşşaf Türküsü–Ah Rumeli, Ahmet Nedim’in türkü formunda yazdığı

eserleridir. Aynı risalenin içinde yer alan bu iki manzumeden ilki, İzci Keşşaf Türküsü’dür. Ahmet Nedim günlüğünde bu eserin adını İzci Türküsü olarak ansa da risalesinde İzci Keşşaf Türküsü olarak iki kelimeyi de kullanmayı tercih etmiştir. Bu nokta önemlidir. Çünkü temelleri Baden Powell tarafından İngiltere’de atılan “izci”lik faaliyetleri Osmanlı Devleti'nde de Meşrutiyet döneminde keşşâflık olarak okulların beden eğitimi derslerinin kapsamına

girmiş, ancak giyilen kıyafetler nedeniyle halk tarafından Hristiyan propagandacılığı olarak algılanıp karşı çıkılmıştır. Askerî eğitimde etkisi göz ardı edilmeyecek kadar büyük olan izcilik faaliyetlerinin önemi; Balkan Savaşları’ndan sonra, özellikle, işgal yıllarında artmıştır. Nitekim savaşa katılacak asker nüfusunda sıkıntı yaşanınca Balıkesir ve Çanakkale izci teşkilatları savaşa katılmış ve orduya büyük hizmetlerde bulunmuştur. Bunun üzerine Ahmet Nedim de izcilik faaliyetlerine dikkati çekerek, halkı bu çalışmalarına katkıda bulunmaları için bilinçlendirmeye, bu kurumun milletin algıladığı gibi Hristiyanlaştırmaya çalışan bir kurum olmadığını, vatanına hizmet eden genç nesilleri yetiştirmeyi amaçladığını vurgulamaya çalışır. Şiirin bütününe baktığımız zaman da izcilerin kendi ağızlarından yaşadıkları duyguları ve vatanı için yaptıklarını aktarırken bu çabasını net bir şekilde hissetmekteyiz. Kaldı ki, daha şiirin başında yer alan "Vatanımız kollarını açmış, bizi çağırıyor

/ 'Evlat! Hasta valideye hizmet vazifedir' diyor." ve ardından "Ben izciyim, durur muyum, çağırırken bak herkes. / -Allah için imdâd- diye vatanımın acı sesi" bentleriyle izciliğin bir propaganda aracı olmadığını, hayatını vatanına,

milletine vakfeden nesillerin yetişmesinde önemli bir kurum olduğunu okuyucuya anlatır. Sadece bu iki bendiyle değil şiirin geri kalanına baktığımızda da aynı yoğunlukla konuyu ele aldığını ve halkı bu konuda ikna edebildiğini görmekteyiz; ancak Ahmet Nedim'in şiirlerini daha sonra ayrıntılı olarak işleyeceğimizden uzun uzadıya üzerinde durmayacağız.

‘İzci Keşşaf Türküsü’, on üç tane asıl bentten, on üç tane de nakarat kısmından meydana gelmiştir. Nakaratlar, klâsik türkü formunda olduğu gibi aynen tekrar etmemekte, asıl bentte anlatılana göre değişmektedir. Asıl bentlerde izcinin ağzından duyguları, vatanı için yaptığı ya da yapacağı fedakârlıklar dile getirilirken nakarat kısmında ise Ahmet Nedim devreye girip izciye seslenerek bir an bile durmadan, yağmur çamur demeden, her felaketi göze alarak vatanına hizmet etmesi gerektiğini söyler. Doğal olarak bu düzen şiirin formuna yansımıştır. Nitekim -anlatılan konuya uygun olarak- nakaratlarda 8’li hece ölçüsü, asıl bentlerde ise 16’lı hece ölçüsü kullanılmıştır.

Bu manzumede dikkatimizi ilk etapta çeken bir nokta da başlığın altında bulunan ibaredir. Başlığın hemen altında “Bestelenmiştir” ifadesi yer almaktadır. Buradan da döneminde bu manzumenin halk tarafından bilindiğini

çıkarabiliyoruz; ancak, marş olarak mı bestelenmiş, ordu arasında yaygın mıydı bunlara dair elimizde bir bilgi mevcut değildir. Hemen şunu eklememiz gerekir ki, 2 Haziran 1330 tarihli Tasvir-i Efkâr gazetesinde "Asker Şarkıları" adlı bir ilan bulunmaktadır. Bu ilanda Harbiye Nezareti'nin açtığı bir yarışma duyurulmaktadır. İlanda şunlar denilmektedir:

"Harbiye Nezareti'nden: Askerin hissiyat-ı milliye ve vataniyesini tehyic ve

tebrik ve fedakârlık ve itaat faziletlerini takviye edecek umûmî şarkılar için bir müsabaka tertip edileceğinden bu gibi millî ve askerî şarkılar tanzimi ve güfteleriyle beraber mümkün olduğu hâlde notasının dahi nihayet-i hazirana kadar irsali ilan olunur."14

Harbiye Nezareti'nin böyle bir yarışma düzenlediğine dair bilgiye bu ilan sayesinde ulaşmış olsak da Ahmet Nedim'in bu yarışmaya katılıp katılmadığını ya da ‘İzci Keşşâf Türküsü'nün bestelenmiş olmasının yarışma ile alakasının olup olmadığına dair bilgiye sahip değiliz.

Aynı risalede yer alan ikinci manzume ise ‘Ah Rumeli’dir. Bu şiir, Ahmet Nedim'in neredeyse her eserinde mutlaka değindiği Balkan Savaşı ve sonucunda kaybedilen Rumeli üzerine yazılmış bir nevi ağıttır. Evet, Rumeli'nin elden çıkması ve daha da önemlisi burada yaşanan zulümler, işkenceler ve hakaretlerin acısını hemen her şiirinde, her yazısında dile getirmiştir; ancak bu manzumede yüreğinde taşıdığı ve bir türlü kapanmayan yarayı bentlerle sarmaya çalışmıştır. O yüzden Balkan Savaşı'nın neden olduğu kayıplar üzerine yazılan müstakil bir eser olması dolayısıyla ayrı bir öneme sahiptir diyebiliriz. Manzumenin tamamında eski ve halihazırın karşılaştırması hâkimdir. Şair eskiye dönüp baktığında muhayyilesinde Rumeli'yi altın ovaları, gümüş dağları, zümrüt mahsullü şirin bağları ile canlandırır. Halihazıra baktığında ise her karış toprağında düşman ayaklarının izlerini, bu ayaklar altında ezilen sırma saçlı kızları, masum yavruları, yuvası dağılmış garip kumruları görmekte ve ezan sesleri yerine çan sesleri işitmektedir. İşte Ahmet Nedim bu manzumesinde bütün bu yaşananların panoramasını çizmiş ve "Ah Rumeli" nidasıyla ellerden kayıp giden hatıraların acısını dile getirmiştir.

‘Ah Rumeli’ manzumesi de türkü formunda yazılmıştır. On altı tane asıl bent ve on altı tane de nakarat kısmından meydana gelmiştir. Ahmet Nedim bu manzumesinde de ‘İzci Keşşâf Türküsü’nde izlediği yolu aynen devam ettirir. Öyle ki, her asıl bentten sonra gelen nakarat kısımları işlenen duyguya, konuya göre değişiklik göstermektedir. Sadece nakaratların başında yer alan "Ah Rumeli" nidası aynen tekrar etmektedir. Bu sesleniş de kaybın yürekte yarattığı acının dizelere, kelimelere vuruşudur. Aynı risalede yer alan şiirinden tek farkı -konu dışında- tercih edilen ölçüdür. Nakaratlarda 11'li hece ölçüsü, asıl bentl er de ise çok sık karşımıza çıkmayan 22'li hece ölçüsü kullanılmıştır. Bu da Ahmet Nedim'in manzumenin kendisinden önce konusunu amaç edinmesinden ileri gelmektedir. Nitekim amacına uygun olan her türü kullanmış, kullandığı türü de yine amacına göre yeniden şekillendirmiştir.

Bu manzumesinde de başlığının hemen altında “Bestelenmiştir.” İbaresiyle karşılaşırız; ancak bu konuda da bildiklerimiz, ‘İzci Keşşaf Türküsü’ hakkında bildiklerimiz kadardır.